21. yüzyılda da korkulan ‘en büyük sorun’: Yeni kelebeklerle yeni bir dünyaya (3)
- 09:01 14 Kasım 2018
- Dosya
‘Fail erkek indirim yollarını paket olarak almaya çalışıyor’
İSTANBUL - KCDP’nin raporuna göre, 2018 yılı Ocak ayından Kasım ayına kadına yönelik suçlarla ilgili görülen 64 davanın 35’i sonuçlandı. Bu davaların 10’unda çeşitli gerekçelerle fail erkeklere "tahrik indirimi" uygulandı. KCDP Temsilcisi Gülsüm Kav, “haksız tahrik”in yargıdaki cinsiyetçiliği sembolize ettiğini belirterek, “Erkekler, ‘iyi hal, saygın tutum, pişmanlık, akıl sağlığı raporu’ gibi indirim yollarının hepsini paket olarak almaya çalışıyor, yargı da bunlardan birini uygun bulup veriyor” dedi.
Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olan 25 Kasım’ın yaklaştığı şu günlerde, geçtiğimiz yıllara oranla 2018 yılında kadın katliamlarının arttığı görülüyor. 2018’in ilk 10 ayında 363 kadın katledildi. Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) özellikle kadın haklarına yönelik saldırıların paralelinde katliamlarda da ciddi bir artış gözlendi.
Yerel gazete, haber siteleri ve ajanslardan derlenen verilere göre, Ocak ayında 28, Şubat ayında 47, Mart ayında 25, Nisan ayında 30, Mayıs ayında 37, Haziran ayında 39, Temmuz ayında 37, Ağustos ayında 41, Eylül ayında 45 ve Ekim ayında ise 34 kadın erkekler tarafından katledildi. Diğer aylara oranla en az kadın katliamı Mart ayında yaşandı.
‘İyi hal’ ve ‘haksız tahrik’ indirimleri
Kadın katliamları, cinsel şiddet ve istismardaki artışa rağmen kadın mücadelesinin hız kesmeden sürdüğü 2018 yılında, önceki yıllarda olduğu gibi şüpheli kadın ölümleri de sık sık kamuoyunun gündemine geldi. 2018 yılında kadın katliamlarının bu denli artması cezasızlık politikasına bağlanırken, mahkemelerde de sık sık “iyi hal” ve “haksız tahrik” indirimlerine rastlandı.
Ocak ve Kasım ayları arasında 64 görüldü
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) 25 Kasım dolayısıyla yayınladığı "2018 Ocak-Kasım Ayları Yargıda Cinsiyetçilik Raporu"na göre, 2018 yılı Ocak ayından Kasım ayına kadar devam eden 64 dava görüldü. Takip edilen bu davaların 20’si kadın cinayeti, 16'sı yaralama, 8'i tehdit-hakaret, 9'u cinsel saldırı, 1'i eşe karşı cinsel saldırı, 1'i yanlış teşhis, 1'i velayet, 5'i çocuk istismarı, 1'i çocuğa karşı cinsel taciz, 2'si çocuk cinayeti (bunlardan 1 tanesi istismar sonrası cinayet).
Davaların 10’unda fail erkeklere indirim
Sonuçlanan 35 davanın 24’ü kadın katliamı, 3'ü yaralama, 6'sı cinsel saldırı, 1'i çocuk istismarı, 1'i tehdit. Sonuçlanan davaların 10'unda çeşitli nedenlerle fail erkeklere “iyi hal” ve "tahrik” indirimi uygulanırken, 14'ünde ise kadınların mücadelesi sonucu faillere söz konusu indirimler uygulanmadı.
‘Helin Palandöken’in ölümü taciz başvurularını arttırdı’
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, kadına yönelik suçlarla ilgili takipçisi oldukları davaların son bir yılını değerlendirdi. Kadına yönelik suçlarla ilgili genel davaları takip ettiklerini vurgulayan Gülsüm, şu ana kadar 57 davanın takipçisi olduklarını söyledi.
Bu davaların ağırlıklı olarak kadın katliamı davaları olduğunu ancak içerisinde tehdit, yaralama, hakaret, çocuk istismarı ve ısrarlı takip tavaları da olduğunu kaydeden Gülsüm, son dönemlerde çeşitli iletişim yollarıyla taciz edilen kadınların başvurularında artışın sebebi olarak 13 Ekim 2017 tarihinde kendisini reddettiği bahanesiyle katledilen Helin Palandöken’in yaşamını yitirmesinin uyarıcı olduğunu dile getirdi.
‘Yargı süreçleri çok uzuyor’
Takip ettikleri davalarda önemli bir emek harcadıklarının altını çizen Gülsüm, İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlattı. Gülsüm, “Müdahil olmayı zorluyoruz. Ailelerin ve hak kaybına uğrayan kadınların yanında yer alışımız belli sonuçlar yaratıyor. İndirim uygulanmayan dava sonuçları da var. Fakat yine de son bir yıl içerisinde yargıdaki cinsiyetçiliğin yükseldiğini söyleyebiliriz” dedi.
Gaziosmanpaşa’da silahla vurulduktan sonra felç kalan Handan Aşkın’ı hatırlatan Gülsüm, “Kararlar sürekli erteleniyor. ‘Akıl sağlığım yerinde değil’ diyebilmek ve indirim almak için sürekli başvuru yapan erkekler var. Örneğin Handan Aşkın arkadaşımız tekerlekli sandalyede bütün duruşmalara katılıyor, çok zor bir hayat sürdürüyor. Ama duruşmalar erteleniyor. Niye? Çünkü sanık akıl sağlığı raporuna başvuru yapabilsin diye. Kadının tekrar tekrar zarar görmesi anlamına gelen, adaletsiz bir biçimde yargı süreçlerinin uzaması son dönemlerde en çok yaşadığımız sorunlar arasında” diye konuştu.
