8 Mart’a doğru kadınlar anlatıyor… (8)

  • 09:01 7 Mart 2021
  • Dosya
 
Bu isimsiz hikaye hepimizin...
 
Safiye Alağaş - Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Henüz 17 yaşındayken başlıyor onun da hikayesi. Güvenliği için ismini bile veremediğimiz S., 17 yaşında tecavüze uğruyor ardından “Nasıl mücadele edebilirim” diye arayışlara giriyor.
 
Onun hikayesi benim, senin, hepimizin hikayesi… İçine doğduğumuz ve seçilemeyen o yaşam, birçok zorluğu kendisiyle getirse de o an’dan sonrası değişime gebe kalıyor. Bazen isimlerin bazen de mekanların değiştiği zaman dilimlerinde ise isimsiz olarak seslenirsin. O zaman önemi kalmıyor harflerin… Duyurmak istediğinde mücadeleni, umut olmak istersin aynı kaderi yaşadıklarınla.
 
Henüz 17 yaşındayken başlıyor onun da hikayesi. Güvenliği için ismini bile veremediğimiz S., 17 yaşında tecavüze uğruyor Mehmet D. tarafından…. Tecavüz faili ile evlendiriliyor S. ve yıllarca şiddet görüyor. 16 yıl boyunca evliliğini sürdürmek zorunda bırakılan S., gördüğü şiddete karşı mücadele ediyor, yüzüne kapanan kapılar onu bu mücadeleden vazgeçirmiyor.
 
“Merhaba, adımı anlatacağım durumdan kaynaklı burada söyleyemiyorum. Daha 17 yaşımdayken tecavüze uğradım. Hem tecavüz etti hem de benimle evlendi. Evliliğim imam nikahıyla oldu. Her şey o an başlamıştı benim için. Hiç tanımıyordum onu, iki ay sonra öğrendim, aslında zaten evliymiş. İki kadın vardı ben üçüncüsüydüm… Evli olduğunu duyunca evden kaçtım. Başladı artık tehdit etmeye, aile bireyleri de buna da dahil oldu. O an ailem için tekrar cehennemi yaşadığım eve geri döndüm.”
 
Aile, çevre toplum ne der kaygısı S.’yi o karanlığa sürüklemişti. Kendini değil çocuklarını düşünecek bir pozisyona geçen S. bir ekmek parçası için her gün tecavüze maruz kalır. 
 
“Fiziki ve psikolojik şiddetin yanında cinsel şiddete de maruz kaldım. Tam anlamıyla aslında bir işkence görüyordum. Zaten Mehmet bahis, kumar ve uyuşturucu bağımlıydı. Her geçen gün dayanılamaz bir boyuta eviriliyordu durumum. Tekrar bir çıkış yolu için evden kaçtım. Mehmet D. eve dönmem için iki çocuğumu alıkoydu. Çocuklarım üzerinden bana psikolojik baskı uyguluyordu. Çocuklarımı onun elinde bırakamazdım, özlüyordum. Yine geri gittim o eve. Bazen sırf çocuklarıma yiyecek bir şey alabilmem için vereceği para karşılığında bana tecavüz ediyordu. 
 
Uğradığı işkenceye boyun eğmeyen S., 16 yıl boyunca çalmadık kapı bırakmıyor. Yaşadıklarından dolayı bir akrabasının evine yerleşen S., burada da Mehmet'in tehditlerine maruz kalıyor.
 
“Ben de her gece karakola gidip şikayetçi oluyordum ama bir işe yaramıyordu. Karakoldakiler bana ‘Yeter yine mi sen geldin’ deyip duruyordu. Ailemi öldürmekle tehdit ediyordu. Karakolu arıyordum zaten polisler gelene kadar adam kapımdan ayrılıp gidiyordu, polisler geri gidince adam yine kapıma geliyordu. Ben de artık karakoldan umudumu kestim. O kadar başvurmama rağmen bana koruma kararı dahi çıkarılmadı. Elimde kanıt olmasına rağmen bana hiçbir şekilde bir yardımları dokunmadı. Karakol hiçbir işlem yapmadı bugüne kadar.”
 
Yıllarca gittiği karakolda çözüm bulamayan S., bu kez Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe veriyor. Savcılık jandarmaya yönlendiriyor… Böyle uzayıp gidiyor.
 
