Kadın Demokratik Konfederal Sisteminin Teorik ve Pratik Esaslarına Dair 2025-04-18 09:02:18   "Dolayısıyla göç, işgal, sömürgecilik, fiziki ve kültürel asimilasyon-soykırım politikaları, ekolojik kriz sorunlarının her birine karşılık kadın konfederal sisteminin oluşturduğu örgütlülüklerle bir cevabı, alternatifi olmalıdır. Bu sorunlar, kadın devriminin ve konfederalizminin, birinci dereceden sorumluluğu altında çözüme kavuşturulması gereken gündemler durumundadır. "   Birinci Bölüm   Çiğdem Doğa   Öncelikle kadın demokratik konfederal sistemin, genel demokratik konfederal sistem ile eşit bir ilişki içinde olduğunu vurgulamak gerekir. Sistemin içindedir, ancak içinde olması, genel örgütlenmenin aşağısında ya da yukarısında olduğu anlamına gelmez. Yukarıda da belirttiğimiz gibi konfederal ilişki anlayışıyla genel sistemin içinde özgür ve eşit bir anlayışla kadın iradesini örgütler, kadınların kendilerine dair kendilerinin karar aldığı, kendilerini yönettiği bir konfederal örgütlenmeyi geliştirir. Bu konu önemlidir, konfederal sistem içerisinde kadına dair özgünlük ve özerklik anlayışı anlaşılmaz ve doğru geliştirilmezse, bu bir bütün sistemin geleceğini olumsuz anlamda etkileyecek bir duruma yol açacaktır. Konfederal sistemin özgür eş yaşam doğrultusunda bir yaşamı inşa etmesi, kesinlikle kadına yaklaşımı ve kadın konfederal sistemini eşit sistem olarak ele almasıyla doğrudan bağlantılıdır. Şüphesiz bu ilk bakışta hiyerarşik algılarla çok karmaşık ve anlaşılmaz gibi görünse de kafalar arındıkça, demokratik değerlerle aydınlandıkça daha da anlaşılır ve doğru uygulanır bir doğru haline gelecektir. Esası; kadınlarla ilgili kararı kadınlar alacaktır, uygulayacaktır, kadını direkt ilgilendiren alanlara erkeklerin gölgesi bile düşmeyecektir. Genel sistemin içine yedirilmiş bir biçimde hem özerk bir kadın konfederal örgütlenme sistemi ve hem de genel karma konfederasyon birimleri, yapıları içinde özgün ve özerk olarak örgütlenmiş kadın sistemi olmalı, bu özerk ve özgün kadın örgüt yapıları da kadın konfederal sistemiyle bağlantılı, ona karşı sorumluluklarının bilincinde olarak çalışmalarını yürütmelidir.    Öncelikle bu konuyu vurguladıktan sonra kadın konfederalizminin, ülke ve toprak sevgisini ifade eden yurtseverlik, özgür düşünce-özgür irade, örgütlenme, mücadele ve etik-estetik esaslarıyla olan ilişkisi ve bundan ortaya çıkan niteliğini açmaya çalışalım.    Kadın devrimi ve kadın konfederal sistemi inşa bağlamında yurtseverlik ve toprağa bağlılık ilkesi önceliklidir. Üzerinde yaşanılan topraklar, maddi ve manevi tüm değerleriyle, üretimin, emeğin, dilin, kültürün, özgür eş yaşamın, toplumsal demokrasinin, etik-estetiğin inşa edildiği mekân olarak anlam kazanır. Bu bağlılık milliyetçilikle asla karıştırılmamalıdır. İşgal edilmiş, egemen kültürle kirletilmiş, sömürüyle ve tecavüzle yozlaştırılmaya çalışılan ülke topraklarında kadın devrimi gerçekleştirmek, işgale, sömürgeciliğe, erkek hakimiyetine ve her türden köleleşmeye karşı mücadele ederek, temiz ve anlamlı, özgür bir yaşamın inşa edilmesi anlamını