'Cezaevleri cezalandırma kampına dönüştü' 2025-04-12 09:02:12   Pelşin Çetinkaya   AMED - Avukat Esra Saçaklıdır, cezaevlerinde tutsakların temel haklarının sistematik olarak ihlal edildiğini ve çıplak arama gibi onur kırıcı uygulamaların cezalandırma yöntemine dönüştüğünü belirtti.   Türkiye cezaevleri, uzun süredir yalnızca cezalandırmanın merkezi hâline gelmiş durumda. İktidarın muhalifleri bastırmak için kullandığı politik bir aygıta dönüşen cezaevleri, özellikle 2016 yılında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) süreciyle birlikte, cezaevlerinde yaşanan hak gaspları kitlesel boyutlara ulaşmış, başta politik tutsaklar olmak üzere binlerce insan ağır hak ihlallerine maruz bırakılıyor. İktidarın cezaevlerinde uyguladığı baskıcı, antidemokratik politikalar; tutsakların temel hak ve özgürlüklerini sistematik biçimde yok sayarken, onları insanlık onuruna aykırı koşullarda yaşamaya mahkûm ediyor.   Avukat Esra Saçaklıdır, cezaevlerindeki antidemokratik uygulamalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Hak ihlallerinin sebebine dikkat çekti    Cezaevlerindeki hak ihlallerinin devam etmesinin sebebini yargısal denetim mekanizmalarının eksiklikleri ve cezasızlık politikaları olarak açıklayan Esra Saçaklıdır, “Cezaevinde yapılan hukuksuzlukların yargı denetimine tabi tutulamaması, bu yargısal denetimlerin yetersiz kalması, cezaevindeki keyfî uygulamalara sebebiyet verir. Bu durum; mahpusların avukatlarıyla görüşmesinin kısıtlanması, aileleriyle sağlıklı iletişim kuramamaları, dış dünyayla erişimlerinin engellenmesi gibi zorlukların üzerinin örtülmesine neden olur. Bu sebeple de sorunlar herhangi bir değişiklik olmadan devam etmektedir. Tahliyesi gelmiş olan mahpusların tahliyelerinin yapılmaması ise idarenin ve idareye verilmiş olan takdir yetkisinin suistimal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumlarda; formalitelerin tamamlanmamış olması ya da bu kişilerin ‘riskli grupta’ yer alması gibi sebepler öne sürülerek tahliyeler ne yazık ki ertelenmektedir” dedi.   Onur kırıcı cezalandırma yöntemi   Esra Saçaklıdır, cezaevlerinde özellikle uygulanan çıplak aramanın onura aykırı olduğunu ve bu uygulamanın bir çeşit cezalandırma yöntemi olduğunu ifade ederken, “Çıplak arama, onura aykırı bir uygulamadır. Kaldı ki, bir kadın mahpusa bunun yapılması çok daha ağır bir durumdur. Cezaevlerinde insanların vücut bütünlüğü ve temel hakları ihlal edilmemeli ve korunmalıdır. Ancak cezaevlerinde yapılan bu tür uygulamalar, insan onuruna aykırı davranışlar neticesinde kişilerin fiziksel ve psikolojik açıdan zarar görmesine yol açmaktadır. Bu onur kırıcı davranışlar yerine, insan onuruna aykırı olmayan uygulamalara geçilmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Israrla yapılan aramaların sebebi, cezalandırma amacıdır” sözlerine yer verdi.   Yeni inşa edilen cezaevleri ‘izole etme amacı taşıyor’   Kentin dışında ve yaşam şartlarının oldukça elverişsiz olduğu yeni inşa edilen cezaevlerinde amacın tutsakları kontrol altında tutmak olduğunu ifade eden Esra Saçaklıdır, “Yeni cezaevlerinin amaçları, kişileri kontrol altına almak üzerinedir. Bu durum, aslında yeni cezaevlerinin koşullarının da kötüleşmesine ve kişilerin fiziksel ve psikolojik açıdan rahatsız olmasına sebep olmaktadır. Bu cezaevleri, kişileri daha çok izole etme amacı taşımaktadır. Durum giderek zorlaşmaktadır. Kişilerin dışarıyla iletişim kurabildiği tek yol, aileleri ve avukatlarıdır. Tutsaklar iletişim kurabilmek için bu iki önemli unsuru kullanır. Fakat bu imkânlara da ulaşamamaları, mesafelerin uzaklığı, farklı cezaevlerine sürgün edilmeleri gerçekten fiziksel ve psikolojik açıdan rahatsızlanmalarına neden olmaktadır. Günümüzde de görüldüğü üzere, bu durum birçok hastalığın ortaya çıkmasına yol açmaktadır.” şeklinde konuştu.   Temel hak kullanılmasına engel   Esra Saçaklıdır, tutsakların temel haklarının kullanılmasının engellendiğine dikkat çekerek, “Mahpusların taleplerinin yerine getirilmemesi, temel hak ve hürriyetlerin ihlali anlamına gelmektedir. Bu, mahpusların cezaevlerinde sağlık hizmetlerine erişim hakları, sosyal ve eğitim faaliyetlerinden yararlanma imkânları, avukatlarıyla görüşme, aileleriyle sağlıklı bir yaşam kurma gibi haklarını kapsar. Bu taleplere cevap verilmiyorsa, burada bir problem mevcuttur ve keyfî bir uygulama söz konusudur. Kaldı ki, zaten hem cezaevinin hem de idarenin mahpuslara karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk da mahpuslara temel hak ve hürriyetlerinin sağlanması ve bunlardan yararlanmalarının temin edilmesidir.” şeklinde konuştu.   ‘Bağımsız denetim mekanizması oluşturulmalı’   Esra Saçaklıdır, cezaevlerindeki sorunların çözümü için denetim unsurunun altını çizerek, yaşanılan hak ihlallerinin ve hukuksuzluğun en aza indirgenmesi için şunları söyledi: “Cezaevlerinde denetim sıkıntısı vardır. Yargısız ve bağımsız bir denetim mekanizması oluşturulmalı; bu mekanizma cezaevlerine gönderilmeli ve burada hukuksuzluklar mevcutsa, tespit edildikten sonra kamuoyuna taşınmalıdır. Mahpusların avukatlarıyla görüşme hakları kısıtlanmamalıdır. Yine, daha önce de belirttiğimiz üzere, çıplak arama gibi insan onuruna aykırı uygulamalara son verilmelidir. Cezaevlerindeki çalışanlara insan hakları ve mahpus hakları hakkında eğitimler verilmelidir. İdare, bu kişileri hak ihlallerinin yapılmaması yönünde teşvik etmeli ve iyi uygulamaları desteklemelidir. Yaşanan hukuksuzluklara ilişkin olarak, idare tarafsız ve bağımsız bir şekilde hareket etmeli; gerçekten bir suç söz konusuysa, bu yalnızca mahpuslar aleyhine değil, idarenin ve cezaevinin de sorumluluğu kapsamında değerlendirilmeli ve yargısal denetime tabi tutulmalıdır.   Bunun dışında, avukatların ve sivil toplum kuruluşlarının (STK’ların) düzenli olarak mahpuslarla görüşmesi sağlanmalı; eğer bir hukuksuzluk tespit edilirse, raporlar oluşturularak kamuoyuna sunulmalıdır. Bu, hem mahpus haklarının korunması hem de aileleri açısından oldukça önemlidir. Mahpusların aileleriyle iletişim kurma hakları da hiçbir şekilde sekteye uğratılmadan güvence altına alınmalıdır.”