Ruşen Seydaoğlu: Komisyonun TJA’nın fikirlerine ihtiyacı var 2025-10-17 09:02:12     Melek Avcı   ANKARA – Meclis Komisyonu’nun 15’inci toplantısına katılan Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi üyesi Ruşen Seydaoğlu, TJA’nın da toplantıda yer alması gerektiğini belirterek, “Anlayışı ve mücadele deneyimiyle komisyonun TJA’nın fikirlerine ve deneyimlerine ihtiyacı varken, bu durumdan uzak durulması; çatışmacı ve ayrımcı dili aşmak için bir fırsat olarak değerlendirilmeliydi” dedi.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerisi doğrultusunda Meclis bünyesinde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 15’inci toplantısında kadın örgütlerini dinledi. Toplantıya Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), 29 Ekim Kadınları Derneği (29 EKD), Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi, Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ve Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği davet edilirken; TJA ve feminist hareketlerin toplantıya çağrılmaması dikkat çekti ve eleştirilere neden oldu.   Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi adına toplantıya katılan Ruşen Seydaoğlu, yaşananlara ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘Aktif bir katılımı tercih ederdik’   Komisyonun başından itibaren her tartışmayı kadınsız yapmaması ve sistematik bir şekilde kadınları dinlemesi gerektiğini söyleyen Ruşen Seydaoğlu, savaştan en çok etkilenen kadınların barışta özneleşmesi üzerinde durdu. Ruşen Seydaoğlu, “Sadece komisyona gidip öneriler, değerlendirmeler yapmak değil; bundan sonraki sürecin nasıl inşa edileceğine dair de Meclis’in, özellikle on yıllardır Türkiye’de özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren Kürt kadın hareketi ile feminist hareket gibi yapıları da gözeterek bir davette bulunması, aktif bir katılımın sağlanmasını tercih ederdik. Çünkü Meclis’i bu noktaya getiren, yeniden bir barış masasının kurulmasında Türkiye’de o durmadan, duraksamadan devam eden kadın mücadelelerinin payı çok büyüktü. Bunu gören bir yerden Meclis’in bundan sonra da planlamalar yapması, programları buna göre oluşturması bizler açısından elzemdir” diye belirtti.   ‘Demokrasi tek başına istihdam ve yoksullukla açıklanamaz’   Komisyon toplantısına dair izlenimlerini paylaşan Ruşen Seydaoğlu, demokrasi ve eşitlik için mücadele eden kesimlerin yansımasını çok göremediğini kaydetti. Ruşen Seydaoğlu, “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi olarak oradaydık; farklı mücadelelerden gelen, farklı ideolojik referansları olan ama barış fikrinde ortaklaşmış bir zemin olarak kendimizi tarifliyoruz. Ancak bu, bütün feminist hareketi ya da TJA’yı bir bütünden temsil ettiğimiz anlamına gelmiyor. Haliyle komisyondaki en büyük eksiklik bizler açısından buydu. Davet edilen kadın odaklı çalıştığını ifade eden kurumlar vardı.   Ama şunu gözlemleyebildik; muhalif siyasetin geçtiğimiz yıllar içerisinde erkek egemenliği, milliyetçilik, dincilik ve cinsiyetçilik ekseninde kadınlara yaşatılan katmanlı ayrımcılığı bütünüyle yansıttığını söyleyemem. Barış ve demokrasi tartışması yürütülürken, bu meseleye etraflıca çalışmış, bunun mücadelesini vermiş kesimler olmalıydı. Meseleyi ne sadece istihdamla, ne kadınların yoksullaştırılmasıyla açıklayabiliriz, ne de sadece kültür politikalarıyla açıklayabiliriz. Kalkınma projeleri değil mesele. Bütünlüklü bir bakış gerek; kadını yoksullaştıran, görünmezleştiren, kimliksizleştirmeye çalışan odaklar, o akıl, fikir, zihniyet nedir, daha çok bunun yansıması olmalıydı. Günün sonunda kadınlar bir şekilde o Meclis’te sözlerini söyledi. Bu bile başlı başına anlamlı bir tutum ve katılımdı” ifadelerini kullandı.   ‘TJA en köklü hareketlerden biri’   TJA ve feminist hareketin toplantıya davet edilmemesini eleştirdiklerini kaydeden Ruşen Seydaoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Kürt kadın hareketi 90’lardan bu yana feminist hareketle de ortaklaşarak, beraber yol yürüyerek ama bununla birlikte kültür ve kimlik haklarını; o yok sayıldığı yerden kadın ve Kürt kimliğini birleştiren bir hareket. Sadece kendine dönük ya da kısa süreli, lokal talepleri yok. Topyekûn toplumla, erkeklerle birlikte özgürleşmeyi savunan, ülkenin de ancak bu şekilde demokratikleşebileceğini savunan en köklü hareketlerden bir tanesi.   