‘Makbule Özer tahliye edilsin’

  • 09:02 27 Nisan 2024
  • Güncel
 
WAN - Makbule Özer’in tekrar tutuklanmasını tepkiyle karşılayan kadınlar, “Makbule Özer tahliye edilsin, yaşam hakkı istisnası olmayan bir haktır” mesajı verdi.
 
Makbule Özer, Wan’ın Artemêt (Edremit) ilçesinde 9 Mayıs 2022’de “Örgüte yardım etmek” iddiasıyla tutuklandı. 82 yaşında olan Makbule Özer sağlık sorunları nedeniyle 7 Eylül 2022’de serbest bırakılmıştı. Makbule Özer hakkında Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gönderilen rapor, Adalet Bakanlığı tarafından incelendi. ATK’nin "cezaevinde kalabilir" kararı üzerine gözaltına alınan Makbule geçtiğimiz günlerde tekrar Van T Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldü.
 
‘Tamamen politik bir karardır’
 
Konuya ilişkin ajansımıza konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şube yöneticilerinden Ayten Kıran, Makbule’nin tutuklanmasının insan haklarına aykırı bir durum olduğuna, ATK’nin devletin taşeronluğunu yapan bir kuruma dönüştüğünü paylaştı. Ayten, “Makbule Özer 81 yaşında yüzde 61 engelli. Normal şartlarda Makbule Özer durumunda bir kadına engelli aylığı bağlanması gerekir. Bakıma muhtaç olduğu için bakan kişiye evde bakım aylığının bağlanması gerekirken bugün ‘tek başına hapishanede kalabilir’ diyen ATK buna rapor veriyor. Bu, kabul edilebilir bir durum değil. Makbule Özer evinden alınarak savcılıkta ATK’nin raporuna istinaden tutuklandı. Kadın tek başına yürüyebilecek halde değil, bunu herkes gördü. Bunu muhtemelen ATK’deki doktorlar da gördüler, hakimler de savcılar da gördü. Bunun tamamen politik bir karar olduğunu düşünüyorum” dedi.
 
’81 yaşındaki kadın kocamış değil mi?’
 
Bir diğer hasta tutsak Hanife Arslan’ın durumuna değinen Ayten, şunları dile getirdi: “Aynı şekilde Makbule Özer’den bağımsız olarak Hanife Arslan var 76 yaşında ve KOAH hastası, yüksek tansiyon ve şeker hastası, eklemlerinde kemik erimesinden kaynaklı çok ciddi sağlık sorunları olan bir kadın. Ailesinin, kurumların girişimiyle Adalet Bakanlığı lütfedip bir klozet göndermiş, ATK’nin ‘sağlıklıdır, hapishanede kalabilir’ raporu boşa çıkıyor. Madem sağlıklı ve cezaevinde kalabiliyorsa o klozeti ne diye gönderdiniz? Kadın üst katta bir hücrede kalıyor, klozette alt katta merdivenden inip o klozeti kullanma şansı da yok. Burada siyasi tutsaklara karşı devletin politikası bir kez daha ortaya çıktı. Yakın zamanda hepimiz buna tanık olduk. Ülkenin cumhurbaşkanı kalktı, IŞİD üyelerini kocama haliyle affetti ve bunları hapishaneden çıkardı. Şimdi soruyorum, 81 yaşındaki kadın kocamış değil mi, bunu siz sağlıklı bir birey olarak değerlendirebilir misiniz?”
 
‘Gerekli girişimleri yapacağız’
 
Makbule’nin tutuklanmasına yönelik kararın tamamen siyasi olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu kaydeden Ayten sözlerini, “Bütün sivil toplum örgütlerinin (STÖ) Makbule Özer şahsında tüm yaşlı, hasta, kadın tutsakları veya erkek tutsakların cezaevinde tutulmalarına son verilmesi gerekiyor. Düşünün bir ülkede idam cezası yok ama sürekli hapishanelerden cenazeler alıyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Yakın zamanda kaybettiğimiz dördüncü evre kolon kanseri olan hastayı 30 yıllık bir tutuklu ancak artık ölümüne yakın ATK’de buna kara vermiş olacak ki tahliye ettiler ve hastanede yaşamını yitirdi. Bunlar artık son bulsun istiyoruz. İHD olarak bunun en büyük insan hakkı ihlali olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda gerekli girişimlerde bulunacağız” şeklinde sonlandırdı.
 
‘Makbule Özer 82 yaşında ve yüzde 61 engelli’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl Eşbaşkanı Gülşen Kurt ise tepkisini şu sözlerle gösterdi: “Bu, şu an iktidarın ve sistemin içinde bulunduğu çürümüşlüğün yansımasıdır. Haksızlıkların, hukuksuzlukların özellikle yaşlı tutsaklar üzerinden, Kürt anneleri üzerinden ve Kürt kadınlar üzerinden sistematik bir şekilde devam etmektedir. Çünkü onlar da biliyor ki karşılarında boyun eğmeyen bir Kürt kadın var. Her şekilde yaşamın her alanında mücadelelerini sürdüren kadınlara yönelik saldırılar devam etmektedir. Bizler bunu kınıyoruz. ATK’nin bir an önce bu raporunu geri çekmesini ve aynı zamanda bu haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında tüm kadınların hangi partiden, hangi inançtan olursa olsun karşısında durmalarını istiyoruz. Bugün Makbule Özer’e yapılan yarın başka bir kadına, başka bir anneye yapılacaktır. Bunun bilincindeyiz. Bu saldırıların karşısında dik durmalıyız, mücadelemizi her alanda sürdürmeliyiz ve Makbule Özer’i yalnız bırakmamalıyız.”
 
