Bölgelere göre şiddetin yöntemi de faili de değişiyor! 2024-10-20 09:01:16     Gülistan Gülmüş   AMED - Kadına yönelik şiddet ve katliamların artışına dikkat çeken Avukat Gözde Engin, şiddetin bölgelere göre faili ve yönteminin değiştiğine dikkat çekerek şiddete karşı mücadelede örgütlülüğün önemine vurgu yaptı.    Kürdistan ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve katliamlar her geçen gün artıyor. Neredeyse her gün “O kadına ne oldu”, “O çocuktan hala bir haber yok mu”, “Acaba kim yaptı”, “Nasıl yaptı”, “Neden yaptı” soruları haberlere konu oluyor. Kadınlar katliamlarının artmasının yanı sıra kadınların katledilme biçimleri de dikkat çekiyor. Kadınlar, kadın örgütleri de artan katliamlar karşısında mücadele ve dayanışma vurgusu yapıyor. Artan kadın katliamları ve şiddetin nasıl geliştiği ve bunların önüne geçilmesi için nasıl bir yöntem belirlenebileceği hakkında Amed’de bulunan Rosa Kadın Derneği’nin eski yöneticisi Avukat Gözde Engin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Devlet bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçti’   İlk olarak kadına yönelik şiddetin neden arttığına dair değerlendirmelerde bulunan Gözde, “Kadına yönelik şiddet için bu kadar arttı mı ya da neden bu kadar görünür halde geldi buna dair bilimsel bir veri yok ama şunu söyleyebiliriz. Devletin bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, bunun daha görünür olmasının esas sebeplerinden. Kadınları daha güvende hissettirmekle yükümlü olan gerek kanun koyucular gerek yürütme bunu sağlamayacağına dair halka büyük emareler veriyor. Kadınlar karakola gittiklerinde şiddete maruz bırakıldığı mekanlara geri geri gönderiliyor. Bu failler açısından çok cesaretlendirici bir şey. Failler ceza almayacağını, ne yaparsa yapsın tutuklu yargılanmayacağını, kravat takarak mahkemede indirim alacağını biliyor. Dolayısıyla uygulamada da kadını koruyucu mekanizmaların işletilmiyor oluşu, şiddet dilinin, homofobik, cinsiyetçi, eril şiddeti barındıran bir dilin her yerde gündeme koyuluşu kadına yönelik şiddeti arttıran sebepler” ifadelerine yer verdi.    ‘Dünyanın hiçbir yerinde kadınlar kendini güvende hissetmiyor’    Artan kadın katliamları sonucunda kadınlar için, “Kadınlar hem Kürdistan’da hem Türkiye’de güvende değiller” diye devam eden Gözde, şiddetin dünyanın birçok yerinde hüküm sürdüğüne işaret etti. Gözde, “Dünyanın hiçbir yerinde de güvende olmadılar. Biz bazen Avrupa hülyası şeklinde orada kadınlar güvendeymiş gibi bakıyoruz ama Kürt kadın hareketi bu işe çok bütüncül bakar. Şiddetin dünyanın her yerinde farklı yöntemlerde uygulanışı var. Bir yerde iş yerinde mobbinge uğruyordur toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddete uğruyordur, başka bir yerde can güvenliği tehlikesi yaşıyordur, bir başka yerde burka giymek zorundadır. Bunların hepsi kadınları ikincilleştiren ve güvende hissettirmeyen şeyler. Yer değişiyor ama kadınların maruz bırakıldığı şiddet ve güvende hissetmeme hali değişmiyor. Ne Türkiye’de ne Kürdistan’da ne de dünyanın hiçbir yerinde kadınlar kendini güvende hissetmiyor” dedi.    ‘Kadınlar birbirlerinden güç alıyorlar’    Kadınların öz savunmalarını gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen Gözde, kadınların örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. Gözde, “Kadın örgütleri ne yapabilir, kadın örgütleri şu anda zaten devletin yükümlülüğü olan, yapması gereken şeyleri bu kadar az gücüyle yapmaya çalışıyor. Türkiye’deki kadın örgütleri bunun için çok mücadele ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesi aşamasında da bu böyleydi, hem Kürt kadın hareketinin hem Türkiye feminist hareketinin çok ciddi bir mücadelesi vardı. 