15 Şubat karanlığına karşı İmralı direnişi (2)

  • 09:02 11 Şubat 2022
  • Dosya
Komploya karşı ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ diyenler
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komplo 24’üncü yılına girerken, 1998’den bu yana çok sayıda isim komploya karşı ateşten çember olur ve “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri ile bıraktıkları mesajlarla komployu boşa çıkarır.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 23 yıl geçti. 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkması ile fiili olarak başlayan komplo kapsamında 15 Şubat 1999’da Türkiye'ye getirilen Abdullah Öcalan, 23 yıldır İmralı Adası’nda derinleştirilmiş ve ağırlaştırılmış tecrit altında tutuluyor. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin ardından birçok ülkede Kürt halkı ve dostları ayağa kalkarken, yüzlerce kişi “Güneşimizi karartamazsınız” diyerek bedenini ateşe verdi ve komployu protesto etti.
 
Komploya karşı dünyanın her yerinde milyonlar alanlara çıkarak eylemler gerçekleştirdi. Yürüyüşler, açlık grevleri, protestolar günlerce sürdü. Bu süreçte binlerce Kürt ise komploya karşı yönünü dağlara döndü. Kürt halkı, komployu aynı zamanda günlerce siyah giyerek protesto etti. Siyah giyinme protestosu o günden bu güne hala devam ediyor. Her 15 Şubat’ta Kürt halkı siyah giyerek, “kara gün” mesajı veriliyor.
 
‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemlerinin ilk ismi
 
1998’de başlayan komploya karşı Kürtler kayıtsız kalamazken, birçoğu bedeninde yaktığı ateşle komployu protesto eder. Bunların ilki ise Maraş Cezaevi’nde tutulan Mehmet Halit Oral’ın, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarıldığı 9 Ekim 1998 gününün gecesi bedenini ateşe vermesi olur. Halil, eyleminden önce kaleme aldığı mektupta Abdullah Öcalan’a hitap ederek, “Öfkem, kinim ve intikamım büyüktür. Ancak bunu zindanda düşmana karşı kusamıyorum. Bu eylemimle, size olan bağlılığımı bir kez daha göstermek istiyorum. Ve bu eylemimle düşmana olan kinimi, öfkemi ve nefretimi kusmak istiyorum. Ve yine ondan intikamımı almak istiyorum. Sizi görme şerefine erişemedim. Ama her zaman kalbimde, yüreğimde hissediyordum sizi. Kuşkusuz eylemim TC’ye geri adım attırmayacaktır. Ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda, tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Çünkü eğer bugün bu dünyada bizden bahsediliyorsa ve bizleri bir şey sayıyorlarsa, tamamıyla sizin büyük emek ve çabalarınızın sonucudur” der.
 
İlk ateşin ardından eylemler yoğunlaşır. Murat Kaya 18 Ekim'de Bartın Cezaevi'nde, Mehmet Gül 19 Ekim'de Amasya Cezaevi'nde, Ali Aydın 20 Ekim’de Bartın Cezaevi'nde, Meral Kaşoturacak Çanakkale E Tipi Cezaevi'nde, Fettah Karataş 22 Ekim’de Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde, Aynur Artan ile Selamet Menteş Midyat Cezaevi'nde, Bülent Bayram Adıyaman E Tipi Cezaevi'nde, Cennet Güneş 24 Ekim’de Antep Cezaevi'nde, Aysel Ceylan 24 Ekim’de Sakarya Cezaevi'nde, Azime İnan ve Remziye Zengin 16 Kasım’da Batman Cezaevi'nde, Gülistan Taş 16 Aralık’ta Batman'da, 11 yaşındaki Zehra Rizgar da 27 Kasım 1998'de İran Kürdistanı’nda bedenini ateşe verir.
 
