Yas evi değil direniş evi!

  • 09:05 27 Eylül 2022
  • Güncel
 
Öznur Değer - Zelal Tunç 
 
VAN - 19 yıllık mücadelenin ardından yaşamını yitiren YJA-STAR’lı Aliye Kiye’nin taziye evi adeta direniş evine dönüştü. Slogan, zılgıt ve marşlarla uğurlanan Aliye’yi, annesi Vasfiye Kiye şu sözlerle anlatıyor: “Kızıma söz verdim asla ağlamayacağım. O ağlamayı değil mücadele edilmeyi hak ediyor. Biz de ağlamayacak ve mücadele edeceğiz. Ona yakıştığı gibi davranacağız.”
 
19 yıl gibi uzun bir süredir görmediği ve ardından büyük çaba ve mücadeleler sonucu ancak cenazesini teslim alabildiği kızının taziyesinde neden gözyaşı akıtmaz bir anne? Tarihsel bir hakikati barındıran bu sorunun elbette birden fazla yanıtı var. Biz ise bu soruyu taziye evindeki gözlemlerimizle yanıtlamaya çalışacağız. İki arkadaşıyla birlikte 20 Eylül’de Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı Gorsê Dağı kırsalında SİHA saldırısı sonucu yaşamını yitiren YJA-STAR’lı Aliye Kiye’nin taziyesinden bahsediyoruz.
 
Sessiz isyanlarla defnedildi
 
Önce savcılığın keyfi tutumu sonucunda verilmeyen cenazelerini Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) almak için mücadele yürüten aile, ardından yol boyu polisin tehditlerine maruz kaldı. Cenazelerinin polislerce kaçırılmasından endişe duyan aile, Aliye’nin cenazesini sessizce defnetmek zorunda kaldı.  
 
Yas evi değil direniş evi
 
Taziyeleri Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Bostaniçi Mahallesi’ndeki evlerinde kabul eden aileye ziyaretler aralıksız sürüyor. Birçok kurum, siyasi parti, sivil toplum örgütü üyeleri başta olmak üzere 7’den 70’e yüzlerce insanın akın ettiği taziye evinde hüküm süren temel atmosferin yas değil direniş olması gözümüze çarpan ilk detay oldu. İçten içe “Kızını kaybeden bir anne nasıl olur da ağlamaz, tek damla gözyaşı dökmez ve her fırsatta ‘Kızıma söz verdim asla ağlamayacağım ve kimse de ağlamasın’ der” sorularını kendimize sorduk. Taziye evinde bir yas havası, ağıt ve hüzün beklerken, karşılaştığımız direniş ve mücadele dolu atmosfer bizi şaşırtsa da kökenini tarihsel bir gerçeklikten aldığını hissedebildik.
 
Aliye evinden zılgıtlarla uğurlandı
 
Taziyede, Aliye’nin akrabalarından arkadaşlarına kadar tanıdık tanımadık herkes yaş dökerken, annesi Vasfiye’nin ağlayanları uyarması en dikkat çeken noktaydı. Yaş akıtmayacağına dair söz veren annesi Vasfiye, tek pişmanlığının kızının cenazesinde doyasıya slogan atamamak ve yürüyüş gerçekleştirememek olduğunu söylüyor. Bunun üzerine taziyeyi ziyaret eden gençler taziye evini adeta miting alanına dönüştürerek Aliye’yi evinden marş, slogan ve zılgıtlarla uğurladı. Yine anısına saygı duruşu gerçekleşen Aliye, taziye evinde her an yaşatıldı.  
 
Taziye evinden İmralı’ya selam
 
Yine miting alanına dönüşen taziye evinin en dikkat çeken noktalarından biri ise İmralı Cezaevi’nde tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın selamlanmasıydı. İmralı tecrit sistemiyle bağlantılı olarak gerçekleşen savaş politikasına da vurgu yapılan taziye evinde direniş mesajı ön plana çıktı.
 
Annesinin tarihi konuşması
 
Taziye ziyaretinde bulunan yüzleri selamlayan anne Vasfiye, herkese teşekkür etti. Teşekkür konuşmasında niçin ağlamadığını açıklayan Vasfiye, taziyede bulunan kişilerin duygusal anlar yaşamasına neden oldu. Kızı Diren’e (Aliye) ağlamayacağı, ağıt yakmayacağına dair söz verdiğini söyleyen Vasfiye’nin herkesi etkisi altına alan konuşması şöyle: “O ağlamayı değil, mücadele edilmeyi hak ediyor. Biz de ağlamayacak ve mücadele edeceğiz. Ona yakıştığı gibi davranacağız. Herkes gülsün, mutlu olsun ve kimse ağlamasın. Benim başım dik. Onlar da ağladığımı görmeyecek ve mutlu olamayacaklar. Tek pişmanlığım onu, ona yakışır bir şekilde gömememek, ardından slogan atamamak. Ama bunu sizleri düşündüğüm için yapmadım. Ben slogan atmış olsaydım orada bulunan gençlere saldıracak ve belki de cenazeyi kaçıracaklardı. Gençleri korumak için içime gömdüm yapmak istediklerimi.” 
 
