21. yüzyılda da korkulan ‘en büyük sorun’: Yeni kelebeklerle yeni bir dünyaya (6)

  • 09:01 17 Kasım 2018
  • Dosya
Kürt kadınlarının saldırılara karşı özsavunma mekanizması: TJA 
 
Gülistan Azak
 
DİYARBAKIR - Bugün dünyada siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar model alınan eşbaşkanlık sisteminin geliştiren ve yaygınlaştıran Kürt kadınlarının mücadelesi TJA çatısı altında sürüyor. TJA akivisti Ayşe Gökkan, “TJA 3. Dünya Savaşı’na karşı kadınların özsavunma mekanizması. Kadınlar kendilerine yönelik geliştirilen dünya savaşına karşı TJA etrafında örgütlülüğünü ve mücadelesini yükseltiyor” dedi.  
 
Eril zihniyetin sömürge ve tahakküme dayalı sisteminde en ağır kölelik koşullarına itilen kadınlar, bin yıllardır köleliğe karşı mücadele ediyor. Dünyanın her köşesinde evde, fabrikada, tarlada, sokakta ve savaşta sürdürülen mücadele tarihinde Kürt kadınlarının kuşkusuz ayrı bir yeri var. 1919’larda Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti’nden 1970’lerde Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği’ne  (DDKAD) kadar mücadeleyi sürdüren Kürt kadınları, bugün dünyanın dört bir yanında farklı oluşumlarla kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir rol üstlendi. 
 
Egemen sisteme, cehalete ve dayatmalara karşı başkaldıran Kürt kadınları, özellikle DAİŞ’e karşı verilen savaşta dünya tarihinde yeni bir sayfa açtı. Önemli deneyimlere sahip bir güç olarak Ortadoğu’da, kadınların demokratik hayatın kuruluşu için yürüttükleri mücadeleye öncülük etti. Bugün dünyada siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar model alınan eşbaşkanlık sistemini geliştirdi ve yaygınlaştırdı. 
 
Kadın kotası ve eşbaşkanlık
 
Kürt kadınlarının mücadelesi sonucu 2002’de ilk kez kadın kotası uygulandı, 2005’te kurulan Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile yüzde 40 cinsiyet kotası ile yeni bir aşamaya geçildi. Türkiye’de ilk defa eşbaşkanlık sistemini uygulayan siyasi parti olarak tarihe geçti. 
 
DÖKH’ten TJA’ya 
 
Tüm bu mücadeleler sonucu 2005 yılında kurulan Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH), 1. Kadın Kongresi’ni 31 Ocak-1 Şubat tarihleri arasında “Özgürlüğe yürüyen kadınla, demokratik ulusa” şiarıyla gerçekleştirdi. Kadına yönelik şiddet, baskı, katliam, taciz, cinsel istismar, fuhuş ve daha birçok sorunda mücadele veren DÖKH, tüm engellere, baskılara ve zorluklara rağmen çalışmalarını devam ettirdi. 
 
Çalışmalarını uzun yıllar boyunca devam ettiren DÖKH, aldıkları bir karar ile 2015 yılında Kongreya Jinên Azad (KJA) çatısı altında birleşti. 1 Şubat 2015 tarihinde düzenlenen kongrede, DÖKH sonlandırılarak yenilenen örgütlenme modeliyle KJA ile yola devam edilmesi kararı verildi. KJA’nın Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasıyla Kürt kadınları Tevgera Jinên Azad (TJA) çatısı altında mücadelesine devam etti. 
 
