Pervin Buldan: Sayın Öcalan’ın CPT ile görüşmemesi kaygı verici

  • 10:45 30 Kasım 2022
  • Siyaset
 
ANKARA - Partisinin PM toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 50 kadın hakkında açılan soruşturma ve gözaltı kararına, 2023 seçimine hazırlık operasyonu değerlendirmesi yaptı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecritte de değinen Pervin, “Bu meseleye hiç kimsenin gayri ciddi yaklaşmaya hakkı da yoktur haddi de yoktur. İktidar ya da Adalet Bakanı derhal bir açıklama yapmalıdır” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM) üyeleri HDP’nin Balgat binasında bir araya gelerek iki gün sürecek toplantı bugün başladı. Toplantının açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan yaptı.
 
Tarihsel sorumluluk
 
Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yıl dönümüne değinen Pervin, HDP olarak faili meçhul olarak kalan karanlık cinayetlerin aydınlatılmasında büyük bir rol oynayacaklarını söyledi. Pervin, “Türkiye tarihinde failli meçhuller büyük bir kara leke olarak tarihe geçmiştir. Bu cinayetleri aydınlığa kavuşturmak, faillerin ceza almasını sağlamak bizler açısından bir sorumluluktur ama aynı zamanda tarihsel bir sorumluluktur” dedi.
 
‘Jin Jiyan Azadî sloganını kadınlarla güçlü bir şekilde haykırdık’
 
 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında, HDP kadın gruplarını topladıklarını, bir hafta boyunca yerellerde, alanlarda, meydanlarda, sokaklarda her kimlikten kadınlarla, her sesten, her renkten kadınlarla bir araya geldiğini ifade eden Pervin, “Taleplerimizi sokaklarda ifade ettik, itirazlarımızı dile getirdik, kadınların yaşadığı baskıyı, şiddeti ama aynı zamanda eşitlik mücadelesini her alanda dile getirmeye çalışan ve  bütün engellemelere rağmen sokakları terk etmeyen kadınlarla bir araya geldik. Nagihan Akarsel ve Jîna Amini’ye atfettiğimiz bu seneki 25 Kasım haftasında Jin Jiyan Azadî sloganını daha güçlü bir sesle, hep birlikte kadınlar olarak haykırdık. Bu yüzden, bu bir hafta boyunca her türlü engellemeye rağmen sokakları terk etmeyen, taleplerini dile getiren bütün kadınlara buradan sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum” diye belirtti.
 
2023 seçimlerine hazırlık operasyonu
 
25 Kasım haftasında kadına yönelik şiddetin yine bitmediğini, baskı ve tutuklama operasyonlarının hız kesmeden devam ettiğine dikkat çeken Pervin, iki gün önce Ankara merkezli bir soruşturma kapsamında 50 kadın hakkında çıkarılan gözaltı kararına değindi. Pervin, “Bu operasyonun adı ne, amacı ne, bu operasyonu yapmanın ve seçim sürecine yaklaşırken kadınları gözaltına almanın sebebi ne. Bunu sormak ve cevabını vermek istiyorum. Demokratik siyaset, mücadele yürüten kadınlara yönelik bir operasyondur. Aynı zamanda bir intikam operasyonudur. Yani sokaklarda, meydanlarda mücadele yürüten kadınlara yönelik bir intikam operasyonudur. Kadın muhalefetinden duyulan korkunun operasyonudur. Aynı zamanda bu operasyonun adı 2023 seçimlerine hazırlık operasyonudur. Seçimlere yaklaştığımız bir dönemde kadınları gözaltına alarak seçimlere hazırlanmaya çalışan iktidara hatırlatmak isterim kadınlar sizin operasyonlarınızla, tutuklama, baskı ve şiddet politikalarınızla  asla diz çökmeyecek bu mücadeleden vazgeçmeyecek. En önemli işi kadınlara saldırmak olan iktidara buradan bir kez daha sesleniyorum, kadınlardan korkmaya devam edin, çünkü mücadelesinden korktuğunuz kadınlar sizin rantçı, talancı, kayyımcı, bu düzeninizi bozmaya gücü var bunu da yaşamın her alanında uygulamaya gücü de yetkisi de  var. Bir kez daha kadın arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Mücadelenizde başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı.
 
