Özsavunma Haktır (2)

  • 09:01 11 Kasım 2020
  • Dosya
Lilith olup isyanı kuşanan kadınlar özsavunmayı bugünlere taşıdı
 
Derya Ceylan
 
HABER MERKEZİ - Lilith olup isyanı kuşanan kadınlar, tarih boyunca erkek-devlet şiddetinin her türlüsüne karşı farklı zaman ve mekanlarda özsavunmasını geliştirerek, direnişini bugünlere taşıdı.
 
Kadınlar tarih boyunca taciz, tecavüz ve erkek şiddetine karşı özsavunmanın gerekliliğini farklı zaman ve mekanlarda örgütlenerek ortaya koydu. Öğretilmiş kadın rolleriyle savaşmak, toplumun kadına dayattığı her türlü gerici, erkek-devlet şiddetini reddeden kadınlar, kurdukları “özsavunma birlikleri” ile direniş tarihlerini yazmaya devam ediyor. Bizler de “Özsavunma Haktır” dosyamızın ikinci bölümünde tarih boyunca kadınların ortaya koydukları özsavunma yöntemlerini, direnişlerini siz okurlarımız için derledik.  
 
Kadınlar kendilerini savunmak için tarih boyunca birçok teknik geliştirdi. Doğadaki diğer canlıların kendilerini koruma yöntemlerinden esinlenen kadınlar, sadece erkek şiddetine değil, aynı zamanda doğanın yok edilmesine karşı özsavunmalarını oluşturdular. 
 
Kadın tanrıçalar erkek egemenliğini reddetti
 
Yunan mitolojisine göre, Amazon Kadınlar, savaş tanrıçaları olarak tarihin en güçlü kadın savaşçılarıdır. Milattan önce 2000’li yıllarda yaşamış ve günümüzde efsaneleşen kadın özgürlük hareketi içerisinde yer alan ve simgeleşen Amazon kelimesi “a” ve meme anlamına gelen “mazon” kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluştuğu söylenir. Aynı zamanda yaklaşılamaz savaşçı kadın anlamına gelen Amazonların ortaya çıkışlarına dair farklı rivayetler vardır. Bunlardan biri de erkek tanrı Zeus’tur. Zeus ile beraber kadın tanrıçaların ikinci planda kalmalarına karşı, erkek egemenliğini reddederek, cins bilinciyle bir araya gelerek savaşan ilk kadın topluluğu olma özelliği gösterir. 
 
Savaşçı ruh direnen kadını geliştirir
 
Amazon Kadınları’nın ilk yöneticisi Hippolyta’dır. Homeros’a göre, Truva Savaşı’nda at koşturan, ok kullanan ve sadece kadınlardan oluşan bir toplumdur. Amazon Kadınları, daha iyi yay kullanmak ve savaşlarda erkekler karşısında daha etkin olabilmek için sağ memelerini kestikleri söylenir. Bu ne kadar doğrudur bilinmez ancak bu savaşçı ruh direnen kadını ön plana çıkarır. 
 
Mücadele yöntemi özsavunmadır
 
Amazon Kadınları’nın oluşturdukları anaerkil yönetim, erkek egemen yönetimleri rahatsız eder, kadınların bu denli güçlü ve etkin olmaları, iktidarları tehdit eden bir unsur olarak görülür. Bunun için de devamlı bir saldırı halindedirler Amazon Kadınları’na karşı. Amazon Kadınları, erkek egemenliğine karşı özsavunma teknikleri ile mücadele verir. 
 
Lilith olup isyanı kuşanır
 
Kendilerine yeni savunma silahları geliştiren Amazonlar, Labryslı adlı çift ağızlı balta ile meşruluğunu tanımayan erkek düzene karşı “Topraklarımız bizimdir, yönetimimiz bizimdir, bizi bir güç olarak kabul edeceksiniz” diyerek özsavunmalarını gerçekleştirir. Erkek egemenliğinin yeni yeni kök saldığı dönemde gerileten kadın iradesine karşı çıkan bu savaş tanrıçaları adeta birer Lilith olup isyanı kuşanır. 
 
