5 yılın ardından Sur: Yapıların bütünlüğü tamamen bozulmuş
- 09:01 31 Ocak 2020
- Ekoloji
Beritan Canözer - Medya Üren
DİYARBAKIR - 5 yılın ardından ilk kez Sur'un yasaklı 6 mahallesine girme fırsatını elde eden TMMOB üyelerinden Nevin Soyukaya, Sur'da hiçbir yapının bulunmadığını ve dümdüz bir arazi ile karşılaştıklarını söyledi. Nevin, "Yapıların bütünlüğü tamamen bozulmuş ve özgünlüğünü yitirmiş" dedi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 2 Aralık 2015 tarihinden beridir sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur ilçesinin 6 mahallesine girdi. Defalarca yaptıkları başvuru sonucunda aldıkları valilik izniyle 5 yılın ardından ilk kez yasaklı mahalleleri gezme fırsatını elde eden TMMOB üyeleri, incelemelerini bir rapor haline getirerek geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştı. TMMOB üyelerinden Nevin Soyukaya, incelemelerini ve Sur'un son halini anlattı.
'Nerede olduğumuzu anlayamadık'
İzinleri mimarlar odası üzerinden aldıklarını ifade eden Nevin, alanda inceleme yapan heyetin önceden kimliklerinin valiliğe verildiğini belirtti. Ardından iznin verilmesiyle Sur’a giriş yaptıklarını söyleyen Nevin, "Alan başkanlığı olarak bu konuda birçok kez talebimiz olmuştu fakat her defasında talebimiz reddedilmişti. Neredeyse 5 yıl oldu ve ilk kez Sur’a girebildik. Ben de heyetin içindeydim ve heyetle beraber ilk kez girebildim Sur’a. Sur’a ilk girdiğimiz anda hepimiz çok kötü duygular yaşadık. Yaşam alanımız olan, gezdiğimiz, anılarımızın olduğu mahalleler dümdüz olmuş. Çok iyi bildiğimiz bir alanı tanıyamadık, nerede olduğumuzu bir türlü anlayamadık. Referans alabileceğimiz yapılar aradık ama bulmakta oldukça zorlandık. Fazlasıyla tahrip olmuştu, dümdüz bir araziye dönüştürülmüştü. Var olan tescilli yapıların bütünlüğü bozulmuş, harap halde bir alandı" ifadelerini kullandı.
'Yapıların bütünlüğü bozulmuş'
“Anladık ki mekanların yok edilmesiyle aslında hafızalarımız da yok ediliyormuş” diyen Nevin, bir tarihin gözler önünde yok edildiğine tanık olduklarının altını çizdi. Anıtsal yapıların da bozulduğunu söyleyen Nevin, “İlk restore edilen Kurşunlu Cami’ye baktığımızda kendine özgü avlu duvarının kaldırıldığını, çok daha büyütüldüğünü gördük. Yine orada, Kurşunlu Cami’den sokağa açılan Bizans dönemine ait bir kapı vardı ama o kapı artık yok. Fazlasıyla değişmiş ve dönüşmüştü. Uydu fotoğraflarından Ermeni Katolik Kilisesi’nin ortasından yol geçildiğini görmüştük, şimdi herhalde gelen tepkiler üzerine olsa gerek o yolu kaldırıp avlu duvarları yapmaya çalışmışlar. Kapıları ve duvarları yeniden onarılmaya başlanmış ama tabi eski yapısallığını tamamen kaybetmiş durumdaydı” diye aktardı.
'Özgün özellikler kalmamıştı'
Fatih Paşa Mahallesi’nde bulunan Hasırlı Cami’nin tamamen ortadan kaldırıldığını ve yerinin dümdüz edildiğini söyleyen Nevin, Paşa Hamamı’nın ise avlu duvarlarının tamamen kaldırıldığını ve ortada yalnızca hamamın bırakıldığını gördüklerini belirtti. Yapıların bütünlüğünün bozulduğunu dile getiren Nevin, “Sözde onarılan yapıların dahi bütünlüğü kalmamış durumdaydı. Özgün özellikleri kalmamıştı. Mesela bir avlunun duvar penceresi varsa oradan hangi sokağa baktığını anlayabiliyorduk ama şuan o tür özellikler dahi kalmamış durumda ve hangi sokakta olduğumuzu anlamakta çok zorlandık. Kültür Bakanlığı’nın yaptığı tespit raporunda dahi tescilli 50 yapının yıkıldığını, çevresel değerde 80’e yakın yapının yıkıldığını görmüştük. Yani bunu bakanlığın kendisi de tespit etmişti. Geriye çok fazla bir şey kalmamıştı. Yapılan restorasyonlar da çok iyi referanslar değiller aslında. Yani bozulan bütünlüğü geri getirmiyor” sözlerine yer verdi.
'Tarihsel değerleri koruma anlayışı hiç yok'
Sur'un zenginliklerine sahip çıkılmadığına dikkat çeken Nevin, UNESCO'nun sessizliğini de eleştirdi. Nevin, eski yapılardan geriye hiçbir şeyin kalmadığını dile getirerek, "Hakikaten o kadar büyük bir yıkım ve yok ediş var ki, onun geri gelmesi, dönüştürülmesi imkansız. Tahrip edilen yapıların temelleri bile yok. Temellerinden söküp atılmış. Biz uydu fotoğraflarından da biliyoruz ki, çatışmayla bu kadar büyük bir tahrip yaşanmamıştı. Dolayısıyla tamamen yıkıp, kentsel dönüşüme hazır bir düz araziye dönüştürülmesi bilerek yapılmış bir şeydir. Bu temelden söküp atma çok yanlış ve kabul edilir değildir. Öte yandan UNESCO’nun koruması altında olan, Diyarbakır’ın biricik Sur’larının daha sonrasında başına gelenler ise tam bir trajedidir. Tuvalet yapıldı, taşları söküldü ve şimdi de balkon yapılmış. Yani tarihsel değerlerimize sahip çıkma, koruma anlayışı hiç yok. Sur diplerine boydan boya betonla yol yapılmış. Bu Sur’un özgünlüğünü ve yapısını bozan bir durumdur. Nasıl bir zihniyettir? Bu zihniyeti tarif etmek gerçekten zor" ifadelerine vurgu yaptı.
'Sur taşlarının her biri bir tarih demek'
Son olarak Nevin şunları dile getirdi: "Hevsel ve Dicle vadisi dünya mirası olarak kabul edildiyse bunun tek nedeni kırsal peyzajın bir kentin hemen yanı başında binlerce yıldır yaşıyor olmasıydı. Şimdiki uygulamalar ise o kırsal peyzajı tamamen bozan ve kentsel dönüşüme çeviren bir uygulamadır. Özgünlüğünü, otantikliğini bozmak hakikaten inanılmaz bir durum. O Sur taşlarının her biri bir tarih demek. Tarihe bu denli hoyrat yaklaşmak akıl alacak gibi değil. Bir an önce geri adım atmalı ve bundan sonrası için iyi işler yapmalıdırlar.”