Pervin’in konuşmasının satır başlıkları şöyle;
 
“Taksim’de sivil insanların hedef alınarak gerçekleştirilen bombalı saldırıya hepimiz tanık olduk. Bu saldırıya ilişkin soru işaretleri güncelliğini korumaktadır. Ortada bu kadar çelişki olduğu halde taksim saldırısı yine kürde saldırmanın esaslı bir gerekçesi haline getirildi. Kürtlere hızlıca savaş ilan edildi. AKP-MHP ittifakı için seçimde bir zafer görünmüyor. Bu nedenle başta bir zafer kazanmanın peşine düşen bir iktidarla karşı karşıyayız. Yani AKP ve MHP ittifakı kendilerine yeni bir zafer yaratmanın yolunu Kürtlere, Kürt halkının yaşadığı her yerde savaş açma politikasını bir kez daha gündeme getirdi. Bununla seçimlere hazırlandığını her yerde görüyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye’ye atılan bombaların kendilerine oy sandıklarında oy olarak dönmesini hesaplıyorlar. Bunun adı bu kadar açık ve nettir. Günlerdir süren operasyonlarla bir yıkımın yaşandığı sadece sivil insanların yaşamını yitirdiği değil aynı zamanda yaşam yerlerinin tahrip edildiği bir yıkımın yaşandığını özellikle belirtmek istiyorum. Çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği bu yıkım sürecinde elbette ki Kürtlerin mücadele ettiği Kürtlerin direndiği Kürt halkının yaşam bulduğu her yerde her alanda bu tür operasyonların yapıldığına bir kez daha tanıklık ettik. Bu zihniyet sadece AKP ve MHP iktidarının zihniyeti olarak algılanmamalı. Siyasal muhalefetin bu konuda özellikle Kürtler ve Kürt sorunu konusunda yani çözümsüzlük konusunda iktidarla ortaklaştığını bu dönem bir kez daha gördük.
 
 Tecrit vurgusu
 
İktidar değişsin ama çözümsüzlük siyasetine devam edilsin zihniyetiyle bizim HDP olarak hiçbir ortaklığımız söz konusu olamaz. Halkımızın derdi ‘kim iktidar olsun’ değildir, halkımızın derdi savaş politikasına, çözümsüzlük siyasetine son verecek; ülke barışına, ülke ekonomisine, ülke refahına yatırım yapacak yeni bir siyasi aklın ülkeyi yönetmesidir. İşte halkımız böyle bir değişim bekliyor, böyle bir değişim için gün sayıyor ve seçimi iple çekiyor. Elbette ki iktidarın bütün savaş politikalarının toplumu sürüklediği yer hiç kuşkusuz ki İmralı’dan başlayarak oradan bütün cezaevlerine ve hatta toplumun her alanına yansıyan ve yayılan tecrit politikalarıdır. Tecrit, iktidarın siyasi kimliği haline gelmiştir. Tecriti derinleştirdikçe otoriter rejimi daha kolay hayata geçirebileceğin keşfeden bir iktidarla da karşı karşıyayız.
 
Tüm kesimlere çağrı: Çözüm sürecinin öncesi ve sonrasına bakın!
 
Biz bu tespiti yıllardır acı tecrübelerimizden deneyimlediğimiz gelişmelerden yola çıkarak özellikle bu tespiti yaptığımızı da halkımıza hatırlatmak isterim. Bir örnek vermek istiyorum: Türkiye 2013-2015 yılları arasında sürdürülen çözüm ve müzakere sürecinin iktidar tarafından rafa kaldırılmasıyla birlikte çok farklı bir sürecin içine çekildi, çok büyük acılar yaşandı, çok büyük bedeller ödendi. Bunun ardından çatışma, çözümsüzlük, kutuplaşma, haksızlık, hukuksuzluk, cezaevleri, katliamlar yaşamın her alanına bu süreç rafa kaldırıldıktan sonra yayılmaya başladı. Buradan ilgili-ilgisiz bütün çevrelere bir çağrı yapmak istiyorum. Düşüncesi, inancı, meşrebi ne olursa olsun elini vicdanına koyması ve Türkiye’nin çözüm sürecinde yaşadığı rahatlama ile çözüm sürecinin bitirildiği, yani sayın Öcalan’a yönelik mutlak tecritin devreye sokulduğu dönemden sonra yaşananları kıyaslamasını rica ediyorum herkesten.
 