taşır. Kirletilen ve köleleştirilen toprakları temizleyip özgürleştirmedikçe yaşamın tadı ve anlamı yoktur, özgürlük, eşitlik, adalet iddiası ve inşası yoktur. Bu nedenle kadında milliyetçiliğin aksine hakiki anlamda yurtseverlik, toprak severlik çok ama çok büyük bir anlama sahiptir. Bununla bağlantılı bir biçimde kadının kültür, dil, emek, maneviyat ve komünal ekonomi ile bağı da çok büyük bir anlama sahiptir. Bu biçimde bir toprağa, diline, kültürüne, emeğine, yaşamına bağlılık, gerçek anlamda evrenselleşmenin de başkalarını da başka toprakları ve kültürleri de sevmenin, korumanın, onlarla bir olabilmenin temelini oluşturur.    Diğer yandan kapitalizmin, endüstriyalizmin, sömürgeciliğin etkisiyle ülke topraklarının talan edilmesi, suyun, toprağın, havanın, yer altı ve yer üstü zenginliklerin sömürülmesi, kirletilmesi, farklı canlı türlerinin giderek yok olmaya doğru gitmesi, insan nüfusunun aşırı artışı vb. durumlar ekolojik krizi çok ciddi bir düzeye getirmiştir. Kadınlar bu anlamda birinci doğamızın, toprağın, suyun, havanın, canlıların da dili, yüreği ve savunucusu konumundadır. Birinci doğanın sürekliliği, ekolojik krizin aşılması, kadın devriminin ve konfederal sistemin temeli konumundadır ki bunun da bu yurt ve toprak sevgisi ile doğrudan bağlantısı vardır.    Dolayısıyla göç, işgal, sömürgecilik, fiziki ve kültürel asimilasyon-soykırım politikaları, ekolojik kriz sorunlarının her birine karşılık kadın konfederal sisteminin oluşturduğu örgütlülüklerle bir cevabı, alternatifi olmalıdır. Bu sorunlar, kadın devriminin ve konfederalizminin, birinci dereceden sorumluluğu altında çözüme kavuşturulması gereken gündemler durumundadır.    Bunu diğer kadınlara taşırmak çok anlamlıdır   İkinci olarak özgür düşünce-özgür irade, kadın devriminin ve onun bedenleşmesi olan demokratik kadın konfederalizminin ruhunu, kimliğini ifade eder. Özgür düşüncesi ve iradesi olmayan bir kadın sistemi düşünülemez, sisteme karakterini ve rengini verir. Bu ilke, kadınların eğitimi ve bilinçlenmesi, özgür düşünmeye cesaret etmesi anlamına gelir. Kadınlar olarak mevcut dünya sisteminde çok çeşitli ve ağır sorunlar yaşıyoruz, bu sorunları görmek ve ifadelendirmek çok da zor değil. Elbette ki bu da önemlidir, ancak daha önemli olan bu sorunları özgür düşünce ve özgür irade ile çözüme kavuşturabilmektir. Kölelik ve egemenlik kodlarından sıyrılarak, büyük bir merak, coşku ve heyecanla özgürlük bilincini öncelikle kişiliklerde geliştirmek ve kişilikte geliştirdikçe bunu diğer kadınlara taşırmak çok anlamlıdır. Hakiki bilinç, ruh, coşku ve heyecan, örgütlenmenin ve eylemselleşmenin, sistemleşmenin hem teşvik edici ve hem de yapıcı gücüdür. Eğer ki örgütlenmede, eylemselleşmede yetersizlikler, sorunlar yaşanıyorsa, bunlar ya demokratik kültüre ve özgürlük bilincine uzaklıktan ya da kendi geri alışkanlıklarında ısrar etmekten kaynaklıdır. Yani ideolojiktir, bilinçseldir. Kadın hareketleri olarak bu sorunlara köklü çözümler oluşturamayışımızın kaynağını esasta burada aramak önem arz eder. Küçük-büyük, toplumsal, siyasal, ekonomik, bireysel vb. nasıl olursa olsun fark etmez, her türlü yaşanan sorun, yetersizlik, ideolojik, bilimsel, felsefik, bilinçle sorgulanabilmeli ve bu bilinçle de cevaplar bulunabilmelidir.    