Kadın özsavunma sanatı
 
Milattan sonra 6’ncı yüzyılda Endonezya’da kadınlar tarafından icat edilen dövüş sanatı olarak tanımlanan "Pencak Silat" adındaki özsavunma yöntemi, silahsız veya bıçakla kullanılan bir savunma biçimidir. Kelime anlamı olarak "pencak" dışa yansıtılan fiziksel yöntemleri kastediyorken,"silat" kuşaklardan aktarılan özsavunma ilkelerini ifade eder. Pencak Silat, Sumatra Adası'nın Riau ilinde ortaya çıkan kadın özsavunması olarak anlatılıyor. Pencak Silat'ın kökenleri hakkında birçok yerde farklı hikayeler dile getirilse de tamamının odak noktası “Kadın özsavunma sanatı” olarak ortaya çıkar. 
 
Maymunların hareketlerinden etkilenir’
 
Bawean Adası’ndaki anlatımlara göre, Pencak Silat, kendisini evli olduğu erkeğe karşı savunan Rama Sukana adlı kadın tarafından icat edilir. Rama, çamaşır yıkamak için nehre gittiğinde maymunların birbirlerine saldırılarından dolayı kaçışını izler. Maymunları izleyen Rama Sukana, çamaşırlarını yıkamayı bitirmez ve eve geç döner. Evli olduğu erkek, Rama’ya şiddet uygulamaya çalışır. Bu esnada, Rama, maymunları gözlemlediği sırada hafızasında yer edinen hareketleri uygulayarak kendini savunur. 
 
Sömürgecilere karşı kullanılır
 
Pencak Silat, yine 19’uncu yüzyıldan önce Portekiz, Hollanda ve İngiliz sömürgecilerin Endonezya adalarını kontrol altına almaya çalışmasına karşı önemli bir rol oynar. Pencak Silat’ın felsefesi ise mümkün olduğunca çatışmadan kaçınmak ancak çatışma başladıktan sonra hızlıca sonlandırmaya çalışmayı öğretir. 
 
Özsavunma tarihçesinde ikinci adım: Wing Chun
 
Çin’de kadınlar tarafından icat edilen bir dövüş sanatı olan, “bahar şarkısı” ya da “sonsuz bahar” olarak bilinen Wing Chun, yine kadınların özsavunmasın da kullandığı bir yöntem olarak bilinir. Qing devlet ordusuna karşı direnen bir Shaolin rahibenin bir kadına özsavunma olarak öğrettiği bu teknik ile yakın mesafeli dövüşe dikkat çekilir. “Kuvvet yerine tekniği” esas alan bu yöntem daha çok kısa boylu kadınlar tarafından tercih edilir. 
 
Yip Man Okulu’ndaki anlatımlara göre Wing Chun, 17’nci yüzyılda rahibe Ng Mui tarafından icat edilir. Shaolin Manastırı’nda başrahibe olan Ng Mui, ordunun saldırıları karşısında Daliang Dağları’nda saklanır. Bu esnada bir yılan ile bir turna arasındaki kavgayı izler. Turnanın yılana karşı verdiği mücadeleden etkilenen Ng Mui, bu hareketleri manastırda öğrendikleri ile pekiştirerek, Wing Chun yöntemini geliştirir. Sonrasında ise kaldığı kasabada Yim Wing Chun, bir erkekle evlenmeye zorlanır. Yim ise buna karşı Ng Mui’nin kendisine öğrettiği yöntemleri deneyerek, bu erkeği yener. Yim, daha sonra evlendiği erkek ile beraber bu dövüş sanatını öğrencilere öğretir. 
 
