Kadın özgürlük zamanı (9)

  • 09:01 8 Mart 2022
  • Dosya

Büyüyen isyanın adı: Feminist Gece Yürüyüşü

Nişmiye Güler
 
İSTANBUL - 20 yıldır kadınların büyüyen feminist isyanının adı olan 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, bu yıl da büyük bir coşku ile karşılanıyor. Yürüyüşün ilk örgütleyicileri arasında yer alan feminist aktivist Hülya Osmanağaoğlu, “Feminist mücadelenin ayrı bir sisteme karşı bir mücadele olduğunu vurgulamak için patriyarkaya karşı bir yürüyüş olarak örgütledik” sözleri ile eylemlerinin amacını anlattı.
Feminist Gece Yürüyüşü’nün bu yıl 20’ncisi gerçekleşiyor. İlki 2003 yılında yapılan yürüyüş, uzun soluklu bir eylem olma özelliği de taşıyor. Kadınların farklılıklarıyla ortak mücadele zemininde birleştiği yürüyüşün bu yıl da büyük bir coşku ile geçmesi bekleniyor. Artık saatlerin kaldığı yürüyüşün duyurusu için günler öncesinde duvar yazılamaları, pankartlar, stickerlar, klipler hazırlandı ve İstanbul’un dört bir tarafındaki kadınlara çağrılar ulaştırıldı. 30 kişilik kadın kitlesi ile gerçekleşen yürüyüş bugün 70 bin kadına ulaşmış durumda.
 
Savaşa karşı başlayan yürüyüş
 
Önce Feminist Gece Yürüyüşü’nün tarihsel yolculuğuna göz atalım. 2003 yılında ilk yürüyüş fikri çıktığında Ortadoğu’da ABD müdahalesinin olduğu bir savaş ortamı hakimdi. Savaşa sessiz kalmayan ve karşı bir tutum sergileyen kadınlar, savaş ve işgali tema olarak seçerek, “Savaşı çıkaran, savaş kararı alanların hepsi erkek, tesadüf mü!” dedi. O gün kadınlar gece yürüyüşünde Taksim Meydanı’ndan Mis Sokak’a yürüdü. O gün fitili yakılan yürüyüş sonraki yıl tekrarlandı ve artık geleneksel bir hal aldı.
 
Yürüyüş her geçen yıl büyüdü
 
2004 yılında yapılan yürüyüşün teması kadın katliamları oldu ve o yıl Feminist Gece Yürüyüşü’nde “Erkek vuruyor devlet koruyor, mezar değil sığınak istiyoruz” dev pankartı taşındı. Bu pankart aynı zamanda yürüyüşün sloganı da oldu. 2005 yılında kadınların kitlesi artık ilk günkü gibi değildi, genişlemişti. Taksim Meydanı'nda bir araya gelen feminist kadınlar, "Erkek düzenine itaat etmiyoruz" yazılı ortak pankartla Galatasaray Meydanı’na kadar yürüdü. Kadınların sayısı artık yüzlere ulaşmıştı. Kadınlar erkek düzene boyun eğmeyeceklerini daha gür bir sesle dile getirmeye başlamıştı.
 
Yüzler değil binler olundu
 
Kadınlar 2006 yılında “Feminist başkaldırı”, 2007 yılında "Patriarkaya karşı feminist mücadeleye" sloganıyla, 2008 ve 2009’da “Kadınlar "Patriarkaya, kapitalizme, militarizme, milliyetçiliğe feminist mücadele" sloganları ile İstiklal Caddesi’nde yürüyüşlerini gerçekleştirdi. Kadınların sayısı artık yüzlere değil binlere ulaşmıştı. Yine 2010 yılında kadınlar “Erkek egemen sisteme karşı feminist mücadele feminist dayanışma",  2011 yılında da “Feminist isyan” dedi.
 
