Kadın özgürlük zamanı (3)
- 09:01 2 Mart 2022
- Dosya
İdam edilmemek için mülteci oldu
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - İran’da idam cezasına mahkum edildiği için Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Maryam Rajati Hangi, Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği’nin kuruculuğunu yaptı. Maryam, iktidarların birleşerek mülteci kadınları ölüme sürüklemesiyle mücadele ediyor.
Dünyanın dört bir yanında kadınlar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü direniş ile karşılamaya hazırlanıyor. Savaşlar, kadın kırımı, ekonomik kriz, erkek devlet şiddeti, mülteciliğe zorlanma ve emek sömürüsüne karşı yıl boyu mücadelelerini sürdüren kadınlar, alanlara çıkarak bunu daha gür bir ses ile dile getirecek. Kapitalist düzene karşı çıkarak özgürlüğe yürüyen kadınların, mücadelelerine kulak veriyoruz.
Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanlar savaşlardan, mezhep sorunlarından ve daha birçok krizden dolayı kendi topraklarını terk ederek başka ülkelere gitmek zorunda kalıyor. Bu yaşamak için çıkılan zorunlu göç çoğu zaman ölüme kapı aralıyor. Türkiye’de kayıtlı ve kayıtsız toplam 5 milyonun üzerinde mülteci yaşadığı tahmin ediliyor. 5 milyon mültecinin içinde hayatın her alanında olduğu gibi en çok sorunla karşılaşan kesim ise kadınlar oluyor. Türkiye’de yaşayan mülteci kadınlar emek sömürüsüne, cinsel saldırıya, psikolojik şiddete maruz kalıyor ve bunun sonucunda katlediliyor. Aynı zamanda mülteci kadınlar Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda izlediği politikalar yüzünden ülkelerine geri gönderilerek katlediliyor. Yani iktidarlar kadının katledilmesi için her türlü yolu deniyor.
Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği Genel Sekreteri ve aktivist Maryam Rajati Hangi ile hem bir mülteci olarak kendisinin hem de derneğe başvuran mülteci kadınların yaşadığı sorunları konuştuk.
İdam edilmemek için mülteci oldu
İran’da mezhebinden dolayı 7 kere cezaevine girdiğini söyleyen Maryam, mecbur olduğu için mülteci olarak Türkiye’ye geldiğini ifade ediyor. Maryam, “İran’daki kanunlara göre Müslüman birinin başka bir mezhebe geçmesinin cezası idam ve geçtiği mezhebi diğer insanlara anlatmasının da cezası idam. Hem Müslümanlıktan Hristiyanlığa geçtiğim hem de Hristiyanlık hakkında konuşma yaptığım için İran’da iki tane idam cezam var. İran’da birçok Hristiyan mezhebinden dolayı idam edildi. Ben idam edilmek istemiyordum, yaşamak istiyordum” diyor.
Maryam hala kendisine İran mahkemesinden ülkeye dönmesi yönünde evraklar geldiğini, gitmesi durumunda ise mahkemenin ya idam cezası ya da çok uzun süreli hapis cezası vereceğini belirtiyor.
Beş senedir dönüş yok…
Türkiye’nin vize istememesinden dolayı buraya mülteci olarak geldiğini belirten Maryam, ancak Türkiye’ye geldiğinde maddi ve manevi birçok sıkıntı yaşadığını ekliyor. Ülkeye giriş yaptıktan sonra ilk olarak başkent Ankara’ya gittiğini aktaran Maryam, ilk zamanlar yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “İran’da yaşadığım sıkıntıları rapor altına aldırdım. Üçüncü ülke için başvuruda bulundum ancak üçüncü ülke için beklememiz gerektiğini söylediler ve beş senedir bir dönüş yapmadılar. Buraya ilk geldiğimde dil bilmiyordum. Ev ve iş bulmakta çok sıkıntılar yaşadım. Çünkü mültecilerin kimlikleri 6 ayda bir yenileniyor. Bundan dolayı patronlar bize güvenip iş vermiyorlardı. Ben İran’da hukuk okudum ama maalesef İran’da İslami hukuk uygulandığı ve burada İslami hukuk uygulanmadığından dolayı mesleğimi de yapamadım. Yani ben de diğer mülteciler gibi çok sıkıntı çektim ve çekmeye de devam ediyorum.”
Ülkedeki haklarını bilmiyorlar
Maryam, Türkiye’de olduklarını kanıtlamak için 15 günde bir Göç İdaresi’ne gidip parmak izi örneği verdiklerini söylüyor. Bu durumun da iş hayatında sorunlara neden olduğunu kaydeden Maryam, “Polislerin bizi durdurmasından ya da bir kişinin bizden şikayetçi olmasından korkuyoruz. Çünkü böyle bir durumda bizi hemen sınır dışı ediyorlar. Soru işaretlerinin hepsi mültecilere çevrili. Türkiye kapılarını açtı ama kadın mülteciler için iş ortamı yaratmalı, dil kursu açmalı ki mülteci kadınlar güçlensin ve rahat yaşasın diye. Devletin bu yönde bir çalışması yok ama birçok sivil toplum kurumu kadın mültecilerin güçlenmesi için çalışmalar yürütüyor. Göçmenlere, mültecilere ne hakları olduğuna dair bilgi verilmiyor. Biz bu devlette ne hakkımız var bilmiyoruz. Ben 7 yıldır buradayım ama ben de tam olarak Türkiye’de haklarım neler bilmiyorum. Türkiye’nin 81 şehrinde İranlı kadın ve erkek mülteci yaşıyor ama kimse mutlu değil” sözlerine yer veriyor.
