Gulê ile buluşmamız 2025-08-23 09:03:24 “Sen, yaşadıklarınla anlatırdın kendini, itaat etmeyen bir gülüşle, bükülmeyen bir duruşla, herkesin sustuğu yerde konuşarak.” Aysel Işık   Bazen insan, acıyı anlatacak kelime bulamaz. Ne bir cümle tamamlanır, Ne bir bakış anlatır olanı. Boğazda bir şey düğümlenir, Ve nefes almak bile ağır gelir.   İşte o gün öyle bir gündü. Sen geliyordun, Gulê. Ama bildiğimiz gibi değil… Adımların sessiz, gülüşün uzaktı. Bu kez seni bir sessizlik taşıyordu. Bembeyaz bir araç… Ve binlerce yutkunmuş cümle…   Ama o sessizliğin içinde bile sen vardın. Çünkü sen hayatın boyunca sessiz kalmamıştın. Sözün, bakışın, yürüyüşün… Her şeyin direnişti. Sen, yaşadıklarınla anlatırdın kendini, İtaat etmeyen bir gülüşle, Bükülmeyen bir duruşla, Herkesin sustuğu yerde konuşarak.   O gün seni karşılamaya gelen kalabalık, Sadece seni uğurlamaya gelmemişti. O kalabalık, seninle birlikte yürüyenlerin, Seninle aynı sorumluluğu omuzlayanların kalabalığıydı. Çünkü sen gitmeden önce, Hepimize bir şey bıraktın. Bir yük değil, Bir söz. Bir iz. Unutulmayacak kadar derin bir iz…   O kalabalığın içinde gözümde canlanan ilk şey çocuklardı. Yanına koşan, eline yapışan, Sana sığınan o küçük eller… Sen onlar için yalnızca bir abla değil, Bir sırdaş, bir umut, bir direnç kaynağıydın. O saf sevgiye öyle güçlü karşılık verirdin ki, Çocuklar senin yanında korkmazdı. Dünya ne kadar karmaşık olsa da, Senin gözlerinin içine bakınca güvende hissederlerdi.   İşte o yüzden, senin yokluğun sadece bizde değil, Onların dünyasında da bir şey eksiltti. Ama biliyoruz, Onlar seni gülüşünle hatırlayacak. Çünkü sen, çocuklara gülmeyi öğrettin, Korkusuzca, dik durarak.   Ve sonra yoldaşların geldi aklıma. Seninle omuz omuza yürüyenler… Birlikte üşüyenler, Birlikte susanlar, Birlikte hayal kuranlar. Seninle yoldaş olmak sadece aynı tarafta durmak değildi; Aynı acıya dayanmak, Aynı düşe inanmak demekti. Seninle yürüyen herkes, Senin adımındaki kararlılığı hissetti.   İşte o yüzden, o gün biz sadece yas tutmadık. Sana verdiğimiz sözü hatırladık. Senin gibi yürümeye, Senin gibi direnmeye, Senin gibi sevmeye söz verdik içimizden.   Sen bu yolu ilk kez yürümüyordun. Bir Nisan sabahı düşmüştün yola, Karanlığa inat, ışığa doğru. Yeşilin içinden geçmiş, Fotoğrafına, kelimene, gülüşüne yansıtmıştın o diriliği. Gittiğin her yerde iz bıraktın. Çünkü yol senin için sadece varmak değildi; Yolda olmaktı, Yoldaş olmaktı, Sözünü adımlarla taşımaktı.   Ama o gün seni karşılayan, Baharda açan yeşil değil, Sararmış bir mevsimdi. Ve bu da bir tesadüf değildi. Sarıya olan sevdanı herkes bilirdi. Sana en çok yakışan renkti o. Giderken bile hayata sadık, Rengine sadıktın.   Ve biz o gün orada, Bir gidişe değil, Bir direnişe tanıklık ettik. Senin gidişin bir son değil, Yeni bir başlangıcın işaretiydi. Sözsüzdük ama sessiz değildik. Ağlıyorduk ama aciz değildik. Sana dokunamıyorduk ama sen bizdeydin. Kalbimizde, gözümüzde, Bir nefes kadar yakındaydın.   Çünkü sen sadece bir hayat yaşamadın, Bir anlam taşıdın. Sadece bir isim değildin; Bir izdin, Bir duruştun, Bir direniştin.   Ve biz şimdi, Senin bıraktığın yerden, Senin gibi yürümeye devam edeceğiz.