Kadınların ortak alanı
Kadınlar 2012 yılında "Aile değil kadınız feminist isyandayız", 2013 yılında “Bedenimiz hayatımız kararımız bizim aileniz sizin olsun" sloganıyla Taksim’deydi. Bu tarihten itibaren alanlara sığmayan kadınların Feminist Gece Yürüyüşü, erkek devletin baskı ve saldırılarına karşı kadınların ortak buluşma alanı olmayı başarmış oldu. Büyüyen kadın mücadelesine tahammülsüzlük de gecikmedi. 2014 yılında kadınlara barikatlar kurulmaya başlandı. Fakat kadınlar o yıl “Geceleri, sokakları, meydanları terk etmiyoruz, feminist isyan” dedi ve barikatları aşarak yürüyüşlerini gerçekleştirdi.
 
2015 yılına gelindiğinde kadınlar “Hayatımıza sahip çıkıyoruz” sloganıyla yürüdü. 2016’da ise “Emeğimiz, bedenimiz, cinselliğimiz, kurtuluş için feminist mücadele” sloganıyla yürüyüşlerini gerçekleştiren kadınların sayısı artık 10 bini aşmıştı.  
 
Kadınlar on binler oldu
 
Yine 2017’de "Hayatlarımıza müdahaleye hayır. Feminist mücadelemizin dönüşü yok”, 2018’de “Hayatımız, isyanımız, mücadelemiz feminizm” sloganıyla İstiklal’de yürüyüş düzenlendi. 2019’a gelindiğinde erkek devletin tahammülsüzlüğü bir kez daha açığa çıktı ve bu yıl yapılan yürüyüşe saldırı gerçekleştirildi. "Bu bir feminist isyandır" sloganıyla yürümek isteyen kadınlara polis saldırısı olurken, kadınlar ara sokaklara dağılarak yürüyüşlerine engel olunmasına izin vermedi. 2020’de “Patriyarkaya karşı gücümüz feminist mücadelede” ve 2021’de de "Feminist isyan her yerde” sloganıyla yürüyüşünü gerçekleştiren kadınlar bu yıl “Feminist bir dünya için isyandayız” demeye hazırlanıyor. Dalga dalga yayılan 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü kadınların sürdürdüğü feminist bir gelenek olarak karşımızda duruyor. Feminizmin öne çıkarıldığı yürüyüşlerin coşkusu ise geçen yıllar ile beraber daha da büyüdü. Yürüyüşler kadınların mücadelelerini ortaklaştırdığı, isyanlarını dillendirdikleri, direnişin öne çıktığı ve farklılık ile çeşitliliği bir arada tutmayı başaran bir dinamik oldu.  
 
20’nci yılı vesilesiyle Feminist Gece Yürüyüşlerini, ilk örgütleyicileri arasında bulunan feminist aktivist Hülya Osmanağaoğlu’ndan dinliyoruz.
 
*Feminist Gece Yürüyüşü fikri nasıl ortaya çıktı? Neden bu yürüyüş?
 
2003 yılında Irak’ta savaş tezkeresinin oylama süreci vardı. AKP iktidara geldikten sonra Amerika ile anlaştı. Amerika Irak’a saldıracağı zaman askerlerini Türkiye üzerinden geçirme planları vardı ve Türkiye bu savaşta NATO gücü olarak Amerika ile müdahil olmak istiyordu. Hatta 2003 yılında “1 Mart Tezkeresi” diye anılır o dönem. Bu sürecin öncesinde biz de bir grup feminist “Hepsi erkek tesadüf mü?” diyerek Taksim’deki metro durağının önünde bir “kadın barış noktası” oluşturmuştuk. Orada aslında anlattığımız şey savaş, erkek egemenliği, militarizm ve patriyarka arasındaki bağı ortaya koymaktı. Savaş denilen siyasetin doğrudan erkek egemenliği ile bağını ortaya koymak için “Hepsi erkek tesadüf mü?” başlığını kullanıyorduk. Haftalar boyunca bu eylemleri yaptık. Ardından 1 Mart tezkeresi reddedildi.
 
