Bir halkın hafızası: Dêrsim Festivali 23’üncü yılında 2025-07-19 09:09:26   Rojda Aydın   DÊRSİM – Dêrsim’de her yıl düzenlenen Dêrsim Festivali, yalnızca bir kültür ve müzik etkinliği değil; aynı zamanda bir kimlik mücadelesi, tarihsel bir hatırlama ve toplumsal dayanışma alanı olmayı sürdürüyor. Festival, sürgünden bugüne uzanan yolculuğuyla dikkat çekiyor.   Munzur Dağları'nın eteklerinde yankılanan ezgiler sadece müzik değil; bir halkın hafızasının, acılarının ve direnişinin sesi. Her yaz binlerce insanın katıldığı Dêrsim Festivali, geçmişten bugüne taşıdığı anlamla Kürdistan ve Türkiye’nin en özgün kültür etkinliklerinden biri olma özelliğini koruyor.   Sürgünde başlayan yolculuk   Dêrsim Festivali’nin hikâyesi, 1990’lı yılların sonunda Avrupa’daki diaspora Dêrsimlilerin çabalarıyla başladı. Almanya’da ilk kez düzenlenen bu etkinlik, bölgenin kültürel belleğini yaşatmak, genç kuşaklara aktarmak ve 1938 Dêrsim Katliamı gibi tarihsel travmaları unutturmamak amacıyla hayata geçirildi. Festivalin ilk yıllarında sahne alan sanatçılar, Kirmanci ve Kirmanckî şarkılarla yalnızca bir kültür aktarımı değil, aynı zamanda bir politik duruş da sergiledi.   Sürgünden topraklara: Festival Dêrsim’e taşındı   2000’li yılların başından itibaren İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde düzenlenmeye başlanan festivalin, kısa sürede Dêrsim’e taşınması hedefleniyordu. Bu hedef, 2000 yılında hayata geçirildi ve ilk Munzur Kültür ve Doğa Festivali doğrudan Dêrsim’de yapıldı. O tarihten itibaren festival, Munzur’un, dağların ve halkın belleğiyle bütünleşti. Bugün doğrudan Dêrsim merkezli olarak yapılan etkinlikler, Munzur Vadisi başta olmak üzere doğayla iç içe alanlarda düzenleniyor.   Festival programında yer alan konserlerin yanı sıra paneller, atölyeler, halk yürüyüşleri ve ekolojik forumlar da geniş yer buluyor.   Kültürden ekolojiye, kadından gençliğe   Dêrsim Festivali’nin dikkat çeken yönlerinden biri de yalnızca sanatsal etkinliklerle sınırlı olmaması. Festivalde yer alan oturumlarda çevre politikaları, kadın hakları, gençlik hareketleri ve ana dilde eğitim gibi konular öne çıkıyor.   Katılımcılar, Dêrsim’in doğasına yönelik baraj ve maden tehditlerine karşı ekolojik dayanışma çağrıları yaparken; aynı zamanda Zazaca’nın ve Alevi inanç ritüellerinin kamusal alanda görünür olmasına da katkı sağlıyor.   Kültürün direnişi sürüyor   Dêrsim Festivali, yalnızca bölge halkı için değil; Kürdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlar için de bir bellek ve aidiyet mekânı. Her yıl büyüyerek devam eden festival, kültürel mirasın, toplumsal dayanışmanın ve politik hatırlamanın güçlü bir örneğini sunuyor.   Munzur’un serin suları, dağların gölgesinde yankılanan şarkılarla birleşiyor. Dêrsim, festivalle birlikte bir kez daha “Biz buradayız” diyor.   Festivalin 23’üncü yılı   Bu yıl ise aynı karar ve amaçla 23’üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali, 24-27 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. Festivale ilişkin konuşan, yerine kayyum atanan Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan, herkese katılım çağrısında bulundu.   ‘Halk desteği ile festival düzenlenecek’   Teknik ve mali zorluklara rağmen halk desteğiyle festivalin sürdürüleceğini vurgulayan Birsen Orhan, “Bu yıl festivalimizi kayyum belediyeciliğinin gölgesinde organize ediyoruz. Elbette ki teknik ve mali sıkıntılarımız var. Ancak halkın desteği bizimle. Yaptığımız çağrıya çok sayıda sanatçı ve yazar karşılık verdi. Hiçbir ekonomik beklenti içinde olmadan yanımızda olduklarını belirttiler ve festival programında yer aldılar” dedi.   Birçok sanatçı destek verdi çağrıya   Maddi nedenlerle yaptıkları çağrı kapsamında çok sayıda sanatçının bu çağrıya kulak verdiğini belirten Birsen Orhan, “Hem yerel sanatçılarımızdan hem de birçok uluslararası sanatçı bizlere desteklerini açıkladı. Desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Çünkü böylesi bir süreçte, hiçbir ekonomik katkı beklemeden bizlere desteklerini sunacaklarını ifade etmeleri bizler açısından çok çok değerli” diye vurguladı.   ‘Festivalin karakteri değişmeyecek’   Festivalin zaman zaman tekrar eden bir yapıya sahip olduğu yönündeki eleştirilere de değinen Birsen Orhan, bu tür tartışmaların değerli olduğunu belirtti; ancak festivalin tarihsel ve kültürel karakterinden ödün verilmeyeceğini söyledi. Birsen Orhan, “Bu festivalin karakteri var; dil, inanç ve doğa. Nasıl ki bir bireyin karakteri kolayca değişmezse, festivalin de temel hattı değişmeyecektir. Elbette ki kapitalist sistemin etkilerinden bağımsız değiliz ama amacımız bu etkileri görünür kılmak ve mücadeleyi büyütmektir” şeklinde konuştu