Abdullah Öcalan: Bedeninizi yakma eylemlerine son verin
 
17 Kasım 1998’de, Ahmet Yıldırım ve Remzi Akkuş Rusya’nın başkenti Moskova'da bulunan parlamento binası önünde “Öcalan’ın etrafında ateşten çember olalım. Güneşimizi karartmasınlar” diyerek, bedenlerini ateşe verir. Bu eylem anbean tüm dünyada canlı olarak izlenir. Eylemin ardından “Güneşimizi Karartamazsınız” sloganıyla bedenini ateşe verenlerin isimleri her geçen gün artar. Buna karşı Abdullah Öcalan, bu eylemlerin son bulması için mesaj yollar.
 
Abdullah Öcalan, 19 Kasım günü yaptığı açıklamada, şu çağrıda bulunur: “Son günlerde kendini yakma eylemleri sürdürülüyor. En son cezaevlerinde 8, Rusya’da 2 (ki birisi şehit düştü), Almanya’da bir ve bugün de Roma’da çok değerli bir arkadaşımız kendi bedenini ateşe verdi. Özellikle halkımıza her türlü sıcaklığı gösteren Roma’da yapılan bu eylem nedeniyle, tekrar çağrıda bulunuyor, kendini yakma şeklinde kendi yaşamına son veren eylemlere kesinlikle ve derhal son verilmesini istiyorum. Bize bağlılığı ve yiğitliği tüm benliğimle selamlıyorum. Ama bize gerçekten bağlı olanların bundan sonra böyle kendini yakma biçimindeki eylemlere kesinlikle başvurmaması gerektiğini, bu eylemlere derhal son verilmesini bir talimat olarak belirtiyorum. Ben her bakımdan iyiyim, sizlerin kararlılığı bizi daha da coşkulandırıyor ve özgürlüğün yakınlığını müjdeliyoruz. Bu temelde bizi üzen bu kendi yaşamına son verme yönelimlerinin tamamen son bulması inancıyla hepinizi tüm içtenliğimle selamlıyor ve sevgilerimi sunuyorum.”
 
Hatice Falay
 
Ancak Abdullah Öcalan’ın yaptığı açıklamalar ve çağrılara rağmen, Türkiye’ye teslim edildiği 15 Şubat 1999 tarihine kadar Türkiye, Avrupa ve bölge kentlerinde, 63 kişi bedenini ateşe vererek yaşamına son verir. Batman'daki köylerinin yakılması sonucu İstanbul'a göç eden ve aynı zamanda Barış Anneleri Meclisleri’nin ilk kurucularından olan 60 yaşındaki Hatice Falay da, 13 Aralık 1998’de İstanbul Güngören ilçesine bağlı Güneştepe Mahallesi'ndeki evinde bedenini ateşe vererek yaşamını sonlandırır.
 
Serpil Polat
 
Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Üyesi Serpil Polat, tutuklu bulunduğu Sakarya Cezaevi'nde 17 Şubat 1999'da bedenini ateşe verir. Serpil, geride bıraktığı mektubunda neden bu yola başvurduğunu “Emperyalizmin, oligarşilerin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum" mesajıyla açıklar.
 
Abdullah Öcalan'ın Türkiye’ye teslim ediliş tarihi olan 15 Şubat'ı "Ulusal Yas Günü" olarak ilan eden Kürtler, bu konuda doğrudan Öcalan’dan gelen mesaja rağmen sonraki yıllar içerisinde de “Güneşimizi Karartamazsınız” diyerek aynı eylemlerini sürdürür.
 
Hükmiye Seyhan
 
Bağımsız Devletler Topluluğu'nda 23 Aralık 1999'da bedenini ateşe veren Hükmiye Seyhan, Kürt halkına hitaben yazdığı mesajında şunlara yer verir: "Yıllardır çok büyük acılar ve ızdıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo komploya getirilerek önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur."
 
