8 Mart’a doğru: Kürt kadın hareketi gücünü direniş tarihinden alıyor 2023-03-06 09:01:17   Rozerin Gültekin    İSTANBUL – Kadınların bir yıl içerisinde gerçekleştirdiği özgürlük mücadelesine ve bu mücadelenin Kürt kadın hareketinden etkilendiğine işaret eden TJA aktivisti Felek Erdem, “Jin jiyan azadî” sloganının dünya kadınlarına umut olduğunu vurguladı. Felek, “Kadınların büyüttüğü direnişler, 21’inci yüzyılın kadın yüzyılı olduğunu ortaya koyuyor” dedi.    Kadınların mücadelesi her geçen gün kararlığını ve amacını koruyarak birçok alanda kendini var ediyor. 21’inci yüzyılda birçok alanda bütün zorluklara, baskılara, katledilmelere karşı yakılan direniş meşaleleri birbirinden bağımsız olarak görülse de kadınların özgürlük mücadelesi birbirine görünmeyen ipler ile bağlı. Rojava’da gerçekleşen kadın devriminden, İran’da ve Afganistan'da kadın öncülüğünde gerçekleşen direnişlerden dünya kadınlarının etkilenmesi ve direnişi büyütmek için mücadele etmeleri bu direnişin bir bütün olarak dünyaya yayıldığını gözler önüne seriyor. Kadın mücadelelerinin kendilerine örnek aldıkları ve “jin jiyan azadî” sloganın yaratıcısı olan Kürt kadın hareketi bütün direnişlerin ışığında direnişleri besleyerek ve beslenerek mücadelesini büyütüyor. Büyüyen mücadelesi ile birlikte Tevgera Jinen Azad (TJA), bu yılki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne “Dem dema jin jiyan azadiye ye” sloganıyla gidiyor.   Dosyamızın 6’ncı bölümünde TJA aktivisti Felek Erdem ile önceki yıldan bu yana nasıl bir mücadele yürüttüklerini, bu yıl nasıl bir mücadele örgütleyeceklerine dair yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.    “4 parça Kürdistan’da başlayan kadın direnişi söz konusuyken Bakur ve Türkiye'de de özel savaşın, tecridin, halklara karşı saldırıların gittikçe ağırlaştığı bir yıl oldu. Kadın mücadelesi baskıya geçit vermeyeceğini haykırmaya devam etti.”   *TJA olarak yıl boyunca birçok eylem, etkinlik yaptınız ve konferansınızı da gerçekleştirdiniz bu yaşanan süreçlerin tamamına baktığımızda geçen 8 Mart’tan bu yana nasıl bir süreç geçirdiniz?   Geçen yıldan bu yana kadınlar her zamanki gibi alanlardan, sokaklardan çekilmediler ve mücadelelerine devam ettiler. Yaşanan gelişmelerden sonra daha yüksek sesle taleplerini haykırmaya devam ettiler. Rojhilat’ta kadın öncülüğünde başlayan halk isyanı ile Afganistan’da kadınların direnişi dünyada yakın uyandırmaya başladı. Biz de Kürt kadın hareketi olarak konferansımızı gerçekleştirdik. Konferansımız bizler açısından bir yenilenme, yeniden mücadelenin yol ve yöntemlerini belirleme etkisi oldu. Başta biz Kürt kadınları olarak kendimizin yeniden toparlandığı ve daha gür sesle alanlarda olma kararlılığını gösterdiğimiz bir yıl oldu. Kadın mücadelesi kendi var ettiği tarihten bu yana sürekli mücadelesini yükseltmek için hep alandaydı. Aynı zamanda iktidarın nefes almadan kadınların kazanımlarına yöneldiği bir yıl oldu. 4 parça Kürdistan’da başlayan kadın direnişi söz konusuyken Bakur ve Türkiye'de de özel savaşın, tecridin, halklara karşı saldırıların gittikçe ağırlaştığı bir yıl oldu. Kadın mücadelesi baskıya geçit vermeyeceğini haykırmaya devam etti. Bu yıl ve sonrasında Kürt kadın hareketi olarak mücadele çizgimizde devam edeceğimiz ve yol yöntemlerini birlikte belirleyeceğimiz bir süreç başlamış oldu.   *Eşitsizlik, yoksulluk, şiddet ve savaş karşıtlığının temel dinamiği haline gelen kadın mücadelesi dayanaklarını ve gücünü nereden alıyor?   