Farklı yaşamlar aynı sözde buluşuyor: Özgürlük (6) 2025-11-06 09:01:40     Ev emekçisi Filiz Dursun: Kadın dayanışması erkek egemenliğini sarsıyor   İZMİR – Zorunlu göç, yoksulluk ve erkek şiddetiyle örülen bir yaşamda görünmez emeğiyle direnen Filiz Dursun, “Ev işçiliği kadının özgürlüğünü kısıtlıyor, bu da şiddetin başka bir biçimi” diyerek 25 Kasım öncesi kadınlara örgütlenme çağrısı yapıyor.   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken kadınlar, her yıl olduğu gibi bu kez de erkek-devlet şiddetine, yoksulluğa ve görünmeyen emeğe karşı sokaklarda olacak. Kadınlar, emeğiyle var olduğu her alanda yok sayılmaya, görünmez kılınmaya ve baskı altına alınmaya devam ederken, ev içi emek en sessiz ama en derin şiddet biçimlerinden biri olarak sürüyor.   Zorunlu göç, yoksulluk ve patriyarkal sistemin çok katmanlı şiddeti arasında yaşamını kurmaya çalışan kadınların hikayeleri, aynı zamanda direnişin de hikayesi.    Dosyamızın bu bölümünde İzmir’de yaşayan Filiz Dursun’un anlatımı, ev içi emeğin nasıl bir sömürü ve kontrol mekanizmasına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.   ‘Şiddet görmüyorum ama baskı var’   Ailesi, Amed’in Lîce ilçesine bağlı köyleri yakıldığı için İzmir’e göç etmek zorunda kalan Filiz Dursun, çocuk yaşta yoksulluğun ve babasının şiddetinin tanığı olduğunu ifade ediyor. Dört kardeş olduklarını ve en büyük kardeş olarak bütün sorumluluğu üstlenmek zorunda kalan Filiz Dursun, “Bu sebeple okul okuyamadım. Onun dışında çocukluğum baba şiddetiyle geçti. Annem ve kardeşlerim de şiddet gördü. 20 yaşında evlendim, iki oğlum var. Kendi rızamla evlenmedim; babam eşimle evlenmemize izin vermediği için kaçmak zorunda kaldım. Şu an için herhangi bir sorunum yok, mutluyum. Şiddet görmüyorum fakat üzerimde bir baskı hissediyorum. Dışarıya çıktığımda bu bir problem oluyor. İzinsiz çıkamıyorum, kendi başıma hareket edemiyorum. Sürekli sorgulanıyorum; dışarı çıktığımda ‘ne gerek vardı, neden gittin?’ gibi sorulara maruz kalıyorum. Siyasetle ilgileniyordum, buna da karşı çıktılar. Ailem de çocuklarım da bunu sorun ediyor. Yetişkin oldular artık, 26-27 yaşındalar. Üç ay bir cezaevi sürecim oldu. Bu sebeple sanırım korkuyorlar” diye belirtiyor.   'İstediğim mesleği yapamıyorum’   Çocuklarının ismine eşiyle birlikte karar verdiğini kaydeden Filiz Dursun, “Çocuklarım küçükken sigortalı bir işte çalışamadım. Onlara bakacak kimse yoktu, o yüzden evlere temizliğe gidiyordum. Yıllarca sigortasız bir şekilde ev temizliği yaptım. Çocuklar büyüdükten sonra sigortalı bir şekilde huzurevinde yaşlı bakım elemanı olarak çalıştım. Evde üç erkek olunca çalışamıyorsun, verimli olamıyorsun; onlar da artık çalışmamı istemiyor zaten. Çalışmak istiyor insan; çalışan insan da evde durmak istemiyor. Kendi emeğinin karşılığını alınca daha güzel oluyor. Ama yetişemediğim için çalışamıyorum. Gazetecilik yapmak isterdim, çocukluğumdan beri en büyük hayalim gazeteci olmaktı. O yüzden sosyal medyayı aktif kullanıyorum. Bu sebeple de üç ay boyunca gözaltında tutuldum. Siyasette aktif olduğum dönemde eylemlerdeki fotoğrafları ben çekiyordum hatta. Ama evdeki işlerden vakit bulamıyorum” sözlerine yer veriyor.   ‘Tam anlamıyla kendimi özgür hissedemedim’   Yıllarca sigortasız bir şekilde ev temizliği yapan Filiz Dursun, kadın emeğinin sömürülmesine dikkat çekiyor. Çalıştığı süreçte çocuklarının ve kendisinin çektiği zorlukları dile getiren Filiz Dursun, “Bu süreçte çocuklarımdan bir tanesi bir gün okula geç kalmıştı, kardeşine beslenme çantası yapmak için. Okula sürekli geç kalıyorlardı benim çalıştığım süreçte. Hiç kendimi tam anlamıyla özgür hissedemedim. Aile evindeyken de hem evin tek kızı hem de kardeşler arasında en büyük ben olduğum için tüm sorumluluk benim üzerimdeydi. Sokağa çıkardım küçükken oyun oynamak için, annem hemen seslenirdi eve dönüp bulaşık yıkamam için. Boyum yetmiyordu, tabure koyup yıkıyordum bulaşıkları. Baba baskısı da oldukça fazlaydı. Feodal bir zihniyette olduğu için babam, giyimime ve dışarı çıktığım saate çok müdahale ediyordu. Bir de şiddet eğilimliydi. Annem çok şiddet görürdü. Daha sonra dedemin evine gönderirdi babam annemi. Dedem de kabul etmezdi, annemi geri gönderirdi. Biz psikolojik olarak çok etkilendik. Onun etkisi hâlâ devam ediyor” ifadelerini kullanıyor.   ‘Kadınlar kendi için yaşayamıyor’   Kadınların ev içinde görünmez kılınan emeğinin sistematik bir şiddet biçimi olarak görülmesini isteyen Filiz Dursun şöyle devam ediyor: “Kadınlar kendi için yaşayamıyor. Ya annesi, ya babası, ya çocuğu, ya eşi için yaşıyor. Ben zaten hep siyasetin içinde yer aldım; gençliğimde de, evlendiğimde de. Kürt olduğumuz için siyasetin içinde doğuyoruz zaten. İnsan sürekli kendini savunma hâlinde. Dilimizi, geleneğimizi, varlığımızı savunmak zorunda bırakılıyoruz. Babam Newroz’a katılmama pek sıcak bakmazdı. Burada büyüdüğüm için biraz korku vardı. Lîce’de yaşanan köy yakma olayından sonra korkuyordu. Ama bu bana engel olamazdı. Pencereden atlayıp kaçardım Newroz’a katılırdım. Partinin gençlik çalışmalarına hep gizli gizli giderdim. Evlendikten sonra biraz daha rahattım ama o korku olduğu için katılmamaya başladım. Siyasette eşbaşkan olduğum dönem de vardır Narlıdere’de. HDP kurulduğundan beri aktif olarak ya yönetimdeyim ya da başkanlık yaptım. Şimdi de ilde kadın meclisindeyim.”   ‘Kadınlar siyasete girerse katliamlar azalır’   Kadınların siyasetin içine girmesinin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Filiz Dursun, kadınların hem kendisini hem de çevresini bilinçlendirdiğini belirtiyor. Kadınların siyasete girmesiyle birlikte kadına yönelik şiddetin üzerinde daha fazla durulacağını söyleyen Filiz Dursun, “Kadın cinayetleri azalır, kadın şiddeti azalır, kadınlar bilinçlenir. Kadınlar siyasetin içine girdiği zaman birbirine sahip çıkarlar ve örgütlenirler. Erkekler doğası gereği şiddete meyilliler, bu da çocukluktan geliyor. Kürdistan’da da yer yer örnekleri bulunuyor. Kadını yüzeyselleştiriyorlar. Şimdiye bakıldığında gençler daha bilinçli. gençlerimiz kendilerini geliştiriyorlar. Ev emekçiliği bahsedildiği gibi hiç kolay bir şey değil. Çalıştığın yerden kapıyı çekip çıkabiliyorsun ama evden gidemiyorsun. Sürekli memnun etmek zorundasın evin içinde yaşayan insanları” diye kaydediyor.    ‘Ev işçiliği kadının özgürlüğünü kısıtlıyor’   Ev işlerinin bitmek bilmediğini, yapılan işin ertesi gün bir daha yapıldığını dile getiren Filiz Dursun, bunun monoton bir hayata sebep olduğuna işaret ediyor. Filiz Dursun, “Sabahtan başlıyorsun diyelim, yatana kadar evdeki iş bitmiyor. Hem de ücretsiz köle olarak devam ediyorsun hayatına. Kalkıyorum, kahvaltımı yapıyorum. Daha sonra etrafı toparlıyorum ama toplamak da öğleden sonrayı buluyor. Sonra yemekleri yapmaya başlıyorsun. Bulaşık, çamaşır, cam silme, yıkama… Hayvanlarım da var; evde kedim ve balıklarım var. Sonra çiçeklerimle ilgileniyorum, onlarla kendimi iyileştirmeye çalışıyorum bir yandan. Akşam oluyor, çocuklar ve eşim geliyor, onların yemeğini yapıyorum. Bence ev işçiliğinin kendisi şiddettir. Dışarıda çalışsan emeğinin karşılığını alıyorsun. Bazen mümkün olmuyor bu fakat sosyal güvencen oluyor, kendi paranı kazanıyorsun. Ama ev işçiliği boş gibi geliyor, çünkü kimseyi memnun edemiyorsun. Çocukları memnun edemiyorsun, sürekli isteme halindeler. Ev işçiliği kadının özgürlüğünü kısıtlıyor. Kendi istediklerini yapamıyorsun. Bazen gezmek istiyorsun, nefes alan her insan gibi. Beden olarak çok yoruluyorsun. Bu da insanın psikolojisini etkiliyor, bunalıma giriyorsun. Çünkü bir iş yapıyorsun, ertesi gün oluyor, aynı işi tekrar yapmaya başlıyorsun” sözleriyle yaşadıklarını özetliyor.    ‘Sadece kadınların olduğu dünyada yaşamak isterdim’   Eskiye nazaran kadınların daha fazla bilinçlendiğini ifade eden Filiz Dursun bu durumu şu sözlerle anlatıyor: “Kadın dernekleri, kadın örgütleri, İzmir özelinde söyleyeyim, kadınlar çok güçlü. Dayanışma noktasında oldukça güçlü. Erkekler kadınların bir araya gelerek ses çıkarmasından korkuyor, çünkü o güç artık ellerinden alınacak. Daha öncesinde Türkiye’de erkekler daha fazla söz sahibiydi fakat şimdi kadınlar örgütlendikçe, bilinçlendikçe, sokaklara döküldükçe erkekler biraz kendilerini geri çekmiş gibiler. Maddi yönden bir sigortam yok. Sigorta girişim çok eski fakat ev temizliğine gittiğim süreçte sigortam yatırılmadığı için az bir günüm var. Girişim yapılsaydı iki sene önce emekli olmuştum. Ekonomik özgürlüğü olan kadın boşanırsa hiçbir sıkıntı olmaz, hayatını da çok güzel yaşar. Aileden de bir destek görürse güzel bir hayat sürebilir. Kadınlar eskisinden daha güçlü. Ekonomik özgürlüğü olmasa, sadece çalışsa bile boşanabiliyor. Sadece kadınların olduğu bir dünyada yaşamak isterdim.”   ‘İsyanlarımızı haykıralım’   Erkeklerin olmadığı bir dünyada yaşamak istediğini söyleyen Filiz Dursun, “Amazon kadınları var, aynı onlar gibi. Erkek olmadığı zaman ne şiddet olur, ne baskı olur. Savaşlar olmaz, kadın cinayetleri olmaz. Ne varsa erkekler yapıyor. Amazon kadınları gibi olmak isterdim. Onların gücü beni çok etkiliyor. Kadınlara çağrımdır: Örgütlenin, güçlenin, birbirinizin arkasında değil, yanında durun. Siz başardıkça bu erkek egemen sistemi hep birlikte çökerteceğiz. Birlik olalım. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde alanlarda olalım, örgütlenelim, çığlıklarımızı, isyanlarımızı haykıralım” ifadelerine yer veriyor.    Yarın: Şiddetin kaynağı ataerkil sistemdir