‘Yargı ‘taraf değilsiniz’ diyor’
Buna benzer pek çok takipsizlik verilen, indirim uygulanan dava örnekleri olduğunu söyleyen Gülsüm, takip ettikleri 57 davadan yüzde 10 oranında müdahil taleplerinin kabul edildiğini aktardı. Müdahil taleplerinin reddedilmesinin İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanuna uygun olmadığını anımsatan Gülsüm, müdahil edilmeme gerekçelerini ise şöyle açıkladı: “Yargı bize diyor ki ‘sen onlar kadar zarar görmedin zarar gören onlardır.’ Yani bu davanın tarafı değilsiniz. Her ay yayınladığımız dava takvimlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na da gönderiyoruz. Onları davalara çağırıyoruz. Biz bu olanaksızlıklarla her davaya koşuyorsak bütün imkanları elinde bulunduran bakanlık bu davalara sahip çıksın diye. Bakanlığı görev yapmaya zorluyoruz. Tabi onlar da kendi dünya görüşlerine göre bazılarına geliyor, bazılarına gelmiyor. Fakat yine de gelmelerini olumlu buluyoruz. Bazen onların da müdahil talepleri geri çevriliyor.”
‘Yargı hep erkeği kayırıyor’
Gülsüm, mahkemelerde karşı karşıya kaldıkları “iyi hal” indirimine ilişkin, “En son güncel örneği Ahmet Kural’ın uyguladığı şiddeti kendi çağında açıklamaya çalışırken sığınmaya çalıştığı indirim buydu. Kadınlar kendi özsavunmalarını yaparken, erkeğe şiddet uyguladıkları durumlarda ‘iyi hal’ uygulanmıyor. Yargı hep erkeği kayırıyor. Her durumda ‘haksız tahrik’ önemli bir indirim etkeni olduğu için devrede oluyor, ama hep kadınların zararına işliyor. İndirimlerin erkekler yararına dağıtılmasını, hâkimlerin yetkilerini her zaman böyle kullanmalarını sınırlandırmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Tahrik yargıdaki cinsiyetçiliği sembolize ediyor’
Kadınlar ve erkeklerin aynı sinir sistemine sahip olduklarını söyleyen Gülsüm, şöyle devam etti: “Ahmet Kural ifadesinde ‘tutamadım kendimi, itiştik’ diyor. İtişmeyeceksin Ahmet Kural! Sinir sistemi hemen bozulan bir insansan fiziksel olarak ortamdan gideceksin. ‘Tahrik’ olduğuna dair göndermeye sığınıyor olması ‘haksız tahrik’ indirimini sembol haline getirmiş durumda. ‘Saygın tutum’, ‘pişmanlık’ indirimi gibi başka indirim biçimleri de var ancak çocuğa tecavüz ve ‘saygın tutum’ uygulaması bir arada düşünülemez durumlar. Yine de ‘haksız tahrik’ in yargıdaki cinsiyetçiliği, kadın düşmanlığını sembolize eden özel bir önemi var. O nedenle bizim de üzerinde durduğumuz, itiraz ettiğimiz çok önemli bir indirim biçimi. Mutlaka bu konuyu yargıda çözüme kavuşturmak zorundayız. Bu şekilde uygulanmaya devam etmesi kadına yönelik adaletsizliklerin sürmesi anlamına geliyor.”
‘Failler indirim yollarını paket olarak deniyor’
“Haksız tahrik” ve diğer indirimlerin erkeklere uygulandığı gibi kadınlara uygulanmadığının altını çizen Gülsüm, “Geçtiğimiz yıllarda öldürülen Ayşe Paşalı cinayetinden sonra eşinin olay yeri incelemesinde bilgisayarda TCK indirim maddelerini araştırdığı ortaya çıkmıştı. Şimdi kadın mücadelesi her gün, her yıl biraz daha arttıkça indirim yollarının hepsini paket olarak deniyorlar. ‘İyi hal, saygın tutum, pişmanlık, akıl sağlığı raporu’ yargı da bunlardan birini uygun bulup veriyor. Adliye sarayı denilen ancak adaleti aradığımız ve göremediğimiz duruşma salonlarında tüm çabamız bunlarla uğraşmak oluyor. ‘Haksız tahrik’ indiriminin duruşmada yaşanma biçimleri de çok adaletsiz oluyor. Kendi eliyle öldürdüğü ve kendisini savunamayacak bir kadın hakkında ‘çocuk benden değildi’, ‘erkekliğime laf etti’ gibi klasik şeyler duyuyoruz” diye konuştu.
‘Boşanma gerekçesi cinayet sebebi olamaz’
Bu tarz savunma yapan faillere yönelik önceki yıllarda olması gereken hakim tavrının tek bir davalarında yaşandığını söyleyen Gülsüm, “Klasik olarak duyduğumuz sözler sonucunda, öldürdüğü kadının arkasından atıp tutan bir erkeği hakim durdurdu ve anlattıklarının boşanma gerekçesi olabileceğini ancak cinayet davası sebebi olamayacağını söyledi, dinlemedi. Bütün hakimlerin alması gereken tavır budur. Kadınlar kötüyse boşanın, öldürmeyin. ‘Çocuk benden değil’ dediklerinde DNA analizine giden hakimler de var. İzmir’deki Emine Yayla davası bu şekildedir. DNA analizi sonucu çocuk adamdan çıkıyor. Çıkmasaydı bile bu boşanma davası sebebi olabilir, cinayet davası sebebi değil” dedi.
YARIN: Kadınlar, erkek, devlet ve sermaye şiddetinin yarattığı yoksullukla mücadele ediyor.