‘Tutsak kadın yoldaşlarımızın sesi olmak için bir aradayız’ 2025-11-24 14:53:14     İZMİR – TJA, 25 Kasım kapsamında Şakran Cezaevi önünde yaptığı açıklamada, “Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı demokratik toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” denildi.   Tevgera Jinên Azad (TJA),  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla “Tutsak kadın yoldaşlarımızın sesi olmak için bir aradayız” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. Şakran Cezaevi kampüsü önünde gerçekleştirilen açıklamada, “Bi civaka demokratîk ber bi jiyana azad a bê tundî ve. Demokratik toplumla şiddetsiz özgür yaşama” yazılı pankart açılırken sık sık “Bijî berxwedana zindanan”, “Jin, jiyan, azadî” ve “Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük” sloganları atıldı. Açıklamada katledilen kadınların fotoğrafları da taşındı. Açıklamaya çok sayıda siyasi parti, demokratik kitle örgütü temsilcileri, tutsak yakını ve yurttaş katıldı. Basın metninin Kürtçesini Emine Bozdağ, Türkçesini ise Leyla Kaygısız okudu.   ‘Kadın direnişi yaşamı savunmaktır’   Kadına yönelik şiddetin sınır tanımadığının belirtildiği açıklamada, bu şiddetin cezaevlerine kadar uzandığı ifade edilerek, “Özellikle Kürt kadın tutsaklar hem politik kimlikleri hem de kadın olmaları nedeniyle ağır hak ihlalleriyle karşı karşıyalar. Cezası bitmesine rağmen tahliye edilmeyen, sağlık hakkı gasp edilen, iletişimden ve toplumsal yaşamdan koparılan kadınların hikâyeleri, bu ülkenin adalet sisteminde derin bir yarayı işaret ediyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri bireysel ihmaller değil, sistematik bir politikanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Kadın direnişi nerede olursa olsun, yaşamı savunmaktır. İran zindanlarında binlerce kadın, yalnızca kimlikleri ve özgürlük talepleri nedeniyle tutuklu. İran’da kadınlar yıllardır ağır işkence koşullarında tutuluyor; bazıları idamla tehdit ediliyor, bazıları bu tehditlerin gölgesinde yaşamını yitirdi. Kadınların sesi susturulmak isteniyor, ancak bu baskı artık korkuya değil, direnişe dönüşüyor. Tüm baskılara rağmen İranlı kadınların attığı Jin, jiyan, azadî çığlığı, sınırları aşan ortak bir kadın mücadelesinin sembolü hâline geldi” denildi.   ‘Çatışma politikaları sürdükçe kadınlar hedef olmaya devam edecek’   Kadın mücadelesinin yalnızca cezaevlerinde değil toplumsal yaşamın her alanında saldırı altında olduğunun vurgulandığı açıklamada “Gülistan Doku, Rojîn Kabaiş, Narin Güran gibi kadın ve çocukların hikâyeleri, bu topraklarda kadın olmanın nasıl sistematik bir şekilde hedefe dönüştürüldüğünü acı biçimde göstermektedir. Faillerin bulunmaması ya da korunması, kadınlara yönelik politik şiddetin sürekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu kaybedilme ve katledilme pratikleri, kadın mücadelesinin bugün hâlâ yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide sürdüğünü bize tekrar hatırlatıyor. Tam da bu nedenle, 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın yaptığı barış ve demokratik çözüm çağrısı, kadınların yürüttüğü mücadelenin anlamını ve aciliyetini derinleştirmektedir. Şiddetin kaynağı olan çatışma politikaları sürdüğü müddetçe kadınlar hem cezaevlerinde hem de sokakta hedef olmaya devam edecektir” ifadelerine yer verildi.   ‘Özgür yaşam, demokratik toplumla mümkündür’   Kadınların özgürlüğünün ve toplumsal barışın, yapılan tarihi çağrıdaki demokratik çözüm perspektifiyle doğrudan bağlantılı olduğu belirtildiği açıklamada, son olarak şu ifadeler yer aldı: “Kadınlar olarak biliyoruz ki; tecridin son bulduğu, diyalog ve çözüm kanallarının açıldığı bir süreç, kadınlara yönelik şiddetin kökünden sarsılması anlamına gelir. Bugün bizler, bu direnişin mirasından güç alarak bir kez daha haykırıyoruz: Kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu, kadınların özgürce yaşadığı bir yaşam mümkündür. Bu yaşam, ancak eşitliğin, adaletin ve demokrasiye dayalı bir demokratik toplumla mümkündür. Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı demokratik toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz”   Açıklama, sloganlarla sona erdi.