‘Herkesin Sayın Öcalan’ın elini güçlendirme sorumluluğu var’ 2025-07-27 17:23:46     DÊRSIM – Munzur Festivali’nde, “Ortadoğu’daki gelişmeler, Kürt sorunu, barış ve demokratik çözümü” başlıklı panelde konuşan siyasetçiler, herkesin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın elini güçlendirme sorumluluğu olduğunu vurguladı.   "Dêrsim yaşamdır; doğama, irademe, dilime, inancıma dokunma" şiarıyla 23’üncüsü düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali, “Ortadoğu’daki gelişmeler, Kürt sorunu barış ve demokratik çözümü” başlıklı panelle devam etti.  Panelde, Gazeteci Ergin Doğru’nun moderatörlüğünde, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Partizan’dan Kazım Tosun, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Dönem Sözcüsü Mahir Gürz, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve Dîlok Milletvekili Sevda Karaca İle Ezilenlerin Sosyalist Partisi Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar konuşmacı olarak yer aldı.   ‘Devleti İmralı kapısına götüren nedenler’   Burada ilk olarak konuşan Sezin Uçar, Kürt sorununun çözümünün konuşulduğu her yerde Ortadoğu’daki tüm gelişmelerin mutlaka değerlendirmek gerektiğini belirtti. Kürt sorunun, Kürtlerin 4 parçaya bölünmesinden dolayı sadece ulusal değil, hem bölgesel hem de dünyasal eksende bir sorun olduğuna dikkat çeken Sezin Uçar, Ortadoğu’daki tüm gelişmelerin emperyalistler için temel bir çekişme sahası olduğuna işaret etti. Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri hatırlatan Sezin Uçar, bu gelişmelerin devleti İmralı kapısına götüren nedenlerden biri olduğuna dikkat çekti. Sezin Uçar, yine devletin pek çok saldırı konsepti içinde çöktürme planını hayata geçirememiş olmasının, Kürt halkının direnişinin kırılamamış olmasının, Rojavan’nın tüm saldırılara rağmen ayakta kalmış olması durumunun, Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte devleti Kürtlerle uzlaşmaya iten nedenler olduğunu sözlerine ekledi.   Kürt Halk Önderi’nin elini güçlendirme sorumluluğu   Sezin Uçar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin mecliste yaptığı açıklama, sonrasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ve son olarak PKK’nin kongresinde aldığı kararlar sonrası gerçekleştirdiği silah yakma törenine kadar yaşanan gelişmeleri hatırlattı. Buna karşın devletin her hangi bir adım atmadığına dikkat çeken Sezin Uçar, “Türk devletinin her hangi bir somut adım atmamış olması, Kürt sorunun sınıfsal çözümünü daha fazla Türk işçi ve emekçileriyle buluşturmamız gerektiğini söylüyor. İmralı kapıları açıldı, mecliste komisyon kurulacak ama bizim üzerimize çok fazla sorumluluk düşüyor. Türkiye halklarına bu sorunu anlatma, çözüm konusunda kendilerini muhatap hissetme konusunda daha fazla pratik içinde olmamız gerekiyor. Bizim ve tüm sosyalist hareketlerin Kürt ulusunun tüm haklarının sokakta pratikte hayata geçirmemiz gerekir. Tüm siyasi tutsakların, hasta tutsakların serbest bırakılmasını istemek, anadilde eğitim talep etmek, eşit yurttaşlık talebin anayasal güvenceye kavuşmasını talep etmek, katliamların sorumlularının hesap vermesinin mücadelesini vermek… Mecliste kurulacak komisyonlarla olacak şeyler değil bunlar. Herkes bu süreci desteklemek ve Sayın Öcalan’ın elini güçlendirmek bakımından bir sorumlulukla karşı karşıya” şeklinde konuştu.   ‘Rojava Devrimi’ni savunmak görevimiz’   Sezin Uçar son olarak, “Batıda kayyım politikaları devam ederken, her gün kadınlar katledilirken, işçiler yoksulluk sınırında yaşarken Kürdistan’a demokrasi gelemez. Halkçı, demokratik, kadın özgürlükçü bir yönetim biçimi var yanı başımızda. Bunun tüm Suriye için, Kürdistan için ilham olacak referans olacak şeklide yayılması gerekiyor. Rojava devrimini savunmak en önemli görevlerimizden biri” diye kaydetti.   ‘Bizlere düşen görev nedir?’   Kazım Tosun da, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, “Emperyalizm kendi karakterine uygun olanı yapıyor, yayılma isteği, işgal, ilhak ve sömürge yöntemiyle halkları cendereye almak. Özellikle Ortadoğu’da bunları gerçekleştiriyor” dedi. Başlayan süreci dış etkenlerden kaynaklı gelişen bir süreç olarak da değerlendirdiklerini dile getiren Kazım Tosun, “Kürt hareketi kazanım elde edebilecek mi göreceğiz, ona yönelik hamleler yapılıyor. Bizlere düşen görev nedir? Ülkemizde yaşanan ulusal sorunla ilgili özellikle Türkiyeli sosyalistler açısından ezilen ulusların eşitlik hakkını savunmak, eşitlerin birliğini savunmak önemli. Mücadelenin bu bağlamda, bu yolla ilerletilmesi gerektiğini söylüyoruz” diye kaydetti.    ‘Soru işaretlerin giderilmesi sorumluluğumuzdur’   Sonrasında söz alan Sevda Karaca da, dönemin en kilit kavramlarından birinin belirsizlik olduğunu kaydetti. Sevda Karaca, sürecin bu aşamaya gelmesinin en önemli nedenlerinden birinin, Kürt halkının 40 yıla dayanan mücadelesini, bütün zora rağmen bırakmamış olması olduğunu belirtti. Sevda Karaca, konuşmasına şöyle devam etti: “AKP iktidarının, sermaye kesimlerinin ve onun bölge itibariyle bir taşeron olarak kullanmak isteyen egemen güçlerin çözümü ne olursa olsun, o çözümü açmak zorunda kalmak zorunda kalmalarının sebebi Kürt halkının direngenliğinin egemenler karşısında dimdik bir güç olarak kalmış olması. AKP emperyalist güç odaklarının kullanışlı aparatı, bölgedeki gericiliğin hamilik rolü üstlenmesiyle beraber Kürt sorununda çözüm projesine sahip. Bu çözümün gereği için kimi tavizler vermesi elbette olası. Ama toplamda egemenlerin ortaya koyduğu çözümün, Kürt halkının ulusal talepleri itibariyle uğruna mücadele ettiği talepleri ortaya koymayacağı çok açık. Birleşik mücadelenin dayanaklarını arttırmanın yol ve yöntemleri açısından sosyalistler olarak önemli sorumluluklarımız olduğunu düşünüyoruz. Kürt halkı ve siyasal temsilcileriyle açık yoldaşlık ilişkileri koyarak, egemenlerin projelerine karşı ortak akıl yürütüp, kendi planımızın ne olacağına dair açık bir yoldaşlık ilişkisinin böylesi belirsizlik dönemlerinde önemli olduğunu düşünüyoruz. Son dönemde çözüm tartışmasının Cumhur İttifakı temelinde ilerlemesi, halk nezdinde kaygıların olmasının yarattığı soru işaretleri var. Bu soru işaretlerinin giderilmesi hepimizin sorumluluğu.”   ‘Rojava kendi eliyle kazanımlarını gerçekleştirdi’   Mahir Gürz, yapısal krizlerin yaşandığı ve derinleştiği yeni bir dünyayla karşı karşıya olunduğunu dile getirerek, “Bugün yeni bir kapitalist kriz ve devrim denkleminin olgunlaştığı dönemi yaşıyoruz. Savaş ve krizin yansımaları buna tekabül ediyor. Kürt ulusal hareketi hegemonya ve kriz denkleminde kendine yer açmak istiyor. Rojava kendi eliyle kazanımı gerçekleştirdi ve kazanımlarını koruma altına almaya çalışıyor. Bu süreci sadece Kürt ulusal hareketin üstüne bırakmak doğru değildir. Kendi rol ve misyonumuz yerine getirmemiz gerekiyor. Ulusal sorunun çözümü noktasında en merkeze ulusların kendi kaderini tayin hakkını ve tam hak eşitliğini koymak zorundayız. Bütün uluslara, Kürt halkına tam hak eşitliği sağlanmadan, bunu çözümün merkezine koymadan çözümün eksik olacağını düşünüyoruz” diye belirtti.   