Tezkerenin reddedilmesiyle bütün dünyada Türkiye’nin savaşa doğrudan müdahil olmayacağı ortaya çıktı ama bütün dünyada Amerika’nın saldırganlığına karşı savaş karşıtı mücadele devam ediyordu. Biz de 1 Mart’a kadar yaptığımız eylemleri 8 Mart gecesinde de devam ettirmeye karar verdik. Bir grup feminist olarak “Hepsi erkek tesadüf mü?” diyerek Taksim Tramvay Durağından Mis Sokak’a kadar yürüdük. Pankartımız yoktu sadece dövizlerimiz vardı, hatta slogan bile atmıyorduk. Islıklarımızla, alkışlarımızla ve düdüklerimizle Mis Sokak’a kadar yürüdük. Ardından basın açıklamamızı okuduk ve dağıldık.
 
“Feministlerin kadın mücadelesine mutabakatı dışında söyleyecek sözleri, odaklanacak farklı politik başlıkları olabileceği sebebiyle ayrı Feminist Gece Yürüyüşü’nü örgütlemeye başladık.”
 
8 Mart’ta yaptığımız aslında kadınların savaşa karşı eylemiydi. 2004 yılına geldiğimizde 30-50 arası kadındık ama o döneme göre feministlerden oluşan, feministlerin çağrısıyla yapılan bir eylem için hiç de az bir sayı değildi. 2004’te tekrar 8 Mart gecesi biz feministler olarak yürüyelim dedik. Aynı şekilde o senede bir pankart yazmadık ama o sene mor yumruklu feminalı bayraklar çokça vardı, dövizlerimiz vardı. Yine Taksim Tramvay Durağı’ndan Mis Sokak’a kadar yürüdük. 2005’te artık 100 kişi olduk. Feministler olarak biz kendimizi kadın kurtuluş mücadelesinin kolektif siyasal öznesi olarak tanımlıyorduk ve onun için feministler olarak ayrı bir eylem yapıyorduk. Bir taraftan da o dönemde büyük kadın buluşması vardı Kadıköy’de. 2003’te ve 2004’te Feminist Gece Yürüyüşlerini örgütleyen feministler, mitinglerin çoğunun örgütlenmesinde de yer alıyorduk. Kendimizi kadın hareketinin tümüyle dışına çıkaran bir şey değil, feministlerin ayrıca da söz söylemesi politik olarak kendi sözlerini söylemesini içeren bir girişimdir.
 
2005’e geldiğimizde artık pankart yazmaya başlamıştık. Yumruklu, feminalı bayraklarımızla yürüyorduk. Kadın hareketinden arkadaşlarımız soruyorlardı, “Niye ayrı bir yürüyüş” diye. 8 Mart mitingleri işçi sınıfından kadınların, sosyalist kadınların, bizim gibi feminist kadınların bir araya geldiği mitinglerdi ve 8 Mart’ın bu kapsamda mitinglerle kutlanması çok anlamlıydı. 1997’den itibaren feministlerin yer aldığı bir süreçti. Ama bunun dışında feministlerin kadın mücadelesine mutabakatı dışında söyleyecek sözleri, odaklanacak farklı politik başlıkları olabileceği sebebiyle ayrı Feminist Gece Yürüyüşü’nü örgütlemeye başladık.
 
*O dönem nasıl bir araya geldiniz ve kadınlarla ortaklaştığınız/ayrıştığınız konular nelerdi?
 
Feminist Gece Yürüyüşü’nü bir sistem olarak patriyarkayı karşısına alan bir yürüyüş olarak örgütlüyorduk. Sadece Kürt kadın hareketinden kadın arkadaşlarımızla farklı bir ilişki kuruyorduk. Onların örgütlenmeleri kendilerine feminist demese de bu örgütlenmeden kendisine feminist diyen arkadaşlarımız da örgütlenmelere katılıyorlardı. Hala daha da Feminist Gece Yürüyüşü’ne kendine feminist diyen kadınlar örgütlenmesinde yer alıyor ve her zaman Kürt kadın hareketinden arkadaşlarımız yer alıyor. 
 