Bugün TJA’nın komisyonda olması ya da ilerleyen süreçte davet edilip görüşlerinin alınması, Türkiye demokrasisi için eğer demokratik bir toplumun inşasından bahsedilecekse tam da bunun için bir gereklilik. Böyle görüyoruz. ‘Umutla özgürlüğe yürüyoruz’ diyerek kadınlar bu yolculuğu gerçekleştirdiler. Ama eşbaşkanlık sisteminden tutalım, kadınların özgürlük ve eşitlik gibi farklı alanlardaki taleplerini de örgütlediler. Bir özgürlük fikri örgütlendi ve Ankara’da umut hakkının özellikle uygulanması yönünde talepleri oldu.”   ‘Komisyonun TJA’ya ihtiyacı var’   “Bu kesimlerin geçtiğimiz 10 yıl içerisinde katmanlı bir biçimde kriminalize edildiğini biliyoruz. Kürt kadın hareketinin bileşeni olan belediye eşbaşkanları tutuklandı, kadın siyasetçiler görevden alındı. Sadece parlamento siyaseti açısından söylemiyorum bunu; kadın kurumlarında çalışanlar, kültür faaliyeti yürütenler, özgür basın içerisindeki kadınlar saldırı altındaydı. Tutuklamalar, gözaltılar devam etti. Ama bununla birlikte mücadele de yükseldi.   Evet, farklı coğrafyaları ve Ortadoğu’nun tamamını ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesiyle etkileyen, o devrimi ören bir zemin de yarattı. İşte buradan doğru baktığımızda; anlayışı, yaklaşımı ve mücadele deneyimiyle komisyonun TJA’nın fikirlerine, deneyimlerine ihtiyacı varken bundan uzak durulması, aslında o çatışmacı, ayrıştırıcı ve ayrımcı dili ortadan kaldırmanın da fırsatı olarak görülmesi gereken bir husus bizler açısından.”   ‘Komisyon Öcalan ile görüşmeli’   İnisiyatif olarak temel taleplerden birinin Kürt Halk Önderi ile komisyonun görüşmesi olduğunu belirten Ruşen Seydaoğlu, şöyle devam etti: “Sürecin tüm tarafları ve aktörleri dâhil; hem komisyonun hem de demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren sivil toplum örgütleri, diğer toplumsal kesimler ve hareketler bu sürecin aktörleriyle aktif bir şekilde tartışma, yan yana gelme süreci talep ettik.   Komisyonun doğrudan yaptığı işin mahiyeti gereği, bu müzakereler hükümet ve Öcalan arasında devam ettiği için görüşmek zorunda taraflarla. Yoksa komisyon bu siyasetin dışında kalacak. Komisyon en geniş mutabakat: siyasi partiler, bileşenler… Doğrudan bu sürecin içine girmemek demek, Meclis güvencesinde o kolektif bütünlükle yürütülmemiş bir siyaset demek. Barışı sadece hükümetin eline bırakmamak gerekiyor. Bu anlamda biz, Meclis Komisyonu’nun Öcalan’la görüşmesi gerektiğini söylüyoruz.”   ‘Görüşmeler gerekliliktir’   “Kadınlar açısından görüşme neden önemli?” sorusuna ise Ruşen Seydaoğlu şu yanıtı verdi: “Çoklu bir bileşen olan BİV’in bu süreci götüren taraflarla tartışması, yan yana gelmesi, arada devam eden müzakerelerin gündemlerine dâhil olması, gerektiğinde öne sürülen fikirleri başka bir yerden okuması, itiraz etmesi ve daha güçlüsünü ortaya koyması açısından, kısaca sürece katılmak açısından bir anlam taşıyor.   Burada Kürt özgürlük mücadelesinin, Kürt kadın hareketinin ifade ettiği biçimiyle Abdullah Öcalan baş müzakereci olarak tarifleniyor. Diğer tarafta ise hükümet var; aslında toplumun tamamını temsil etmeyen bir hükümet. Bu anlamda hükümetle görüşmeler sürmeli. Komisyon bunu çok boyutlu bir şekilde ele alıp tartışmalı. Bu noktadan bakıldığında Abdullah Öcalan’ın kendisi de bu sürecin bir tarafı, bir aktörü olarak ve çok geniş bir toplumsal kesimi etkileme gücü olduğu da hesaba katıldığında; bu kapsamda, dünya örnekleri de değerlendirildiğinde, bunun bir gereklilik olduğunu tarifledik.”   ‘Ziyaretler itiraz yükseltenlere yapılmalı’   Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un komisyon toplantıları sonrasında kimi kurum, kuruluş ya da isimlere ziyaretlerinin olacağını ifade eden Ruşen Seydaoğlu, “Meclis Komisyonu Başkanı toplantı esnasında Diyarbakır’a gideceğini, Kültür Yolu Festivali’ne katılacağını söyledi. Ama bu ziyaretlerin sadece hükümete yakın ya da en iyi hâliyle Meclis’teki muhalif partilere, CHP’ye yakın veya daha ılımlı sivil toplum kuruluşlarına değil; itiraz edenlere, bu süreçte en çok saldırıyı görenlerle de yan yana gelmeye dönük bir programa dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz.   Bugün Kültür Yolu Festivali, gideceği Diyarbakır’da toplumun tamamının ya da büyük kesiminin mutabık olduğu, uygun gördüğü bir çalışma mı; bunu tartışmak gerekiyor. En geniş kesimlere komisyon başkanı nasıl ulaşmaya çalışacak? Burada demokratik ilke ne kadar işleyecek? Tüm bunlar bizler açısından da son derece önemli” diye konuştu.