Sistemler, önce düşüncede kazanılır   Bu konuda yaşanan kısırlığı, çözümsüzlüğü aşmak için daha özel planlanmış bir kadın yoğunlaşmasının yaşanması gerektiği çok açıktır. Genel geçer bir yoğunlaşma tarzı ile kadın sorunlarına çözüm getirilemez, kadın eksenli çalışma yürütülemez. Bunun için daha araştıran, inceleyen, ortaya çıkan özgün sonuçlar üzerinden çalışmalara yön veren, kadınları aydınlatan ve çeken, kadın eksenli gündemler etrafında örgütlenmeler geliştiren bir tarza ihtiyaç vardır. Kurak toprakların suyla buluşma arzusu gibi kadınlar da özgür kadın düşüncesiyle karşılaştıklarında böyle bir ilgi, arzu ve merak duymaktadırlar. Feminist araştırmalar ve ortaya çıkardığı sonuçlar, yine jineolojî komitelerinin yürüttüğü çalışmalar böyle bir etkiyi yaratmaktadır. Ancak hem bu faaliyeti sınırlı bir kesimden çıkarıp yaygın hale getirmek ve hem de bilimsel analizler sonucu ortaya çıkan tespitleri hayatın içinde somut çözüm gücüne kavuşturmak gerekmektedir. Özellikle jineolojî son yıllarda geliştirdiği yöntem ve açığa çıkardığı kadın bilgisi ile önemli bir aydınlanmaya yol açmaktadır. Bilimi erkeğin ve devletlerin tekelinden çıkararak toplumun, yaşamın, kadının bilimi haline getirmesi, başlı başına devrimsel bir niteliğe sahiptir. Kadın konfederalizmi ile bağlantısı açısından önemle şunu vurgulamak gerekir: Hem jineolojî ve hem de feminist hareketlerin, kadın akademisyenlerin ortaya koymuş olduğu bilimsel doğrular, özgür düşünce-özgür iradeyi, mücadeleyi geliştirmede ve kadın konfederal sistemi inşa etmede çok güçlü bir biçimde değerlendirilip ortak bir havuzda bütünleştirilebilmelidir. Sistemler, önce düşüncede kazanılır. Biz kadınlar da süreklilik sağlayacak alternatif sistemimizi öncelikle özgür düşüncede kazanabilmeli, bunun çalışmalarını bütünlüklü bir biçimde yürütebilmeliyiz. Bu biçimde kadınlarda özgür düşüncenin açığa çıkmasına, arayışın gelişmesine ve demokratik değişim sürecinin kadından başlayarak gelişmesine vesile olmalıyız.     Eğitimde kadın bakış    Bu açıdan kadın akademilerinin rolü çok önemlidir. Akademiler de bir binaya hapsedilmeden, bir evden tutalım bir parka kadar her yer akademi alanı olarak ele alınabilir. Bu kapsamda kadınların bulunduğu her yeri zamana da takılmadan, en esnek ve zengin yöntemlerle akademilere, bilinçlenme mekanlarına dönüştürmek önemlidir. Yine eğitim konuları bir bütün kadınların, toplumun yaşadıklarına cevap olacak tarzda mütevazi, sade ve anlaşılır biçimde belirlenebilir. Eğitim görecek kadın gruplarının özgün durumları, ihtiyaçları nedir, bunlar gözetilerek programlar geliştirilebilir. Yine her eğitimde kadın bakış açısını kazandırma, jineolojî yöntemlerini kavratma, kadın ve erkek gerçekliğini, toplumu ve yaşamı özgürlükçü bir bakışla okutmayı başaran yöntemler izlenebilir. Çözümleme, diyalog tarzı kadınların en çok etkilendiği ve rahat katılabildiği yöntemler olmaktadır.     