Alkışlar, zılgıtlar, sloganlar, marşlar…
 
Alkışlar, zılgıtlar, sloganlar, marşlar… Tek kelime ile Kürdistan coğrafyasında yürütülen savaşın en somut tasviriydi bu resim. Kızının taziyesinde ağlamak yerine mücadele etmenin önemine vurgu yapan bir anne, başka şekilde tanımlanamazdı. Savaşın, ağlatmayı unutturmasa da ikincil plana attığı gerçeğini gözlemleyebildik. Savaşın ağır sonucu olan taziye evindeki direniş ve mücadele azmi ise direniş kararlılığını bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
 
Taziye evinde herkesin hayranlık ve hayretle baktığı Vasfiye ile duygularını ve savaşın tahribatlarını konuştuk.
 
‘Diren son şehit olsun’
 
Savaş istemediklerini, barışın sağlanması gerektiği vurgusu yapan Vasfiye, aynı zamanda uzun yıllardır Barış Anneleri Meclisi üyesi olarak mücadele yürütüyor. “Diren’in son şehit olmasını istiyorum” diyerek savaşın acı sonuçlarını özetleyen Vasfiye, savaşta üç kardeşini yitirdiğini de belirtiyor. Vasfiye, köy yakmaları ve işkencelerin ayyuka çıktığı 90’lı yıllarda devletin göç politikaları sonucunda Çatak ilçesine bağlı Nihye köyünden Van merkeze taşındıklarını sözlerine ekliyor. 12 kardeşin beşincisi olarak dünyaya gelen Aliye’nin çalışkanlığıyla ailede belirgin bir yere sahip olduğunu kaydeden Vasfiye, devletin koruculuk dayatmalarını kabul etmedikleri için baskı altında olduklarını ifade ediyor.  
 
‘Kına yaktım, klamlarla uğurladım’
 
Vasfiye, “Aliye’yi evlendirecektik. Nişanladıktan beş gün sonra yüzüğünü bırakarak gitti. Bir daha hiç haberini alamadık. Aradan 19 yıl geçti. Yaşamını yitirdiğini öğrendik. Ben kızımı dilediğim gibi yıkayarak saçlarına kına sürdüm. Hiçbir yarası yoktu. Gururluyum kızımla. Katıldığında yirmili yaşlardaydı. O yaşta bir insanın tercihlerine karışamazsınız. Kızım bu yolu seçti. Çok şükür kötü bir yol değil. Kılamlarla uğurladım kızımı” diyor.
 
‘Tecridin kaldırılmasını istiyoruz’
 
Polisin engellemesi ve provakatif girişimine karşı kendilerinden taviz vermediklerini kaydeden Vasfiye, “Biz barış istiyoruz. Allah’ın bize verdiği dili kullanmak istiyoruz. Belediyelerimize kayyım atanmasını, seçilmişlerimizin tutuklanmasını istemiyoruz. Bizlerde her halk gibi huzur istiyoruz. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkmasını istiyoruz” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Onun kadar cesaretli davranamadım’
Yine taziyenin en duygu yüklü kadınlarından biri olarak dikkatimizi çeken ve Aliye’nin çocukluk arkadaşı olduğunu öğrendiğimiz Gûlê Canbüte ise taziyeye Aliye’nin ona bıraktığı sarı kazakla katıldığını ifade ediyor. Aliye’nin çocukluğunu anlatan Gûlê, “Aliye çok ilkeli bir arkadaştı. Baskıya karşı dağa gitti. Son nefesine kadar mücadele etti. Giderken bana bir desmal ve kazak bırakmıştı. Bugün taziyesinde bana verdiği kazağı giydim. Ancak verdiği desmali takmaya takatim kalmadı. Çok üzgünüm. Gururluyum. O cesaretliydi. Ben onun kadar cesaretli davranamadım” sözlerine yer veriyor.
 
‘Verdiği mücadele benim için bir ışıktır’
 
Savaşın ağır sonuçlarını değerlendiren Gûlê sözlerini şöyle noktalıyor: “Bu çatışmaların, ölümlerin tek nedeni Kürt halkının birliğini oluşturamamasıdır. Maalesef bu birlik oluşmayana kadar da daha çok kişi yaşamını yitirecek. Son nefesime kadar arkadaşımla gurur duyacağım. Onun verdiği mücadele benim için bir ışıktır.”