Polis şiddeti sonucu katledilen çocuklar Meclis gündeminde 2017-12-04 14:41:03   ANKARA - HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, iki yıl önce 10 Ekim Ankara katliamına ilişkin Adana'daki protesto yürüyüşlerinde polisin açtığı ateş sonucunda üç buçuk yaşındaki Tevriz Dora'nın yaşamını yitirmesini Meclis'e taşıdı.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, polis şiddeti sonucu çocukların yaşamını yitirmesine ilişkin Meclis Genel Kurulu'na Araştırma Önergesi verdi. Önergede, 2015 yılında 10 Ekim Ankara katliamına ilişkin Adana'nın Hürriyet ve Denizli mahallerindeki protesto yürüyüşlerinde polisin açtığı ateş sonucunda ağır yaralanan 3 buçuk yaşındaki Tevriz Dora'nın yaşamını yitirmesine ilişkin Meclis Genel Kurulu'na Araştırma Önergesi ve Adalet Bakanı'nın yanıtlaması için soru önergesi verdi.    Araştırma Önergesi'nde şu ifadelere yer verildi:    "Hâlihazırda meydana gelen olaylarda kolluk birimlerinin açtığı ateş neticesinde çok sayıda ölüm meydana gelmiş ancak elimizde bu sayıda ilişkin kesin bir veri bulunmamaktadır. İnsan Hakları Derneği'nin 2015 yılı raporunda dur ihtarına uymadıkları gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından öldürülen sivil yurttaşların sayısı 53'ü çocuk olmak üzere 264 olarak ifade edilmiştir. Kuşkusuz bu veriler son derece vahim bir tabloya işaret etmektedir.   'Yaşam hakkı ihlalleri görmezden geliniyor'   İnsan hakları açısından kolluğun aşırı güç kullanımı neticesinde meydana gelen yaşam hakkı ihlali; tümüyle hukuk dışı ve insan haklarına aykırı olarak insan yaşamının yargı kararı olmadan güvenlik güçlerince denetimsiz, hatta keyfi biçimde son verme uygulaması biçiminde tanımını bulur. Türkiye bu kavramla 1990'lı yıllarda, polisin ev baskınları ile yaptığı operasyonlar neticesinde tanışmış ve AİHM önünde birçok kez mahkûm olmuştur. Zira AİHS. 2. maddesi yaşama hakkını düzenler; maddenin II. Fıkrasında da istisnalar yer almaktadır. Bu istisnanın özü 'mutlak zorunluluk' halidir. Yani 'istisna'dan kasıt, bir kişiyi kasten öldürmeye izin veren koşullar değil,  'başvurulan kuvvetin' istenmeyen bir sonuç olarak ölüme neden olması halidir.  Ancak ölümlere ilişkin veriler istisnadan ziyade genelleşen bir tutum ve duruma dönüşmüş durumdadır. Kuşkusuz yargı mekanizmasının bu tür olaylarda kolluk güçlerini koruyan kararlar vermiş olması, yaşam hakkı ihlallerini görmezden gelerek kolluktan yana tavır sergilemesinin artan ölümlerde önemli bir rolü bulunmaktadır.   'Üç buçuk yaşındaki Tevriz Dora başından vuruldu'   Bunun yakın bir örneğine geçtiğimiz günlerde şahit olduk. Şöyle ki; 10 Ekim Ankara Katliamı'nın ardından pek çok il ve ilçede protestolar gerçekleşmiş olup Adana'da gerçekleşen yürüyüşlere gaz bombaları, ses bombası ve tazyikli su ile saldıran polis, Denizli Mahallesi'nde ise gerçek mermi kullanmıştır. Polis saldırısı sırasında evlerine geçmeye çalışan Dora ailesi, bu esnada ara sokaklara giren polisin açtığı ateşe maruz kalmış ve o an annesinin kucağında olan üç buçuk yaşındaki Tevriz Dora başından vurularak ağır yaralanmıştır. Ardından Çukurova Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alınan çocuk, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirmiştir. Görgü tanıklarının ifadelerinde polisin ara sokaklara girerek halkı rastgele taradığı ve bu esnada annesinin kucağında olan çocuğun başından vurularak ağır yaralandığı dile getirilmiştir.     'Çocuk ölümleri süreklileşti'   Ancak ne var ki yürütülen soruşturma neticesinde verilen kararda pek çok çelişki yer almasına rağmen polisler aklanmış ve küçük Tevriz'in ölümüne neden olanlar, haklarında dava dahi açılmadan cezasızlık ile ödüllendirilmişlerdir. Nitekim savcılık kararında Tevriz Dora'nın naaşından ateşli silah ürünü elde edilemediği bu nedenle hangi ateş ile ölümün gerçekleştiğinin tespit edilemediği yer alırken olay yerinde bulunan mermilerin kolluk kuvvetlerine ait olduğu hususu değerlendirilmemiştir. Diğer yandan kolluk güçlerinin zan altında bırakılmaya çalışıldığı ifade edilerek kolluk görevlileri adeta korunmuştur. Bu yaklaşım sebebiyle çocuk ölümleri süreklilik arz etmiş ve her defasında yetkililerin bu olayları olağanlaştıran söylemleriyle geçiştirilmiştir. Ancak bu konuda Meclisin görev alması ve orantısız güç kullanımı neticesinde meydana gelen çocuk ölümlerini sebep ve sonuçlarıyla birlikte araştırarak alınacak önlemleri tespit etmesi önem arz etmektedir."   Tevriz için soru önergesi   Meral, ayrıca Tevriz'in yaşamını yitirmesine neden olan olaya ilişkin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün yanıtlaması için verdiği önergede şu soruları yöneltti:    *Kolluk güçleri Tevriz Dora'nın öldüğü olaylarda neden gerçek mermi kullanmıştır? Bu husus neden yargılama sırasında değerlendirilmemiştir?   *Protesto gösterilerinde kolluğun gerçek mermi ile halka müdahale etmesi orantılı mıdır?    *Kolluk görevlilerinin açtığı silah neticesinde meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarında neden etkin soruşturma yürütülmemektedir? Tevriz Dora'nın ölüm olayında neden deliller yeterince değerlendirilmemiştir? Elde edilen bulgular neden polis lehine kullanılmıştır?   *Yaşam hakkı ihlallerine ilişkin yargı makamları neden kolluk lehine tutum takınmaktadırlar? Kamu adına soruşturmaya yetkili makamların "kamu" algısı neden sivil halk yerine idari makamlar şeklinde gelişmektedir?   *Kolluk güçleri aleyhine yürütülen kaç soruşturma davaya dönüşmüş; kaçı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir? Son 15 yıllık istatistikler ne şekildedir?   *Kolluk güçlerinin yargılandığı kaç davada mahkûmiyet kararı verilmiştir? Son 15 yıllık istatistikler ne şekildedir?    *Kolluk güçlerinin soruşturulduğu dosyalarda neden mahkûmiyet kararları verilmemektedir? Kolluk güçlerine ilişkin uygulanan dokunulmazlık zırhının kaynağı ve gerekçesi nedir?   *Yargı kararları taraflı mıdır? Bu konuda Bakanlığınızın görüşü nedir?   *Kolluk lehine verilen kararların sivil ölümlerine ilişkin artışla bir ilgisi var mıdır? Bakanlığınız bu konuda bir çalışma yürütmüş müdür?   *Kolluğun orantısız güç kullanımından kaynaklı yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi adına bir çalışma yürütecek misiniz?