4320’den sonra 6284 sayılı yasanın çıkmasında da bu böyleydi. Bu hukuki öz savunmanın bir parçası. Sadece hukuki savunmadan bahsetmiyorum aynı zamanda öz savunma dediğimiz şey çok daha boyutlu bir şey. Kadınlar, kadın örgütlerinde örgütlensinler. Birlikte bir araya gelip atölyeler yapsınlar, toplumsal cinsiyet farkındalığını arttırsınlar. Çünkü bunların hepsi şiddete maruz kaldığında nereye başvuracağın bilmek, kimin yanında duracağını bilmek demek. Yine toplumda buna dair farkındalık oluşturmak ifade özgürlüğünün, toplantı özgürlüğünün örgütlenme özgürlüğünü kullanabilmek demek. Kadınlar birbirlerinden güç alıyorlar dolayısıyla bir arada mücadele etmek öz savunmanın, örgütlü mücadele etmek Kürt kadın hareketi açısından öz savunmanın en büyük ayaklarından biri” diye kaydetti.    ‘Şiddeti devam ettiren iktidar ana mekanizma’ 6284 sayılı kanunda üst korumalara dair maddeler yer aldığına dikkat çeken Gözde, 6284’ün etkin yürütülmemesinden kaynaklı artan bir şiddet olduğunu vurguladı. Gözde, “Bizim şu anda esas sıkıntımız 6284’ün herhangi bir maddesinin değişmesi değil, 6284 sayılı yasanın uygulanmıyor oluşu bu şiddeti bu hale getiriyor. Kişilerde bir farkındalık yaratılmazsa, bunun uygulayıcıları 6284’ün içeriğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyecek mekanizmaları doğru bir biçimde anlamış değil. Kadınlara hala o eril bakış açısıyla, o toplumsal cinsiyet normlarını üreten bakış açısıyla bakmaya devam ediyorlar. Bu da o yasayı sadece yazılı bir belgeye çeviriyor. Bir yasanın gerçek anlamda yürürlükte olması demek onun uygulanıyor olması demek. Bunun da en büyük gerekçelerinden biri bugün iktidarın devam ettirdiği toplumsal cinsiyet normlarını sürdürmeye dair çabası, aileyi bu kadar kutsal hale getiriyor oluşu da bunun bir sebebi. Bu şiddeti bugün devam ettiren iktidar ana mekanizma. Dolayısıyla da iktidar bunu yaptıkça onun daha alt birimlerinin de o yasayı uygulayacağına güvenemeyiz” ifadelerini kullandı.    ‘Yargı iktidar yanlısı bir mekanizma’    Gözde, yargının iktidar ile birlikte hareket ettiğini, asli görevini yerine getirmediğini söyledi. Gözde, “Yasal olarak göndermemek zorunda ama uygulamada bunu oturtmamış. Çünkü yargı, o kadını o eve geri gönderdiğinde kendisi hakkında daha önce soruşturma açılmamış, hiçbir yasal işlem yürütülmemiş, görevini kötüye kullanmaktan ya da o kadının eve geri gönderildiğinde hayatını kaybettiyse o cinayetten onu da sorumlu tutsaydı sonuç farklı olurdu. Yargı iktidar yanlısı bir mekanizma. İktidarlar değişiyor, yargı da onunla birlikte o iktidarın sözünü üreten bir kuruma dönüşüyor. Dolayısıyla o uygulayıcının o uygulamayı yapmıyor oluşunun cezalandırılmaması başlı başına o uygulayıcının o kadınları defalarca şiddet mekanlarına geri göndermesine sebep olabilecek bir şey. O yüzden en büyük mücadelelerimizden biri cezasızlıkla mücadele, şiddet faili üniformalı şiddet faili de olsa sokaktaki herhangi bir erkek de olsa hiç fark etmeden her birine tavizsiz biçimde bir cezalandırma pratiği olmak zorunda. Bu olmadığı sürece de uygulamadaki bu şeyler devam edecek” sözlerine yer verdi.    ‘Şiddetin yolu, yöntemi, failleri bölgeden bölgeye değişiyor’    Kadına şiddetin bölgelere göre şekil değiştirdiğine dikkat çeken Gözde, bunun en büyük örneklerinden birinin Kürdistan’da Kürt kadınların yaşadığını belirterek şu şekilde örneklendirdi: “Üniformalı şiddeti biz özel savaş politikası olarak yorumluyoruz. Üniformalı şiddet de bunun en büyük parçalarından biri. Kürdistan’da Türkiye’deki toplumsal cinsiyet normlarına ek olarak bir de Kürt olmamızdan kaynaklı başka bir şiddet türü uygulanıyor. Bunun en büyük ayaklarından biri uygulayıcılar dediğimiz devletin korumakla görevli kıldığı kolluk, personeller, jandarmalar Kürdistan’da özel bir savaş pratiği yaparak şiddetin doğrudan faili haline dönüşmüş olması gibi bir gerçekliğimiz var. Dolayısıyla Türkiye’de yürütülen mücadele Kürdistan’da yürütülen mücadelenin ayrıştığı noktalarından biri de bu. Biz kesişimsel zeminde eziliyoruz. Sadece kadın olduğumuz için değil aynı zamanda Kürt kadın olduğumuz için de farklı türden bir sürü şiddete maruz kalıyoruz. Dolayısıyla şiddetin yolu, yöntemi, araçları, failleri bölgeden bölgeye değişiyor.”