Wen-Do ve R.A.D: Kadının yolu
 
20’nci yüzyıla gelindiğinde ise birçok ülkede kadınlara yönelik şiddet için yeni özsavunma sistemleri geliştirilir. 1964’te Kitty Genovese'nin ABD’de katledilmesinden etkilenen evli çift Ned ve Ann Paige, dövüş sanatlarında öğrendiği hareketlerden ilham alarak Wen-Do kadın savunma sistemini geliştirir.  “Kadının yolu” anlamına gelen Wen Do yöntemine yeni hareketler de eklenir. Bu hareketler ile acı vermeye yol açan “yumuşak hareketler” ile saldırganı tamamen etkisizleştiren “sert hareketler” uygulanır. 
 
Tecavüze karşı savunma
 
20’nci yüzyılda geliştirilen bir diğer özsavunma yöntemi de R.A.D. (Rape Aggression Defense - Tecavüz Saldırganlık Savunması) ismiyle tasarlanır. Bu yöntem, kadınların kas hafızasını geliştirmeyi hedefleyen ve hızla öğrenilen bir yöntemdir. 1980’li yıllarda R.A.D. yöntemini tasarlayan ABD’li Lawrence N. Nadeau, dövüş sanatlarını öğrenmek için gereken zamanı da dikkate alarak daha sade ve stresli durumlarda kolayca hatırlanabilen hareketleri icat eder. R.A.D.  yönteminde kurslar 9-12 saat içinde tamamlanır. Model, Mugging ve AWARE, benzer fikirlerle tasarlanan kadınlara yönelik diğer özsavunma sistemleridir.
 
Günümüzde ise toplumsal cinsiyet rollerinin giderek daha fazla keskinleşmesiyle birlikte kadınlar askeri ve politik alanlardan uzaklaştırılmış, eve, erkeğe bağımlı bir yaşantıya mecbur bırakılmaya çalışılmıştır. Kapitalizmle birlikte kadınların ev içi emeği, bedeni sömürülmeye başlanarak, toplumun her alanında ikinci plana itilerek erkek egemenliği güçlendirilmeye çalışılıyor. Farklı yöntemlerle gelişen özsavunma teknikleri, örgütlülük üzerinden gelişir. Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün karşısında kadınlar, farklı ülkelerde kurdukları özsavunma yöntemleriyle diğer kadınlara da örnek oldu.  
 
Dünyada erkek-devlet şiddetine meydan okuyan kadınların öncülüğünde gerçekleşen özsavunma örneklerinden bazıları şöyle: 
 
Pembe Çete (Gulaab Gang)
 
Pembe Çete (Gulaab Gang), Hindistan’ın kuzeyinde Uttar Pradesh bölgesinde 2006 yılında Sampat Pal Devi tarafından kurulur. Adını pembe renkli yerel kıyafetlerden alan çete, kadınları şiddete maruz bırakan erkekleri, bambu sopalarıyla döver. 10 kadınla başlayan çetenin bugün 270 bin üyesi bulunduğu belirtiliyor. Kadına yönelik suçların yanı sıra, elektrik kesintisi, su sorunu, yolsuzlukla da mücadele eden çete geceleri sokaklarda devriye geziyor. Adalet çetesi olduklarını vurgulayan Sampat Pal Devi, “Beni öldürmeye, tutuklanmaya, aşağılamaya ve susturmaya çalışırlar ama işler kadınlar için düzelmedikçe pes etmeyeceğim” diyerek mücadele kararlılığını gösterir.
 
Kızıl Tugay (Red Birigade)
 
Kızıl Tugay (Red Birigade) Pembe Çete’den ayrılarak, Hindistan’ın Lucknow bölgesinde Usha Vishwakarma tarafından kurulur. 2011 yılında kurulan tugayda kadınlar, siyah şalvar üzerine kırmızı gömlek giyer. Cinsel şiddet ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüze karşı mücadele eden tugayda, 16-25 yaş arası kadınlardan oluşan 200’den fazla üye yer alır. Tugaya ilişkin Usha, “Din, kadınları çok güçsüz gösteriyor, biz kadınların herhangi biri bize saldırırsa mücadele edebileceğimizi bilmemiz, fiziksel ve zihinsel olarak güçlü olmamız lazım” diye ifade eder. 
 