Toplumunun özgürleşmesi için kadının özgürleşmesi gerektiği fikri dayanaklarımızdan bir tanesi. Bizler hem kadın özgürlük hem de halk özgürlük mücadelesi veren eşitsizliğe karşı eşitliği savunan saldırıya karşı yeni yaşamın inşasının mümkün olduğunu söyleyen bir hareketiz. Kürt kadın hareketi sadece kendisi oturup mücadele hattını belirlemiyor halkın, çocukların da taleplerini esas alıyor. Yapılan saldırılar sadece kadın bedenine değil kimlik, kültür saldırısı var. Biz toplumsal mücadele veriyoruz aynı zamanda. Kürt kadın hareketi gücünü kadın özgürlükçü paradigmasından ve direniş tarihinden alıyor. Kürt kadın özgürlük mücadelesinin hiçbir şeye boyun eğmeyen, gücünü birlikteliğinden alan bir tarihi var.     “Farklı yerlerde aynı anlarda olan direnişler 21’nci yüzyılın kadınların yüzyılı olacağını gösteriyor. 21’inci yüzyıl da kadınların direnişi, mücadeleyi ördüğü, kadın özgürlüğünü hedeflediği aynı zamanda toplum özgürlüğünü hedeflediği bir yüzyıl.”   *21’inci yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacak söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yüzyılda kadın direniş kimliğinin ön plana çıkması toplumsal bir değişimin sonucu mudur?    Toplum değişimi dediğimiz olgu direnişle açığa çıkmaktadır. Kadın direniş kimliğinin açığa çıkması da bir direniş sonucudur. Pandemide, OHAL’de, savaş dönemlerinde açığa çıkan Kurdistan’da, İran’da, Afganistan’da bir direniş yayılmakta. Bunlar birbirinden cesaret alıyor. Farklı yerlerde aynı anlarda olan direnişler 21’nci yüzyılın kadınların yüzyılı olacağını gösteriyor. 21’inci yüzyıl da kadınların direnişi, mücadeleyi ördüğü, kadın özgürlüğünü hedeflediği aynı zamanda toplum özgürlüğünü hedeflediği bir yüzyıl. Eşitlik sağlanacaksa, demokratik ulus inşası olacaksa da bu kadın öncülüğünde olacak. Bunun bir örneği Rojava Devrimi’dir gelişen mücadele hattı kadın öncülüğünde ortaya çıkan bir mücadele hattıdır. 21’inci yüzyıl güzelliklerin yüzyılı olacaksa bunun öncülüğünü kadın mücadelesi yapacak.   *‘Jin jiyan azadî’ sloganı bu süreçte evrenselleşti. Dünyanın neredeyse her yerinde söylenen bir şiara dönüştü. Rojhilat’ta gerçekleşen kadın öncülüğündeki halk isyanı bu yüzyıl için nasıl bir mücadele hattı önümüze koyuyor?    “jin jiyan azadi” sloganı New York’ta katledilen 129 kadından Rosa Luxemburg’a ondan Clara Zetkin’lere, Leyla Qasim’lardan, Sara’lara, Seve’lere, Nagihan Akarsel’lerden, Evin Goyi’lere kadar direnen kadınların sloganıdır. Rojhilat’ta da açığa çıkan tam olarak buydu. Kadınlar öncülüğünde ‘Jin jiyan azadî’ sloganı ile başlayan ve halk isyanına dönüşen direniş söz konusuydu. Bir yerde bir devrim olacaksa bunun öncülüğünü kadının yapacağı tekrardan ortaya çıktı. Bunu Rojhilat’ta, İran’da gördük. Dünyanın farklı yerlerinde direnişi örmeyi bekleyen kadınlara umut oldular. O açıdan sloganın bir direniş tarihi var. Kürt kadın hareketinin kendini var ettiği günden bu yana jin’i, jiyan’ı ve azadi’yi bir araya getirme tarihi var.   “Kadınlar ilk olarak yaşam hakları için sokakta mücadele ettiler. Çünkü Türkiye şartlarında kadının yaşam hakkı tehlikede.”   *İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, fail erkeklere dönük cezasızlık politikaları konusunda yıl boyunca birçok eylem ve etkinlik yapıldı. Taciz, tecavüz ve hak gasplarına karşı kadınlar nasıl bir mücadele ağı ördü? Kadınlar alanlarda hangi hakları için mücadele verdiler ve hangi kazanımları elde ettiler?   