Nesrin, Esen, Mahmut…
 
Bedenini ateşe verenlerden biri de Nesrin Teke’dir. Nesrin, Özgür Halk Dergisi’nin Diyarbakır temsilcisiydi. “Güneşimizi Karartamazsınız” eyleminde 9 Temmuz 2000 günü yaşamını yitiren Nesrin, annesinin gözü önünde kendisini yakar. Nesrin, annesine "Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın" der. 22 Haziran günü Nesrin’in hastanede tedavi gördüğü günlerde bedenini ateşe veren ve kendisi de günlerce hastanede tedavi gören Özgür Halk muhabiri ve Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi öğrencisi Mahmut Yener de Nesrin’le birlikte, 11 Temmuz günü Diyarbakır Mardinkapı Mezarlığı’nda toprağa verilir. Özgür Halk dergisi çalışanı Esen Aslan ise 3 Ağustos günü bedenini ateşe verir. 
 
Viyan Soran
 
1 Şubat 2006'da ise, YJA-STAR Meclis Üyesi Viyan Soran (Leyla Wali Hüseyin) Heftanîn bölgesinde bedenini ateşe vererek komploya karşı eylemini gerçekleştirir. Viyan Soran’dan geriye kalan mektubunda ise şu satırlar yer alır: "Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Bijî Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz.”
 
Elefteria Fortulaki
 
Abdullah Öcalan’ın fikir ve düşüncelerinden etkilenen Yunanistanlı Elefteria Fortulaki de bedenini komploya karşı ateşe verenlerden. 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da yaşamına son veren Elefteria, kaleme aldığı mektubunda şunları kaydeder: "Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşçakalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği.”
 
Mustafa Malçok ve Evrim Demir
 
“Güneşimizi Karartamazsınız” diyenlerden biri de Mustafa Malçok olur. Mustafa, 14 Şubat 2011 tarihinde Diyarbakır’da Dicle Nehri kenarında bedenini ateşe verir. Montunun cebinde “15 Şubat karanlığını yanan bedenler aydınlatacak” yazılı not bulunur.
 
Muş’un Bulanık ilçesinde yaşayan Evrim Demir (18) de Mustafa’nın eyleminden etkilenir ve 15 Temmuz Diyarbakır Cezaevi direnişinin yıldönümünde evinin bahçesinde kendisini yakarak yaşamına son verir. Mektubunda, “Ben bölücü, terörist de değilim, ben bir Kürdüm. Bölücülük adı altında Türk halkı korkutuluyor ve korku imparatorluğu inşa ediliyor. AKP, MHP çok net bir şekilde bunu kullanıyor. Türkiye halkları bizi anlamalı... Kürt halkı Bedirhanlardan, Şeyh Saitlerden ve Seyit Rızalardan gelir. Kürt halkı bunu nesilden nesile evlatlarına anlatır. Daha çok şey yazmak isterdim. Fakat artık gerçekle bütünleşme ve var etme zamanıdır. Tüm Kürt halkını Türkiye halklarını Önder Apo’yu savaşlarda evlatlarını kaybetmiş, tüm anneleri ve babaları değerli tüm gerillalarımızı ve özellikle Amed ve Hakkâri halkını kucak dolu selamlıyorum” diyen Evrim, kendi isteği üzerine Diyarbakır’da Mustafa’nın yanına defnedilir.
 
Nazelin Korkut
 
İzmir’in Konak ilçesi Ballı Kuyu semtinde Nazelin Korkut, 14 Şubat 2018 tarihinde, komplonun 19’uncu yıldönümünde eylemini gerçekleştirerek, “Önder Apo’ya özgürlük”, “Jin jiyan azadî” ve “Efrîn direnişine selam olsun” sloganlarıyla bedenini ateşe verir.
 
Komploya karşı direnen, mücadele eden, eylem yapan yüzlerce isimden bazılarıydı sadece saydıklarımız. Yalnızca 1998 ile 2008 arasında 100'e yakın kişi Abdullah Öcalan'a yönelik saldırılara karşı bedenlerini ateşe verdiği biliniyor. 2008’den sonra da bu eylemler devam etti. Kürt kadınları, gençleri başta olmak üzere, halklar komploya karşı ateşten çember oldu. Komplo her eylem ve bırakılan mesajla bir kez daha boşa çıkarıldı. 
 
Yarın: Hegemonik güçlerin oyunlarının bozulduğu platform: İmralı