Felek Erden: Abdullah Öcalan umudun kendisidir 2025-06-27 09:01:08   Memihan Zeydan   WAN - TJA aktivisti Felek Erden, Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına dikkat çekerek kadınların sürecin öncüsü olduğunu vurguladı. Felek Erden, saldırıların durması ve cezasızlık politikalarının son bulması çağrısında bulundu.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısıyla yeni bir barış süreci başlatıldı. Bu çağrının ardından PKK, 1 Mart’ta ateşkes ilan etti ve 5-7 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen 12’nci kongresinde fesih kararı aldı. Tüm bu gelişmelere rağmen devlet cephesinden herhangi bir adım atılmadığı gibi, ateşkese rağmen saldırıların sürdüğüne dair yakın zamanda açıklamalar yapıldı. Sürece karşılık verilmemesi ve saldırıların devam etmesi soru işaretlerini artırırken, Abdullah Öcalan’ın sürecin öncüsü olarak işaret ettiği kadınlar, barışa olan ısrarlarını bir kez daha yineledi.    Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Felek Erden, yapılan açıklamalara ve sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Tarihi bir manifesto niteliğindedir’   “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısından önce de Kürt halkının, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük umudunun hep var olduğunu ve bu umudun her alanda dile getirildiğini belirten TJA aktivisti Felek Erden, Kürt kadınları ve Kürt halkı olarak bu çağrının yapılacağını ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm gücü olduğunu bildiklerini ifade etti. Felek Erden, “27 Şubat çağrısı bunu taçlandırdı. Tarihi bir manifesto niteliğindedir. Eğer bu süreç olumlu devam ederse, bu hem Ortadoğu halkları için hem Türkiye halkları için çok önemli bir başarı olacak, çok önemli sonuçları da olacak. O açıdan bu umut olma durumunun öncesini daha iyi görmek gerekiyor. Bu, 27 Şubat sonrası açığa çıkan bir umut değil. Zaten umudun kendisi İmralı’daydı. Aslında beklenen gerçekleşti. Kürt halkının yıllardır beklediği gerçekleşti.    Şunu çok rahat söyleyebiliyoruz: Süreç bizim için yeni ama umut bizim için her zaman vardı ve umut, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kendisiydi. Bu yapılan çağrının devlet tarafından da çok iyi ele alınması gerekiyor. Bu noktada üzerlerine ne düşüyorsa, onların da yapması gerekiyor. Kadınlar barış vurgusunu her zaman yaptı. 27 Şubat öncesi de yaptı, hatta bununla ilgili inisiyatifler kuruldu. Türkiye kadın hareketi bununla ilgili çok önemli adımlar attı, platformlar çok önemli adımlar attı. Çalışmalar yürütüldü, çalıştaylar yapıldı, kampanyalar düzenlendi. Biz artık yaptığımız bu çağrının ve sonuç olarak 27 Şubat çağrısının doğru ele alınması, doğru bir pratikle cevaplanması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.   ‘Çağrı çok iyi kavranmalı ve sahiplenilmeli'   Kadınların ve halkların sürecin yürümesine ihtiyacı olduğunu dile getiren Felek Erden, bu sürecin onurlu bir barış ile taçlandırılması gerektiğini vurguladı. Abdullah Öcalan tarafından yapılan çağrının, en çok kadınlar tarafından beklenen bir çağrı olduğunu kaydeden Felek Erden, “Çağrının yapıldığı günden bu yana gerek yapılan röportajlarda, etkinliklerde zaten sık sık bunun vurgusu yapılıyor. ‘Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’ çok iyi bir cevap oldu. Türkiye cephesinden birçok feministin, sosyalistin, kadın hakları savunucusunun da içinde yer aldığı bir inisiyatif kuruldu. Bu inisiyatif şu an Türkiye cephesinde öncülük yapıyor. Kürdistan’da da Kürt kadın hareketi bu barışın en kısa zamanda gelmesi için elinden geleni yapıyor. Çağrının savunulması için, halkta yankısını bulması için gerek mahalle toplantıları gerek kadınlara ziyaretler gerçekleştiriliyor. Bu çağrının çok iyi kavranması ve sahiplenilmesi gerekiyor. Kürt kadın hareketi de bu noktada üzerine düşeni yapmaya çalışıyor” sözlerini kullandı.    