Hatice Buruntekin anlattı: Annemin cenazesi bile kurşunlandı 2025-12-19 09:01:12   Neslihan Kardaş    ŞIRNEX - Silopî’de ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında Ayşe Buruntekin, kucağında 6 aylık bebeği ile hedef alınarak katledildi. Cenazesi çocukları ile aynı evde bekletilen Ayşe Buruntekin’in kızı Hatice Buruntekin, "Annemin cenazesi bile kurşunlandı" dedi.    Şirnex’in Cizîr ve Silopî ilçelerinde 14 Aralık 2015’te sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Aylar süren yasaklarda kadın, erkek, çocuk, yaşlı birçok kişi katledildi. Bodrumlarda katledilen gençler, evlerini önünde vurulan çocuklar, sokak ortasında katledilen anneler… Ayşe Buruntekin de sokak ortasında katledilen kadınlardan biri. Ayşe Buruntekin’in cenazesi, ailesinin büyük çabalarıyla sokaktan alınabildi. Fakat, defnedilmesine izin verilmezken,  Ayşe Buruntekin’in çocukları ve ailesi bir hafta boyunca annelerinin cenazesiyle aynı evde kalmak zorunda kaldı. 9 çocuğu olan Ayşe Buruntekin’in katledilmesinin ardından o dönem 19 yaşında olan Hatice Buruntekin, kardeşlerinin ve ailenin tüm sorumluluğunu almak zorunda kaldı.   Hatice Buruntekin, yaşadıklarını ajansımıza anlattı.   Oğluna süt almak için çıktı, katledildi   Annesinin kardeşi Rüstem’e süt almak için evden çıktığını ve katledildiğini söyleyen Hatice Buruntekin, annesinin cenazesinin kapının önünde olduğunu fakat gidip alamadıklarını söyledi. Hatice Buruntekin, kardeşinin yerde olduğunu ve onlara doğru gitmek istediğini fakat o da vurulur korkusuyla yakınlarının izin vermediğini ifade ederek, “Kurşunlar yağıyordu üzerimize beni de vururlar diye izin vermediler, tuttular beni, anneme gitmeme müsaade etmediler. Ardından babamlar geldi ve annemin cenazesini eve getirdiler, ilkin yaralı dediler bir şey olmamış dediler. Rüstem kollarımdaydı, henüz bir bebekti,  ben anneme doğru koştum, sarıldım, elleri ellerimdeydi, sıcaktı elleri, sıcaklığı hissedince, ‘iyi dedim içimden, sadece bayılmış olmalı.’ Sonra sarıldım, nabzına baktım, nabız atmıyordu” dedi.   ‘Annemin ve kardeşimin ne suçu vardı?’   Hatice Buruntekin, “Rüstem henüz bir bebekti ve süt istiyordu, ona verecek sütümüz yoktu, annemin cenazesine gidiyordu, göğsünü açıp ağlamaya başlıyordu, ağlıyor ağlıyor sabahlara kadar ağlıyordu, ne gece ne gündüz durmadan ağlıyordu. Annemin bir suçu yoktu, sadece bir anneydi, annem dokuz çocuğun biricik annesiydi. Dokuz çocuk annesiz kaldı, sorarım size annemin ne günahı vardı? Annemin cenazesi bir odada bir hafta boyunca yanımda kaldı,  geceler, gündüzler, saatler boyu ben ve Rüstem annemin cenazesine bakıp durduk. Ardından annemi camiye götürmeye karar verdiler, babamlar merdivenin korkuluklarından bir sedye yaptı. Annemin cenazesi o sedyede taşınırken bile kurşunlandı, sokağın bu tarafından camiye ulaşana kadar kurşunlar yağdı annemin bedenine… Rüstem sürekli ağlıyordu, süt içmiyordu, biberona sütü doldurup vermeye çalışıyordum içmiyordu, kazağımı delip göğüs kısmından biberon ile sütü vermeye çalışıyordum yine içmiyordu. Sorarım size Rüstem’in ne günahı vardı? Rüstem ölecek diye korkuyordum, ona bir şey olmamalıydı çünkü annemin bize emanetiydi Rüstem” diye konuştu.   ‘Sokaklarımız, caddelerimiz çepeçevre kuşatılmıştı’   Annesinin cenazesi sokaktayken,  jandarmayı, emniyet amirini, sağlık bakanlığını, hastaneyi ve akıllarına gelebilecek her yeri arayan aile hiçbir yerden yanıt alamadıklarını dile getiren Hatice Buruntekin, yaklaşık 3 gün camide kaldıklarını dile getirerek, “Ertesi gün ‘çıkın dışarı, dışarı çıkıyorsanız çıkın aksi takdirde hepinizi öldüreceğiz’ anonsları yapılmaya başlandı. Evlerimizden zorla çıkardılar bizi, annemin kanı düştüğü yerde kurumuştu, her tarafta keskin nişancılar, korucular, askerler vardı. Sokaklarımız, caddelerimiz çepeçevre kuşatılmıştı. Annemin şehit olduğu yerde onlara dönerek haykırdım; ‘siz sivilleri katlediyorsunuz, katilsiniz, küçücük çocukları annesiz, babasız bıraktınız, buna ne hakkınız var? Hangi hakla, hangi hukukla bizi annesiz bırakırsınız? Katilsiniz, katiller’ diye bağırdım” sözlerini kaydetti.   ‘Annemi cenazesini istedim ama vermediler’   Tepkisinin ardından “hepsini öldürün” emri verildiğini vurgulayan Hatice Buruntekin, orada bulunan asker ve polislerin kendilerine, “Burada kalan herkes terörist, hepinizi öldüreceğiz” tehdidinde bulunduğunu kaydetti. Yeniden annesinin bulunduğu camiye döndüklerini ifade eden Hatice Buruntekin, “Etrafta bir sürü ambulans vardı. Annemin cenazesini istedim ama vermediler. Biz gittikten sonra cenazeyi bize ulaştıracaklarını söylediler. Sonra bizi çıkardılar. Babam her yeri arıyordu, emniyet, jandarma, sağlık bakanlığı her yeri arıyorduk ama bize ‘böyle bir şey mümkün değil, gelip alamazsınız’ dediler” şeklinde konuştu.   ‘Benim annem kimsesiz değildi’   Annesinin cenazesinin hastane morgunda bekletildiğine dair kendilerine haber verildiğini belirten Hatice Buruntekin, şöyle devam etti: “Gittik cenaze yok dediler. Habur morgunda dediler, Habur morguna gittik, Silop’i de dediler. Defalarca gittik geldik ama cenazemizi alamadık. Şirnex’e otopsi için götürdüler ve bize söylemediler, otopsi için de gidemedik. Sonra annemi kimsesiz diye bir mezara gömdüklerini duyduk. Benim annem kimsesiz değildi. Ardından ben bu işin peşini bırakmadım annemin cenazesini aradım, durdum. Senin annen değil dediler, sizinle bir ilgisi yok dediler. ‘Nasıl benim olmaz, dokuz çocuğun annesi, daha küçücük bir bebeği var, nasıl benim annem olmaz’ dedim. Sonunda DNA testleri ile bulduk annemin cenazesini. Annemi öldürdükleri yetmezmiş gibi işkencede yapılmıştı cenazeye” ifadelerine yer verdi.   ‘Biz barış olsun ve önderimiz özgürlüğüne kavuşsun istiyoruz’   Çektikleri acının bir örneğinin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını ifade eden Hatice Buruntekin, “Her şeye rağmen biz barış istiyoruz. Biz her zaman barışın tarafındayız. Biz barış olsun ve önderimiz özgürlüğüne kavuşsun istiyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Kendi topraklarımızda defalarca öldürüldük…’   Hatice Buruntekin son olarak, “Gerçekten de o zamanlar Silopi’de birçok anne katledildi, birçok baba, onlarca Rüstem annesiz kaldı, onlarca Rüstem babasız… Çok zor zamanlardı. Kendi evimizdeydik, kendi topraklarımızda. Yabancı bir ülkede değildik. Kendi topraklarımızda defalarca öldürüldük…” dedi.