Çocuğun kimliği mi önemli, olay mı? 2024-09-08 09:03:13     Derya Ceylan   HABER MERKEZİ – Çocuk haberlerinde ırk ve kimlik vurgusu toplumda önyargıları derinleştiriyor. Medya bu ayrımcı dilden vazgeçerek, çocukların eşitliği için nasıl bir rol üstlenebilir?    Çocuklarla ilgili haberlerde ırk ve kimlik vurgusu, ötekileştirme ve ayrımcılığı tetiklerken, medyanın sorumlulukları neler? Klasik "5N 1K" kuralı (Ne, Nasıl, Ne Zaman, Nerede, Neden, Kim) çoğu haberde eksiksiz uygulanır. Ancak, özellikle çocuklarla ilgili suç haberlerinde bu kural bazen eksik kalıyor. Yazılı ve görsel medyada hâlâ çocuklar konusunda yeterli hassasiyet gösterilmediği gözleniyor.   Çocuk haberlerinde kullanılan dil, toplumun geleceğini şekillendiriyor. Medyada kullanılan dilin çocukların algısını nasıl etkilediğini sorguluyor muyuz? Özellikle ırk ve kimlik gibi hassas konuların medyada nasıl ele alındığını düşünmeli ve medya bu konularda sorumluluğunu yerine getirmeli.   Siyasetçilerin ötekileştiren dili   Siyasetçilerin çocuk haberlerinde etnik kimlikleri öne çıkaran açıklamaları, toplumsal önyargıları artırıyor. Özellikle siyasi liderler, popülist söylemlerle farklı kimlikleri hedef alarak medyanın bu yönde haber yapmasına zemin hazırlıyor. Örneğin, Türkiye'de mültecilere karşı yapılan bazı siyasi açıklamalar toplumda gerginliğe neden oluyor. 2019 yılında İstanbul’da bir Suriyeli çocuğun karıştığı bir olayda, bazı siyasetçiler "Suriyelilerin toplumsal huzuru bozduğu" yönünde açıklamalar yapmıştı. Bu söylemler medyada geniş yer bulmuş ve olayın kendisinden çok etnik kimlikler öne çıkarılmıştı. Gerçek olay arka planda kalmış, önyargılar ise büyümüştü.   Avrupa’da da benzer durumlar yaşanıyor   Avrupa’da da benzer şekilde bazı siyasetçiler göçmen çocukları hedef alan açıklamalarda bulunuyor. Örneğin, Fransa'da 2015 yılında bazı aşırı sağcı siyasetçiler, göçmen çocukları hedef aldı. Bu tür açıklamalar çocukların ötekileştirilmesine ve toplumsal önyargıların artmasına neden oldu. Oysa medya, bu söylemleri olduğu gibi yansıtmak yerine, daha sorumlu bir yaklaşım benimsemelidir.   Medyanın olumsuz algıları güçlendirme tehlikesi   Medyada sıkça karşılaştığımız örnekler, çocuk haberlerinde ırk ve kimlik vurgularının nasıl sorunlar yarattığını gösteriyor. Örneğin, İstanbul’da bir metroda yaşanan bir olayda, bir çocuk, saç tokası sattığı sırada iki erkek tarafından şiddete uğradı. Yolcular tarafından kaydedilen bu görüntüler dijital medyada hızla yayıldı ve geniş bir kesimden tepki çekti. Konu kısa sürede gündem oldu ve saldırıyı gerçekleştiren şahıs gözaltına alındı. İktidara yakın medya, muhalif ve özgür basın, çocuğun şiddete uğradığını başlığa taşırken, “Suriyeli” kimliği de unutmadı. Söz konusu medya, çocuğun kimliğini öne çıkarmakla ötekileştirmeyi de ihmal etmedi. Ayrıca Suriyeli mültecilerle ilgili olumsuz algıların güçlenmesine de neden oldu.   Önyargılar saldırıların da önünü açtı   Kayseri’de de benzer bir olay yaşandı. Bir mahallede Suriyeli bir şahıs, Suriyeli çocuğa yönelik taciz suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu olayın duyulması üzerine kentte Suriyelilere yönelik saldırılar başladı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, dijital medya üzerinden yaptığı açıklamalarda, Suriyelilerin bir an önce ülkelerine dönmesi gerektiğini savundu. Bu tür siyasi açıklamalar, olayın özünden çok kimlik tartışmalarını ön plana çıkararak toplumda önyargıların daha da derinleşmesine neden oldu.   Medyanın kimlik takıntısı    Bursa'nın İnegöl ilçesinde, 2 Eylül günü yaşanan bir olayda,” 16 yaşındaki bir çocuk, tartıştığı Suriyeli bir kişiyi 12 bıçak darbesiyle öldürdü” şeklinde medyada yer aldı. Olay, medyada geniş yer bulurken, özellikle çocuğun Suriyeli kimliği vurgulandı. Haberde şiddetin boyutundan çok tarafların kimliklerine yapılan vurgu, toplumda önyargıların daha da artmasına neden oldu. Oysa bu haberde kimliklerden çok olayın kendisi ön plana çıkarılmalıydı.   Medyanın ayrıştırıcı dilinin arka planında ne var?   Medyanın bu ayrıştırıcı dili kullanmasının arkasında yalnızca toplumsal algılar değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi çıkarlar da bulunuyor. Medya organları, izleyici veya okuyucuyu çekmek için toplumsal gerginliği artıran haberlere yer veriyor. Özellikle ekonomik kriz veya siyasi gerilim dönemlerinde bu tür haberler daha sık gündeme geliyor. Medyanın asıl görevi ise reyting endişesini bir kenara bırakarak, toplumun yararına bir dil kullanmaktır.   Dijital medya ile algıda yönlendirme!   Yazılı ve görsel medyanın yanı sıra dijital medya da çocuk haberleri üzerinde büyük bir etkiye sahip. Dijital medyanın hızla yayılan içerikleri, çocukların bu haberlere maruz kalmasını kolaylaştırıyor. Yanlış bilgiler ve önyargı içeren içerikler dijital medyada hızla yayılır ve bu durum çocukların zihninde yanlış algıların oluşmasına yol açar. Çocuklar bu tür içeriklerle karşılaştıklarında, doğruluğunu sorgulamakta zorlanır. Dijital medya platformlarındaki içeriklerin daha dikkatli ele alınması gerekir.   Empati ve farklılıklara saygı için sorumlu yayıncılık    Irk ve kimlik vurguları yalnızca Türkiye medyasında değil, dünya genelinde yaygın bir sorundur. Diğer ülkelerdeki medya kuruluşları da benzer sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Medyanın çocuk haberlerinde ırk ve kimlik vurgusu yapması, toplumda önyargıların ve ayrımcılığın artmasına yol açar. Her çocuk, kimliği ne olursa olsun eşit haklara sahiptir ve medya bu ilkeye göre haber yapmalıdır. Çocukların empati kurabilen ve farklılıklara saygı duyan bireyler olarak yetişmeleri için medya organları sorumlu davranmalıdır.