'Abdullah Öcalan umudun kendisidir’   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, kadınların bu sürece öncülük yapması gerektiğine dönük açıklamasını kadınların büyük bir heyecanla karşıladığını belirten Felek Erden, kadınların bu konudaki ısrarının da sonuç verdiğini söyledi. Felek Erden, Abdullah Öcalan tarafından kadınlara gönderilen selamın ve yapılan değerlendirmelerin kadınlara moral ve motivasyon verdiğini paylaşarak şöyle konuştu: “Umudu daha da büyütüyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bizimle ilgili yaptığı her değerlendirme, bizim için daha çok çalışmanın, daha çok özveriyle toplumu örgütlemenin, demokratik toplumu inşa etmenin bir yol haritası oluyor. Özellikle kadına verdiği değer, ne zaman İmralı’nın kapısı açılsa ilk önce kadınlara gönderdiği selam, ilk önce kadınları sorması bile bizde ciddi bir moral, motivasyon ve heyecan yaratıyor. Çünkü çözümün adresi kendisi, umut da kendisi. Eğer Ortadoğu’da, Türkiye’de halkların ve kadınların rahat nefes alabileceği bir zemin istiyorsak, hem çağrıyı hem de barışı çok iyi sahiplenmemiz gerektiğini düşünüyorum.”   'Saldırılar kabul edilemez’   Süreç devam ettiği halde Türkiye tarafından sürdürülen saldırılara da değinen Felek Erden, sadece saldırıların değil, sürece zarar verebilecek en ufak olayın bile olmaması gerektiğini vurgulayarak, bu çağrının yalnızca Kürt halkına değil, tüm halklara yönelik olduğunu, halkların ortak zeminde buluşması amacı taşıdığını ifade etti. Felek Erden, “Devam eden saldırılar asla kabul edilecek bir durum değildir. Bunun açıkça süreci bozmaya yönelik bir girişim olduğunu düşünüyoruz Kürt kadın hareketi olarak. Bunun derhal durdurulması gerekiyor. İktidar tarafının bu çağrıyı çok iyi sahiplenmesi ve üzerine düşeni yapması gerekiyor. Türkiye cephesindeki havuz medyasının dili de çok etkiliyor. En basiti, bir sosyal medya ağına girdiğinde yapılan haberlere baktığında kullanılan dil çok olumsuz. O açıdan sadece devam eden saldırılar değil, hiçbir şekilde bu sürece zarar verecek bir pratik içerisinde olunmamalı. Çünkü bir taraf, bunu net olarak ortaya koydu ve elinden geleni yapmaya çalışıyor. İktidar tarafının da üzerine düşeni yapması gerekiyor.   Biz bu noktada çağrı yapmak istiyoruz. Bütün demokratik yapıları hem çağrıyı sahiplenmeye hem de iktidarın üzerine düşeni yapması için çağrıda bulunmaya davet ediyoruz. Saldırıları asla kabul etmiyoruz. Bu, kabul edilecek bir durum da olmamalı. Sadece Kürt kadınları için değil, Türkiye halklarının da bunu kabul etmemesi gerekiyor. Sürecin sağlıklı yürümesi için de gerekli olan budur” diye belirtti.   ‘Cezasızlık politikaları son bulmalı'   Devam eden kadın, çocuk ve doğa katliamlarına ilişkin olarak iktidarın yürüttüğü politikaların yüzeysel kaldığını ve bu durumun artık sona ermesi gerektiğini ifade eden Felek Erden, sonuç alıcı ve önleyici politikaların üretilmesi gerektiğini dile getirdi. Felek Erden, “Sadece Wan’da üç ayda neredeyse yirmi kadın intihara sürüklendi. Direkt fiziki bir katledilmeyi saymıyorum bile, ya da katledilen, istismara uğrayan çocukları söylemiyorum bile. Onun için iktidarın bir an önce buna ilişkin politikalar geliştirmesi gerekiyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, her seferinde bizi hayal kırıklığına uğratan adımlar atıyor. Bu noktada bir iyileştirmeye gidilmesi gerekiyor. Aile ile ilgili, erkeğin değişim ve dönüşümüyle ilgili.   Mesela Kürt kadın hareketinin en temel perspektiflerinden biri, erkeğin değişim ve dönüşüm projesidir. Bununla ilgili temel bir adımın atılması gerekiyor. Cezasızlık politikaları buna neden oluyor. Bu cezasızlık politikalarının da son bulması gerekiyor. Bu noktada ortak hareket etmeye ihtiyaç var ve ortak hareket etme meselesi, ancak iktidarın kendi tarafından yapılacak iyileştirmelere bağlı. Biz olduğumuz yerde duruyoruz, hâlâ mücadeleye devam ediyoruz. Her katledilen kadının bizim mücadele gerekçemiz olduğunu yıllardır söylüyoruz. İktidarın bununla ilgili daha somut adımlar atması gerekiyor” dedi.   ‘Daha fazla beklemeye sabrımız kalmadı’   Çağrının sahiplenilmesi ve pratik adımların atılması için kadınlara, Kürt halkına, iktidara ve bütün muhataplara çağrıda bulunan Felek Erden, sözlerini şöyle tamamladı: “Önce bütün Kürt kadınlara sesleniyorum. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıyı sahiplenmemiz gerekiyor. Umudumuzu daha da büyütmemiz gerekiyor. Bunun için öncelikle iktidarın üzerine düşeni yapması için baskı kurmamız gerekiyor. Bir diğeri, Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Türkiye halklarının da bu noktada acilen pratik bir sürece girmesi gerekiyor. Daha fazla beklemeye sabrımız kalmadı. Çağrı, beklemeyi gerektirecek bir çağrı değil. Çok açık, net ve somut bir çağrıdır. Kimin üzerine ne düşüyorsa, çok net belirtilmiş bir çağrıdır. Bütün çağrıdaki muhatapları, üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz.”