Kızıl Tugay’ın, Hindistan’ın tüm kentlerinde çalışmaları devam ediyor.
 
Savaşçı Kızkardeşler (Warrior Sisters)
 
Kuzey Amerika’nın Eugene, Lane bölgesinde 2013 yılının bahar mevsiminde Sam Krop tarafından kurulan Savaşçı Kızkardeşler, Hindistan’daki Pembe Çete’den öğrendiklerinden esinlenerek çalışmalarına başlar. Çeşitli bölgelerde haftalık eğitim toplantıları yapan Savaşçı Kızkardeşler, sözel ve bedensel eğitimlerin tamamını ücretsiz verir. Krav Maga (İsrail savaş sanatı) ve iletişim teknikleri kombinasyonu, kadınların tehlikeli durumlardan kurtulmasına yardımcı olur. Bu sürecin büyük bir bölümünde kadınlar, kendi sınırlarını çizmeyi ve rahatsız oldukları durumları tanımlamayı öğrenir. Sam, verdikleri eğitime ilişkin şöyle der: “İnsanlar kadınların çaresiz olmadığını ve kendilerini savunmayı öğreneceğini bilmeliler. Biz kadınlara bir seçenek olarak özsavunmayı öğreterek basmakalıp fikirlerini yıkıp kendilerini koruyacak araçları vermiş oluyoruz.”
 
Silahlı Kızkardeşler  (Arming Sisters) 
 
ABD ve Kanada’da yaşayan Kızılderili yerli kadınlar, tecavüze ve cinsel işkencedeki artışa karşı kendilerini fiziki ve ruhsal olarak güçlendirecek ücretsiz eğitimler veren Silahlı Kızkardeşler (Arming Sisters) isimli bir dernek kurar. Derneğin kurucusu Patricia Stein, Mısır’daki Tahrir Meydanı’nı koruyan kadın savunma gruplarından etkilenir. Kaplumbağa Adası’nda kalıcı bir organizasyon merkezi kurmak, kadınları cesaret ve bilgi ile donatarak saldırılara karşı özsavunmalarını güçlendirmek ister. 
 
Müslüman Kızkardeşler Özsavunma (MSA Sisters’ Self-Defanse) 
 
Müslüman Kızkardeşler Öz-Savunma (MSA Sisters’ Self-Defanse), Fatima Garsi tarafından yeni başlatılmış bir çalışma. Ücretsiz olarak boks / Muay Thai, sopa ile mücadele, atletizm ve dövüş sanatlarına dair eğitimler ile kadınların fiziksel ve zihinsel olarak güçlendirilmesi amaçlanır. 
 
Silahlı Çılgın Kevaşeler Kolektifi (CAPH-Primer Comunicado de la Célula Armada de Putas Histéricas)
 
Bir hareket mi yoksa bir çağrı mı olduğu netleşmeyen, ancak bir video ile kolektif feminist mücadelesinin radikalleşmesi çağrısında bulunur. Yayınladığı videoda ise, “Korku mu? Asla! Her zaman bizim üzerimizde baskı kurdunuz. Artık bizi korkutamazsınız. Bizi kışkırttınız! Şimdi mücadele zamanı! Artık silahlarımız ve medya araçlarımız var. Maçoları kendi silahlarıyla vuracağız!” denilir. Videoda, İspanya’nın Sevilla kentinde gerçekleşen bir dizi protesto eylemi de kolektif tarafından üstlenir. 
 
Kızıl Sopalılar
 
Kızıl Sopalılar, cins kırımına karşı kadın özsavunmasını sağlamak amacıyla kurulur. Dersim’de şiddete maruz bırakılan bir kadının kendilerine başvurması üzerine şiddet faili erkeği kendi evinde döverek cezalandıran Kızıl Sopalılar, Antep’te de benzer bir cezalandırma yöntemi uygular. Kadınlar, “Tacizciler ve tecavüzcüler kızıl sopalarımızın şerrinden kurtulamayacaklar. Bütün genç kadınları taciz ve tecavüze karşı saflarımızda örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz” der. 
 