“Oradan oraya sürüklediler beni. Savcılığa başvurdum. Onlar jandarmaya yönlendirdiler. Jandarma ise hiçbir işlem yapmıyordu. Kendimce önlem alıyordum. Sırf beni sokakta tanımasın diye kara çarşaf giyiyordum. Kurtulamıyordum hiçbir çözüm bulmuyordular benim için. Çaldığım her kapıdan sonuç almadan geri dönüyordum. Ve yine o eve gitmek zorunda kalmıştım. Aynı şeyleri yine yaşıyordum.  Bu süre içinde çözüm arayışımdan vazgeçmedim ve sonunda koruma kararı aldırttım. Buna rağmen yine beni tehdit edecek mecralar buluyordu. Sığınma evine gitmek istedim bir seferinde ama çocuğum 12 yaşında olduğu için almadılar beni.”
 
Koruma kararının süresinin dolması nedeniyle yeniden savcılığa giden S., savcılığın yanında çalışan katibin kendisine, “Sen ne istiyorsun bu adamdan, dört dörtlüktür. Seni çok seviyor belli” dediğini aktarıyor. 6 ay verilmesi gerekilen koruma kararı 1 ay veriliyor.
 
“Dışarıda şiddete uğradım. Karakola şikayete gittim. Polis ‘yine mi geldin? Bir yemek yememize izin vermiyorsun’ dedi. Koruma kararım olmasına rağmen şiddet görmemden daha önemliydi yemek yemeleri. Şikayetimi almadılar, yemeklerini yediler. Çay içtiler. Sonra ifademi aldılar. Polisin biri ‘buralardan git yoksa daha çok çekersin’ dedi. Erkeği tutuklamıyorlardı ama bana buraları terk etmemi söylüyorlardı. Babam öldüresiye şiddet gördü. Karakola şikayette bulunmasına rağmen sonuç alamadık. Koruma kararım olmasına rağmen ailemin darp edildiğini söyledim. 
 
Savcı babamın nerede olduğunu sordu ben de babamın kalkacak durumda olmadığını söyleyince savcı bana, ‘Sen niye geldin bu senin meselen değil’ dedi. Babamın benden dolayı darp edildiğini söyledim, bir şeyler yapılmasını söyledim, ’yoksa basına vereceğim’ dedim. Bana, ‘Nereye veriyorsan ver’ dedi. Ben sinirlendim artık bağırmaya başladım savcı yine bana, ‘Ne hararetleniyorsun? Çek git buralardan evinde otur. CİMER diye bir şey var, git ayağını üst üste at, kahveni iç rahatla, bas bas bağırıyorsun. Oraya şikayetini dile getir. Sen bizim peşimizden koşma biz seni ararız’ dedi. CİMER’e başvuru yaptım. Kısa bir süre sonra daha önce ifademi alan polislerden biri beni arayarak, rahatsız edip etmediğini sordu. Ettiğini söyleyince, ‘E ne olacak’ dedi ben de ‘Nerden bileyim ne olacak’ dedim. Benden daha çaresiz görünüyorlardı.”
 
Sürekli adliye ve karakol arası gidip gelen S., Diyarbakır Barosu avukatlarından Öykü Çakmak’ın yardımı ile yeniden şikayette bulunuyor. O andan sonra  S.’nin yaşamı değişiyor.
 
“Avukat Öykü Çakmak ile tanıştıktan sonra hayatım değişti. Hem haklarımı öğrendim hem de yeniden hayata bağlandım. Artık tedbir ve koruma kararı vermişlerdi. Mehmet D. birkaç kez tutuklandı ve serbest bırakıldı. Koruma kararına rağmen beni ve ailemi taciz ediyordu. Ailemle birlikte kenti terk ettim. Öykü ısrarlı takip ve tacizlere karşı koruma kararı üzerinden tazyik hapsi haklarımı kullanarak, Aile Mahkemesi Hakimliği’ne başvurdu. Defalarca koruma kararının ihlal edildiğine ilişkin kararlar çıkarıldı. Elektronik kelepçe uygulaması kararı ve koruma kararı çıkarıldı. Ancak bu kararlar uygulanmıyordu. Çocuklarımla görüşebilmek için mahkemeden karar çıkarttı. Çocuklarımla görüşmeye başladıktan sonra tehditlerine devam ediyordu. Çocuklarım benim üzerimden tehdit ediliyordu. ‘Annenize şunu yaparım’ gibi sözlerle çocukların psikolojisini bozuyordu.” 
 
