Tülay Hatimoğulları: Kürt sorununun çözüm adresi Meclis’tir 2025-01-16 12:19:54       QERS - DEM Parti Qers 1’inci Olağanüstü Kongresi’nde konuşan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, Kürt sorununun çözümünde Meclis'in adres olması gerektiğini vurgulayarak, "Barış için ortak mücadele şart. Tecrit kalkmalı, Sayın Abdullah Öcalan'ın mesajı sahiplenilmelidir" dedi.     Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Qers İl Örgütü, kentteki bir düğün salonunda “Şimdi örgütlenme” şiarıyla 1’inci Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongrenin açılış konuşmasını DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yaptı.    Tülay Hatimoğulları konuşmasına, belediyelere yönelik kayyım atamalara dikkat çekerek başladı. Tülay Hatimoğulları, "AKP, seçimle elini bükemediği kesimlere, seçimle kazanamadığı belediyelere, OHAL döneminde uydurduğu bir yasa ile kayyım atamaya devam ediyor. Kayyımın, ne Türkiye yasalarında ne de uluslararası yasalarda bir karşılığı yoktur. Şu anda AKP, yasal bir kılıf uydurduğu korsan bir uygulama ile bunu hayata geçirmektedir. Akdeniz Belediyesi’ne de diğer belediyelerimize olduğu gibi kayyım atandı. Kayyım bir siyasi darbedir. Kayyım darbesi, 12 Eylül askeri cuntasının asker postalıyla, tankla, topla gerçekleştirdiği darbelerden hiçbir farkı yoktur" dedi.     ‘Bir elinde gül bir elinde demir yumrukla barış tesis edilemez’   Tülay Hatimoğulları, kayyım konusunun diğer partileri de ilgilendiren bir konu olduğuna işaret ederek, "Kayyım, bu ülkedeki herkesin sorunudur. Kayyımın atandığı bir yerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. O nedenle kayyım yalnız bizim değil, bütün Türkiye’nin ortak problemidir. Kayyım gaspına karşı, bütün Türkiye halkları olarak ortak ve demokratik bir mücadele yürütmek dışında hiçbir seçeneğimiz yoktur. Bir yandan bu iktidar barış mesajları verecek, öte yandan kayyım atayacak. Bunu kabul etmek mümkün değildir. İktidar, bizim bunu normal karşılamamızı, sineye çekmemizi bekliyorsa büyük yanılır. Halkımız, kayyım darbesine karşı, bütün demokrasi güçleriyle birlikte mücadele etmeye devam edecektir. Bir elinde gül, bir elinde demir yumrukla barış tesis edilemez. Şu bilinsin ki, aklımızla ve mantığımızla alay etmeye kalkanlar, oluşan barış umutlarını darbelemeye çalışanlar aslında siyaseten kendileri kaybedecektir” ifadelerini kullandı.   ‘İnançların birbiriyle sorunu yok’   Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere değinen Tülay Hatimoğulları, şunları belirtti: "Ortadoğu’da katliamlar durmuyor, savaşlar durmuyor, çatışmalar durmuyor. Türkiye’de de aynı şekilde bu sorunlar varlığını sürdürüyor. Emperyalizmin sömürge politikaları, ne yazık ki hız kesmeden devam ediyor. Şimdi dünya kendine yepyeni bir düzen kurmaya çalışırken, özellikle küresel sermaye bu düzeni şekillendirmeye uğraşırken, Ortadoğu coğrafyasında kan akıtmaya devam ediyorlar. Lübnan’da, Yemen’de, Filistin’de, Ukrayna’da, Suriye’de, Irak’ta... hangi ülkenin kapısını açıp bakarsanız bakın, orada bir savaş, çatışma, çocuk ve kadın ölümleri, gözyaşı ve göç görüyorsunuz.   Bu coğrafya çok çekti, biz çok çektik. Uğrunda savaştıkları petrol kadar insan kanı var o toprakların altında. Ama doymuyorlar. Ama bu çatışmaların bitmesine izin vermiyorlar. Oysa halkların birbiriyle sorunu yok. Oysa bu coğrafyada yaşayan inançların birbiriyle sorunu yok. Suni tartışmalar ve gerilimlerle bölge savaşa sürüklenmeye devam ediyor."    ‘Rojava’da verilen mücadelenin önemi görülmeli’   Saldırılara karşı özgürlük mücadelesinin sürdüğünü vurgulayan Tülay Hatimoğulları, "Halkların verdiği özgürlük mücadelesini de görmemiz gerekiyor. Siz değerli Kürt halkı, bu direnişin öncülüğünü yapıyorsunuz. Kürt halkının verdiği mücadele, bütün bölge halklarına örnek teşkil ediyor. Bu özgürlük mücadelesi, hak mücadelesi ve ortak zemindeki mücadele çok önemlidir. Bugün Suriye'de bir yönetim değişikliği gerçekleşti ve Suriye'de yeni bir düzen kurulmak isteniyor. Bizler de yeni bir düzenin kurulmasını istiyoruz. Bizim kurulmasını istediğimiz düzen, Suriye'de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların yönetimde temsil edildiği; kendi inançlarını özgürce yerine getirebildiği; kendi anadillerinde özgürce eğitim görebildiği, demokratik bir Suriye'nin inşasıdır.   