Ateşin ve dağların kudretine inananlar 2025-07-14 09:03:10           “Demokratik ve ortak yaşamı birlikte örmenin kararlığını ortaya koydular. Barış ve Demokratik Toplum grubunun bu eylemi Ortadoğu’da yaşayan halklara özgürlüğü getireceğinden kuşku yok."   Sofya Alağaş   Dağlar; Kürtler için özgürlük mekânlarıdır, demir emek, mücadele ve dökülen teri ifade eder, ateş ise yeniden doğuşun, yeni günün, dirilişin, saflığın, özgürlüğün ve isyanın sembolüdür. Gerillalar, bulunduğumuz özgür dağlarda, bunca yıldır verdiğimiz mücadele ve emekle, bütün iyi niyet duygularımızla halklar için özgürlük ateşini yakıyoruz dediler. Ateşi, dağları ve demiri bir arada ahenk içinde görmek tarifi imkânsız duygular hissettirdi.   Ateşin anlamı…   Kürt mitolojisinde ateş güneşin yeryüzündeki yansıması, yeryüzündeki izidir. Güneş her gün o heybetli varlığıyla doğup toprağa, havaya ve suya can veriyor, insanlığa umut oluyor. Dolayısıyla Kürtlerin tarihinde ateş yeniden doğuşun simgesidir. Aynı zamanda ateşi kutsal bir varlık olarak görmelerinin tarihi temelleri ve nedenleri var. Ateşi güneşin yeryüzündeki simgesi olarak kabul ederler ve bazı mitolojik kaynaklarda ateş hep yanar durumdadır.  Aynı zamanda temizliğin, bilgeliğin sembolü ve kötülükleri ortadan kaldıran niteliklere sahip olduğu kabul edilir ve ateş yakılır.  Zerdüşt inancında hayvan kesmek yerine ateş yakma geleneği, İç Anadolu Kürtleri arasında uzun süre devam etmiştir. Yani bir canlıyı kurban etmek yerine ateşi yakıp yaşamı tercih etmişlerdir. Ateşin kutsallığı ve yaşamı müjdeleyişi burada bir kez daha karşımıza çıkıyor.    Güncelde ise her yıl 21 Mart’ta Mezopotamya’da yaşayan başta Kürtler olmak üzere halklar, Newroz ateşini yakıyor. Gece ve gündüzün birbirine eşitlendiği gün olan 21 Mart’ta kutlanan Newroz, Mezopotamya halkları için “yeni gün”, “yeniden doğuş”, “baharın gelişi”, “yeni yılın ilk günü” ve “diriliş bayramı” ifade ediyor. Kürdistan da ise Newroz bayramın ötesinde direnişin, dirilişin ve zafere kavuştuğu gün olarak kutlanıyor.  Kürtlerin Newroz’a atfettiği anlamın temelinde ise, Demirci Kawa efsanesi yatıyor. Efsaneye göre, Milattan Önce (MÖ) 612’de, Ninova’da yaşayan Asurlu Kral Dehak, omuzlarında çıkan yılanlar nedeniyle ölümden kurtulmak için her gün bir gencin beynini yiyerek yaşamaya devam eder. Yıllarca bu zulme maruz kalan halk, Demirci Kawa öncülüğünde örgütlenir ve dağlardan inerek Dehak’ın zulmüne son verir. Halklar, Demirci Kawa öncülüğünde 21 Mart’ta Dehak’ın zulmüne son verir. Demirci Kawa dağın tepesine çıkıp bir meşale yakarak Dehak’ın zulmünün son bulduğunu halklara müjdeler. Böylece Demirci Kawa’ın yaktığı ateşi gören halklar diğer halklara müjde vermek için aynı şekilde meşaleler yakar özgürlüğün müjdesini birbirlerine verirler. O günden beri Newroz’da yakılan ateş zalimlere karşı direnişin, dirilişin ve yeniden doğuşun sembolü olur.    Ateşin kudreti    PKK tarihiyle birlikte ateş Kürtler de kolektif bir hafızaya olarak yakın tarihlerinde yer alıyor. PKK’nin kurucu önderlerinden Mazlum Doğan’ın insanlık onurunu ayaklar altına alan işkencelerle gündeme gelen Diyarbakır 5 Nolu cezaevinde 3 kibrit çöpünü yakarak Newroz’u kutlaması ve artından işkencelere karşı fedai eylem gerçekleştirdi. Ardından aynı cezaevinde  17 Mayıs 1982 yılında bedenlerini ateşe vererek, tarihe “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner’in eylemi bunu izledi.  Ateşin kudreti giderek Kürdistan’a yayıldı. 