Kadınlar evlenmek zorunda kalıyor
Kadınların aynı zamanda ekonomik sıkıntılar da yaşadığının da altını çizen Maryam, mültecilere yaptıkları işlerin karşılığında yeterli ücretin verilmediğini dile getiriyor. Maryam, “Bir mültecinin 12 saat çalışmasının sonunda aldığı maaş 8 saat çalışan bir Türk’ün aldığı maaşın yarısı. Mülteciler emeklerinin karşılığının verilmemesine tepki gösterince patronlar ‘Gidin istediğiniz yere şikayet edin’ diyor. Mültecilerin çoğu gizli çalıştığı için gidip şikayetçi de olamıyor. Patronlar düşük ücrete mültecileri çalıştırıyor, devlet de onların arkasında duruyor. Ekonomik sıkıntılar aslında birçok sorunun temelini oluşturmakta. Kadınlar ekonomik sıkıntılardan dolayı evlenmek zorunda kalıyorlar. Burada kanunlar mülteci kadınların arkasında olmadığı için kadınlar imam nikahı ile evlenmek zorunda kalıyorlar. Devlet kadınların arkasında durmuyor” diyor.
‘İran ve Türkiye kadınların katledilmesinde ortaklaşıyor’
Gürcü, Ermeni, Türkiyeli, Ugandalı ve daha birçok kimlikten ve dinden kadınlarla 4 yıl önce bir araya gelerek dernek kurduklarını ifade eden Maryam, kimliksiz yaşayan, yalnız, evsiz olan, polislerle sıkıntı yaşayan, şiddet ve tecavüze maruz kalan kadınlara yardımcı olmak için bu derneği kurdukları bilgisini paylaşıyor. “Kadınlara güvenli şekilde kalacakları yerler ayarlıyoruz” diyerek derneklerinin sunduğu hizmete değinen Maryam, “Mülteci kadınlar en çok aile şiddetine maruz kalıyor. Abisi ve babası zorla evlendirmek için şiddet uyguluyor. Tecavüze maruz kalıyor. Evli kadınların çoğu kendi evinde hapishane hayatı yaşıyor. Kadınlar genellikle bize bu şikayetler ile geliyorlar. Ayrıca Türkiye’nin mülteci kadınları sınır dışı etmesinden dolayı ülkesine giden birçok kadın katlediliyor ama sadece bir kısmı basında yer alıyor. Kadın kendi canını kurtarmak için Türkiye’ye geliyor ama Türkiye kadının ailesini çağırarak kadını almasını söylüyor. Türkiye’nin sınır dışı etmesi sonucunda İran’a dönen birçok mülteci kadın ya cezaevine giriyor ya da tecavüze maruz bırakılıyor. İran ve Türkiye kadınların katledilmesi için birlikte hareket ediyor. Türkiye de erkeklerin hakkını koruyor. Müslüman ülkelerin hepsi böyle” diye konuşuyor.
‘Mülteci kadınların haksızlığa karşı mesajı birlik olmalı’
Türkiye’de Birleşmiş Milletler’in (BM) mültecilik sürecinde bir etkisinin olmadığını, birçok yetkinin sadece Göç İdaresi’ne ve Emniyet Müdürlüğü’ne verildiğini ve bu durumun da birçok mültecinin sınır dışı edilmesine neden olduğunu vurguluyor Maryam ve sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Göç İdaresi mültecilere objektif bakmıyor. Bizi kendi aralarında paslıyorlar. Bir yerde hırsızlık olduğunda ilk şüpheliler mülteciler oluyor. Sürekli İranlı insanların suç işlediğini söyleyen haberler yapıyorlar. Bunlara karşı bizim mesajımız birlik olmalı. Kadınlar korkmasınlar toplantılara, atölyelere katılsınlar ayakta kalabilmek için kendi haklarını öğrensinler. Kadınlara her alanda destek sağlıyoruz. Sadece 8 Mart ya da 25 Kasım değil her gün kadınların. Eğer biz birlik olursak kimse bize tecavüz edemez, haksızlık yapamaz. Dil, renk, mezhep, zenginlik, fakirlik önemli değil sadece beraber olmamız önemli. Biz sadece kendi hakkımızı istiyoruz. Mülteci olarak yıllarca İran’da sustuğum için artık ben de etkinliklere katılıyorum, konuşuyorum ama biz mülteciler bu tarz etkinliklere katılınca sınır dışı edilmekle karşı karşıya kalıyoruz ne yazık ki.”