‘İmralı ziyaretinde aracısız görüşmeler bekliyoruz’ 2025-06-27 11:03:19   ANKARA - Pazartesi günü komisyon taslaklarını sunacaklarını belirten DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Kalıcı hale gelsin, sonuç alıcı olsun diye bu sefer diyoruz ki mutlaka ama mutlaka sağlam temellere, sağlam bir zemine oturtmak gerekiyor bu tartışmayı. Komisyonun yasayla kurulması elbette bizim için önemlidir, ancak bu da bir mutabakat gerektirir” dedi.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere ilişkin genel merkezlerinde düzenlediği basın toplantısında konuştu.   ‘Kobanê Kumpas Davası’nın hukukla bir ilgisi yok’   Kobanê Davası’nın, herkesin özgürlük, eşitlik ve demokrasi hakkını ilgilendirdiğini ifade eden Ayşegül Doğan, “Kobanê Kumpas Davası’nda kabaca yaptığımız bir hesaplamada, 16 Mayıs 2024’te 400 yılı aşkın cezalar verildi. İnsanlar yalnızca siyaset yaptıkları için, yıllarca gerekçe olarak gösterilen hiçbir konuda suç unsuru bulunamayıp ne yapıldı? Konuştukları, siyaset yaptıkları için siyasetçilere 400 yılı aşkın cezalar verildi. Bunca zaman sonra ortaya çıkan gerekçeli karar metninin hukukla bir ilgisi, ülke adına ne yazık ki yok. 15 günde yazılabilecek bir metinden bahsediyoruz; 13 ay sonra yazıldı, hatta 13 ayı aşkın bir sürede. Bu süre boyunca insanların özgürlük hakları ellerinden alınmaya devam edildi. Kısıtlı bir temyiz süresi var, 32 bin 630 sayfa ortaya çıktı. Zaten hukuki gerekçe bulabilselerdi, 32 bin 630 sayfaya ihtiyaç duymadan bu hukuki gerekçeyi yazarlardı” diye belirtti.    ‘Bu bir siyasi intikam davasıdır’   Bu davanın bir siyasi intikam ve rövanş davası olduğunu belirten Ayşegül Doğan, “Kobane Davası bizim için önemli bir dava çünkü içinde bulunduğumuz süreçte Türkiye’nin demokratik siyaset alanının genişlemesi ihtiyacından ve bunun için bir takım çözüm önerilerinden bahsediyoruz. Pratik göstergeler diyoruz; toplumun hukuka ve demokrasiye ihtiyacı var diyoruz. Hangi kesimden olursa olsun, bugün Türkiye’de hangi dilde konuşursa konuşsun, herkesin ortak ihtiyacı adalet duygusudur. Hırpalanmış ve tahrip edilmiş bu adalet duygusunun yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bir tweet gerekçesiyle insanlar 9 yıldır içeride tutuluyor. Bakın, yalnızca siyasetçiler değil, gazeteciler de kuşatılmış durumda. Bir yandan RTÜK cezaları, bir yandan soruşturmalar, bir yandan kendi ayağıyla ifade vermeye giden gazeteciye tutuklama kararı… Şimdi bu belirsizlikleri ve endişeleri artırmanın nasıl bir anlamı var? Hepimizin hayatları içeride tutuluyor” sözlerine yer verdi.    ‘Karar gerçekleri bir kez daha ifşa etti’   32 yıl 9 ay ceza alan Figen Yüksekdağ’ın savunmasından alıntı yapan Ayşegül Doğan, “Yüksekdağ, ‘Kobane davası ve tüm HDP’li seçilmişlere yönelik siyasi davalar en başından beri sadece bizleri cezalandırmaya yönelik değildir. Bütün topluma, emek ve özgürlük güçlerine, demokrasi güçlerine esaslı bir gözdağı ve sınır çekme anlamı taşımaktadır. Eğer bu sınır çekme ve gözdağı verme zihniyetinden vazgeçeceksek bunu görmek isteriz. Kobanê davasında da Gezi davasında da seçilmiş milletvekillerini cezaevinde değil, Meclis kürsüsünde görmek isteriz’ diyor.   