Şiddete boyun eğmeyi, susmayı, kabullenmeyi hiç düşünmedim. Aklımda sadece kurtulmak vardı diyor...
 
“Bir süre önce bir arkadaşım beni aradı ve bir güzellik merkezinin eleman aradığını oraya iş başvurusunda bulunmamı önerdi. Ben de gittim başvurdum. Görüştüm ve koşulları bana cazip geldi kabul ettim. Beni ikna ettiler. Orada bir buçuk aya yakın çalıştım. Bu adam işe gidip geldiğim süre içerisinde beni her gün takip ediyormuş. Annemin evinden işe gitmiyorum. Annemin evini biliyor. Ama benim kendi evimi bilmiyordu. Sordum soruşturdum öğrenemedim. Bir gün ısrarla beni aradı açmadım. Çocuklar da dedi ‘bilgisayar alacaktı onun için arıyordu.’ Telefonu açmamla tehdit etmesi küfür etmesi bir oldu. Ölümle tehdit etti. 'O iş yerine bir daha gitmeyeceksin' dedi. Hiç konuşmadan telefonu kapattım engelledim. Sonra patronum aradı, 'Bir daha işe gelme. Eşin gelmiş bizi tehdit etmiş. Bir daha işe gelmeni istemiyorum' dedi. Bir gün sonra bana farklı bir isimle sosyal medyadan mesaj attı. İş yerine ortak olduğunu, kendisinin beni işe aldırdığını söyledi. İşyerindeki kadına sordum doğruladı. Meğer iş yerindekilere para yedirmiş. Onlar da benimle ilgili her şeyi ona söylüyormuş. 
 
Geldiğimde çıktığım da kimle görüşüyorsam hepsini söylemişler. Geceleri iş yerinde kalıyormuş, ben işe gitmeden çıkıyormuş. Bunları öğrenince ne yapacağımı bilemedim. Ve beni öldürebilirdi. Resmen komplo kurmuşlar bana. Evim gizliydi onlar yüzünden evim ifşa oldu. Bir insanın hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Takip ettiği sırada karakola gittim şikayet ettim. Polis bana 'Senin kanıtın var mı? Orada durmuş olabilir sen gelip adamı burada şikayet edemezsin’ dedi. Ben de takip ettiği sırada çektiğim fotoğrafları ve tehdit ettiği sıradaki ses kaydını verdim. Polis bana 'Biz bu fotoğrafları kullanamayız, ses kaydını da kullanamayız sen suç işliyorsun' dedi. E benden kanıt istiyor veriyorum bana bir şey yapamayız diyor. Ben neyi nasıl ispatlayabilirim? Şikayetim takipsizlikle sonuçlandı.”
 
Adliyelerin ve karakolların kadınlara çözüm getirmediğini söylüyor S. ve “Kadınlar yargı, erkek el birliğiyle katlediliyor” diyor. “Ben yaşıyorum, başardım. Hayatta kalabildim. Peki ya mücadele edebilecek güçlerinin olduğunu fark etmelerine bile izin verilmeyen kadınlar?” diye soruyor.
 
“Sen ölüyorsun cenazeni kaldırıp ‘öldü’ diyorlar. Şiddet uygulayanların cezaevine girmesi gerekirken biz kendi evimizde cezaevinde gibiyiz. Düşünün karakollar artık ifademi almıyordu. Bu takiplerin, bu tacizlerin bir cezası yok mu? Sesimi duysunlar. Ben bu adamın artık 10 gün cezaevinde kalmasıyla düzeleceğine inanmıyorum. Ben evimi yurdumu memleketimi terk etmek istemiyorum. Niye kadın sığınma evine gideyim? Benim çocuklarımın psikolojisi zaten kötü. Niye sürekli tedirginlik halinde olayım. Artık karakola gitmek istemiyorum. Çünkü çözüm üretilmiyor. Kanıt istiyorlar. Şu anda benden umudu var. O umudunu tam yitirdiği zaman benim kafama sıkacak alın size kanıt. O zaman da herhalde siz gazeteciler de bu kadın ‘sesimi duyun’ diye bağırmış diye yazarsınız. Psikolojim artık darmadağın olmuş. Bu adam artık benden ve ailemden uzak dursun. Başka bir şey istemiyorum.”
 
 Yarın: Onunki sisteme inat insanlık savaşı: Eren Keskin