Tarihin yazmadığı, nesilden nesle aktarılan hakikat: Zilan Katliamı

  • 09:04 11 Temmuz 2022
  • Güncel
VAN - On binlerce Kürt’ün Zilan Deresi’nde katledilmesinin üzerinden 92 yıl geçmiş olsa da, tarih kitaplarında yazmayan katliam, nesilden nesle anlatımlarla aktarılıyor. Babası katliama tanıklık eden Zülfinaz Polat, “Kürtler bu yaşananları unutmamalı. Büyüklerimiz bize katliamı anlattı, biz de çocuklarımıza, torunlarımıza anlatıyoruz” diyor.
 
Geliyê Zîlan (Zilan Deresi), 92 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamlarından birine tanıklık etti. Kimi kaynaklarda 12 ya da 13 Temmuz 1930 olarak yazılan tarihte Van’ın Erciş ilçesinde bulunan Geliyê Zîlan’da, binlerce Kürt’ün yaşamını yitirdiği katliam gerçekleştirilir.  Geliyê Zîlan olarak bilinen bölgede, devlet tarafından önce 1915’te Ermeniler,  ardından ise 1930’da Kürtler katliamdan geçer. Ferik Salih Omurtak komutasındaki 9’uncu Kolordu tarafından Üçüncü Ağrı Harekâtı başlatılmadan önce ilk olarak Geliyê Zîlan’da katliam gerçekleştirilir. Devletin resmi rakamlarına göre 44 köyde 15 bin Kürt’ün katledildiği ifade edilirken, Ağrı isyanında da yer alan Kürt yazar Hesen Hîşyar Serdî’ye göre Ademan, Sipkan, Zîlan ve Hesenan aşiretlerinden oluşan 18 köyden 47 bin kişi; Ermeni araştırmacı Garo Sasuni'ye göre 5 bin kadın, çocuk ve yaşlı katledilir. 3 Ekim 1930 tarihli Berliner Tageblatt gazetesi de, “220 köyün imha edildiğini, 4 bin 500 insanın katledildiğini aktarır. Bir diğer kaynak Sovyetler Birliği Bilimler Akademisi’ne göre de Zîlan vadilerinden birinde bin 550 kişi katledilir, Erciş bölgesinde 200 köy yakılır, Patnos sahasında yakılıp yıkılmayan tek köy kalmaz.
 
Katliamın öncesi…
 
Zîlan Katliamı sürecine giden yol, 1926’da Biroyê Haskê Teli’nin (İbrahim Heskî) Ağrı Dağı’nda başkaldırmasıyla başlar. Lübnan’da kurulan Xoybun örgütü de buradaki direnişe müdahil olur ve 1927’de Ağrı Cumhuriyeti ilan edilir. Dağınık şekilde savaşan isyancıları toparlaması için Xoybun, Berzenci Aşireti’ne mensup Seyid Resul’ü Geliyê Zîlan’a gönderir. Seyid Resul, beraberindeki 400 kişilik grubuyla Erciş’i kuşatır. Uzun süren çatışmalar neticesinde geri çekilen direnişçiler İran’a geçer. Bunun üzerine Erciş’te yüzbaşı olarak görev yapan Ahmet Derviş, müfrezesini alarak Zîlan’ı ablukaya alır. Ahmet Derviş, Dersim Soykırımı’nda önemli rolü bulunan Abdullah Alpdoğan’ın da akrabasıdır.
 
Direniş kırılamayınca Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Birinci Umumî Müfettiş İbrahim Tali Öngören'in de hazır bulunduğu Bakanlar Kurulu toplantısında 29 Aralık 1929 tarihli ve 8692 sayılı kanun hükmünde kararname çıkarılır. Burada Haziran ayında Ağrı'ya yönelik hareket öngörülür. Mart 18 1930 tarihinde Salih Omurtak 9’uncu Kolordu Komutanlığına atanır. 11 Haziran 1930 tarihinde Türk tarafının Ağrı direnişçilerine karşı silahlı saldırıları başlar. Xoybun ise bütün Kürdistan'a yönelik yardım çağrısında bulunur. Bundan dolayı geniş cephede direnişin sürme olasılığına karşı Türkiye, hazırladığı saldırıdan geçici olarak vazgeçer.
 
Zîlan’da katliam…
 
Ancak hedef şimdi Zîlan’dır. Türk ordusu iki kolordu ve 80 uçaktan oluşan gücü ile Zîlan’da büyük bir katliam gerçekleştirir. Binlerce kişi kurşuna dizilir, işkencelerle katledilir, sağ kalanlar topraklarından sürgün edilir, halkın malvarlığına, hayvanlarına el konularak gasp edilir. Cenazelerin altından sağ çıkan ya da kaçıp hayatını kurtaran köylüler, uzun süre kaçak yaşamak zorunda kalır. 
 
Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarihinde katliamı şu ifadelerle duyurur: “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.”
 
