Meral Danış Beştaş: Öcalan örgütü ile görüşmeden nasıl olacak? 2025-02-01 17:47:26   ESKİŞEHİR - Barış konulu panelde konuşan HDP Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın barış savunusu yapan bir siyasi aktör olduğunu belirterek, “Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün ve çalışma koşullarının sağlanması gerektiği noktasında çok net bir görüş ifade ediyoruz. Örgütü ile görüşmeden nasıl olacak bu iş?” diye sordu.    Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Eskişehir'de, “Barışı inşa etmek” konulu panel düzenledi. Özdilek Sanat Merkezi’nde yapılan panele HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, tarihçi Ayşe Hür ve Çerkes aktivist Kuban Kural'ın konuşmacı olarak katıldı. Paneli çok sayıda kişi izledi.     ‘Abdullah Öcalan barış savunusu yapan bir siyasi aktör’    Meral Danış Beştaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 1999'dan bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutsak olduğunu hatırlatarak, "Sayın Abdullah Öcalan 1993’te ilk Turgut Özal döneminde barış fikirlerini ifade etti ve o günden bugüne ateşkese çağırıyor. Ne zaman konuşsa barış, demokratik dönüşüm ve çözüm konusunda konuşuyor. Barış savunusu yapan bir siyasi aktör. Bu siyasi aktöre yaklaşım ne oldu? Tabii ki en vahim uygulamalar İmralı Cezaevi'nde uygulanıyor. Buna rağmen barışı savunuyor, bu çatışmalı sürecin kimseye faydası olmayacağını savunuyor” dedi.    ‘Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve çalışma koşullarının sağlanması gerekiyor’    MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısının önemli olduğunu belirten Meral Danış Beştaş, "Biz hep şunu dedik; tecrit var. Kendisi (Bahçeli) de zaten tecridin olduğunu kabule etti. 'Muhatap Abdullah Öcalan’ dedik, bunu da kabul etti, onunla çözülebileceğini de kabul etti. Bu realiteyi sahiplenerek, destekleyerek, çalışarak ve mücadele ederek devam ettirebiliriz” ifadelerini kullandı.   Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının sağlanması gerektiğini vurgulayan Meral Danış Beştaş, "Hem hukuki olarak hem politik olarak kesinlikle Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün ve çalışma koşullarının sağlanması gerektiği noktasında çok net bir görüş ifade ediyoruz. Örgütü ile görüşmeden nasıl olacak bu iş?” diye sordu.    'Devlet oldu bittiyle mesele çözülsün istiyor’    Ardından konuşan Kuban Kural, devletin "acelesi" olduğunu söyleyerek, "Silahlar bırakılsın, oldu bitti, mesele çözülsün istiyor. Fakat anca milliyetçi perspektifler meseleyi böyle çözer. Bunun çözümü demokrasiye, özgürlüğe, Kürt halkı başta olmak üzere diğer halklara, işçilere ve kadınlara pek bir şey vaat etmez. Türkiye'nin batısında biz üzerimize düşeni yapamadığımız için son 10 yılı yaşadık. Üzerimize düşeni yapamadığımız için kayyumlar bugün gündemimizde. 'Biz buradayız, siz verdiğiniz sözlerin arkasında durmak zorundasınız, böyle çözüm olmaz' diyebilecek toplumsal hareketi inşa etmemiz gerekiyor” diye vurguladı.   HDK dışında diğer sivil toplum örgütlerinin de barışa yönelik çalışmalar yapması gerektiğini dile getiren Kuban Kural, "Şeffaflığı zorlamamız gerekiyor, devletin şeffaf olmasını. Militarist ve milliyetçi, ulusalcı bir devletten iktidarda kim olursa olsun şeffaflık toplumsal baskı olmadan ortaya çıkan bir şey değil" diye konuştu.   Ortadoğu’daki gelişmeler   Ortadoğu'daki değişim sürecine değinen tarihçi Ayşe Hür ise, "İktidarın bu süreci başlatmasının nedeni de Ortadoğu'daki, özellikle Suriye'deki gelişmeler. Amerika'nın Rojava yönetimini tanıyacağı endişesi ya da Kürt merkezli bir enstitüye onay verecek korkusuyla, 'aceleyle bizim Kürtleri kaptırmayalım bu projeye' diye telaşla yola çıkıldığı için henüz ortada gerçekten bir şey yok” dedi.    2013-2015 sürecinde kimi olumlu adımların atıldığını söyleyen Ayşe Hür, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Tarihçi olarak gayet iyi biliyorum; Türkler barış yapmayı bilmezler, Türkler pazarlık yapmayı bilmezler, uzlaşmayı bilmezler, bu tarihsel bir genetiği olmuş yani. İttihat Terakki zihniyetiyle birlikte artık kesinlikle uzlaşma değil, kendi koz kimliği diye tarif ettiği bir yere çekilme, o da Türklük diye tanımlanmıştır. O hattın dışında kalan herkesi ezme, imha etme, yok etme, inkar etme gibi bir siyaseti benimsemiştir. Araplara, Arnavutlara, Ermenilere bu şekilde yaklaşılmıştır.”