Bakanlığın ‘tecrit yok’ söylemine tepki: Hukukçular ses çıkarmalı
- 09:16 12 Mayıs 2024
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Adalet Bakanlığı’nın İmralı’ya ilişkin “Tecrit yok” açıklamasına ilişkin konuşan ÖHD’li avukat Elif Taşdöğen, “Tecridin olmadığına dair söylem soyut bir söylemdir. Hukuksuzluk Sayın Abdullah Öcalan’a işletildiği için görmemekte ısrar ediyorlar. Hukukçuların, insan hakları savunucuların, baroların ses çıkarması gerekiyor” dedi.
İmralı Adası’nda ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve adadaki 3 tutsaktan 38 aydır haber alınamıyor. İmralı’da tutsak olan Veysi Aktaş’ın 30 yıllık cezasını tamamlanmasına rağmen tahliyesi 1 yıl ertelendi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri tecridin kaldırılması, aile ve avukat ziyaretlerinin yapılması için 7 Aralık 2023 tarihinde Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na (İHİK) başvurdu. Talebe yanıt veren Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, İmralı'daki tutsakların “tüm haklardan eşit olarak faydalandıklarını" iddia etti. Bu açıklamanın hemen ardından da Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım hakkında Bursa İnfaz Hakimliği tarafından 28 Mart’ta “disiplin cezası” gerekçesiyle 3 aylık yeni bir aile görüş yasağı verildiği öğrenildi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatı Elif Taşdöğen, İmralı’da derinleşen tecride dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Tecridin olmadığına dair söylem soyut bir söylemdir’
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün, tecridin olmadığını iddia etmesi ve bu açıklamanın ardından Abdullah Öcalan’a nedeni belirtilmeyen “disiplin cezası” ile aile görüş yasağının verilmesini değerlendiren Elif, “Somut durumu ortaya koyduğumuzda söylenenin dışında bir gerçeğin olduğunu görüyoruz. Sayın Abdullah Öcalan ile avukatları ile bir görüşme sağlanmamış, aile ve vasi görüşmesi sağlanamamış, telefon konuşması dahi yapılamamış. Biz bu resme baktığımızda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün söyleminin gerçekliği barındırmadığını görüyoruz. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün açıklamasında Sayın Abdullah Öcalan üzerinde tecridin söz konusu olmadığını çünkü aynı hapishanede bulunduğu mahpuslarla ortak aktivitelerde bulunduğu ifade ediyor ki bu bilgi de bu teyide muhtaç. Gerçekten Sayın Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar haberleşip, görüşebiliyorlar mı? Bunların ötesinde aynı koşullarda olan ve tecrit altında bulunan tutsakların kendi içinde haberleşiyor olma iddiası üzerinde tecridin uygulanmadığını belirtmek gelinen vahim durumu gözler önüne seriyor. Bu haliyle de Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün tecridi en uç noktaya götürmeye çalıştığının farkındayız. Tecridin olmadığına dair söylem soyut bir söylemdir” dedi.
‘Türkiye devleti ileride olacak yargılama için bugünden kendi önlemini almaya çalışıyor’
“Disiplin cezalarına minareyi çalan kılıfını hazırlar misali yaklaşılıyor” diyen Elif, keyfi disiplin cezalarının "hukuka uygun" gösterilmeye çalışıldığına dikkat çekerek şöyle dedi: Disiplin soruşturmaları avukatlara tebliğ edilmiyor. Bu şekilde itiraz yolları kapatılıyor ve hukuk mekanizmalarının işletilmesi engellenmeye çalışılıyor. Bir kişiye disiplin soruşturması açıldığında ya da ceza verildiğinde kararların avukata tebliğ etme zorunluluğu var. İmralı ada hapishanesine baktığımızda orada 'hukuksuzluğun bir sistemi' oluşturulduğunu söyleyebiliriz. Kararların avukatlara tebliğ edilmemesinin, avukat başvurularını alınmamasının kanunda hiçbir yeri yok. Türkiye bu hukuksuzluğun bir yargılama süreci olacağının farkında olduğu için bugünden önlemini almaya çalışıyor. Başvuruları almayarak, dilekçeleri işleme sokmayarak ileride yargılama söz konusu olduğunda kendine savunma alanı oluşturmaya çalışıyor."
‘Veysi Aktaş’ın tahliye olması demek tecridin teşhir olması demekti’
İmralı’da tutsak olan Veysi Aktaş’ın 28 Nisan’da tahliye olması gerekirken infazının 1 yıl ertelenmesine de değinen Elif, Veysi Aktaş’ın infaz ertelenme gerekçesinin de "avukat görüş yasağı" olduğu gerekçesiyle verilmediğini ifade ederek bu durumun hukuksuzluklar silsilesinin devamı olduğunu vurguladı. Elif, “Bu cevabın Türkiye’nin kendi kanunlarında bir yeri yok. Veysi Aktaş’ın infazın ertelenmesinin başka bir gerekçesi var. Veysi Aktaş’ın tahliye olması demek yıllardır İmralı ada hapishanesinde yaşanan hukuksuzluğun, tecridin teşhiri demekti. Hukuk eliyle bir hukuksuzluğa daha imza atıldı. “
‘Hukuksuzluk Sayın Abdullah Öcalan’a işletildiği için görmemekte ısrar ediyorlar’
Hukuksuzluğun toplumun sessizliğinden kaynaklı derinleştiğini vurgulayan Elif, hukuksuzlukla beraber İmralı’da tecridin derinleştiğini ve topluma yayıldığını belirtti. Elif, “Tecrit belli bir kesimin konusu değil. Öyle bir zaman olmuş ki ‘tecrit insanlık suçudur’ söylemi bile yargılamaya konu oluyor. Tecridin sadece Sayın Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar üzerinde olduğunu söylemek eksik kalır. Tecrit bütün kesimlerin sorunu. Göz göre göre hukuksuzluklar yapılıyor ama hukukçular, barolar ses çıkartmıyor. Hukuksuzluk Sayın Abdullah Öcalan’a işletildiği için görmemekte ısrar ediyorlar. Bu durum Türkiye’yi daha karanlık süreçlerin beklediğinin göstergesi. Hukuksuzluğun kime yapıldığını bir önemi yok. Hukuksuzluk söz konusu ise hukukçuların, insan hakları savunucularının, baroların ses çıkartması gerekiyor” dedi.
‘Başvurulara cevap verilmemesine inat hukuk mücadelemizi yürüteceğiz’
Tecridin ortadan kalkması için çalışmalarına devam edeceklerini paylaşan Elif, “ÖHD olarak yaptığımız başvurulara herhangi bir cevap gelmedi. Bu durumun avukatların ön kabulü haline gelmesini istiyorlar ve bununla beraber hukuk sisteminin işlevsizleştiği avukatlara benimsetilmeye çalışılıyor. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir ortamda kimsenin kendini güvende hissedemeyeceğini biliyoruz. Bunun için yaptığımız başvurulara cevap verilmemesine inat insan hakları alanında çalışma yürüten avukatlar olarak hukuk güvenliği ilkesinin temini ve tesisi için hukuk mücadelemizi yürüteceğiz.”