Gıda kıtlığı tehlikesi: Çiftçileri destekleyici politikalar üretilmeli
- 09:08 4 Nisan 2020
- Ekoloji
Medya Üren-Rengin Azizoğlu
DİYARBAKIR - Ziraat mühendisi Ece Demirelöz, koronavirüsün etkisinin azaldığı dönemlerde dünyada gıda kıtlığının yaşanabileceği tehlikesini vurgulayarak, “Elimizdeki mevcut varlığı kullanabilmeli ve sürekliliğini sağlamalıyız. Cebimizdeki paranın bir şey ifade etmediği gün gelebilir. Bu sebeple üretim zorunludur. Çiftçileri destekleyici politikalar üretilmeli ve üreticilere destek paketleri çıkarılmalı” diye konuştu.
İlk koronavirüs (Covid-19) vakasının 10 Mart’ta çıktığı Türkiye'de de salgın hem sağlık alanında hem de ekonomik ve sosyal alanda kriz yarattı. Koronavirüsün yayılmasıyla oluşan toplumsal izolasyon iş gücünün, üretimin azalmasına, ihracat ve ithalatın sınırlandırılmasına sebep oldu. Konuya ilişkin Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Diyarbakır Şubesi üyesi Ece Demirelöz değerlendirmelerde bulundu.
‘Cebimizdeki paranın bir şey ifade etmediği gün gelebilir’
Öncelikli konunun insan hayatını koruyacak ve virüsün yayılmasını önleyecek önlemler almak olduğunu söyleyen Ece, oluşan korkunun insanların daha temkinli olmasını sağlayabildiğini, ancak oluşacak panik durumunun ise kaosa sürükleyeceğini söyledi. Ece, “Bunun için en önemli şey insanlığın bilinçlendirilmesi ve sakin kalıp soğukkanlılığı korumaktır. Devlete düşen görev de çok büyük gerekirse sert yaptırımlar uygulamaktır. Borsalar çöktü. Dünya, kağıt banknotların işe yaramayacağı bir döneme giriyor olabilir. Hiper enflasyon yaşanırsa bir günde bütün para birimleri yok olabilir. Sadece dijital para ve fiziki altın ile gümüşün değerli olacağı yeni bir dünyaya uyanabiliriz. Bugünü anlayabilmemiz için en başta şöyle bir geçmişe gidip geçmişi anlamalıyız.1944’te İngiliz pound sterlini rezerv para olmaktan çıkarıldı. Amerikan doları altına bağlı olarak rezerv hale getirildi. Şu anda Almanya’da ise para sistemi çöktüğünde yeni paranın basılacağı kalıpları hazır. Elimizdeki mevcut varlığı kullanabilmeli ve sürekliliğini sağlamalıyız. Cebimizdeki paranın bir şey ifade etmediği gün gelebilir bu sebeple üretim zorunludur” dedi.
‘Dünyanın gıda stoku yapması bir çözüm değildir’
Yaşamsal döngüde en üst piramitte gıdanın yer aldığını dile getiren Ece, gıdanın olmadığı takdirde en başta sağlık sektörü olmak üzere bütün sektörlerin sonunun geleceğine dikkat çekti. Ece, “Bitkisel ve hayvansal üretim (tıbbi ve aromatik bitkiler) olmazsa ilaçlar üretilemez. Dünyada gıda kıtlığı yaşanabilir. Şu anda değil fakat virüsün etkisinin azaldığı dönemlerde bu durum gözler önüne serilecektir. Koronavirüs dünyanın 199 ülkesi ve bölgelerini etkisi altına almış durumda. Kuzey yarım küre ile güney yarım kürenin aynı anda etkilendiği düşünülürse dört mevsimi yaşayan dünya tarımı olumsuz etkiliyor. Üretim zinciri kırılabilir ve çok büyük sıkıntılar ile karşı karşıya kalabiliriz. Bunun için tedbir alınmalı. Dünyanın gıda stoku yapması bir çözüm değildir. Böyle bir senaryo ile karşı karşıya kalırsak ekonomik yıkım bir tarafa sosyal bir yıkım meydana gelir. Çok büyük kaoslar yaşanır” şeklinde konuştu.