*İlk yürüyüş için nasıl bir hazırlık süreciniz oldu? Ne kadar zamanınızı aldı? Zorluklar ile karşılaştınız mı?
 
AKP’nin ilk yılıydı ve o zamanlar Avrupa Birliği demokrasi havası estirmeye çalışıyordu. Taksim Tramvay Durağı’nda haftada üç gün yaptığımız eylemlerde polisin bir müdahalesi olmuyordu ama yürüyüş başka bir şeydi ve yürüyüşe izin verilip verilmeyeceğini bilmiyorduk en başında ama kararlılıkla gitmiştik. Bir pankartımız yoktu ve bizler alkışlarla yürüyorduk. O dönem İstiklal’de F tipleri saldırısının baskıcı hali polis içerisinde devam ediyordu.
 
Özellikle sosyalist, Kürt hareketine yönelik baskılar sürüyordu ve bütün eylemlere sınırlama getiriliyordu. Ama biz ilk yürüyüşü yaptığımızda bir engelleme ile karşılaşmadık. Sonraki yürüyüşlerde de uzun yıllar boyunca hiçbir engelleme ile karşılaşmadık. Gezi’den (2014) sonraki ilk Feminist Gece Yürüyüşü’nde Galatasaray’dan Taksim’e doğru yürümüştük ve Fransız Konsolosluğu’nun önünde önümüz kesilmişti. 2014’e kadar engelleme ile karşılaşmadık.
 
* Yürüyüşü gerçekleştirdiğiniz gün nasıl bir atmosfer vardı? Halkın desteği var mıydı?
 
O zamanlar İstiklal Caddesi’nde eylemlere alışkın olmakla beraber o zamanki sayımızla kadınlar yürüyor diye bakılıyordu, seyrediliyordu. Tabi ki savaşa karşı yürüyor olmamızın bir meşruiyeti vardı. Zaten o meşruiyet çerçevesinde de tezkere Meclis’ten geçmedi. Ama özel olarak halkın bir tepkisini hatırlamıyorum.
 
“2005’ten itibaren artık daha bir kararlılıkla o yürüyüşü gelenekselleştirmek üzere örgütlemeye başladık.”
* O dönem fitilini yaktığınız bu yürüyüşün bugüne kadar geleceğini tahmin etmiş miydiniz?
 
2004’teki yürüyüş için toplantı çağrısı yapmak üzere arkadaşımız Meriç Eyüboğlu kadın gruplarına e posta attığında ‘2’nci Geleneksel Feminist Yürüyüş’ için diye yazdı. O zaman çok gülmüştük. Yani ikinciyi de yaptık ve sayımız arttı. Hepimiz kendimizden memnun kaldık. İyi ki yürüdük, iyi ki feministler yan yana geldik diye. 2005’ten itibaren artık daha bir kararlılıkla o yürüyüşü gelenekselleştirmek üzere örgütlemeye başladık. Her sene değişen pankartlar yazıldı. Kendimizi o pankartlar, politik çerçeveler, dövizler üzerine yani o 8 Mart’ta neyi öne çıkarmamız gerektiği üzerine uzun konuşmalar ile kararlarla o yürüyüşleri örgütlemeye başladık.
 
* Kürt kadın hareketinin de Feminist Gece Yürüyüşü’ne desteği ve katılımı olduğunu gördük. Bunun yansıması nasıl oldu mücadelenizde?
 