Erkek egemenlikli sistemin sürekli kendini yenileyen, süreklileştiren ve her an-her mekanda kendini konumlandıran yaklaşımlarına karşı, daha yetkin, stratejik ve politik, analizci ve ısrarcı bir tutum içine girmek büyük bir öneme sahiptir. Bu açıdan güncellenen cinsiyetçi politikaların, kadın düşmanlığının yeni ve inceltilmiş biçimlerinin, erkek ve özel savaş gerçekliğinin ideolojik ve politik olarak okunması, buradan yola çıkarak güncele cevap verecek politikaların belirlenmesi bir gereklilikten ziyade zorunluluk düzeyine ulaşmıştır. Yaygın bir biçimde kadın emek sömürüsünden tutalım, kadın beden-cinsellik politikalarına kadar, göç, fuhuş, estetik sömürüsü, sağlık, ekolojik, çocuk, aile içi sorunlarına kadar her konuya dair özgür tartışma ortamları yaratılabilmelidir. Her eğitim yeri, tartışma süreci, güncel olarak gelişen erkek egemenlikçi politikaları boşa çıkartmayı esas alan politika üretme alanı haline de gelebilmelidir.      Tabii eğitimler sadece erkek egemenlikli sistemin yaratmış olduğu negatif sorunları ele almakla sınırlı kalmamalıdır, bu eğitimin bir yanıdır. Diğer çok önemli yanı ise “kadın konfederalizmi ile nasıl yaşamalı”, “nasıl kendimizi yöneteceğiz”, “nasıl her açıdan karar gücü haline geleceğiz”, “komünleri, meclisleri hayatımızın vazgeçilmez bir özelliği haline nasıl getireceğiz”, “nasıl bir aile, nasıl bir erkek, nasıl bir kadın, nasıl bir şehir… ” vb. sorulara çok yönlü cevaplar oluşturmak üzerinden yaratıcı, ufuk açıcı, pozitif gündemler ve konular da belirlenebilmeli, özgürce tartışılabilmelidir. Demokratik konfederalizmin esasları olan komün, meclis, akademi, komünal ekonomi, boyutlar, öz yönetim, kendi kendine karar alma, demokrasi, politika, öz savunma gibi konularda bilinçlendirici dersler verilmeli, pratik detaylarıyla birlikte tartışmalar yürütülebilmelidir. Bu açıdan kadın birikimini geliştirmeye ve örgütlülüğü geliştirmeye endeksli bir eğitim ve bilinçlenme çalışmaları çok önemlidir.     Kadın konfederal anlayışında kurtarma kültürü yoktur   Eğitim çalışmaları aynı zamanda kadınların iç dünyalarını anlamaya, gönül ve çözüm bağı kurmaya da hizmet edebilmelidir. Hangi kesimden olursa olsun kadınlar aile içinde, dışarıda, işte, çeşitli çalışmalarda gerçekte ne yaşıyor ne hissediyor, istekleri, psikolojileri nelerdir, yaşadıkları zorlanmalar nelerdir, daha derinden anlamak ve bu doğrultuda çözümler üretmek gerekir. Bu anlam gücü ve bağı kuruldukça kadınların örgütlenmesi ve eylemselleşmesi mümkün olacaktır. Bu nedenle ilk temas alanı olarak eğitim alanı ve buradaki anlama çabası, analiz yöntemi, kazandırıcı ve yaratıcı üslup önem kazanmaktadır. Eğitim ortamlarında kadınlar bir nebze de olsa özgürlük, eşitlik hissini yaşamalıdır. Bu eğitimlerde özne-nesne, kurtaran-kurtarılan anlayışı olmamalıdır. Kadın konfederal anlayışında kurtarma kültürü yoktur, aştırma, yol açma, birlikte kurtuluş yolunu yürüme vardır.    Not: Yazının devamı haftaya “Kadın Demokratik Konfederal Sisteminin Teorik ve Pratik Esaslarına Dair, İkinci Bölüm” başlığıyla yayınlanacaktır.