Partiler barış ve demokratikleşme komisyonu için bir araya geliyor 2025-06-23 13:34:26   ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Sayın Numan Kurtulmuş’un bu hafta bütün grup başkanvekillerini toplumsal barış ve demokratikleşme komisyonu ile ilgili bir görüşme daveti var. Bu komisyonun en geniş toplumsal ve siyasal mutabakatla kurulması önceliklerimizden biridir” dedi.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, güncel gelişmelere ilişkin Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuştu. Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te komisyon kurulması tartışmalarına ilişkin yarın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un daveti üzerine tüm partilerin grup başkanvekillerinin bir araya geleceğini belirtti.    ‘Orta Doğu’da barış dünya barışının öncülü olacaktır’   İran-İsrail savaşına değinen Gülistan Kılıç Koçyiğit, bölgesel savaşların derinleştiğini belirterek, “Herkes kendi coğrafyasından uzak yerlerde savaş ve çatışmayı derinleştirerek ayakta kalmaya, kendi bekasını kurtarmaya çalışıyor. Orta Doğu’daki bu kaos, savaş ve çatışmada halklar ne yaşıyor. Halklar ölüyor, öldürülüyor, katlediliyor, sürgün ediliyor. Yaşam alanlarını bırakmak zorunda kalıyor. Ya da Gazze’de olduğu gibi eğer yaşayabiliyorsa bu sefer hastanelerde ilaçsızlıktan, ya da toplama kamplarında yaşamını yitiriyor. Orta Doğu’daki barışın halkların geleceğinin temel göstergesi olduğunu bir arada yaşamak için barışa ihtiyacımız olduğunu ve Orta Doğu’daki barışın dünya barışının öncülü olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Halkların ortak ve eşit geleceğini esas alan ve diyalog ve diplomasiyi geliştirecek bir sağduyuya hepimizin ihtiyacı var” dedi.    ‘Herkes Rojava’daki mücadelenin kıymetini bilmeli’   Bu ortamdan faydalanmaya çalışan selefi örgütlerin de yeniden ayağa kalktığını söyleyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Dün Suriye’de gerçekleşen kiliseye yönelik saldırıyı DEM Parti olarak kınıyoruz. Rojava’da Kürtlerin büyük mücadelesi ile IŞİD yenilgiyi uğratıldı. IŞİD yeniden ayağa kalkmak için fırsat kolluyor. Hem uluslararası güçleri ve koalisyon güçlerini hiçbir şekilde taviz vermeden IŞİD’e karşı mücadeleyi büyütme konusunda ortaklaşmaya ve daha fazla çaba sarf etmeye davet ediyoruz. Bir kez daha Rojava’nın, Suriye Demokratik Güçlerinin, Kürt halkının dünyanın başına bela olan bir örgütü yenmelerinin kıymetini bir kez daha dünkü kilise saldırısında görmüş olduk. Türkiye’de ve dünyada yaşayan halklar olarak da Rojava’daki halklara barışımızı, yaşamımızı borçluyuz. Her birimiz orada yaşayan halkların eşit, özgür birlikte yaşamına katkı sunarak bu borcu ödeyebiliriz. Bunun için elimizden geleni yapabiliriz” sözlerini kullandı.    Komisyon için partiler bir araya geliyor   Devamında Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları söyledi: “Meclisteki komisyon meselesini çok konuştuk. Bu konuda Sayın Numan Kurtulmuş’un bu hafta bütün grup başkanvekillerini toplumsal barış ve demokratikleşme komisyonu ile ilgili bir görüşme daveti var. Her şeyden önce bu davetten büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Bütün partilerin buraya çağrılmış olmasından büyük memnuniyet duyduğumuzun altını çizmek istiyoruz. Meclisin çalışma dönemine ara vermeden, tatile girmeden önce bu girişimin başlatılmış olması ve devamı için de yola konulmuş olmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Komisyon için biz de bir taslak çalışma yaptık ve hazırlığımız var. Bu hazırlık daha ziyade ortaklaşmaya ve uzlaşıya katkı mahiyetinde bir hazırlıktır. Hazırlıklarımızı oluştururken komisyonun en demokratik şekilde nasıl işleyebileceğini katılımın ve uzlaşmanın en verimli şekli nasıl gerçekleşebileceği üzerine bir çerçeve oluşturmaya çalıştık. Komisyonun ülkenin yıllardır içinde bulunduğu çatışmalı sürecin sonlandırılması, çatışmaların tamamen ortadan kalkması için aslında barış yolunu açma, barış yolunu büyütme konusunda da çalışacağına olan inancımızın altını çizmek istiyoruz. Bu komisyonun en geniş toplumsal ve siyasal mutabakatla kurulması önceliklerimizden birisidir. En önemlisi de İmralı’da yürütülen görüşmelerde Sayın Öcalan’ın sıkça altını çizdiği yasal çerçeve açısından da bu sürecin bir ön hazırlık olarak ele alınması ve bu yönlü şekillenmesi de bizler açısından çok önemlidir.   