Kürt kadın hareketi ile zaten bu feminist yürüyüşlerin öncesinde de hem barış mücadelesinde yan yanaydık hem de 8 Mart mitinglerinin örgütlemesi sürecinde yan yanaydık. Mesela 2002 yılında Kürt kadın hareketi ile beraber Bilgi Üniversitesi’nde “Büyük Kadın Buluşması” örgütlemiştik. Yani öncesinde de vardı ilişkilerimiz. Arkadaşlarımız hep geliyorlardı eylemlere. Ama Kürt kadın hareketinin yaygın çağrıları 2015’ten itibaren başladı sanırım. Feminist Gece Yürüyüşlerine kendine sadece feministim diyen gelmiyor. Erkek egemenliğine, erkek devlete ve şiddete, patronun baskısına, evindeki kocaya itiraz eden bütün kadınlar bu yürüyüşte isyanlarını dillendiriyorlar.
 
“Patriyarka kavramını görünür kılmak ve feminist mücadelenin ayrı bir sisteme karşı bir mücadele olduğunu vurgulamak için patriyarkaya karşı bir yürüyüş olarak örgütlüyorduk.”
 
* İlk Feminist Gece Yürüyüşü’nün temasında “savaş ve işgal" konusunu işlediğinizi görüyoruz. Zamanla bu temalar nasıl değişti?
 
2005’teki pankartlarımıza bakıldığında biz patriyarkaya karşı feministlerin yürüyüşü olarak örgütlemeye başladık. Neden patriyarka diyorduk? Erkek egemenliğini ve erkek egemen sistem kavramlarını da kullanıyorduk ama bir bütün halinde kendi iç dinamikleri olan erkek egemenliğini ifade eden bir sistem olarak patriyarka kavramını görünür kılmak ve feminist mücadelenin ayrı bir sisteme karşı bir mücadele olduğunu vurgulamak için patriyarkaya karşı bir yürüyüş olarak örgütlüyorduk. Kadın kurtuluş mücadelesinin, yürüyüşünün ideolojik, politik, örgütsel temsiliyetinde feminist harekette olduğunun altını çiziyorduk. Kuşkusuz 8 Martlar feministlerin tekelinde değil. Tarihsel olarak da işçi sınıfından kadınların mücadelesinin bugün bütün kadınlara armağan ettiği bir gün. Enternasyonal kadın dayanışması ile simgeleşen bir gün. Ancak biz 8 Martlarda feministlerin patriyarkaya karşı mücadelesini o yılki gündemleri üzerinden, neleri öne çıkardığımız üzerinden konuları, başlıkları gündemleştirmeye çalışıyorduk.
 
“Taksim’e girişi çıkışlar kapatıldığında polis toplanan kalabalığa, eylemcilere şiddet uygular. Bunun bilinmesine rağmen on binlerce kadın 2020 ve 2021’de de aynı şekilde o eylemlere geldiler.”
 
* Yıllar içerisinde yürüyüşe erkek-devletin bir tahammülsüzlüğünü görüyoruz. Bu tahammülsüzlük neden?
 
2014’te ilk Taksim Meydan’a çıkmamız engellendi. 2014’ten sonra Taksim Fransız Konsolosluğu’nun önünde buluşarak Tünel’e doğru yürümeye başladık. 2010’dan sonra hep artıyorduk. 2014’ten sonra da on binler olup yürümeye başladık. Bu dönem eş zamanlı olarak AKP’nin bütün toplumsal muhalefeti sindirmeye çalıştığı, baskı altına aldığı, İstiklal Caddesi’ni bütün eylemlere kapadığı yıllar oldu. 2015’te LGBTİ+ Onur Yürüyüşü yasaklandı. Kadın hareketinin mücadelesi, feminist mücadelenin güçlenmesi AKP’nin adımlarını ciddi bir şekilde engelleyen en güçlü toplumsal muhalefet grubu haline gelmesi AKP’nin bu süreçten rahatsız olmasına sebep oldu. Önce boşanma komisyonu raporlarıyla kadınları boşanmadan caydırmaya çalıştılar, 2012’de kürtaj yasaklama girişimleri olmuştu kadınların mücadelesiyle geri adım atmıştı, 2016’da müftülük nikahını yasalaştırdılar, yine aynı yıllarda kız çocuklarını tecavüzcüler ile evlendirme girişimini geri çevirdi kadınlar.
 