Kadınlar dün de, bugün de olduğu gibi yarın da sokakta haklarını talep etmeye devam edecekler. İstanbul Sözleşmesi feshedilmeden öncede sokaktaydık çünkü uygulanmıyordu. Bu açıdan bizler haklarımız gasp edildiği için vardık ve var olmaya devam edeceğiz. Kadınlar biat etmeme, protesto etme anlamında iktidara karşı en büyük muhalefet güç. Bizler her koşulda kazanımlarımıza karşı yapılan saldırıda, kadın bedenine karşı olan saldırılarda, özel savaşa karşı özgünde kadını ilgilendiren ama gittikçe topluma sirayet eden saldırılara karşı sokaklardaydık. Kadınlar ilk olarak yaşam hakları için sokakta mücadele ettiler. Çünkü Türkiye şartlarında kadının yaşam hakkı tehlikede. Bu mücadelenin yanında son bir yıl içerisinde kadınlar dayanışmayı ve birlikteliği büyüttü. Bizler aslında var olan kazanımlardan ziyade bizim zaten koruma ve yeni yaşam alanı açmak için bir mücadele hattımız söz konusu.   “Biz diyoruz ki kadın mücadelesinin güçlü olduğu yerlerde kadınların değiştirecek gücü de var. Bir sistem değişecekse bunu da kadınlar sağlayacak.”   *Afganistan ve Pakistan gibi siyasal İslam’ın egemen olduğu ülkelerde kadınların bütün baskılara rağmen mücadeleden vazgeçmediğini görüyoruz. Siz kadınların bu kararlılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadın bilinci ve cesareti bu sistemi yenebilir diyebilir miyiz?     Kadınların mücadelesi var olan sistemi yenebilir. Birbirinden feyz alan ve direniş tarihinden beslenen bir kadın mücadelesi söz konusu. Afganistan’da açığa çıkan tam olarak buydu. Gerici, baskıcı, kadınları eve kapatan ve yaşam hakkı sunmayan bir sistem söz konusuydu orada açığa çıkan direniş. Aslında onun bir öncesi Rojhilat’ta kadınlar öncülüğünde ortaya çıkan halk isyanıyla bağlantısı vardır. Afganistan’da ortaya çıkan direnişin toplumsal bir direnişe evrilme ihtiyacı da var. Afganistan’da direniş devam ederken Türkiye’den tutalım dünyanın dört bir yanında Afganistanlı kadınlara ses olan ve direnişini sahiplenen kadınlar vardı. Kürt kadın hareketi olarak Bakur’da ve Türkiye’de Afganistanlı kadınların direnişini sahiplenerek mücadelelerinden feyz aldığımızı defalarca sokakta eylem yaparak vurguladık. Sokaklarda Afganistanlı kadınlar için de var olmaya devam etmiştik. Yani biz diyoruz ki kadın mücadelesinin güçlü olduğu yerlerde kadınların değiştirecek gücü de var. Bir sistem değişecekse bunu da kadınlar sağlayacak.   “İktidarlar kendilerini var ettiği dönemden bu yana sürekli kadına yöneldiler. Buna karşı kadınlar direniş hattı çizdi. İktidarın tehlike olarak görmesinin nedeni kadınlar ciddi anlamda düzeni değiştirmeye talip olması ve bunu yapması.”   *Kadın mücadelesine dönük gerçekleşen yoğun saldırıların nedeni nedir? İktidarlar, kadınları kendileri için bir tehlike olarak mı görüyor?   Toplumun dinamik gücü kadın ve gençlerdir. Var olan baskıları, hak gasplarını, doğa katliamlarını, savaşı kabul etmeyenler başta kadınlar oluyor. İktidarların da kadına yönelmesinin altında yatan neden ve tahammülsüzlük budur. İktidarlar kendilerini var ettiği dönemden bu yana sürekli kadına yöneldiler. Buna karşı kadınlar direniş hattı çizdi. İktidarın tehlike olarak görmesinin nedeni kadınlar ciddi anlamda düzeni değiştirmeye talip olması ve bunu yapması. Diğer yandan toplumda en kolay baskı uygulayabileceği yer olarak kadın olarak görmesinden kaynaklanıyor ancak şunun farkında değil kadının direniş damarları çok güçlü. Kadın hiçbir şekilde uygulanan baskıyı kabul etmeyecek.   “Biz Kürt kadın hareketi olarak kadının sevgisini, umudunu mücadele hattımızla diri tutmaya çalışıyoruz. Yeri geldiğinde sokaklarda protestolarla, eylemlerle yapıyoruz yeri geldiğinde ev ev, sokak sokak yapıyoruz.”     *Kurdistan’da devam eden bir savaş gerçekliği var. Bu savaş uzun süredir devam ediyor. Peki, iktidarın Kürt kadına dönük geliştirdiği özel savaş politikalarını nasıl değerlendirmek gerekiyor? Buna karşı geliştirilen direnişten söz edebilir misiniz?   İktidar bir yerden topyekün bir halkı imha etme üzerinden kendini var ediyor. Doğaya, kültüre, kimliğe saldırarak yok etmeye odaklanırken diğer yandan özel savaş politikaları ile kadını yaşamdan koparmaya, bedeni üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. Kurdistan ve Türkiye’de açığa çıkan tam olarak bu. Kadınlar ajanlaştırılarak, fuhuşa, uyuşturucuya sürüklenerek aslında iktidarın topyekün fiziki olarak imha edemediğini özel savaşla yok etmeye çalışıyor. Kürt kadın hareketinin de buna karşı bir mücadele hattı var. Ev ev, sokak sokak yürüttüğü mücadele söz konusu. Bilinçlendirme, öz savunma çalışması gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar gerekli, çünkü bu saldırıları duygu adı altında yapan bir iktidar var. Kadınların duygusuna saldıran bir iktidar gerçekliği var. İktidar bunu yaparak fiziki imhaya kadar götüreceğinin farkında. İktidar kadın neyi severse ona yöneliyor. Kimliğini seviyorsa ona yöneliyor, bedenini seviyorsa bedenine yöneliyor, düşüncesini seviyorsa düşüncesine saldırıyor yani iktidarın şu an yapmak istediği kadının sevgisine, umuduna saldırmaktır. Biz Kürt kadın hareketi olarak kadının sevgisini, umudunu mücadele hattımızla diri tutmaya çalışıyoruz. Yeri geldiğinde sokaklarda protestolarla, eylemlerle yapıyoruz yeri geldiğinde ev ev, sokak sokak yapıyoruz. Birebir evlere girerek kadınları bilinçlendirerek yapıyoruz. Özel savaşın en büyük hedefinin kadınlar ve gençler olduğunun farkındayız.   “Ne İmralı şahsında ne de topluma bir yönetme biçimi olarak uygulanmak istenen tecridi kabul etmediğimizi vurgulayacağız. Bizler açısından tecrit bir mücadele ve direniş gerekçesidir.”   *Yıl boyunca cezaevlerinde başlayıp topluma yayılan bir tecrit politikasından söz edildi. Tecrit bir kapatılma sistemidir. Kadınlar toplumun kapatılmaya en çok maruz kalan kesimidir. Bu yüzyılda kadınlar her türlü kapatılmaya itiraz ediyor. Tecrit politikalarının temel hedefi kadınlardır diyebilir miyiz?   Tecrit aslında Kürt halk önderi Abdullah Öcalan şahsında başlatılıp iktidarın yönetme biçimine dönüştürdüğü bir sistemdir. Cezaevlerinde, toplum ve kadınlar üzerinde uyguladığı bir yönetme mekanizması haline geldi. Kadınları tecrit altına alma iktidarın en büyük hedeflerinden biri. Çünkü bir toplumun en dinamik gücü kadındır. Bir şeyin değişip dönüşmesi kadın eliyle olacağı biliniyor o açıdan bizler yıl boyu sokaklarda tecrit vurgusu yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Ne İmralı şahsında ne de topluma bir yönetme biçimi olarak uygulanmak istenen tecridi kabul etmediğimizi vurgulayacağız. Bizler açısından tecrit bir mücadele ve direniş gerekçesidir. Var olan sistem tecridi bir yönetme biçimi haline getirmişken bizim sistemle de bir sorunumuz var. Sistem değişene ve tecrit kırılana kadar biz mücadelemize devam edeceğiz.   “Kürt kadın özgürlük mücadelesi tarihi ve direnişiyle bilinen bir harekettir. Bu açıdan diğer dünya kadınlarının Kürt kadınları tanıması sadece bu yılla sınırlandırılabilecek bir şey değildir. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi Rojava Devrimi’dir.”   *Uluslararası alanda düzenlenen konferanslara katıldınız. Dünya kadınlarının Kürt kadın mücadelesine olan bakış açısı nedir? Dünya kadın hareketleri Kürt kadınını neden örnek alıyor?   Birçok konferansa katıldık ve kendi konferansımızı da bu yıl içerisinde gerçekleştirdik. Kürt kadın özgürlük mücadelesi tarihi ve direnişiyle bilinen bir harekettir. Bu açıdan diğer dünya kadınlarının Kürt kadınları tanıması sadece bu yılla sınırlandırılabilecek bir şey değildir. Bunun en önemli örneklerinden bir tanesi Rojava Devrimi’dir. Rojava Devrimi’ne gelene kadar mücadele gerçekliği vardı ama kadın öncülüğünde gerçekleşen Rojava Devrimi dünya kadın hareketlerine umut ışığı oldu. Kadınların değişip, dönüştürmeye olan inancı ve var olan tahakkümcü sistemi yıkmak için umut ışığı oldu. Kısa bir süre önce Rojhilat’ta ‘jin jiyan azadi’ sloganıyla açığa çıkan isyan da bunun önemli bir adımı oldu. Artık bu slogan Kürt kadın hareketine özgü slogan olmaktan çıktı artık evrenselleşti ve bizim dünya kadın hareketleri ile aramızda olan bağı güçlendirdi. Kürt kadın hareketinin sadece kadın özgürlük mücadelesini kendine temel hedef olarak almaması toplumsal özgürlüğü de hedef alması örnek alınmasının diğer nedeni. Dünya kadın hareketinin ilgisinin diğer bir nedeni Kürt kadın hareketinin savunduğu ideolojidir. Geçen yıl içerisinde bir konferans gerçekleştirdik oraya dünyanın birçok yerinden kadın katıldı. Oradaki Kürt kadınların kendine has rengi, söylemi ve kültürüne olan bağlılığı dikkatlerini çekmişti. Kadın hareketleri Kürt kadın hareketinin de feyz aldığı kadar biz de dünya hareketlerinden güç alıyoruz.   “Kürt kadın hareketi olarak kadınlarla dayanışmayı büyüterek bu yılı geçireceğiz. Sokaklardan geri çekilmediğimiz yürüyüşlerimizle, açıklamamızla çeşitli etkinliklerimizle bir 8 Mart olacak.”   *Yine savaşın gölgesinde bir 8 Mart’a giriyoruz. Devletlerin iktidarcı politikaları sonucunda yaşanan savaşlarda yine en çok etkilenen kadınlar oldu. Mülteci kadınların durumu bu politikaların sonucunu gösteriyor. Devletlerin savaş politikalarının etkileri konusunda kadınlar olarak bu yıl nasıl bir direniş biçimini örgütleyeceksiniz?   6 Şubat’ta Kürdistan topraklarında deprem oldu ve ciddi can kayıpları yaşandı. Bir yandan halk ölüm kalım savaşı verirken diğer yandan savaş söz konusu. Depremin olduğu günlerde bile Rojava'ya saldırılar söz konusuydu. Biz bunu sadece doğal afet olarak ele almıyoruz. Erken müdahale etmemenin, yanlış imar vermenin hatalarından kaynaklı can kayıpları yaşandı. İktidarı suçlu olarak görüyoruz. Halkın acıyı yaşadığı bir dönemde dayanışmayı büyüteceğimiz ve halkımızla beraber inşayı öreceğimiz bir yıl geçireceğiz. 8 Mart’ı da bölgede olan halkımızla birlikte karşılayacağız. 8 Mart sonrası da orada olmaya devam edeceğiz. Biz halkın yaralarını ilk günden bu yana orada olan iktidarın saracağına kesinlikle inanmıyoruz o açıdan Kürt kadın hareketi olarak kadınlarla dayanışmayı büyüterek bu yılı geçireceğiz. Sokaklardan geri çekilmediğimiz yürüyüşlerimizle, açıklamamızla çeşitli etkinliklerimizle bir 8 Mart olacak. Aynı zamanda savaşa, kadın katliamlarına, çocuk istismarlarına, doğa saldırılarına karşı kadın mücadelesi her zamanki gibi devam edecek. Bu sistemi değiştireceğimize olan inancımızla sokaklarda olmaya devam edeceğiz.     Yarın: Dünyada kadın özgürlük mücadelesi sürüyor