1990’larla birlikte Zekiye Alkan, Rahşan Demirer, Sema Yüce Ronahi ve Berivan Newroz kutlamalarının devlet tarafından yasaklandığı yıllarda bedenlerini ateşe vererek Newroz’u kutladılar.    Güneşe ışık olmak    PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın devletler arası bir komplo ile 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye teslim edilmesi ve İmralı’ya getirilmesi sonrası birçok kişi  “Güneşimizi karartmazsınız” diyerek bedenini ateşe verdi. Abdullah Öcalan, eylemin durdurulması için avukatları aracılığıyla mesaj gönderdi ve bir süre eylemler durdu. Ancak ağırlaştırılmış tecride karşıda “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri zaman zaman sürdü. Neredeyse 100’e yakın kişi bedenlerini ateşe vererek, güneşin etrafında çember oldu. Bu eylemler Kürt halkına reva görülen önderliksiz bir yaşama karşı isyan ve diriliş anlamına geliyordu. Kürt halkı güneşlerinin kararmaması için bedenlerini ateş topuna dönüştürüp güneşe ışık oldu.  Ve bu gün bir kez daha dağlar, demir ve ateş tarih sahnesinde yerini aldı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 9 Temmuz’da yaptığı çağrıya 30 PKK gerillası Güney Kürdistan Bölgesi’nin Silêmanî kendinde bulunan, Kürtler için tarihi ve stratejik bir öneme sahip olan Casenê Mağarası’nda cevap verdi. Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak kendilerini adlandıran gerillalar iyi niyet göstergesi olarak silahlarını büyük bir kazanın için yakarak imha etti.    Özgürlüğün müjdesi dağlardan geldi    Tarih tekerrür mü? Ediyor ya da tarihin cilvesi midir? Bilinmez. Bu gün özgürlüğün müjdesini bir kez daha dağlardan aldık. Hem de demiri döven çağdaş Kawalar silahlarını yakarak ateşi harlayarak müjdeyi verdiler.  Silah yakmak özgürlüğü ve barışı sonuna kadar savunuyorum demektir. Büyük bir onurla gururla halkların özgürlüğü ve barışı için taşıdıkları silahları ateşe atan gerillalar tarihe damgalarını vurdu. Belki önümüzdeki yıllarda o anlar belgesellere filmlere ve kitaplara konu olacaktır. Demirci Kawa’nın yaktığı ateş nasıl ki bütün Mezopotamya coğrafyasını özgürleştirdiyse ve hala halklar büyük bir onurla Newroz ateşini yakıyorsa bu günde Barış ve Demokratik Toplum gurubunun yaktığı barış ve özgürlük ateşi bütün Ortadoğu’ya yansıyacaktır. Bütün dünya ve özellikle Ortadoğu halkları gerillaların silahlarını imha edeceği ana kilitlenmişti. Büyük bir sabırsızlıkla gelecek görüntüleri bekledi. Bizler bir grup gerillanın sadece silahlarını imha edeceklerini biliyorduk. Silahlarını hangi yöntemle imha edeceklerine dair net bir bilgi verilmemişti. O dağlarda demirin ateşte harlandığını görmek Kürtler ve Ortadoğu halklarına büyük bir coşku ve heyecan getirdi.    Dağlar Kürtler için özgürlük mekânlarıdır, demir emek, mücadele ve dökülen teri ifade eder, ateş ise yeniden doğuşun, yeni günün, dirilişin, saflığın, özgürlüğün ve isyanın sembolüdür. Gerillalar; “bulunduğumuz özgür dağlarda, bunca yıldır verdiğimiz mücadele ve emekle, bütün iyi niyet duygularımızla halklar için özgürlük ateşini yakıyoruz” dediler. Ateşi, dağları ve demiri bir arada ahenk içinde görmek tarifi imkânsız duygular hissettirdi. Demokratik ve ortak yaşamı birlikte örmenin kararlığını ortaya koydular. Barış ve Demokratik Toplum grubunun bu eylemi Ortadoğu’da yaşayan halklara özgürlüğü getireceğinden kuşku yok. Süreç başarıya ulaşırsa ki ulaşacağına inanıyoruz, Ortadoğu halklarına yansımalarını zaman içinde göreceğiz. Barış ve Demokratik Toplum süreci halklar için özgürlüğe giden yol olarak görüleceğine inanıyorum.