2017’deki referanduma karşı kadınların hayırları Feminist Gece Yürüyüşü’nde de yükseldi. Adım adım yükselen feminist ve kadın mücadelesinin önünü kesmek için bu yükselen mücadelenin en görünen simgesi, en coşkulu, en güçlü, kadınlara umut veren yürüyüşü engellemeye karar verdiler. 2019’da Fransız Konsolosluğu önünde önümüzü kestiler. Yaklaşık 50 bin kadına ulaştık o gün, barikatları zorladık. Polis de o barikatlardaki on binlerce kadını dağıtamadı. Kadınlar dağılırken tekrar Kadıköy’e kadar yürüyüp bütün bir yol boyunca trafiği keserek yürüdük. 2020 yılına gelindiğinde 1 Mayıslardan tanıdık olduğumuz biçimde Taksim’e girişi çıkışlar kapatılmıştı.
 
Artık şunu biliyor herkes Taksim’e girişi çıkışlar kapatıldığında polis toplanan kalabalığa, eylemcilere şiddet uygular. Bunun bilinmesine rağmen on binlerce kadın 2020 ve 2021’de de aynı şekilde o eylemlere geldiler. O kadar kadın hepsi başka eylemlere gelen kadınlar değil. En kalabalık kadınların katıldığı kadın eylemlerinin dışında Newrozlardır ve 1 Mayıslardır. Ama gerçekten 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşlerinin kendi eylemcileri, katılımcısı olan kadınlar var. Bu kadınlar polis yasaklarının bu ülkede artık İstiklal Caddesi, Taksim polis bariyerleri ile kapatıldığında bunun sonunun gaz, su, polis saldırısı ve gözaltı olacağını bilmesine rağmen oraya feminist mücadele için geliyor. Tam da bunun için “Feminist isyan sürüyor” diyoruz. Bütün baskıya ve korkutmalara rağmen, gün boyu yapılan polis yasaklarının bildirilmesine rağmen kadınlar 8 Mart’a tarihsel anlamına uygun bir biçimde Feminist Gece Yürüyüşlerinde direnerek AKP’de cisimleşen patriyarkaya karşı mücadeleyi yükselterek kutluyoruz.
 
* Bu yıl kadınların 8 Mart mesajı iktidarlara ne olacak?
 
Feminist Gece Yürüyüşlerinde bir sistem olarak patriyarkaya karşı çıkıyoruz alana. Ancak sadece bu patriyarkaya karşı çıktığımızda tek hedefimiz AKP iktidarı, hükümet olmuyor. Aynı zamanda çevremizdeki, evdeki erkeklere karşı isyanımızı dillendiriyoruz. O kapatıldığımız evlerden, ailelerden özgürleşmek için isyanımızı dillendiriyoruz. İşyerindeki patronların bizleri daha fazla sömürmesine karşı sesimizi yükseltiyoruz. Heteroseksizme karşı da sesimizi yükseltiyoruz. İşçi kadınlar, öğrenciler, beyaz yakalı işçiler vesaire tüm farklılıklarımızla, ezilmişliğimize karşı mücadelelerimizi birleştirerek 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde buluşacağız. Sadece İstanbul’da değil başka illerde de Feminist Gece Yürüyüşleri örgütleniyor. İstanbul için saat 19.00’da yeniden her zamanki yerimizde Taksim’de buluşup feminist isyanımızı dillendireceğiz.
 
*Bu haberin görüntüsünde yapımcı ve yönetmen Güliz Sağlam’ın Feminist Gece Yürüyüşü arşivinden faydalanılmıştır.