Ortaya çıkan 32 bin 630 sayfalık gerekçeli kararın hukuki bir metinmiş gibi algılanmasını ya da buna hukuki yorum yapılmasını kimse beklemesin. Bu karar, Türkiye’deki siyasi davaların mahiyetine ilişkin gerçekleri bir kez daha ifşa etmiştir ve bu açıdan da tarihe geçmiştir. İçinden geçtiğimiz iklimde bunun değişmesine ihtiyacımız olduğunu yazılı açıklamamızda da ifade ettik. Bu iklimi destekleyecek gelişmelere ihtiyacımız var. Bu adımlar tek başına Kürt meselesini ya da Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmez; ancak önemli başlangıçlar oluşturabilir ve toplumda farklı duygular yaratabilir. Bu duygular da bizi daha kolay ortaklaştırabilir, toplumsal ortaklığı güçlendirebilir” dedi.   Devamında Ayşegül Doğan şunları söyledi:   “Demokratik siyaset hakkı suç değildir. Yazmak, konuşmak, mitinglere katılmak, gösterilere katılmak, demokratik protesto hakkını kullanmak, kürsülerde konuşmalar yapmak bunların hiçbiri suç değil. Özellikle bunların altını çiziyoruz çünkü bunları suç olarak göstermişler. Mücadele etmek, HDP’li olmak, DEM Partili olmak, demokratik değerler için mücadele etmek, ortak bir gelecek için mücadele etmek suç değil, suç olmayacak hiçbir zaman ve biz bu zihniyete karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu kumpas ilk günden beri çökmüş vaziyetteydi. Artık çöküşün fotoğrafı da ortaya çıktı. Hukuka dönmeye çağırıyoruz. Kobanê direnişinin, karanlığa karşı aydınlığı savunanların direnişi olduğunu biliyoruz. Katliama, soykırıma, ölüme, tecavüze karşı toprağına, havasına, suyuna, yaşamına ama yalnızca kendine ait olanı değil, insanlık onurunu savunanların mücadelesi olduğunu biliyoruz. Bu mücadeleyi sahipleniyoruz.   Komisyon taslağımız hazır   Özel yetkilendirilmiş bir komisyona bu sürecin ihtiyacı olduğunu söylemiştik, nedenlerini de anlatmıştık. Bugün görüyoruz ki DEM Parti olarak hem siyasi partilerde hem de toplumda komisyon fikrine ve önemine, komisyonun esasta taşıyacağı karakteristik özelliğine ilişkin bir takım mutabakatlar var. Temelde şöyle bir mutabakat var: Komisyon kurulmalı. Bu konuda taslağımızın hazır olduğunu söylemiştik. Bu taslağı Pazartesi günü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a, diğer siyasi partilerin de yapacağı gibi sunacağız. Bu konuda Meclis Başkanının inisiyatif almış olması, grup başkanvekillerini toplamış olması, fikirlerine başvurmuş olması da çok önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuya ilişkin yaptığı açıklamalar var. Tüm bunlar genel bir konsensüse işaret ediyor. Bu konsensüse ilişkin şu an için detaylı bilgi verecek durumda değiliz, çünkü konsensüs arayışı devam ediyor, buna ilişkin görüşmeler sürüyor.   Süreci hukuki bir zemin ve demokratik bir ortama oturtmak gerekiyor   Dün İmralı Heyetimiz Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile bir görüşme gerçekleştirdiler. Diyoruz ki, sözünü ettiğimiz konu insan hayatı. Silahların tümden devre dışı bırakılması ve bunun için gerekli tüm mekanizmaların bir an evvel geciktirilmeden oluşturulması gerekiyor. Bununla birlikte eş zamanlı gelişebilecek bir siyasi atmosferin neden önemli olduğunu hep beraber yaşayarak gördük. Daha iyisi olsun, daha sağlıklı bir şekilde ilerlesin, kalıcı hale gelsin, sonuç alıcı olsun diye bu sefer diyoruz ki mutlaka ama mutlaka sağlam temellere, sağlam bir zemine oturtmak gerekiyor bu tartışmayı. Sağlam zeminden kastımız çok açık: Hukuki bir zemin. Ortamdan kastımız da çok açık: Demokratik bir ortamda insanların fikirlerini özgürce ifade edebilmelerinden bahsediyoruz. Komisyonun yasayla kurulması elbette bizim için önemlidir, ancak bu da bir mutabakat gerektirir. Usul ve esaslara ilişkin tartışmalar, siyasi partiler arasında bundan sonraki görüşmelerde de sürecektir.   