Medya ve 'çalıştırılan çocuklar' 2025-06-08 09:20:46   Nazlıcan Nujin Yıldız   HABER MERKEZİ – Türkiye ve Kürdistan’da çocuk yoksulluğu ve çocuk yaşta çalıştırılma, her geçen gün artarken, yandaş medya bir yandan çocukları "ucuz işgücü" olarak tanımlamakta, diğer yandan bu tanım aracılığıyla çocuk emeğini sıradan bir iş gücü biçimiyle meşrulaştırıyor.  Ancak buna rağmen, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında yayımlanan haberlerde, çocuk yaşta çalıştırılmanın insan hakları ihlali olduğuna yer verilmesi; medyanın söylemsel tutarsızlığını ve ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor.    Dünyada yaklaşık 160 milyon çocuk, yani her on çocuktan biri çalıştırılıyor. Bu sayı içerisinde Türkiye’de çalıştırılan çocuk sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Özellikle son yıllarda artan ekonomik kriz nedeniyle Türkiye’de çalıştırılan çocuk sayısı da arttı. UNICEF’in 39 ülke arasında yapmış olduğu araştırmaya göre 2019-2021 yılları arasında çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülke yüzde  33,8 ile Türkiye oldu. Öte yandan Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) tarafından yapılan “Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma Altında Olanların Oranı”nın (AROPE) en yüksek olduğu ülke de Türkiye oldu.   Çalıştırılan çocuk sayısı bir milyondan fazla   Türkiye’de son on yılda en yüksek çalıştırılan çocuk oranı yüzde 22,3 ile 2024 yılına ait olmuştur. Sadece 15-17 yaş aralığındaki çalıştırılan çocuk oranlarını veren Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, 2020 yılından 2024 yılına kadar geçen süreçte oran her yıl artış gösteriyor. En son 2019 yılında, 17 yaş altı tüm çocukların dahil edildiği oranlara göre Türkiye’deki çalıştırılan çocuk sayısı, 720 bindir. 2019 yılında tüm çocukların dahil edilmesiyle 720 bin olan çalıştırılan çocuk sayısı, 2024 yılında sadece 15-17 yaş arasındaki çocuklar için 890 bin olarak açıklandı. Ancak 2024 yılında da tüm çocukların dahil edilmesiyle çalıştırılan çocuk sayısı yaklaşık bir milyon oluyor.   Açıklanan verilerde çalıştırılan çocuk sayısı 890 bin iken bu sayıya MESEM’de bulunan 503 bin 962 çocuğun dahil edilmesiyle, çalıştırılan çocuk sayısı bir milyonu geçiyor. Bunun yanı sıra çalıştırılan çocuk sayısının artması nedeniyle çalıştırıldığı için yaralanan veya yaşamını yitiren çocuk sayısı da artıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, 2013- 2024 döneminde en az 742 çocuk, 2025 yılının ilk iki ayında ise 9 çocuk çalıştırıldığı için yaşamını yitirdi.   Çocuk yoksulluğu ve çalıştırılan çocuk sayısı gün geçtikçe artarken bu verileri doğru ve hak odaklı bir şekilde medyaya yansıtmak da önemli bir noktada duruyor. Hem çalıştırılan çocuk sayısına yer verilmesi hem çalıştırıldığı için yaşamını yitiren çocukların sayısına yer verilmesi hem de kullanılan dil, toplumun bu konuda göstereceği refleksi belirliyor diyebiliriz. Çünkü, örnek olarak verecek olursak çalıştırılan çocuklara “çocuk işçi” denilmesi bile bu durumun normalleştirilmesine neden oluyor.   MESEM’leri 'masumlaştıran' medya   Ana akım medyada, çalıştırılan çocuklara ve bu nedenle yaşamını yitiren çocuklara nadiren yer veriliyor. Bunun dışında ana akım, haberlerinde çalıştırılan çocuklar için son zamanların en büyük sorunu olan MESEM’lere oldukça “masum” olarak yer veriyor. Örneğin, Yeni Akit’in konuya dair yaptığı bir haberin başlığı şu şekilde: “Sanayiye nitelikli iş gücü köprüsü: MESEM'lerle yeni dönem başlıyor” Haberin içeriğinde ise İzmir Atatürk ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgeleri (İAOSB-KOSBİ) ile Çiğli, Bornova ve Kemalpaşa MESEM’leri arasında imzalanan işbirliği protokolüyle sanayiye “nitelikli iş gücü kazandırılmasının” hedeflendiğine yer verilmiş. Aynı haberde okullara MESEM'lerin bugüne kadar tam anlamıyla tanıtılmadığı, rehberlik öğretmenlerinin MESEM'lerin önemini daha iyi bildikleri için öğrencileri çok daha iyi yönlendirecekleri ifade edilmiş. MESEM’lerde özellikle “akademik başarısı iyi olmayan” öğrencilerin yer almasının istenmesi ve MESEM’lerin öğrencilere daha iyi tanıtılmasının hedeflenmesi, Türkiye’deki eğitim sisteminin ve ekonomik durumun ne halde olduğunu açıkça gösteriyor. Eğitim sistemi nedeniyle “akademik başarı” elde edemeyen öğrenciler, diğer yandan ekonomik kriz nedeniyle gelecek kaygısı yaşıyor ve yoksullukla mücadele ediyor. Bunu fırsata çeviren bakanlık da çözümü ucuz işgücü olarak kullanabileceği çocukları çalıştırmak için MESEM’lerde buluyor. Ancak ana akım işin bu tarafını görmezden gelerek MESEM’leri övüyor. Çünkü toplumun bu durumu normalleştirmesine neden olacak “ucuz güç” de yandaş medya!   