Yazar Fatma İzol: Çağın filozofu Sayın Öcalan dışarıda olmalı 2024-11-24 09:04:00       Arjin Yüksekbağ   ANKARA- PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı “Çağın filozofu” olarak tanımlayan araştırmacı ve yazar Fatma İzol, “Çağın Filozofu unvanına sahip, düşünce üreten bir lider olan Sayın Öcalan’ın acilen ‘Umut Hakkı’ndan yararlanması gerekir” diyerek dışarıda olması gerektiğine vurgu yaptı.     İmralı Adası’nda 26 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit sürüyor. 43 ay boyunca mutlak tecrit sonrası, 23 Ekim tarihinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili olan yeğeni Ömer Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirildi. Tecride karşı uluslararası çapta yürütülen mücadelenin sonucu olarak yapılan görüşmede “Tecrit devam ediyor” mesajı veren PKK Lideri Abdullah Öcalan ile söz konusu görüşmeden sonra bir görüşme yapılmadığı gibi, 6 aylık yeni bir avukat görüş yasağı getirildi.   Araştırmacı-Yazar Fatma İzol, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘Sayın Öcalan’ın bir dünya kurgusu, felsefesi var’   Dünyada eşi benzeri görülmemiş ve hiç bir siyasi lidere uygulanmamış bir tecridin söz konusu olduğunu söyleyen Fatma İzol, “Sayın Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridi diğer tecritlerle aynı oranda değerlendirmemek gerekiyor. Dolayısıyla bu tecridin farklı çerçevelerde incelenmesi gerekiyor. Sayın Abdullah Öcalan'ın oluşturmak istediği yeni bir dünya kurgusu, felsefesi var. Bu doktrinin akademik incelemesini yaptığımızda, bu kurgunun kadın merkezli olduğunu görüyoruz. Bütün siyasal, yönetimsel oluşumların merkezine kadını koyuyor. Ayrıca Sayın Abdullah Öcalan’ın oluşturmak istediği yeni felsefe bilimci, akılcı, kadın merkezli birliği önüne alan tekliği reddeden bir düşünce yapılanması olduğundan kaynaklı bu denli hedef haline geliyor. Sayın Öcalan'ın suçlanma biçimine baktığımızda da bunun bu şekilde olduğunu görüyoruz” dedi.   Hiçbir güce biat etmeyi kabul etmedi   Dünya genelinde varlığını koruyan ve büyük etkiye, güce sahip olan masonik örgütlenmelerin, ülke liderleri üzerinden sürdürdükleri projeler kapsamında bu yapılara biat ederek belirli statülere kavuştuklarını değerlendiren Fatma İzol, bu noktada Abdullah Öcalan’ın tutumunu şu şekilde anlattı: “Türkiye Cumhuriyeti'nin bir operasyonu olarak tutuklanmadığını ve dünyanın bir bütün olarak Sayın Öcalan'ı Türkiye'ye teslim ettiği birçok akademik değerlendirme de mevcuttur. Sayın Öcalan da bunu açık olarak yansıttı. Yani bunun bir bütün olarak devletlerin projesi olduğunu ve devletlerin böyle bir şeye karar verdiğini ve tutuklandığını kendisi de ifade ediyor. Bugün Masonik örgütlenmeler dünya liderlerin önüne şöyle bir şey koymuşlardı; kendilerine biat etmeleri sonucunda devletlerde çeşitli roller üstlendiklerini, devlet başkanlığı yaptıklarını ya da devletin çeşitli kademelerinde rol ve misyon üstlendiklerini görüyoruz. Bu da bize şunu gösteriyor: Sayın Abdullah Öcalan'ın bu örgütlenmelere tabi olmadığını bu örgütlenmelerin dünyada insanlığa hizmet etmeyen çeşitli mekanizmaları harekete geçirdiklerini dünyanın yarısını kadınlar oluşturduğuna göre bu dünyanın yarısını oluşturan kadınları yok sayamayacağımızı, ilksel dönemlerde kadınların öncü rol ve misyonlarının sevgi bağlantılı olan rol ve misyonlarının doğaya, insanlara zarar vermediğini ve ekolojik dengeye hizmet ettiğini dolayısıyla da bu temelde, Öcalan'ın bir fikir insanı olduğunu ve fikir insanlarının kendi zihniyetlerinde  yobaz düşünceleri barındırmadığını net olarak söyleyebiliyoruz.”   ‘Tecrit kalkmış değil’   Yıllar sonra gerçekleştirilen görüşmeyle Abdullah Öcalan’ın iyi olduğunu öğrendiklerin fakat hala mutlak bir tecridin olduğuna dikkat çeken Fatma İzol, “Dünyada eşi benzeri olmayan bir tecrit olarak ifade ettik. Şu anda da yıllara tekabül eden bir görüş kısıtlılığı var. Bu görüşmede Sayın Öcalan, ‘Tecrit henüz kalkmış değildir’ ifadesini kullanıyor. Bu tecrit henüz kalkmış değildir ifadesi kendisinin bir siyasal rol ve misyonunun olduğunu, geniş çerçevede düşünecek olursak dünyadaki tüm baskı politikalarının belli bir politik zeminden kaynaklandığını ve bu politik zemine karşı kendisinin alternatif  düşünceleri olduğunu ve bu alternatif düşünceler üzerinden de yeni bir yapılandırmaya gitme konusunda bilgeliği, gücü, kuvveti olduğunu ifade ediyor” diye belirtti.   ‘Bahçeli’nin çıkışı sıradan ve bireysel ele alınmamalı’   “Her ne kadar son zamanlarda Devlet Bahçeli temiz bir dil kullanmasa da bu çıkışı önemli buluyoruz” diyen Fatma İzol, bu çıkışı sıradan ve bireysel olarak ele almadıklarını da belirtti. Fatma İzol, “Sürekli devlet yöneticilerine danışmanlık yapmış olan Şenkal Atasagun bugün Devlet Bahçeli'nin birinci dereceden danışmanlarından bir tanesidir. Şenkal Atasagun, devlet zihniyetini çok iyi bilenlerden bir tanesidir. Son zamanlarda Devlet Bahçeli'nin konuşmalarını takip ettiğimizde kalitesinin arttığını, seviyesinin yükseldiğini görüyoruz, bu da devlet zihniyetinin onu desteklediğini yani tırnak içerisinde söylüyorum elbette ki, ‘Bisküvi’ hikayesinden bu seviyeye gelmiş olmasını böyle değerlendiriyorum. Bir savaş ortamının olduğunu barışmak gerektiğini ifade ediyor. Bir barıştan söz edildiği noktasında ele alacak olursak, atılan bu adımların arkasında bir algı yönetimi yapılıyor. Bu algı yönetimlerini de biz Kürt aydınları, Kürt siyasetçileri ve biz kadınlar da atılan bu adımları kendi içinde tabi tuttuğu tartışma ve bu algı yönetimlerini kendi iç mekanizmalarımızda tartıp, mantık süzgecinden geçirip de değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘Ömür boyu cezaevinde tutulmak insan haklarına aykırıdır’   Fatma İzol, “Cezalandırma süreçlerinin tartışılacak birçok tarafı var. Avrupa insan hakları ölçüleri içerisinde belli bir zamana tabi tutulduktan sonra insanların yeniden yaşamla buluşturulması ve hayatın içerisinde bulundurarak, bundan sonra neler yapabileceğine bakabilmek gerekir. Ama bir insanın ömür boyu cezaevinde kalması insan haklarına aykırı bir tutumdur. Elbette ki Sayın Abdullah Öcalan başta olmak üzere Kürt siyasetçilerine uygulanan cezalar, 30 yılları bulan cezalara tekabül ediyor. Bugün 30 yıl cezaevinde kalmış insanların salıverilme hakları olmasına rağmen, elde ettikleri hak çeşitli sebeplerle engelleniyor” dedi.   ‘Umut Hakkı yasal düzenlemeyle gerçekleştirilebilir bir adım’   “Elbette ki Sayın Öcalan gibi asrımızın filozofu olan düşünce üretebilen bir insanın içeride kalması zaten insanlık açısından doğru olan bir şey değildir” değerlendirmesinde bulunan Fatma İzol, “Ortaya koyduğu çalışmalar, sunduğu proje ve savunmalarla barışçıl söylemleriyle asıl olarak perspektifini ortaya koymuş durumda zaten. Dolayısıyla, Sayın Abdullah Öcalan başta olmak üzere onun gibi tutuklu bulunan diğer insanların da en kısa zamanda yapılacak olan bir düzenlemeyle salıverilme koşullarının oluşturulması gerekir. Bu adım sadece Kürtler üzerinden ilerletici bir mekanizmayı çalıştırmayacak, bütün Orta Doğu coğrafyasında yaşayan bütün halklar için yenilikçi, özgürlükçü, adalet ve vicdan çerçevesi içerisinde siyaset yapan bir politika benimsemenizi ve siyasetin bu çerçeveye evrilmesine yol açacağı için umut hakkının hiç bekletilmeden ki, Devlet Bahçeli de buna dikkat çekmişti ve bunun yapılmasının kolay olduğunu kendisinden de duymuştuk. Demek ki yasal düzenlemeyle gerçekleştirilmesi çok kolay olan bir adımdır. Bugün Türkiye ekonomisi Türkiye’yi çökertme durumuna getirmiştir. Günümüzde yaşanan ekonomik savaş politikaları bu ülkede halkların çok büyük acılar çekmesine neden olmuş. İşte bu savaş politikasından uzaklaştığımız zaman ekonominin de düzeleceğini peyderpey göreceğiz. Umut hakkı küçük bir yasal düzenleme ile hayatımıza bu kadar önemli noktalarda dokunacaktır ve 'Umut Hakkını' savunmak hepimizin insani duruşudur” dedi.   ‘En açık şekliyle Muhatap Sayın Öcalan'dır’   Kürt halkının talebinin gayet açık ve net olarak Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü olduğuna vurgu yapan Fatma İzol, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Halk, ‘eğer Kürt sorununun çözümünü istiyorsanız, birinci derecede muhatap Sayın Abdullah Öcalan’dır’ diyor. Biz Devlet Bahçeli’nin de konuşmalarından şunu anladık; Artık devlet mekanizmalarının da bu gerçekliği kabul ettiğini görüyoruz. Halkların bu kadar Sayın Öcalan üzerinde talepkâr olması gerçekten de hem Kürt sorununu hem de Türkiye'deki halklar sorununu çözme noktasında en büyük irade olarak gördüğü için kendisi üzerinde uygulanacak baskı, tutuklama, verilecek cezalara rağmen halk, sokaklara çıkarak Sayın Öcalan'ın özgürlüğü için net bir tavır sergiliyor. Açık bir şekilde muhatap Sayın Öcalan'dır. Devlet nezdinde de bunun böyle bilinip, görülmesi gerekiyor. Meclisin de bir an önce Umut Hakkı yasasını çıkarması gerekiyor. En başta Sayın Öcalan olmak üzere olmak üzere aynı durumda olanların da bundan yararlanması gerekir.”