Yine grup başkanvekillerimiz Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile bir araya geldi. Bu, bizim esas gündemlerimizden birisiydi. Bu ülkede demokratik bir işleyişten bahsetmek istiyorsak, hapiste tutulamayacak durumda olan insanları hapiste tutamazsınız. Bu, bir temel insan hakkı ihlalidir ve buna gerçekten artık son verilmelidir. Konuşmamız gereken, gündeme almamız gereken ya da bununla ilgili görüşme yapmamız gereken bir konu dahi değil bu; adaletten, demokrasiden, insan haklarından bahsediyorsak. Yine İdari ve Gözlem Kurullarının tahliyesini engellediği tutsaklar var. ATK konusunu sıkça ifade ediyoruz, bu da gündeme gelen konulardan biriydi. Biz de bir kez daha buradan bu sorunların bir an önce çözülmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.   Görüşmeler geniş yelpazede olacak   Bir siyasi tur planlanıyor. Biliyorsunuz, en geniş yelpazede temasları sürdürmeye çalışıyoruz. Hem DEM Parti İmralı Heyeti böyle yaklaşıyor hem de DEM Parti Eş Genel Başkanları böyle temaslarda bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılacak görüşmenin takvimi henüz belli değil ama önümüzdeki günlerde gerçekleşmesini bekliyoruz. Kendilerinden bu konuya ilişkin, dün DEM Parti İmralı Heyetinin de dediği gibi bir geri dönüş bekliyoruz. Önümüzdeki günlerde bu görüşmeler gerçekleşecektir ve bu görüşmeler en geniş şekilde olacak. Önümüzdeki günlerde bunu da bekliyoruz. Ve Sayın Öcalan ile de beklenen görüşme önümüzdeki günlerde olacak.   Yeni çağrı değil, aracısız görüşmeler bekliyoruz   İmralı’dan yeni bir çağrı beklemiyoruz ama Sayın Öcalan’ın artık doğrudan iletişim kurabileceği birtakım koşulların oluşturulmasını bekliyoruz. Önümüzdeki günlerde yurtdışından bir heyet gelecek. Kalabalık bir heyet bekliyoruz, kendisiyle görüşmek isteyecekler. Görüşme taleplerini gelmeden önce de ifade ettiler. Bir kampanya var, “Abdullah Öcalan’la görüşmek istiyorum” kampanyası. Bu kampanya sonrasında yapılmış sayısız başvuru var. Biz görüşme hazırlıkları yapıyoruz. Toplumun farklı kesimleri görüşmek istiyor. Bu konuda da bir konsensüs olduğunu görüyoruz. O halde çağrı değil, doğrudan sesini duymak, kendisini görmek, sürece ilişkin taleplerini, önerilerini, beklentilerini, çözüm önerilerini doğrudan duymak ve tartışmak çok önemli, anlamlı ve etkili olur. Bunu umarım hep birlikte tecrübe ederiz.   Bu yolu birlikte açmaya ihtiyacımız var   Ben biraz örgütlenmeye dair de bilgi vermek istiyorum.   Alandayız, sahadayız, eylemdeyiz, ev ziyaretlerindeyiz, halk buluşmalarındayız, şölenlerde bir araya geliyoruz. Merkezi komisyonlarımız barış ve demokratik toplum buluşmalarına devam ediyor. İl il, ilçe ilçe örgütlerimizle ortaklaşarak bir takım buluşmalar yapıyoruz, ancak yalnızca bununla sınırlı kalmıyor. Siyasi partilerle bir araya geliyoruz, sivil toplum örgütleriyle buluşuyoruz, demokratik kitle örgütleriyle buluşuyoruz, farklı etnik gruplarla buluşuyoruz, yine farklı halklarla buluşuyoruz. Bir yandan Kadın Meclisimiz, bir yandan Gençlik Meclisimiz, bir yandan Çocuk Komisyonumuz ve diğer tüm komisyonlarımız çalışırken öte yandan şunu görüyoruz: Hala bekleme pozisyonunda olan kesimler olduğunu fark ediyoruz. Bu pozisyondan çıkmak gerekiyor. Barışı da biz inşa edeceğiz, demokratik toplumu da biz inşa edeceğiz. Eğer barışı ve demokratik toplumu birlikte inşa edeceksek, o halde yan yana gelerek, bu alanı genişleterek, bu yolu birlikte açmaya ihtiyacımız var. Yolu birlikte açmanın en önemli kriterlerinden biri de birlikte güçlenebilmek, birlikte örgütlenebilmek. Biz bu çağrımızı yineliyoruz.”