‘Bu savaşın galibi kadınlar olacak’
 
TJA aktivisti Ayşe Gökkan, gelinen aşamayı kadınların geliştirdiği özsavunma mekanizmaları üzerinden değerlendirdi. Günümüzde 3. Dünya Savaşı yaşandığını belirten Ayşe, “Bu savaş kadınlara yönelik ilan edilen bir savaştır. Erkek egemen ve despot zihniyet, kadınlar üzerinden özel bir savaş yürütüyor. Tüm bu özel savaş politikalarına karşın kadınlar ise Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’de, Rojava’da ve tüm dünyada direnişlerini ve kazanımlarını ilerletti. Kadınlara yönelik geliştirilen bu savaşın galibi kadınlar, mağlubu ise bu savaşın kendisi olacaktır. TJA 3. Dünya Savaşı’na karşı kadınların özsavunma mekanizması. Kadınlar kendilerine yönelik geliştirilen dünya savaşına karşı TJA etrafında örgütlülüğünü ve mücadelesini yükseltiyor” ifadelerini kullandı.
 
Kadına yönelik saldırıların en yoğun yaşandığı ülkenin Türkiye olduğunu belirten Ayşe, bunun nedeninin ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP olduğunu söyledi. Ayşe, “TJA olarak Kuzey Kürdistan ve Türkiye genelinde kadına yönelik saldırıları azaltmak adına çok çalışmalarımız oldu. En başta ise mavi ve siyah faşizm olan Erdoğan faşizmine karşı çalışmalar yürüttük. Bu topraklarda iktidarın en çok saldırdığı ise Kürt kadınları. Kürt kadınlarını mücadeleden koparmak için topyekün bir çaba sarf edildiğini söyleyebiliriz. Bizler TJA olarak tam da bu anlamda başta Kürdistan olmak üzere tüm dünya kadınlarının özgürlük mücadelesine yaşam verme gayesi içindeyiz” diye konuştu.
 
‘Mücadele, direniş çaresizlik değil’
 
İktidarın kadınları hedef alan söylem ve uygulamalarına işaret eden Ayşe, tam da bu noktada kadınların destekçisi olduklarını kaydetti. Bu yüzden TJA’nın iktidarın hedefinde olduğunun altını çizen Ayşe, “TJA yıllarca verdiği mücadele ile büyük tecrübe sahibi oldu. Dini açıdan faşist saldırılar çok oluyor. Bu saldırılarla kadınların alanı daraltılmaya çalışılıyor. Tüm kadın kurumları ve dernekleri kapatıldı. Fakat biz çaresiz değiliz. Mücadele, direniş çaresizlik değil. Bizler faşizm gibi çaresiz değiliz. Faşizme karşı mücadelemizi de sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Belediyelere atanan kayyımlara da değinen Ayşe, bu kayyımları “işgalci” olarak tanımladı.
 
‘İktidarların zihniyetini Efrîn direnişçisi kadınlar teşhir etti’
 
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Efrîn’e yönelik saldırılarında en fazla kadıların hedef alındığını ve iktidarların buna göz yumduğunu hatta destekleyicisi olduğuna dikkat çekti. Ayşe, “DAİŞ kadınları pazarlarda satarken, uluslararası güçlerin desteğiyle Efrîn’de de saldırılar başladı. O topraklarda kadınlar kaçırılıyor, tecavüz ediliyor, ailelerden para isteniyor, iktidarlar ise bu durumun destekleyicisi oldu. Bu duruma destek veren iktidarların zihniyetleri Efrîn direnişçisi kadınlar tarafından teşhir edilmiştir” dedi. 
 
‘Tecrit kadınların yaşamlarının katledilmesidir’
 
 TJA’nın bir yıllık çalışmalarını anlatan Ayşe, geçtiğimiz Ocak ayında Fransa’nın başkenti Paris’te 9 Ocak 2013’te katledilen Kürt siyasetçiler Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan ile 5 Ocak 2016’da Şırnak’ın Silopi ilçesinde sokağa çıkma yasakları döneminde katledilen Fatma Uyar, Sêvê Demir ve Pakize Nayır’ı dünyanın her yerinde yaptıkları eylemlerle andıklarını söyledi. Ayşe ayrıca, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 200 bölgede yöresel elbiselerle erbaneler eşliğinde yürüyüşler düzenlediklerini, konferanslar, paneller ve mitinglerle Kadınlar Günü’nü karşıladıklarını aktardı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride değinen Ayşe, tecridi “kadınların yaşamlarının katledilmesi” olarak nitelendirdi. Tecridin İmralı sınırlarını aştığını ve tüm kadınları etkilediğini söyleyen Ayşe, “Tecrit, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde yürütülüyor. Fakat onun şahsında kadınların özgürlüğü üzerinden yürütülüyor. Tecridi asla gündemimizden düşürmüyoruz. 21. yüzyılda dünyanın Kürtlere olan itibarı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan sayesinde olmuştur” diye belirtti.  
 