Demokratik bir Suriye inşa edilirken, Rojava’da verilen mücadelenin önemi görülmelidir. Rojava, çok önemli bir direniş sergiledi. Rojava, IŞİD’e karşı; kadınlara tecavüz eden, çocukları katleden, insanların gözyaşlarına bakmadan hunharca katliamlar gerçekleştiren o karanlık zihniyete karşı en güçlü mücadeleyi Arap halklarıyla birlikte verdi" dedi.   ‘Kürt halkının statüsünün görülmesi çok önemli’   Kürt halkının Rojava’da büyük bir direniş sergilediğini ifade eden Tülay Hatimoğulları, "Kürt halkı, aynı zamanda orada yepyeni bir yaşam kurmayı başardı. Bir toplumsal mutabakat sonucu geliştirdikleri ortak yaşam bildirgesi ile yaşamlarını sürdürdüler. O bildirgede ortak yaşam vardı; Rojava’da yaşayan bütün farklı halkların bir arada, kendi diliyle, rengiyle ve inancıyla özgürce yaşayabilmesi vardı. Kadınların siyasette ve kamusal alandaki varlıkları vardı. O toplumsal sözleşmede seküler bir yaşam da vardı. İşte, oluşturulacak yeni Suriye yönetiminde bu toplumsal sözleşmenin orada varlık göstermesi, tanınması ve Kürt halkının statüsünün kabul edilmesi çok önemlidir. Ne yazık ki, Türkiye’de bu gelişmelerin ardından Suriye’deki bu son gelişmelere nasıl tepki veriliyor? SMO üzerinden saldırılar devam ediyor. Oradaki farklı çeteler üzerinden bu saldırılar sürdürülüyor" şeklinde konuştu.    PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mesajları    PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın DEM Parti heyeti ile yaptığı görüşmeye değinen Tülay Hatimoğulları, şu sözleri kullandı: "1 Ekim’den bu yana Türkiye’de bazı gelişmeler yaşandı. Bir barış süreci mi başlayacak ya da bu süreç bir barış sürecine mi evirilecek soruları soruluyor. Bu süreci yalnızca Kürt halkı değil, Türkiye’nin batısı ve Türkiye halklarının tamamı izliyor. Bu durum, elbette çok olumlu ve bizlerin umudunu büyütüyor. O ziyaretten hemen sonra heyetimiz, parlamentoda temsili bulunan siyasi partileri ziyaret etti. Sayın Öcalan’ın mesajını kendilerine ilettiler. 25 yılı aşkın bir süredir İmralı’da tutulan Sayın Abdullah Öcalan, 4 yılı aşkın süredir ağır tecrit altında tutuluyor. Ancak o kapılar biraz aralandığında gönderdiği mesaj yine barış ve çözüm oldu. Biz de kendisine selamlarımızı iletiyoruz. Bu mesaja sahip çıkacağımızın altını kalın kalın çiziyoruz.   Ortak yaşamı birlikte inşa edelim   Kürt sorunu vardır ve bu sorun, ne mevcut iktidar ne de başka bir kesim tarafından 'terör' parantezine alınarak tanımlanamaz. Kürt sorunu, siyasi, toplumsal ve halkların ortak yaşamını zedeleyen bir sorundur. Kürt sorununun çözümü, yalnızca Sayın Abdullah Öcalan’ın omuzlarına yıkılamaz. Sayın Öcalan’ın verdiği mücadelede ve gönderdiği mesajda en önemli vurgulardan biri, yalnızca iktidarın değil, aynı zamanda muhalefetin de üzerine düşen görev ve sorumluluğu hatırlatmasıdır. Türkiye çok çekti, büyük acılar yaşadı. Kürt halkı acılar çekti, gençlerini kaybetti; Türk halkı da gençlerini kaybetti. Bizlerin buradaki en büyük muradı, bu kan ve gözyaşı dursun, ortak yaşamı birlikte inşa edelim.    Adres Meclis’tir   Tam da bu dönemde, Kürt sorununun çözümünün hem Türkiye’ye hem de bölgeye sağlayacağı faydaları gayet iyi biliyoruz. Bunun için Meclis adres olmalıdır ve bu süreçte tüm demokrasi güçlerinin, parlamentoda temsili olan bütün siyasi partilerin bu süreci sahiplenmesi şarttır. Heyetimiz, siyasi partileri dolaştığında bunu gördü ve bizlere de bilgisini verdi. Şunu söylediler: İç siyasette, yani muhalefet de dahil, gerçekten toplum ve siyasi partiler çözüme hazır. Bu çözümün olmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki devlet, çözüm ve İmralı ile diyalog konusunda mevcut çizgiyi geliştirip ilerletsin. Eğer bunu yaparsa, bu sürece bütün Türkiye halkları ve siyasi partiler hazırdır.   Bu büyük bir olanaktır; bizim için tarihsel bir olanaktır. Evet, bu görüşmeler var, ancak bu görüşmeler tecridin tamamen kalktığı ve sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlediği anlamına gelmez. Bunun yanı sıra yapılması gereken, Sayın Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük hakkının sağlanması, bu koşulların oluşturulması ve barış için daha çok çalışabilecek koşulların yaratılmasıdır.”