Ortadoğu’daki gelişmeler   Cengiz Çiçek de, konuşmasına dünya ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirerek başladı. Cengiz Çiçek, “Biz kendi yolumuzu nasıl bulacağız, kendi sözümüzü, eylemimizi nasıl kuracağız, kendi sistemimizi nasıl inşa edeceğiz? Bulunduğumuz her yerde sadece direniş değil, kendi sistemimizi örgütleme gibi bir derdimiz olmalı. Bu olmadığı sürece sonunun yenilgi olduğu tarih bize gösteriyor” diye belirtti. Kürt sorununa dair konuşan Çiçek, “Kürt sorunu büyük bir coğrafyaya sahip olduğu için küresel sorun değildir sadece. Politik özne olan Kürt özgürlük hareketi bugün bu güce kavuşmasaydı, bölgesel sorun olmazdı. Kürt halkının özgürlüğü için hareket eden Kürt hareketleri bu kapasiteye ulaşmamış olsaydı, bu sürece ulaşmazdık belki. Bu sorunu özgürlük temelinde ele aldığımızda demokratik Ortadoğu perspektifini ayakta tutmamız gerekiyor” dedi.   ‘Sayın Öcalan’ın istediği politik alan açmak’   Cengiz Çiçek, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir CHP’li yetkili, ‘Diyarbakır’da demokrasi İstanbul’da otokrasi olmaz’ dedi. Türkiye’de demokrasi mi var? Kürt devrimci tutsaklar 30 yıl sonra çıkarılıyor tartışması var. Sanki bahşetmişler. Hukukun kendisi zaten Türkiye’de bir işlev görmüyor. Politik güç olduğunuzda zaten karşı tarafa bir adım attırıyorsunuz. Ne Amed’de demokrasi var ne de İstanbul’da. Ama bu kriz aralığında ezilenler lehine bir şey açılıyor. Sayın Öcalan’ın en temel yapmak istediği şey, bence bu ülkenin ezilenlerine politik alan açmak. Devrimci siyasetlere, hareketlerin de politik alanı daraldı. O yüzden Kürt hareketinin açmak istediği yol, ezilenlere demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütenlere politik alan açmak. Bu alanı açarken gücümüzü daha da büyüterek, bir şekilde siyasal ve hukuki olarak tanınma zeminine kendimiz getirmek. Kendimizi sistemin demokratik dönüşümü üzerinden konumlandıramadığımız sürece Kürt sorunun demokratik çözümünü ıskalamış olacağız. Vakit politik olarak hedeflerimizi ortak paydalar etrafında buluşturma, kendi mücadelemizi buradan yükseltmenin, Kürt sorunun çözümünü de buradan sağlatma dönemidir.”   ‘Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır’   Bu süreçte Kürt Halk Önderi açısından olumlu, olumsuz her şeyin tartışıldığına dikkat çeken Cengiz Çiçek, “Ben İmralı’ya gitmiş biri olarak; bir tarafta devlet bir taraftan Sayın Öcalan. Ama o kadar olanaksız bir ortamda bu işi yürütmeye çalışıyor ki, o kadar eşit olmayan düzlemde yürüyor ki bu mesele… Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için fiziki özgürlük ortamının sağlanması gerekiyor. Mevcut durumu bile bu işi zora sokuyor. İmralı’daki bu tecrit devam ettiği sürece, İmralı’dan kamuoyuna yansıyan şey kırılarak kamuoyuna gidiyor. Günün sonunda herkesin bir Öcalan’ı var ama Öcalan’ın kendisi yok. Biz devrimcilere, demokrasiden ve toplumsal barıştan yana olanlara düşen görev, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanmasıdır” diyerek, tecridin hala devam ettiğine dikkat çekti.      Panel, soru-cevap kısmının ardından son buldu. Festival, Gerok Ma’nın etkinliğiyle devam edecek.