‘Az ürün geldiği için fiyatları daha çok yükseliyor’
Koronavirüsten dolayı birçok ülkenin sınırlarını kapattığını kaydeden Ece, bunun gıdaya erişimin kısıtlanması anlamına geldiğini vurguladı. Bu süreçte tarımın ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığını aktaran Ece, en azından bu dönemde Türkiye’nin kendine yetebilecek tarımsal üretim yapması gerektiğinin altını çizdi. Ece, “Birçok ihtiyaç ve lüksten kaçabiliriz fakat gıdadan vazgeçemeyiz. Hem tedarik hem de üretim koronavirüs ile birlikte yavaşlıyor. Çiftçi tarlaya gitmiyor gitse bile lojistik açıdan kamyon, tren, gemi ile ürünlerin hallere, marketlere ulaşması yine sorun. Dolayısıyla daha az ürün geldiği için fiyatları daha çok yükseliyor. Bununla birlikte enflasyon artıyor. Yani o ülkenin para birimi düşüyor. Bir ülkenin para birimi düşerse Amerika gibi güçlü ülkelerin para birimi hızla yükselir. Mesela muzu ele alalım; Türkiye ihtiyacının yüzde 50’sini karşılıyor. Diğer yarısını ise ithal ediyoruz. Ülkeye muz girişi ülkeye, talep fazla olursa bu fiyatlara yansır. Fiyatlar artar ve o ülkenin para birimi de değer kaybettiği için birkaç kat daha da fazla ücret ödeyerek ürünü satın alırsınız” ifadelerini kullandı.
‘Çiftçilerimizi destekleyici politikaların üretilmesi gerekiyor’
Bu süreçte ihraç edilen ürünlerin fiyatı düşerken ithal edilen ürünlerin fiyatının arttığını söyleyen Ece, bunun sebebi olarak ülkelerin sınırlarını kapatmasına işaret etti. Ece, “İran’a önlem amaçlı sınır kapılarımızı kapattık. İran’dan ithal ettiğimiz karpuz alımları durdu. Tüccarlar karpuzun fiyatının çok artacağını düşünerek ürünleri alıp stokladı. Bunun için de devletin denetimlerini daha sık yapması gerekiyor. Çiftçiye gerekli destekler sağlanırsa şayet, bizim üretimlerimiz bize yeter. Bu sebeple insanların marketlere saldırmasına gerek yok. İhtiyaçları kadar gıda almalı. Bu süreçte çiftçilerimizi destekleyici politikaların üretilmesi gerekiyor. Mutlaka üreticilerimize destek paketleri çıkarılmalı. İki yıl boyunca faizsiz olarak kredileri ötelenmeli ve yeni destekler verilmeli ki sirkülasyon devam etsin. Çiftçi yerli tohum üretmesi için teşvik edilmeli. Tohum ıslahları yapılmalı. Dışa bağımlılık en aza indirilmeli” diye belirtti.
‘Mevsimlik tarım işçileri büyük risk taşıyor’
Botanik çalışmaların yapılması gerektiğine dikkat çeken Ece, ülkenin bitki florasının ve endemik bitki sayısının çok fazla olduğunu hatırlattı. Ece, bu durumun coğrafya için doğal eczane olabileceğini kaydederken, şunları dile getirdi: “Fakat kıymetini bilmiyoruz. Biz bu değerlerimizi bilimin ışığında geliştirip korumalıyız. Aynı şekilde hayvan pazarlarında gerekli tedbir ve önlemlerin alınması ve denetlenmesi şart. Bir diğer dikkat çekmek istediğim nokta ise mevsimlik işçiler. Mevsimlik tarım işçileri büyük risk taşıyor ve onlar için acilen önlemler alınmalı. İşçiler İç Anadolu’dan Güneydoğu Anadolu’ya, Güneydoğu’dan Karadeniz Bölgesine birçok bölgeye çalışmak için gidiyorlar. Bu enfekte olma ve yayılım riskini ciddi ölçüde arttırabilir. Bu sebeple tarım işçilerimize ücretsiz dezenfektan, koruyucu maske ve eldiven yardımı ile ateş ölçümü yapılması alınabilecek önlemler arasında. Üretirken yaşamsal döngüye saygı duyarak üretim yapmak gerekiyor. Ekosisteme müdahale etmeden diğer yaşayan canlıların yaşam hakkına saldırmadan üretim yapmak çok önemlidir.Yani adil üretim yapmayı unutmayalım.”