Hafızasızlaştırma
 
Geliyê Zîlan’da tehcir politikasından sonra da demografik yapı değiştirilerek farklı kimlikler getirilerek yerleştirilir, doğası talan edilir ve hala Zîlan’ın hafızasını silme çabası devam ediyor. Zilan’da katliamın yaşandığı bölgelerden biri Hasanabdal köyü, diğeri de Kayıplar Adası olarak bilinen yerdir. Anlatımlara göre, binlerce kişinin katledildiği bölgeye, katliamdan sonra kimse giremez. 1950’ye kadar Zilan Deresi yasaklı bölge ilan edilir. Sonraki yıllarda ise bölgeye yavaş yavaş gelişler başlar. Katliamdan kaçanlar, sürgüne gidenler bölgeye geri dönerek köylere yerleşir.
 
Durdurulan HES projesi, yeniden hayata geçirildi
 
Van Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Zilan Elektrik Üretim Anonim Şirketi tarafından hayata geçirilmek istenen “Zilan Regülatörü ve HES Projesi" için 30 Mart 2012 tarihinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verdi. Bunun üzerine ruhsat alan Gökakım Elektrik Üretim A.Ş., 2014 yılında hidroelektrik santrali (HES) projesinin inşaatına başladı. O dönem bölge halkı ve sivil toplum örgütlerinin Danıştay'a itirazda bulunmasıyla HES inşası durdurulsa da HES’in yapılacağı araziler için Bakanlar Kurulu “acele kamulaştırma” kararı aldı. 2014’te proje aşamasında iken, bölgedeki yurttaşların çabaları sonucu durdurulan HES yeniden hayata geçirildi. Mahkeme, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan belgelerin ardından 22 Ekim 2020 tarihinde “davacının proje alanında ikamet etmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Danıştay 6'ncı Daire ise, yerel mahkemenin bu kararını bozdu. Bunun üzerine mahkeme kararıyla yeniden bilirkişi görevlendirmesi gerçekleştirildi. 5 Ekim 2021 tarihinde yapılan bilirkişi incelemesini yeterli bulmayan mahkeme, ikinci kez bilirkişi incelemesi yapılması kararı aldı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğretim görevlileri tarafından görevlendirilen heyet, 18 Haziran’da ikinci kez Zîlan’da incelemelerde bulundu. HES’e karşı hem bölge halkının hem de çevre örgütlerinin mücadelesi sürüyor.
 
Tarihin yazmadıklarını, nesilden nesle aktardılar
 
Bugün hala varlık yokluk mücadelesinin verildiği Gelîyê Zîlan’da 1930’da katliamın gerçekleştiği köylerden biri ilçeye yakın mesafede bulunan Kerx köyü. 1980’li ve 90’lı yıllarda baskılar had safhaya çıkar. Her şeye rağmen toprağını, evini bırakmak istemeyen köylüler, bugüne kadar yaşamın canlı tutulmasını sağlıyor. Katliamda ailesinden birçok kişiyi kaybeden Kerx’de yaşayan Zülfinaz Polat, katliama tanıklık eden akrabalarının anlatımlarını paylaşıyor.
 
Katliamdan kurtulabilmek için dağlara çıktılar
 
Zilan Katliamı’na babasının tanıklık ettiğini, söyleyen Zülfinaz, katliamda bir akrabasının cenazelerin altına saklanarak sağ kurtulduğunu belirtiyor. Köylerde yaşayanların, katliamdan kurtulabilmek için çocuklarını da alarak yüksek yerlere çıkmaya çalıştığını ifade eden Zülfinaz, “Köydeki koyunlarını kurtarmak için yola çıkan babam ve diğer köylülerin önü askerler tarafından kesiliyor ve orada çatışma başlıyor. Tüm koyunlara askerler el koyunca babam ve arkadaşları kaçıp dağa yöneliyorlar. Köyümüzde katliamı gören bir kadın bize isyanla ilgili çok şey anlattı. Köyde bulunan 6 kadın dağ eteklerinde bulunan bir ormanlık alana sığınıyorlar. Yanlarında küçük çocukları da var. Askerler o kadınların getirilmesini istiyor. Çocuğu ağlamasın diye ağzını üstüne yatıp ağzını kapatıyor. Çünkü ses gelirse askerler onları bulacak. Sabahtan akşama kadar öyle bekliyor. Sonra askerler gittiğinde çocuğunun boğulduğunu görüyor. Çocuğunu orada ağacın oyuğuna gömerek dağa doğru yola çıkıyorlar” diyor.
 
‘Kürtler bu yaşananları unutmamalı’
 
Zülfinaz, yaşanan katliamda birçok yakınını kaybettiğini aktararak, şunları söylüyor: “Katledilen yüzlerce akrabam var. Köylüleri Haydarbey’e götürüp orada binlerce insanı öldürdüler ve elbiseleriyle gömdüler. Kürtler bu yaşananları unutmamalı. Köyde o dönemleri yaşamış bir kadın her gün katliamda katledilen kardeşinin mezarına gidip ağıtlar yakıyor ve geri geliyordu. Son nefesine kadar da bunu sürekli yaptı. Seyran, kardeşinin derdinden öldü. Büyüklerimiz bize katliamı anlattı, biz de çocuklarımıza, torunlarımıza anlatıyoruz.”
 
 
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!