‘Kadın, çocuk ve doğa kırımı, kalıcı barışla son bulur’ 2025-09-14 09:04:11       Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR – Artan erkek şiddetinin, iktidar politikalarından beslendiğini vurgulayan İKP üyesi Nihal Demir, kadına, çocuğa ve doğaya yönelik şiddete karşı üretilecek çözüm önerilerine dair konuştu. Nihal Demir, erkek şiddetinin son bulması için kadınların barış sürecine dahil olmasının önemli olduğunu belirterek, “Kadın barış sürecine dahil olursa kadına, doğaya, çocuğa yönelik savaşın son bulması için çaba sarf edecektir” dedi.   Kürdistan ve Türkiye’de halkların temel gündeminde barış varken, diğer yandan kadına, çocuğa ve doğaya karşı işlenen suçlar da gün geçtikçe artıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından yapılan tarihi çağrının ardından başlayan sürece rağmen iktidarın kadın, çocuk ve doğa düşmanı politikaları sürüyor. Artan erkek şiddeti, iktidarın cezasızlık politikalarından beslenirken kadın örgütleri de bu durum karşısında yürüttükleri mücadeleyi devam ettiriyor. Kadına, çocuğa ve doğaya yönelik artan şiddete ve bu şiddet karşısında üretilecek çözüm önerilerine dair konuşan İzmir Kadın Platformu (İKP) üyesi Nihal Demir, kadın, çocuk ve doğa kırımının son bulmasının kalıcı barışla mümkün olabileceğini söyledi.   ‘Erkek şiddeti, iktidar politikalarından besleniyor’   Kadına, çocuğa ve doğaya yönelik şiddetin son dönemlerde arttığını veya daha görünür hale geldiğini söyleyen Nihal Demir, şiddetin daha görünür hale gelmesindeki temel nedenlerden birinin dijital çağda olunması olduğunu ifade etti. Erkek şiddetinin her dönemde var olduğunu belirten Nihal Demir, “Şimdi artmasının ve erkek aklın daha hızlı ve daha emin adımlarla ilerlemesinin bir diğer nedeni de iktidar politikalarından beslenen bir halin söz konusu olması. İktidar neden bu kadar şiddeti merkezine koymuş durumda ya da iktidarlar, devletler kadından, çocuktan ve doğadan ne istiyor? İnşa edilen bir militarizasyon süreci var. Militarizasyonla savaş ilişkisini belki anlayarak buna çıkabiliriz. Savaş ve militarizasyon arasında döngüsel bir ilişki var. Bu döngüsel ilişkinin sonucu, her ne olursa olsun şiddete çıkıyor. Haliyle bugün yaşadığımız kadın, çocuk, doğa kırımının temeldeki nedeni, inşa edilmek istenen militarizasyon sistemi aslında. Bir çocuk doğduğunda en güvenli yeri evdir. Yaşamla, anneyle kurduğu ilk ilişki evdedir. Fakat bugün geldiğimiz noktada en güvensiz yere dönmüş durumda. Bir Narin Güran örneği var önümüzde. Narin Güran, en güvendiği belki tırnak içerisinde erkekler ve erkek aklına yenik düşmüş kadınlar tarafından yaşamı çalınmış çocuklardan biri” diye kaydetti.    ‘Özel alan politiktir’   Sistemin, kadınların ve çocukların erkek şiddetine maruz bırakıldıkları evlere ısrarla “özel alan” dediğini sözlerine ekleyen Nihal Demir, kadın hareketi olarak özel alanın politik olduğunu söylediklerini belirtti. Nihal Demir, “Burada yaşanan her bir hamlenin, iktidar tarafından beslenen politik hamleler olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugün o evlerde Narin’e de kadınlara da uygulanan şiddet, Silopi’de doğaya uygulanan şiddet aslında bir savaştır. Şiddetin ötesinde, savaş olarak nitelendirmek gerekiyor. Çünkü sivil alanı yok eden ve şiddeti en güçlü haliyle inşa eden her yaklaşım savaştır. Bunu böyle tanımlamak gerekiyor” şeklinde konuştu.   ‘Kadın olma hali, topluma karşı sorumlu hissetme halidir’   Kadına, çocuğa ve doğaya yönelik şiddet karşısında kadın örgütlerinin büyük bir mücadele verdiğini ve hızlı refleks gösterildiğini dile getiren Nihal Demir, kadınların her alanda erkek şiddetine karşı örgütlendiğini belirtti. Nihal Demir, “Biz İzmir Kadın Platformu olarak aynı gün ve aynı saatte eylem koymaya dikkat ediyoruz. Bir Narin’in çıkaramadığı ses olmak zorundayız ya da yaşamı çalınan nice kadınların sesi olmak zorundayız. Kadın olma hali de bundan da kaynaklanıyor. Kadın olma hali, kendimiz dışında topluma karşı sorumlu hissetme hali aslında. Kadın örgütleri hızlı bir refleks gösteriyor, evet etkili ama kalıcı mı? Bu sorgulanabilir. Kadına, çocuğa, doğaya yönelik şiddette sorunun çözülmesine dair temel sacayakları var. Sokakta gösterdiğimiz refleks çok değerli ama başlı başına yeterli değil. Diğer sacayaklarını dikkate almak gerekiyor” sözlerini kullandı.    ‘Cezasızlık politikası, erkeklere güven, kadınlara gözdağı’   Bu sorunun çözülmesine dair temel sacayaklarından birinin yerel yönetimler, diğerinin de meclis olduğunu kaydeden Nihal Demir, kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziki olmadığını ve bir güven oluşturulması gerektiğini söyledi. Nihal Demir, “Şu an yaşadığımız en temel sorun mevcut iktidarın cezasızlık politikası. Cezasızlık politikasına yaslanan erkek aklı tabii ki her gün kadına, çocuğa ve doğaya yönelecektir. Hepsi en yakınındaki erkekler tarafından katlediliyor. Güvensiz bir ortam var. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi çok ciddi ve temel bir şey. Bir zihniyet devrimi aslında. Eşbaşkanlık, karar alma mekanizmalarında kadın aklının, ortak aklın yaratılması ve bunun yaşamsallaşması. En temel ayak bu. Karar alma mekanizmalarında bir kadının olması, zihniyet değişimi ve dönüşümü için bir adım. Bir diğer ayağı da meclis. Mecliste bütün vekillerin temel gündemi barış olmalı ama bir diğer gündem de katledilen kadınlara, çocuklara, doğaya yönelik kırımın bir an önce son bulması için kalıcı, caydırıcı yaptırımlar karara bağlanmalı. Her cezasızlık politikası şiddeti uygulayacak kişiler için bir güven, kadınlar için de bir gözdağı” diye ifade etti.   ‘Kadına yönelik şiddet, erkekliğin inşası anlamına geliyor’   Kadına yönelik şiddetin, erkekliğin inşası anlamına geldiğini vurgulayan Nihal Demir, erkek şiddetinin erkekten devlete kadar giden bir sistem olduğunu ve bu durumda erkek ve devlet aklının birbirini beslediğini sözlerine ekledi. Nihal Demir, şu ifadelere yer verdi: “Neden kadınlar ve çocuklar katlediliyor ya da Şırnak’ın ağaçlarından ne istiyorlar? Bunların hepsinin nedeni korku. Çünkü kadın aklından korkuluyor. Kadın mevcut yönetime ortak olduğunda ya da karar verme mekanizmalarında yer aldığında, kadın elbette toplumsal sorunlara kalıcı çözümler üretecektir ve erkeğin iktidar alanı daralacaktır. Temel korkunun bu olduğunu düşünüyorum. İzmir yerelinde, İzmir Kadın Platformu olarak hem sorunlara hızlı refleks gösterme hem de politika üretme noktasında TJA kadınları, feminist kadınlar kolektif bir araya gelişle, sorunlara nasıl çözüm üretebiliriz şeklinde çalışmalarımız var. Son dönemdeki gündemimiz daha çok barış temalı. Ortak akılla yürüyen bir süreç egemen.”   ‘Kadının olduğu çözüm masası, toplumsal çözüm masasıdır’   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan sürece dair de konuşan Nihal Demir, İzmir’deki kadınlar olarak temennilerinin barışın bir an önce sağlanması olduğunu söyledi. Kadın katliamlarının kadına yönelik savaş anlamına geldiğini dile getiren Nihal Demir, “Bu savaşın barışa evirilme süreci çok kırılgan ve hassas. Barış süreçleri, savaş süreçlerinden daha hassas ve zor. Barış sürecinin kadınsız olamayacağı da kesin. Kadının olduğu her çözüm masası, toplumsal bir çözüm masasıdır. Kadın barış sürecine dahil olduğunda elbette kadına, doğaya, çocuğa yönelik savaşın son bulması için çaba sarf edecektir. Bizim barışa sunacağımız katkı için her kadının bu soruna büyük hassasiyetle ve temel gündemle yaklaşması gerekir. Kalıcı barış ancak kadın, çocuk ve doğa kırımına son verebilir. Hannah Arendt’in bir sözüyle tamamlamak istiyorum: ‘Biz insanlar geleceğe karşı sorumluyuz.’ İnsan olmanın en temel kaynağı vicdandır. Vicdanımız varsa bugün tek çığlığımız barış olmalı” dedi.