Yaşamını yitiren çocuklar, yandaş medyanın odağında değil   Bir diğer örnekte ise Yeni Akit konuya dair yaptığı haberi şu başlıkla servis etti: “Hem mezun oldular hem meslek öğrendiler” Haberde de şu ifadeler yer alıyor: “Öğrencilere ilgi ve yetenekleri olduğu meslek alanında çalışıp okuyarak eğitim alma imkânı sunan MESEM programları devam ediyor.” MESEM övücülüğü yapan Yeni Akit’in konuya dair haberleri bunlarla sınırlı değil. Ancak her haber MESEM’leri öven bir yerde duruyor. Peki, Yeni Akit MESEM’leri överken yaşamını yitiren çocuklara yer veriyor mu? Son bir buçuk yıldır MESEM kapsamında çalıştırıldığı için yaşamını yitiren çocuk sayısı 12 iken Yeni Akit bu ölümlerden birine bile ver vermedi. Anlaşılıyor ki yandaş medya, yalnızca iktidarın gördüğünü görüyor ve toplumun da yalnızca bunu görmesini istiyor.   MESEM uygulamasıyla çalıştırılan çocukların ücret ve sosyal hakları da gasp edilirken, yandaş medya konunun bu tarafını da görmezden geliyor. Milliyet Gazetesi’nin yaptığı bir haberde Halil İbrahim Kazcıoğlu Mesleki Eğitim Merkezi’nde “çırak yurdu” kurulduğuna yer verilmiş. Haberde, köylerde yaşayan çocukların konakladığı yurt “sayesinde” öğrencilerin gündüzleri meslek öğrenip, para kazandıklarına, akşamları da güvenli bir ortamda konakladıklarına yer verilmiş. Ancak olan şu; çalıştırılan çocukların ücretleri İŞKUR tarafından ödendiği için patronlar bu durumu fırsata çeviriyor. Yani MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklar, “işçileştiriliyor” ve iş yerlerinin masrafları sıfırlanıyor.   Sorunu uzakta aramak     MESEM’ler dışında çalıştırılan çocuklara dair yapılan haberlerin de çok farklı olmadığı görülüyor. Yandaş medya çocukların çalıştırılmasının insan hakkı ihlali olduğunu söylüyor, fakat Türkiye’yi bu durumun dışında tutuyor. İşte bu tam olarak yandaş medyanın ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Yanı başında olanları görmemeyi tercih eden yandaş medya, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında yaptığı haberlerde, Türkiye’nin bu konuda önemli adımlar attığına yer veriyor. Diğer yandan veriler bu denli açıkken Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranını ve çalıştırılan çocuk sayısını görmeyen medya, Amerika ve Avrupa’daki durumu mercek altına almayı tercih ediyor. Çünkü iktidar için de yandaş medya için de uzağı görmek, yakını görmekten daha kolay oluyor.   İktidarın 'ucuz gücü'   Tüm konularda olduğu gibi çalıştırılan çocuklar konusunda da iktidarın hedefinde ilerleyen yandaş medya, söylediğimiz gibi toplumun çalıştırılan çocukları “çocuk işçi” olarak görmesini ve bunu da MESEM’lerle meşrulaştırmasını hedefliyor. Yapılan haberler bu minvalde iken bir diğer sorun ise başta belirttiğimiz gibi kullanılan dil. Medyada kullanılan dil, büyük oranda toplumun dilini de oluşturuyor ve bazı kabullere neden oluyor. Bu nedenle dilin, bir noktada kabulleniş olduğu veya rıza göstermek olduğu söylenebilir. Dilde normalleşen, zihinde de normalleşir. “Çocuktan işçi olmaz” deniliyorsa çalıştırılan çocuğa da “çocuk işçi” denmez. Çünkü bu durum “çocuk işçiliğinin” normalleşmesine zemin oluşturur. Elbette, “çocuk işçi” söylemi kullanılmadığında, bu sorunun ortadan kalkacağı söylenemez. Ancak toplum bunu normalleştirmediği ölçüde tepkisini gösterir. Toplumdan tepki görmek istemeyen medya, topluma olan etkisini görmek ister. Bu nedenle gerçekler değil, gösterilmek istenenler gösterilir. İşte bu noktada yandaş medya da iktidarın “ucuz gücü” olmayı kabul etmiş oluyor.