İsrail cezaevlerindeki cinsel işkence protesto edildi 2025-12-27 19:30:47   HABER MERKEZİ - İsrail cezaevlerinde kadınların uğradığı cinsel işkenceyi protesto etmek için bir araya gelen kadınlar, “Kadın bedeninin bir savaş alanına dönüştürülmesi, cinsel şiddetin bir sorgu ve işkence yöntemi olarak kullanılmasına karşı dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla mücadelemiz ortak” diyerek İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulundu.   İsrail cezaevlerinde kadınların maruz bırakıldığı cinsel işkenceye ilişkin Ankara ve İstanbul'da basın açıklamaları yapıldı. Ankara Kadın Platformu, Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk ve çok sayıda kadın katıldı. Kadınlar alanda “İşgalci İsrail’in hapishanelerinde, cinsel saldırıyla mücadele eden kadınların yanındayız, sokaktayız” pankartı taşırken sık sık “Filistinli kadınlar yalnız değildir”, “Emperyalistler yenilecek direnen halklar kazanacak” sloganları attı. Açıklamada “Filistin’de direnen kadınlara bin selam”, “Anna Liedtke yalnız değildir”, “Jin jîyan azadî” ve “Cinsel şiddet işgalci siyonist İsrail’in gerçek yüzüdür” dövizleri taşınırken, basın metnini platform adına Yağmur Alaz Gülveren okudu.   ‘Siyonizm cinsel şiddeti bir araç olarak kullanıyor’   İsrail devletinin yıllardır tüm dünyanın gözü önünde Filistinlilere soykırım uyguladığına dikkat çeken Yağmur Alaz Gülveren, 10 Ekim’de imzalanan ateşkes anlaşması soykırımın şiddetini azaltmış olsa da İsrail’in ateşkesi defalarca bozduğuna ve yüzlerce Gazzeliyi katlettiğine dikkat çekti. İsrail Parlamentosu’nun Filistinli tutsaklar için idam cezasını yasallaştırmaya çalıştığını belirten Gülveren, Trump yönetiminin önerdiği ve 13 ülkenin onayladığı Gazze Planı’nın, Gazze’nin yeniden sömürgeleştirilmesi anlamına geldiğini söyledi.   Kadınların soykırım, işgal ve savaş koşullarında daha ağır saldırılara maruz kaldığını belirten Yağmur Alaz Gülveren, “Siyonizm, cinsel şiddeti bir silah olarak kullanıyor. Geçtiğimiz günlerde genç kadın örgütü ZORA temsilcisi gazeteci Anna, İsrail hapishanesinde yaşadığı cinsel işkenceyi teşhir etti. Anna, Filistin’e yardım ulaştırmak üzere yola çıkan Özgürlük Filosu’nda bir sağlıkçı ve gazeteci olarak yer alıyordu. Yaptığı konuşmada İsrail tarafından uluslararası sularda gözaltına alındığını, tutuklandığını ve işgal hapishanelerinde çıplak aramayı kabul etmemesi üzerine tecavüze uğradığını anlatıyor ve ekliyor: ‘Odakta olmak istemiyorum, hapishanede cinsel şiddete uğrayan tüm kadınlar adına konuşuyorum.’ Siyonist İsrail kendini Ortadoğu’da demokrasinin kalesi gibi pazarlarken, düzenlediği onur yürüyüşlerine turistik geziler düzenlerken bir yandan da Filistinli kadınları ve LGBTİ+’ları öldürmeye, hapsetmeye, iradelerini kırmak için bedenlerine saldırmaya devam ediyor. İşgal devletinin hapishanelerindeki cinsel taciz ve şiddetin ne kadar yaygın olduğunu hem Filistinli tutsak kadınların tanıklıklarından hem de belgelenmiş raporlardan biliyoruz” dedi.   ‘Filistinli kadınlar sistematik olarak cinsel şiddete maruz kalıyor’   Esirler Medya Ofisi’nin, Hayfa’daki Damon Hapishanesi’ndeki Filistinli kadın tutsakların maruz kaldığı işkenceleri açıkladığını dile getiren Yağmur Alaz Gülveren, “Siyonizmin hapishanelerindeki cinsel şiddet münferit değil; sömürgeci, patriyarkal ve kapitalist egemenliğin kadınlara dönük bilinçli ve sistematik bir politikasıdır. Bugün Anna’nın yaşadıkları, Filistinli tutsakların her gün karşı karşıya kaldığı zulmün yalnızca bir örneğidir. İsrail hapishanelerinde tutulan binlerce Filistinli tutsak, kadın ve çocuk, işgal hapishanelerinde siyonizme karşı mücadele etmektedir. Anna’nın tanıklığı, bu sessizleştirilmeye çalışılan gerçeklerin uluslararası kamuoyuna ulaşması açısından hayati önemdedir. Filistinli tutsaklar tüm haklardan mahrum şekilde, insanlık dışı koşullarda kalıyor; kadınlar pede bile erişemiyor. Filistinli kadınlar gözaltı ve tutuklamalarda olduğu gibi gündelik hayatta da cinsel şiddetle karşı karşıya. Filistin ekonomisinin İsrail’e bağımlı olması nedeniyle işgal devletinin bulunduğu bölgelerde çalışmak zorunda kalan Filistinli kadınlar, kontrol noktalarında da sistematik olarak cinsel şiddete, hakarete ve tacize maruz kalıyor. Tüm bunlara rağmen Filistinli tutsak kadınlar hapishanelerde de, tahliye edildikten sonra da direniyor, örgütleniyor ve mücadeleye devam ediyor” diye konuştu.   ‘Filistinli kadınlar cinsel işkenceye karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor’   Filistinli kadınların çoğunun yaşadıklarını kendi toplumlarına anlatamadığını dile getiren Yağmur Alaz Gülveren, İsrail hapishanelerinde kalmış kadınların içeride yaşadıkları cinsel şiddet nedeniyle kendi toplumları tarafından da bir tür “damgalanma”ya maruz kaldığını kaydetti. Filistinli kadınların İsrail’in cinsel işkencesine ve şiddetine karşı hayatta kalma mücadelesi verdiğini söyleyen Gülveren, şöyle devam etti:   “Biliyoruz ki dünya üzerindeki tüm savaşlar, tüm işgaller kadınların hâlihazırda maruz kaldığı patriyarkal baskıyı ve erkek-devlet şiddetini katmerlendiriyor. Savaş ve işgal koşullarında kadınların bakım yükü orantısız biçimde artıyor; koşulların getirdiği ekonomik zorluklardan da kadınlar daha fazla etkileniyor.”   ‘İsrail’le tüm ilişkiler kesilsin’   Cinsel şiddetin devletler ve erkekler tarafından kadınlara yönelik bir silah olarak kullanıldığını belirten Yağmur Alaz Gülveren, “Biz bu erkek devlet şiddetine Kürt kadınların ve siyasi tutsakların deneyimlerinden; gözaltına alındığımızda dayatılan çıplak aramalardan da aşinayız. Yakın zamanda tribünlerde Leyla Zana’ya yönelen cinsiyetçi hakaretler de bunun bir örneği. Yine hapishanede cinsel şiddete uğrayan Garibe Gezer’in ölümü hafızalarımızda diri. Tam da bu sebeplerle, dünyanın her yerindeki savaşlarda erkek egemen devletlerin bedenlerimizi savaş alanına çevirmesi sebebiyle kadın mücadelesi enternasyonal olmak zorunda ve bizler de bu mücadelenin bir parçasıyız. Kadın bedeninin bir savaş alanına dönüştürülmesi, cinsel şiddetin bir sorgu ve işkence yöntemi olarak kullanılmasına karşı dünyanın dört bir yanındaki kadınlarla mücadelemiz, kurtuluşumuz ortak. Biliyoruz ki ne kadınlar özgürleşmeden Filistin özgür olabilir ne de Filistin özgürleşmeden kadınlar özgür” diyerek İsrail’le askeri, siyasi, kültürel ve akademik tüm ilişkilerin kesilmesi çağrısında bulundu.   İstanbul      Kadınlar Birlikte Güçlü, İsrail cezaevlerinde kadınların maruz bırakıldığı cinsel işkenceye karşı Taksim Tünel’de bir araya geldi.  Eylemde “İsrail Hapishanelerinde Cinsel İşkence Var” pankartı açılırken, sık sık “Jin Jiyan Azadî” ve “Filistin’de Direnen Kadınlara Bin Selam” sloganları atıldı. Onlarca kadının katıldığı eyleme Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi de destek verdi.   Basın metnini Kadınlar Birlikte Güçlü üyesi Seranay Sevimli okudu.   ‘Kadınlara dönük bilinçli politika’   Seranay Sevimli, Anna isimli bir gazetecinin İsrail cezaevlerinde kadınlara yönelik cinsel şiddeti teşhir ettiğini belirterek cezaevlerinde ciddi hak ihlallerinin yaşandığını söyledi. Serenay Sevimli, “Siyonizmin hapishanelerinde sömürgeci, patriyarkal ve kapitalist egemenliğin kadınlara dönük bilinçli ve sistematik bir politikası söz konusu. Filistinli kadınlar günlük hayatta da cinsel şiddetle karşı karşıya kalıyor; tüm bunlara rağmen örgütlenmeye ve mücadele etmeye devam ediyor” dedi.   ‘Kadınların yaşadığı hak ihlalleri’   Seranay Sevimli, kadınların savaş koşullarından daha fazla etkilendiğini ve cinsel şiddetin hem erkekler hem de devletler tarafından bir araç olarak kullanıldığını vurgulayarak “Bu erkek-devlet şiddetini Kürt kadınların ve siyasi tutsakların deneyimlerinden biliyoruz. Son dönemde Leyla Zana’ya yöneltilen cinsiyetçi hakaretler ve hapishanede cinsel şiddete maruz bırakılan Garibe Gezer bunun örnekleridir” diye konuştu.   Seranay Sevimli, talepleri şöyle sıraladı:   "*Gözaltında ve hapishanelerde cinsel şiddetin son bulmas   *İsrail’le askeri, siyasi, kültürel ve akademik tüm ilişkilerin kesilmesi."   Açıklama sloganlarla sona erdi.