Her birimiz büyük bedeller ödedik
 
Barış umutlarını, geleceğe güvenle bakmayı, yaşanan ölümleri, çözüm sürecinin Türkiye’ye maliyetin ve ağır faturasını, açlığı, sefaleti, yoksulluğu göz önüne getirmesini bütün halkımızdan bir kez daha rica ediyorum. Neden diye sormanızı özellikle istirham ediyorum. Bu salonda bile siyaset yapan her bir arkadaşımız Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalı sürecin bedelini, acısını, faturasını çok ağır ve derinden yaşayan insanlardır. Bizler o dönemin öncesinde bile çatışmalı dönemler devam ettiği süreç içerisinde çok büyük bedeller ödedik, her birimiz büyük acılar yaşadık. Bu ülkede annelerin gözyaşı döktüğü, çocuklarını toprağın altına verdiği ve genç insanların yaşamını yitirdiği süreçlere hep birlikte tanıklık ettik. O yüzden belki de bu ülkede çözümün ve barışın kıymetini en fazla biz biliriz, en fazla bedel ödeyenler bilir, en fazla acı çekenler bilir. Bu yüzden bu ülkenin, bu toplumun neleri kaybettiğini görerek meseleye ciddiyetle yaklaşmasını umut ediyorum. 
 
Sayın Öcalan’ın CPT ile görüşmemesi kaygı verici
 
Bir kez daha ifade etmek isterim ki Sayın Öcalan'ın devrede olduğu her dönem Türkiye bir rahatlamayı yaşamıştır. İşte 2013-2015 süreci bunun tanığıdır. Herkes Sayın Öcalan'ın rolünü görmüştür. Çözüm sürecinde oynadığı role bütün Türkiye tanıktır. Ama bugün ağır bir tecrit altında olduğunu, bu uygulamanın bir suç ve hukuksuzluk olduğu, gayri meşru olduğunu bir kez daha bu kürsüden belirtmek istiyorum. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin hukuksuzluğuna, adaletsizliğine bu ülke tanık olmuştur. 3 Mart 2020’den beri Sayın Öcalan ve diğer siyasi mahpuslardan haber alınamadığını her seferinde, yaptığımız her konuşmada dile getirmemize rağmen tecridin giderek derinleştirildiğini, tecridin kaldırılması yönünde yapılan çağrılara kulakların tıkandığını hep birlikte görüyoruz. 25 Mart 2020 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yapılan telefon görüşmesi kesilmiş, o tarihten beri İmralı’dan hiçbir şeklide haber alınamamıştır. Asrın Hukuk Bürosu dün yaptığı bir açıklama ile CPT’nin İmralı’ya gittiğini ancak Sayın Öcalan’ın CPT ile görüşmeye çıkmadığını yazılı bir açıklama ile Türkiye kamuoyuna duyurmuştur. Eylül 2022’de İmralı’ya yapılan CPT ziyaretinde Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığını Asrın Hukuk Bürosu paylaştı. Sayın Öcalan’ın CPT heyetiyle görüşmediğine dair bilgi hepimizin kaygılarını bir kez daha derinleştirmiştir. Bu konu acilen açıklığa kavuşturulmalı ve bir an önce yetkililerin açıklama yapmasını beklediğini biliyoruz. 
 
Adalet Bakanı kabul edene kadar girişimlerimiz devam edecek
 
 Bizim muhatabımız Adalet Bakanıdır, bizim muhatabımız devlettir. Eşbaşkanlar olarak bir süre önce İmralı adasına gitmek üzere yaptığımız başvuru Adalet Bakanının masasında hala duruyor. Bize herhangi bir olumlu olumsuz bir cevap verilmemiştir. Bu meseleye hiç kimsenin gayri ciddi yaklaşmaya hakkı da yoktur haddi de yoktur. İktidar ya da Adalet Bakanı derhal bir açıklama yapmalıdır. Çünkü kamuoyunun bu konuda beklentisi çok fazladır. CPT’ye buradan ayrıca bu çağrıyı yapmak istiyorum. CPT de elindeki bilgileri derhal açıklamalıdır. İktidarın bu hukuksuz uygulamaların ortak olmamalıdır. HDP olarak bu mesele açıklığa kavuşana kadar avukatların yaptığı başvuru Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilene kadar girişimlerimizin devam edeceğini özellikle belirtmek istiyorum. Ben bugün bu PM toplantımızda çok farklı bir konuyu konuşmayacağım. Farklı meseleler üzerinde durmayacağım, bu bir kaç konu üzerinde yaptığım değerlendirmelerle sınırlı tutacağım. 
 
Ortak gücümüz ve ortak mücadelemizle çözümsüzlük siyasetini tarih sahnesinde de sandıklarda da yenilgiye uğratacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Buna yürekten inanıyorum. PM toplantımızın bir kez daha hayırlı olmasını temenni ediyor, başarılar diliyorum. Yolumuz ve yolunuz açık olsun. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. “