İstanbul’da halk toplantısı: Barış için güven verici adımların atılması gerekir 2025-02-03 19:32:04 İSTANBUL- Halk toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, İmralı’da gerçekleşen görüşmelerde Abdullah Öcalan’ın “Barış için daha çok çalışabilmemin yolu benim üzerimdeki tecridin kalkması ve çalışma koşullarının oluşturulmasıdır” dediğini dile getirerek güven verici adımların atılması gerektiğini belirtti.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti), PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerden çıkan mesajların tartışılması için başlattığı "Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları" kapsamında İstanbul’un Sancaktepe ilçesinde halk toplantısı gerçekleştirdi. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın katılımıyla gerçekleşen toplantıya çok sayıda kişi katıldı.   ‘Jin Jiyan Azadi’ şiarıyla mücadelemize devam edeceğiz   Halk toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, ilk olarak Pınar Gültekin’i  katleden fail Cemal Metin Avcı’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet cezasının bozulmasına karşı “Pınar Gültekin ve onun gibi katledilen kadınlar asla yalnız değildir” dedi. Tülay Hatimoğulları, “Yargının bu şekilde taraf tutması cezasızlık sistemiyle kadın cinayetlerinin önünü açan bir yöntemi izlemesini biz kadınlar kabul etmiyoruz. Kadın yaşamın her alanında vardır. DEM Parti olarak Türkiye’deki kadın hareketi ve Kürt kadın hareketiyle beraber bütün dünyaya mal edilen ‘Jin Jiyan Azadi’ şiarıyla mücadelemize devam edeceğiz” diye vurguladı.   ‘Rojava halkına yönelik saldırılar bir an önce son bulmalıdır’   Tülay Hatimoğulları, toplantıda İmralı görüşmelerinde ortaya çıkan mesajlara dair değerlendirmelerde, 3’üncü dünya savaşıyla karşı karşıya olunduğunu belirterek büyük barış hareketini örgütlemeye ihtiyaç olduğunu vurguladı. Tülay Hatimoğulları, “Ortadoğu’da son bir yıldır yaşanan sürece baktığımızda bir yandan İsrail-Filistin savaşı öte yandan Lübnan’a, Yemen’e kadar çeşitli saldırılar, Irak’ta denklemin yeniden kurulmaya çalışması, İran’ın savaşa çekilmeye çalışılması ve en nihayetinde Suriye’de yaşanan rejim değişikliği ile birlikte ortaya çıkan yeni tablo var.    Böyle bir dönemde coğrafyanın yakın sınırlarını değerlendirdiğimizde Suriye’deki gelişmeler bizim önemle üstünde durmamız gereken değişimler ve gelişmelerdir. Suriye’yi HTŞ dediğimiz örgüt ele geçirdi. Bizler yaşanan rejim değişikliğinde daha ilk anda yaptığımız açıklamada Türkiye’nin durması gereken yerin neoosmancı-yayılmacı, Kürt düşmanı bir politika değil tam tersine demokratik bir Suriye'nin inşa edilmesi konusunda adım atması ve dış siyasetini buna göre belirlemesi gerektiğinin altını çizdik. Geldiğimiz noktada gördüğümüz SMO ismiyle teşkil ettikleri çeteler tarafından saldırılara devam ediliyor.   Tişrin barajında bir yandan barış nöbeti tutulurken, halkın barışçıl direnişi orta iken öte yandan oraların İHA ve SİHA’larla vurulduğunu ve sivil insanların katledildiğine ne yazık ki tanıklık ediyoruz. Bizler çağrımızı her fırsatta yeniliyoruz. Adı ne olursa olsun bu çetevari örgütlenmeler üzerinden Suriye’de yaşayan Kürt halkına, Rojava halkına yönelik saldırılar bir an önce son bulmalıdır” ifadelerini kullandı.   Abdullah Öcalan: Çalışabilmemin yolu benim üzerimdeki tecridin kalkması   Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemiş olmasının bedelini sadece Kürt halkının değil tüm halkların ödediğinin altını çizen Tülay Hatimoğulları, demokratikleşmenin önündeki en temel engelin Kürt sorunun çözülememesi olduğunun altını çizdi. Tülay Hatimoğulları, “Mevcut rejimin bu dönemde bütün özgürlükleri sert saldırılar gerçekleştirdiğini görüyoruz. Hapishaneler siyasi tutsaklarla dolmuş taşmış durumda. Hasta tutsakların ısrarlarla cezaevlerinde tutulması yapılacak en büyük işkencelerden biridir. Bir yandan barışın sözü edilirken öte yanda belediyelerimize kayyım atanması devam edilmesi bizlerin kabul edeceği bir şey değildir. Sayın Öcalan, ‘Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin yolu Türkiye’nin demokratik bir dönüş yaşamasıyla doğrudan bağlantılıdır’ diyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi için her türlü adımın atılması gerektiği ile ilgili mesajlarını bize iletmiş durumda. Detaylarıyla konuşacağımız bu görüşmelerin içeriğinden biraz bahsetmek istiyorum. Sayın Öcalan çözüme dair ‘Ben yoğun bir çalışma yürütmek istiyorum diyor. Ben zaten tecritte olduğum halde yoğun bir şekilde bu çalışmaları devam ettiriyorum ama benim barış için daha çok çalışabilmemin yolu benim üzerimdeki tecridin kalkması ve çalışma koşullarının oluşturulmasıdır’ demiş. Biz buradan bütün dünya duyacak şekilde yüksek sesle haykırıyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit bu görüşmelerle biraz aralandı ama tamamen ortadan kalkmamıştır” diye belirtti.   ‘Güven verici adımlar atılmalıdır’   Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasının barış için çalışma yürütebilmesi için önemli bir adım olduğuna dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan, Türkiye’nin halkların barışı ve geleceği için barış dışında bir seçeneğinin olmadığını bu görüşmelerde kalın bir şekilde altını çizmiştir. Bizler bu süreci yürütürken bu sürecin adına barış süreci, çözüm süreci demediğimizi hepiniz biliyorsunuz. Bu sürecin adını koyamadık hep birlikte. Ana akım medyanın dilini kabul etmek mümkün değildir. Başta Sayın Öcalan olmak üzere bu süreci yürütenlere dair bir siyasi itibar suikastine yöneldiklerini görebiliyoruz. Dolayısıyla bu manipülasyona psikolojik harbe karşı güçlü ve moralimizin en güçlü olacağı şekilde durmamız gereken bir dönem. Evet, bazı görüşmeler var ve bu görüşmelerin nereye evrilebileceğine dair henüz yeterince bir fikrimiz yok. Bugün Sayın Öcalan ve biz DEM Parti olarak müzakere ve diyalog partisi olarak hazırız diyoruz. Ama şu ana kadar daha hükümetten, icra makamı olan yürütmeden ortaya çıkan bir plan, ifade ettikleri bir çözüm programı yok. Attıkları bir somut adım yok. O nedenle biz buradan çağrımızı yineliyoruz. Güven arttırıcı güven verici adımlar atılmalıdır.”   ‘Bekleyen değil barışın gelmesi için daha çok yola koyulmanın vaktidir’   Tülay Hatimoğulları, “Birçok yoldaşımız ağır bedel ödüyor. Annelerin gözyaşı dinmedi, değer ailelerinin gözyaşı dinmedi. Onlar diyor ki ‘bizler gerçekten barışı canı gönülden istiyoruz. Ama asla boynumuzu eğdiren barış değil.’ Biz aynı şekilde Türkiye’deki bütün demokrasi güçleriyle, parlamentoda temsili bulunan siyasi partilerle de görüşmeler yaptık. Herkesin şöyle bir kaygısı var. Acaba bu süreç başarıya ulaşır mı? Bizler DEM Parti olarak bu sürecin başarıya ulaşması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ama aynı zamanda bu yetmez iktidar ve devletten de somut adımların atılması gerekiyor. O nedenle güven artırıcı adımların atılması gerektiğini ısrarla belirtiyoruz. Biz sonuç ne olursa olsun barış için çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında yaptığımız bu halk toplantılarında barışı oturup evde ya da partisinde bekleyen değil tam tersi barışın gelmesi için daha çok çalışmak üzere yola koyulmanın vaktidir demek için bu toplantıları yapıyoruz. Asla yerimizde oturup bekleyen pozisyonda olmayacağız. Sizden en büyük ricamız, yerel örgütlerimizde, bulunduğumuz ilçelerde bütün yöre derneklerini, kurumları, hiçbir görüş ayrımın yapmaksızın hepsini tek tek ziyaret edip barışı konuşup onları bu konuda bilgilendirmek. İkincisi mahalle mahalle halk toplantıları yapmak ve barışı anlatmak. Kitle mobilizasyonunu barış için seferber etmek. Bu toplantılarda çıkaracağımız en önemli sonuçlardan birisi budur.    Gelişmeler halkımızın verdiğimi örgütlü mücadelenin ürünüdür   Bizler Kürt sorunun demokratik çözümü, demokratik Türkiye ve demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için bugün yola koyulmadık. Yüz yıllık mücadele tarihine sahibiz, hem Türkiye'de demokrasi güçleri, sosyalistleri devrimcileri hem de bu ülkenin yurtseverleri olarak on yıllardır ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Bu süreci barışla taçlandırmak için çok deneyime ve birikime sahibiz. Bugün bu gelişmeler oluyorsa bilin ki siz değerli halkımızın verdiğimi örgütlü mücadelenin ürünüdür. Dolayısıyla kendimize güveneceğiz, bu güveni büyütmek için daha çok örgütlenecek ve mücadele edeceğiz. Barışı mutlaka bu topraklarda tesis edeceğiz. Akan kan artık dursun, barışı inşa edelim” diye konuştu.   Toplantı basına kapalı şekilde devam ediyor.