Geçici değil kalıcı çözüm üreten komisyon olmalıdır   Bir diğer önemli başlık, komisyonun hem kamuoyu hem de Meclis’te barıştan ve demokrasiden yana olan partiler açısından sürecin şeffaflaşmasına hizmet etmesidir. Bu konuda ülkenin en temel meselesi olan Kürt sorununun siyasal muhalefetin de dahil olduğu ve tüm toplumsal kesimlerin de haberdar olacağı şeffaf bir sürecin kapısını aralayacağına inanıyoruz. O anlamıyla hem siyasal muhalefetin katılım kanalları açılmış olacaktır hem de siyasal muhalefetin katılımıyla beraber toplumun haber alma, toplumun süreçten birebir haberdar olması da sağlanmış olacaktır. Yine komisyonun geçici bir şekilde değil kalıcı olmasını önemsiyoruz. Salt bir rapor yazan bir komisyondan ziyade uzun soluklu çalışan, ilerledikçe yeni başlıklar açan ve tavsiyelerde bulunan esaslı bir yapıda olması gerektiğini de ifade etmek isteriz.    Yalnızca siyasi partilerle sınırlı kalan bir komisyon çalışması değil toplumun birçok kesimiyle temas kuracak bir komisyon olmalı diye düşünüyoruz. O anlamıyla geçmişte de söyledik teknik bir komisyondan bahsetmiyoruz barışın kalıcılaşmasına aracılık edecek meseleyi kökten ele alabilecek, derinleştirerek tartışabilecek gerçekçi önerileri değerlendirebilecek bir çalışmadan ve mekanizmasından bahsediyoruz. Eminiz ki komisyonun yürüteceği çalışmalar barış meselesinde TBMM’nin tarihsel rolünü oynamasına vesile olacaktır. O açıdan parlamento zemininin barış zeminine dönüşmesi 86 milyon yurttaşın yararınadır. Bu hepimizin barışıdır ve hepimiz buna sahip çıkmalıyız.   Barışı destekleyenin tahliyesi yakılıyor   ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısını konuştuğumuz bu süreçte, ister istemez gözümüz kulağımız cezaevlerinde. En karanlık ve kaotik gündemlerimizden birisi olarak ne yazık ki cezaevi gerçeğidir. Cezaevindeki hak ihlalleri, ağır hasta mahpusların yaşadığı mağduriyetler, infaz gaspları artık hepimize yeter dedirtiyor. Cezaevlerini ölüm evlerine ve eza evlerine dönüştüren pratiklere yeter diyoruz. Hukuksuz infaz yakmalar son bulmalıdır. İdare Gözlem Kurulları ortadan kaldırılsın dedik ama ne yazık ki ne sesimizi duyan oldu ne de bu konuda adım atan. Bugün hala bu kurullar eliyle siyasi mahpusların infazları yakılıyor, sistematik olarak özgürlükleri engellenmektedir.   Elazığ Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan ve 30 yıllık cezasını tamamlayan Beyar Uğurlu’nun tahliyesi sadece ‘Öcalan’ın çağrısını destekliyorum’ dediği için ertelendi. Öcalan’ın hangi çağrısı? 27 Şubat’ta yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum çağrısı.’ Herkesin hepimizin sahip çıktığı ve Kürt sorunun demokratik çözümünde çok önemli bir eşiği atlatan çağrıya sahip çıktığı için Beyar Uğurlu’nun tahliyesinin ertelendiğini görüyoruz. Barışı desteklemek suç mu? ‘Barışı savunursan özgürlüğünden alıkoyarım’ diyenlere bu hükümetin Adalet Bakanlığı’nın söyleyecek sözü var mı?    Siyasi iktidar doğayı bir meta olarak görüyor   Bu hafta Meclis’e toplum karşıtı, doğa düşmanı bir yasa geliyor. Geçen hafta Sanayi Komisyonu’na zeytin ağaçlarını katledecek bir yasa tasarısı getirdiler. 26 saatlik görüşme sürecinin sonucunda da tek bir virgülü dahi değiştirmeden komisyondan olduğu gibi geçirdiler. Şimdi bu haftalık takvime göre bu zeytin talan yasasını Meclis Genel Kurulu’na getirmek istiyor AKP iktidarı. Ama buna çok tepki geldi diye şimdi ‘onu geri çekelim iklim yasasını getirelim’ diye de bir yaklaşımları olduğunu görüyoruz. Hiçbirinin diğerinden farkı yok. İklim yasasını ele alacak olursak komisyona çekmişlerdi, ilk 4 maddesi kabul edilmişti. Yeniden üzerine düşünelim, komisyonda konuşalım çok itiraz var, ‘bir gözden geçirelim’ demişlerdi. Komisyonu toplamadılar, gözden geçirmediler ama şimdi zeytin yasasına yönelik muazzam bir toplumsal infial ve itiraz olduğu için ‘onu bekletelim, öbür iklim yasası unutuldu onu getirelim’ gibi bir yaklaşımlar var. Bunu kabul etmediğimizin özel olarak altını çizmemiz gerekiyor. Siyasi iktidar doğayı bir meta olarak görüyor. Dağı, taşı her tarafını kazabileceğini, her yerden maden çıkarabileceğini düşünüyor. Sanırım madenin yenilebilecek bir şey olabileceğini de düşünüyor. Yarın öbür gün zeytin bulamadığımızda herhâlde kömür koyacağız sofraya.   Özellikle komisyon görüşmelerinde sözünü söylemeye gelen bütün yaşam hakkı savunucularının salona alınmaması, bekletilmesi tartaklanması ve darp edilmesine tanıklık ettik. Bu da kimin iktidarı olduklarını kimin hakkını savunduklarını bize gösteriyor.”