‘Kadınlar kazanımlarına sahip çıkıyor’
 
Diyarbakır merkezli 9 Ekim’de yürütülen operasyonda aralarında gazeteci Kibriye Evren ile TJA aktivistlerinin de bulunduğu 100’ü aşkın kişinin gözaltına alındığını anımsatan Ayşe, “Bu gözaltılarla “siz direniyorsunuz fakat biz sizi zindanlara atacağız” mesajı verilmek isteniyor. Zindanlar bizim için rehin kampıdır. Zindanlarda büyük direnişler oldu. Hiçbir engelleme, tutuklama bizlere geri adım attırmadı, attıramayacak” dedi. 
 
Türkiyeli kadınlarla yürüttükleri çalışmalara da değinen Ayşe, şöyle dedi: “Kadınlar birbirine destek oluyor. Birbiriyle dayanışıyor. Büyük bir toplantı yaptık. ‘Kazanımlarımıza sahip çıkıyoruz’ diye bir kampanya başlattık. ‘Kadınlar faşizme karşı nasıl mücadele verebilir?’ başlığı etrafında tartışmalar ve çalışmalar yürüttük. Yıl içerisinde yaptığımız bir diğer çalışma ise Kürdistani kurumlarla kadın birlikteliğini güçlendirmek oldu ve Kürt Kadın Birliği’ni ilan ettik. Bu Birlik ile saldırılara karşı anadil etrafında buluştuk.”
 
‘Çalışmalarımız dünya genelinde devam ediyor’
 
Dünya genelinde yaklaşık 3 bin kurum ile ilişkilerinin olduğunu aktaran Ayşe, TJA olarak çalışmalarının dünya çapında sürdüğünü vurguladı. Ayşe, “Dünya Kadın yürüyüş ile Dünya Kadın Konferansı’nda olan tüm çalışmalarda ve etkinliklerde sorumluluk sahibiyiz. Kadınlara dönük tutuklama ve saldırıları protesto etmek için TJA olarak Dünya Kadın Yürüyüş ile Dünya Kadın Konferansı’nda yer aldık. Filistin’de yapılan katliamları kınadık” diye konuştu. 
 
Ortadoğu’da birçok konferansta da yer aldıklarını belirten Ayşe, bu konferanslarda Ortadoğu’da yaşanan katliamlara çözüm üretmek üzere kadınlarla bir araya gelerek tartışmalar yürüttüklerini söyledi. Kadınların yıl boyunca direnişte olduğunun altını çizen Ayşe, “Newroz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü ile 3 Ağustos Şengal Katliamı, kadınların direniş günleridir. Bizler TJA ve bileşenleri olarak bu günlerde çeşitli etkinlikler düzenleyip kadınlarla birlikte oluyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘25 Kasım kadınların direniş ayıdır’
 
25 Kasım’ın kadınlar açısından en köklü direniş tarihi olduğunu belirten Ayşe, bu direnişin kadınlar tarafından sürdürülmesi ve desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Ayşe, son olarak “25 Kasım bizler için direniş ayıdır. Dominik’te nasıl bir katliam yapıldıysa bugün de Türkiye’de mavi ve siyah faşizm sürdürülüyor. Bizler TJA olarak bu faşizme karşı mücadelemizi tüm dünya iktidarlarına karşı yürütmeye devam edeceğiz” dedi.
 
YARIN: ‘Makul kadını’ yaratmak isteyen zihniyete karşı eşbaşkanlık sistemi