Arin Mirxan Kadın Savunma Timleri
 
Arin Mirxan Kadın Savunma Timleri, 11 Şubat 2015’te cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra yakılarak katledilen Özgecan Aslan için ülke genelinde yapılan protestolar sırasında Rojava Devrimi’nden etkilenen kadınlar tarafından Diyarbakır’da kurulur. Kadın Savunma Timleri, “Erkeklerin kadına dönük her türlü şiddetine karşı bir cevap olacağız. Başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz” diyerek erkekleri uyarır. 
 
Kadın Savunma Birlikleri (YPJ)
 
Rojava’da oluşturulan özyönetim deneyimine yönelik saldırılara karşı ve kadın kazanımlarını korumak için oluşturulan Yekîneyên Parastina Jinê (YPJ), saldırılara karşı bir özsavunma gücü ihtiyacından doğar. Kadın savaşçılar, Kobanê’de DAİŞ’e karşı ön saflarda verdikleri mücadele ile erkek zihniyetine karşı özsavunmasını gerçekleştirir. YPJ komutanlarından Narin Afrin, “Bir kadın komutan olarak birincil sorumluluğum, kadınların kendi iradeleri olduğunu gösterebilmek. Tüm eğitimlerimizi başarıyla tamamlayan kadınlar, ‘kadınlar savaşamaz’ söyleminin bir yalan olduğunu kanıtlıyor” ifadelerini kullanır. 
 
Kadın özsavunma güçlerinin büyümesi ve yaygınlaşması kadın özgürlüğünün bir parçası olurken, kadınlar kendilerine biçilen geleneksel rolleri kabul etmez, cins kırımına karşı ayaklanır. 
 
Şengal Kadın Birlikleri (YJÊ) 
 
Ortadoğu’nun en eski topluluklarından olan ve Kürt olmakla birlikte daha çok dinsel kimliği ile ön planda olan Êzidîler, Ortadoğu’nun en mazlum halkı ve en çok katliama uğramış halk topluluklarından biridir. Maruz bırakıldıkları katliamları ise “ferman” olarak tanımlayan Êzidîler, şimdiye kadar 72 ferman yaşamış. Êzidîler son olarak da DAİŞ’in gerçekleştirdiği katliama da 73’üncü ferman olarak adlandırmışlardır. İnanışlarına göre ise 74’üncü fermanı bekliyorlar. Ancak Êzidîler bu fermandan sonra rahat bir nefes alacaklarına inanırlar. DAİŞ’in Şengal’e yönelik 3 Ağustos 2014’te gerçekleştirdiği saldırılarda binlerce kişi yaşamını yitirirken, binlercesi göç yollarına düşer, binlerce kadın ise hala DAİŞ’in elinde bulunuyor. 
 
Êzidî kadınlar ise DAİŞ’in saldırılarına karşı özsavunmalarını oluşturdu. Kendilerine Yekîniyên Parastina Jinên Êzidxan (YJÊ) adıyla örgütleyen kadınlar, diğer özsavunma birlikleri ile beraber DAİŞ’e karşı mücadele vererek 3 Kasım 2015’te Şengal’i kurtarır. 
 
Bugün özsavunmaları ve oluşturdukları yeni yaşama dair örgütlenmeleri ile Şengal’de kadınların direnişi devam ediyor. 
 
Kadınlar bugün özsavunmasını, yaşamın her alanında erkek-devlet şiddetine karşı farklı yöntemler ile geliştirmeye devam ediyor. Fiziksel olarak varlığını korumak üzerinden geliştirilen özsavunma, 21’inci yüzyılda bilinç ve zihniyet olarak da kadınlar tarafından geliştiriliyor. Benliğini iradesini, kültürünü savunan kadınlar bu bakış açısını bilince çıkarırken kurulan jineoloji akademileri ve özgür kadın akademileriyle hem bilinç yükseltiyor hem de akademik düzlemde kadın sorununu ele alıyor.
 
Yarın: Rojava’da kadınların özsavunma süreci