'Gezi’nin ve Kobanê’nin çocukları, birleşin'
- 13:52 9 Kasım 2024
- Güncel
İSTANBUL - HDK 13'üncü Genel Kurul sonuç bildirgesinde, “Sayın Abdullah Öcalan, onurlu bir barış için üzerine düşeni yapacağını ve toplumun her kesimini kapsayan bir süreçle savaşa son verileceğini iletmiştir” denildi. Bildirgede, 'Gezi’nin ve Kobanê’nin çocukları, birleşin” çağrısı yapıldı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) , "Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe" şiarıyla 3 Kasım’da gerçekleştirdiği 13'üncü Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesini yayınladı.
‘Devrimci hattı inşa etmek hâlâ can alıcı önemdeki görev olarak karşımızda’
"Filistin halkına karşı yürütülen katliamcı devlet terörü, adım adım tüm bölgeye yayılırken, Türkiye devleti ise hem İsrail ile ekonomik ilişkilerini sürdürmekte hem de Rojava’da yükselen halkların birlikteliğine, İsrail devletiyle benzer yöntemler kullanarak müdahale etmektedir" denilen bildirgede, emperyalist güçlerin yarışının halklara katliamlar, açlık, geleceksizlik ve yerinden edilme olarak yansıdığı ifade edildi. Bildirgede, “Dünyayı egemenliği altına alan sağ yönelim ve faşist partilere meylediş, aynı zamanda emperyalizmin birincil özneleri olarak tanımlanabilecek bu devletlerin ikiyüzlü politikalarının bir ürünüdür. Dünya sermayesinin ve dolayısıyla Türkiye sermayesinin içinde bulunduğu hammadde krizine çözüm arayışları olarak da değerlendirilebilecek bu politikalar, karşılarında gerçek bir duruş olmaksızın pervasızca sürdürülmektedir. Gerçek bir karşı duruşun hem enternasyonal anlamda hem de Türkiye özelinde olmayışı, başta dünya işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenleri ve halkları büyük bir kıyımla karşı karşıya bırakmaktadır. Sağ politikaların gerek göçmenler karşısında gerek kadınlar, halklar ve LGBTİQ+ bireyler karşısında aldıkları politik pozisyon aynıdır; birlikte ilerlemektedir. Teorik ve örgütsel sorunlarımızı aşarak devrimci hattı inşa etmek, hâlâ can alıcı önemdeki bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Halkların Demokratik Kongresi’nin yaşadıkları da kendi özgün sorunlarının yanında, bu görevin kolektif olarak gerçekleştirilemeyişinden bağımsız değildir" ifadeleri yer aldı.
‘Tecrit halkların birleşik mücadelesiyle kırılacaktır’
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye topraklarındaki işgalinin amacının, emperyalist oyunda pozisyon alma ve Kürt halkının tarihsel topraklarından nemalanma girişimleri olduğunun altının çizildiği bildirgede, “Normalleşme adı altında Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atamak, iç barış diyerek Kürt halkının politik ve kültürel değerlerine hakaret etmek, iktidarın yalnızca kendi normali ve kendi barışıdır. Kürt halkının iradesini gasp etme girişiminin püskürtüldüğü Van direnişiyle iktidarın benzer olasılıklarının önü kesilmiştir. Yeniden buna cüret edecek olan iktidar bilmelidir ki Kürt halkı iradesine sahip çıkacak, tarihsel ve örgütsel direniş pratiğiyle kazanılmış belediyelerinin gasp edilmesine sessiz kalmayacaktır. Halkların eşit, adil ve onurlu barışını sağlamak için barışın toplumsallaşması mücadelesi kritik önemdedir ve tam da bu açıdan zaman HDK zamanıdır. İmralı işkence sisteminin derinleşmesi, tecridin mutlaklaştırılması ancak halkların birleşik mücadelesiyle kırılacaktır. Bu yönelim, devlet eliyle bugüne değin inşa edilmiş halklar arasındaki tecridin kırılması anlamına da gelecektir. Sayın Abdullah Öcalan, onurlu barışın inşası konusunda üzerine düşen görevi yerine getireceğini; toplumun her kesiminin dahil edileceği bir sürecin işletilmesiyle, onlarca yıla dayanan savaş pratiğine halklar lehine son verileceğini bizlere iletmiştir” denildi.
Toplumun siyasallaşması elzemdir
Bildirgenin devamında şu ifadelere yer verildi: “Türkiye ve Kürdistan halklarının büyük çoğunluğu yoksullukla mücadele etmektedir. Sendikasızlık ve güvencesizliğin norm olarak dayatıldığı, asgari ücretin sefalet sınırında tutulduğu, tüm vergi yükünün işçi sınıfına ve emekçilere yüklendiği böylesi bir dönemde, tüm emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadele etmesi yönünde zemin arayışı da devam etmektedir. Bu anlamıyla, toplumun siyasallaşması elzemdir. Siyasetin temsiliyet düzeyine sıkıştırılmak istendiği bu süreci bozmak, siyasetin toplumsallaşması mücadelesi bizleri beklemektedir. Ülke dışında yeni Osmanlıcı fanteziler ve soykırımcı araçlarla sürdürülen işgal ve yayılmacılık, ülke içinde sınıf ve ezilenler karşıtı politikalarla gençleri geleceksizlik, umutsuzluk, yozlaşma kıskacına almaya çalışmaktadır. Tekçi zihniyet Alevileri ve tüm farklı inançları yok sayarken; kadın katliamlarının ve çocuk istismarının erkek devlet yapısı ile önlenemeyeceğini de bilmekteyiz. Türk, Sünni, heteroseksist erkek devlet yapısı, başta Türkiye sermaye sahipleri olmak üzere dünya sermayesi lehine yürüttüğü politikalarla ülkeyi uyuşturucu, organ, silah ve çocuk ticaretinin; dünya mafyasının konuşlandığı bir merkez haline getirmiştir.
Ortak mücadele zaruridir
Dağlar, ormanlar, dereler ve denizler satılığa çıkarılmıştır. Bugünkü iktidar, dünya sermayesiyle el ele doğayı talan etmektedir. Aynı şekilde, eğitimde yaratılan büyük eşitsizlik, bakanlık eliyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığı bir zemine işaret etmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altında oldubittiyle yürürlüğe giren yeni sistem, öncesinde var olan tarikatlar iş birliği ile ırkçılığın ve siyasal İslamcılığın bir başka dönemeci olarak adını yazdırmıştır. Bir kez daha, tek tek ya da toplamda yaşadığımız ideolojik, politik ve örgütsel krizlerin aşılmasının yegâne yolunun Kongre paradigmasında buluşmak olduğu ispatlanmıştır. Şimdi sıra, bu krizi çıkışa, potansiyeli eyleme dönüştürmektedir. Tarih bize, tarihi kendimizle sınırlandırmayı veya başlatmayı değil, biriktirdiklerimizi bir bilgenin ustalığı ve bir gencin dinamizmiyle harekete geçirmeyi zorunlu kılmaktadır. İddiamız bakidir: Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin yılmaz emekçileri, örücüleri ve yoldaşları olmaktır. Çağrımız da açıktır; ortak mücadele zaruridir. Birlikte mücadelenin adresi olan HDK, bu azılı iktidar karşısında tüm mücadele güçlerine sesleniyor: Gezi’nin ve Kobanê’nin çocukları, birleşin!”