‘Makbule Özer’in tutuklanması insanlık dışıdır’
 
Wan Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Hülya Çelik Sönmez ise Makbule’nin tutuklanmasını “insanlık dışı bir muamele” olarak değerlendirdi. Bunun ilk ve son olmadığını bir hukukçu olarak benzer durumlarla çok karşılaştığına işaret eden Hülya, “Bu, 2018 yılında başlayan bir süreç ve Makbule Özer 2018 yılında ‘örgüte yardım’ yapmak suçundan dosyası açılmış ve bu dosya kapsamında Yargıtay tarafından 2 yıl 6 ay cezası onanmış ne yazık ki. Dosya onandıktan sonra Makbule Özer 2022 yılında cezanın infazı için alındı. Makbule Özer’e baktığımızda 81 yaşında ve yüzde 60 engellilik oranı olan bir kişiden bahsediyoruz. Yüzde 60 engelli raporu tam teşekkürlü bir devlet hastanesinden alınmış. Biz ATK raporuyla bunun bir geçerliliği ya da hükmünün olmadığını görüyoruz. Bu da, devletin kurumları arasında ki çelişkiyi göz önüne seriyor” dedi.
 
‘ATK bu raporları neye göre veriyor?’
 
“Makbule Özer’in tutuklanması bir hukuksuzluk timsali” diyen Hülya, ATK’nin bu raporları verirken neye göre ve hangi objektif kriterlere göre verildiğini sordu. Hülya, “Bu objektif kriterlerin açıkça ifade edilmesi gerekiyor, nelerdir bunlar? Bir kişinin yaşam hakkı söz konusu. Bir kişi suçlu olsa dahi asgari yaşam hakkının veya cezaevinde bu koşulların sağlanması gerekiyor. Ama ne yazık ki ATK’den alınan raporlardaki ‘cezaevinde kalabilir’ kararıyla bunun çok da uygulanmadığını görüyoruz” diye vurguladı. 
 
‘Tercüman olarak güvenlik görevlisi getirildi’
 
Makbule’nin ifade sürecinden söz eden Hülya, “Türkçe bilmediği için sözde tercüman alınıyor ve bu tercüman aracılığıyla muayene ve rapor aldırılıyor, ama ne yazık ki bu tercüman bir güvenlik görevlisi. Bilirkişilik veya tercümanlık yapmak için Adalet Bakanlığı’nın bilirkişi listesinde olan birinin yapması gereken bir görev iken tercüman olarak bir güvenlik görevlisi aniden getirilip spontane bir şekilde tercümanlık yapılıyor. Aslında burada verilen rapor, ciddiyetsizliği ve hukuksuzluğu ortaya koyuyor. Öylesine yazılmış özensiz bir rapordur. Bir kişinin yaşam hakkının ihlalinin söz konusu olduğu bir durumda bu şekilde özensiz bir raporun hazırlanması açıkçası hem ülkemiz  ve hukuk açısından üzücüdür” sözlerini kullandı.
 
‘Yaşam hakkı istisnası olmayan bir haktır’
 
Hukuk devletinde hukuk ilkelerinin uygulanması gerektiğine işaret eden Hülya, “Bir kişinin yaşam hakkının söz konusu olduğu bir durumda aceleyle ve hukuka aykırı bir rapor, hiçbir objektif kriterin belirlenmediği bir rapor düzenlenerek bir kişinin cezaevine gönderilmesinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu tip tartışmalı dosyaların en azında daha detaylı ve daha özenli hazırlanması gerekir. ATK bugün Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurumdur ve adaleti tesis etmek için vardır. Bu rapor bizim infaz yasamıza aykırıdır. Umarım bu raporlar hazırlanırken Makbule Özer özelinde ve diğer tüm hasta tutsaklar adına daha objektif kriterler göz önünde bulundurulur. Kişilerin yaşam hakkı savaş durumlarında geçerliliğini yitirmeyen bir haktır. Bugün Türkiye'nin taraf olduğu, imzaladığı gerek ulusal gerek uluslararası sözleşmelerimizde yaşam hakkı ihlal edilmemesi gereken ve istisnası olmayan bir haktır”  dedi.
 
‘Makbule Özer tahliye edilsin!’
 
Hülya son olarak verilen bu kararın bir hata olduğunu ve bir an önce bu karardan dönülmesi gerektiğinin altını çizdi. Hülya, “Raporun tekrar alınmasının talep edilmesi gerekiyor. Kürtçe bilmemek bir ayrımcılık yasağıdır. Makbule Özer eğer Kürt kökenli bir vatandaş olmasaydı belki böyle bir durumla karşılaşmıyor olacaktık. Makbule Özer tekerlekli sandalyeye bağımlıdır ve bu da raporlarda yer almakta ve herkes tarafından bilinmektedir. Bir an önce Makbul Özer’in cezaevinden tahliye edilmesini ve infazının ertelenmesini daha yerinde, hukuka uygun olacağını düşünüyoruz. Ülkemizde hukukun inşa edilmesi içinde gerekli elzem olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.