‘Seferberlik yaptıkları kıyımın üstünü kapatma çabası’

  • 09:03 16 Kasım 2019
  • Ekoloji
Filiz Zeyrek
 
ADANA - Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Nefes Ol’ adını verdiği ağaçlandırma kampanyası ‘Milli Ağaçlandırma Günü’ ilan edilirken, bugüne kadar doğaya verilen zararı hatırlatan ekolojist Çağlar Özgençtürk, “Başlatılan bu seferliği, yaptıkları kıyımlar karşısında göz boyama ve günahlarının üstünü kapama çabası olarak görüyorum” dedi.
 
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Nefes Ol’ ismiyle başlatılan fidan dikme kampanyasının hedefinde 11 milyon fidan dikmek var.  11 Kasım da başlayan kampanya 81 ilde 2023 noktada düzenlendi. Ancak çevreciler ve ekolojistler, bunun seferberlik değil, yaşanan doğa katliamları karşısında göz boyama ve bir makyaj kampanyası olduğunu söylüyor. Bakanllığın başlattığı kampanyayı  değerlendiren ekolojist Çağlar Özgençtürk, altın ve gümüş madeni aramak için binlerce ağacın kesildiğini hatırlattı.    
 
‘Tek başına fidan veya ağaç sayısının önemi yoktur’ 
 
“Orman bir ekosistemdir, fidan veya ağaç sayısının tek başına önemi yoktur. Ağaç bu sistemin yalnızca bir bileşenidir” diyen Çağlar, kampanyayla ilgili şunları sordu: “Ekosistemin diğer bileşenleri ve bunlar arasındaki ilişkilerdir ormanı orman yapan. 11 milyon fidanın 2023 farklı noktada 3 saat içinde dikildiği söyleniyor. Bu noktalar nerelerdedir? Doğru saptanmış mıdır? Hangi noktalara hangi türler dikilmiştir? Dikimler tekniğine uygun yapılmış mıdır? Uygun fidanlar uygun ekolojik ortamlara mı dikilmiştir? Bu soruların cevabı verilmelidir."
 
'Nükleer santral için ormanları katlettiler’ 
 
Nükleer santral kurmak için Mersin’de ve Sinop’ta ormanların katledildiğini, nükleer santrallerin atıklarının vereceği zararları hatırlatan Çağlar, “Atıklar senelerce asitli suda bekletildikten sonra toprağın altına gömülür. Bu şekilde zararlı etkilerden korunduğu söylenmektedir, Geçmiş yıllarda, Büyük Okyanus’un uzak noktasında bulunan Marshall Adaları’nda Amerika, nükleer çalışmalar yaptı ve 1970’li yılların sonunda, atıklarını bu adada açtığı derin çukurlara doldurup üstünü kapattı. Küresel ısınma sonucu, bu atıkların çukurda oluşan çatlaklardan okyanusa sızma tehlikesi ile karşı karşıyayız. 50 yıl önce yapılmış bu çalışmanın bütün çabalara ve büyük çukurlarda gömülü tutulmasına rağmen günümüzde etkilerine maruz kalmaktayız. Okyanusa kıyısı olan ülkeler için bu bir felakettir. Nükleer atıkların yayılması önüne geçilemez bir durumdur" dedi. 
 
Doğa felaketinin yanı sıra Türkiye’nin güvenli ve tedbirli çalışma, iş güvenliği ve işçi sağlığı gibi konularda sınıfta kaldığını ifade eden Çağlar, ufacık bir tedbirsizlik sonucu yaşanabilecek kazaların büyük felaketler doğurabileceğine vurgu yaptı. 
 
'Termik santral, denize ve çevreye büyük zarar veriyor’ 
 
Adana’nın Yumurtalık bölgesinde var olan termik santralin çevreye verdiği zararlardan dolayı durdurulması gerekirken, bölgeye ikinci bir santral kurulduğunu söyleyen Çağlar, "Tesisin soğutması tonlarca deniz suyu ile yapılıp bu su denize geri gönderilerek ekosisteme büyük ölçüde zarar veriyor. Bölgede yaşayan insanlar hava kirliliği ile karşı karşıya ve kanser vakalarında artış olduğu saptanmaktadır. Bölgedeki doğal yaşamın parçası olan bitki örtüsü de santralin sebep olduğu kükürtdioksit ve azot bileşenlerinden dolayı zarar görmektedir. Deniz ekosistemi, bitki örtüsü ve insan sağlığı açısından ciddi sonuçları olan bu meselenin çözümü üzerine yol almak dururken bölgeye ikinci  bir santral kuruldu ve faaliyete geçmesi bekleniyor” ifadelerini kullandı.  
 
‘Kaz Dağları’nda 347 bin ağaç kesildi’ 
 
Yine Kaz Dağları’nda ağaç katliamı yapıldığını, 347 bin ağaç kesildiğini hatırlatan Çağlar, “Onlarca hatta belki yüzlerce yıl tarihi olan, içinde çok fazla tür ve çeşitte yaşam barındıran doğal alanları çok kısa sürede hiç tereddüt etmeden yok ettiler. Sebepse altın ve gümüş madenleri kurmak. Madenlerde altının çıkarımı siyanürleme yöntemi ile yapılır. Siyanür, karbon ve azot elementlerin bileşiminden oluşan zehirleyici özelliği olan bir bileşiktir. Madenlerde oluşabilecek kazalarda kullanılan siyanürün yer altı sularına karışması ya da toprağa bulaşması sonucu ekosisteme verdiği tahribat korkunç sonuçlara ulaşabilmektedir. Madenlerde çalışacak işçiler açısından da risk taşımaktadır” ifadelerini kullandı. 
 
‘Günahlarının üstünü kapatma çabası’ 
 
“Ekolojik kriz gibi bir kavramın konuşulduğu, kapitalist sistemin, şirketleşmenin, betonlaşmanın bitmek bilmeyen enerji tüketiminin üzerinde yaşadığımız gezegene neler yaptığının konuşulduğu bir dönemdeyiz” diyen Çağlar, yine çok sayıda bölgede su krizi sorunu yaşandığını hatırlattı. Bütün bunların doğal hayat ve ekosistemler açısından zararlarının ortada olduğunun altını çizerek, “Başlatılan bu seferliği, yaptıkları kıyımlar karşısında göz boyama ve günahlarının üstünü kapama çabası olarak görüyorum” dedi.
 
Yapılması gerekenler
 
Bir an önce ‘ekolojik kriz’ konusunda bir farkındalık başlatılması, toplumların tüketim ihtiyaçları konusunda bilinçlendirilmesi ve artan enerji ihtiyacının önüne geçilmesi gerektiğini belirten Çağlar,  şu önerilerde bulundu: “Orman katliamları durdurulmalı, kurulması planlanan, nükleer kaynaklı ya da fosil yakıt tüketimi sağlayan tesislerden vazgeçilmelidir. Rüzgar türbinleri, güneş panelleri gibi ya da başka alternatif enerji kaynakları konuları üzerinde çalışmalar başlatılarak, kurulmuş olan ve ekosistemi tehdit eden santrallerden kurtulmaya başlanmalıdır.  Ancak bunlar yapıldıktan sonra başlatılan fidan dikme seferberliğinin samimiyetine inanılabilirdi."