Komploya karşı 25 yıldır eylemde: O insanlığın, eşitliğin önderidir 2023-10-05 09:01:11     Öznur Değer    MÊRDÎN - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 9 Ekim 1998’de başlatılan Uluslararası Komplo’ya karşı 25 yıldır eylemde olan Barış Annesi Besna Günay, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı “O insanlığın, eşitliğin önderidir” sözleriyle tanımlayarak 25 yıl önceki eylemleri şöyle özetledi: “Dağa çıkan, zindana giren çok sayıda insan vardı. İçerde insan kalmamıştı. Herkes dışardaydı. Kimse evinde oturmuyordu. Herkes eylem halindeydi.”   PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 9 Ekim 1998’de başlatılan Uluslararası Komplo 25’inci yılını geride bırakıyor. Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkmasıyla başlayan ve 129 gün süren uluslararası komplo, ABD organizatörlüğünde ve Rusya, Roma, Kenya, Yunanistan, Belarus başta olmak üzere dünya ülkelerinin içinde aktif rol oynaması sonucu, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesiyle son buldu.   İlk eylemin meşalesini cezaevleri yaktı   Uluslararası Komplo’nun başladığı ve aynı zamanda Küba Devrimi’nin lideri Che Guevara'nın katledildiği gün olan 9 Ekim’den 15 Şubat’a kadar Kürtler başta olmak üzere devrimciler komploya karşı direnişe geçti. İlk eylemin kıvılcımını, bulunduğu Maraş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde komploya karşı 9 Ekim 1998’de “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla bedenini ateşe veren Halit Oral yaktı. Ardından ise Kürtler peşi sıra komploya karşı eylem gerçekleştirmeye devam ederek, ABD ile Türkiye başta olmak üzere komploda rol oynayan dünya ülkelerine mücadele ve direniş mesajı verdi.   25 yıllık aralıksız eylem   9 Ekim 1998’den bu yana 25 yıl içinde Kurdistan başta olmak üzere Ortadoğu, Avrupa ve tüm dünyada kitlesel eylemler gerçekleştiriliyor. Türkiye’de ise 2014 yılındaki MGK kararıyla Çözüm Süreci’nin bitirilerek savaş sürecinin başlamasından bu yana yapılan eylemlere polis saldırısı gerçekleşiyor, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor. Komploya karşı her yıl 9 Ekim’de dünyada da Kurdistan’da kitlesel eylemler gerçekleştiriliyor.   Komplonun başladığı 9 Ekim 1998’den bu yana aradan geçen 25 yılda komploya karşı alanlarda, sokaklarda olan Barış Annesi Besna Günay, dünden bugüne komploya karşı gerçekleştirilen eylemleri ve komplonun amacını değerlendirdi.   Komplonun aileye etkisi   Kürt sorununun çözümsüzlüğünün doğurduğu sonuçları yakından yaşayan Besna, gazete dağıtımcılığı yaparken devlet baskısından PKK’ye katılan oğlu Ziyadin Günay’ı (Erdal Mardini) 16 yıl önce Kandil’e yönelik bombardımanda kaybederken, başka bir oğlu Abdullah Günay ise Abdullah Öcalan’ın tutuklandığı 1999’dan beri cezaevinde.   ‘Ona yapılan komplo kabul edilemez’   Yüreği yanan bir anne olarak artık savaş istemediklerini ve kirli savaşa karşı olduklarını ifade eden Besna, “Önderimiz sadece bizim değil tüm dünyanın önderidir. Ona yapılan komplo kabul edilemez. Bu nedenle savaşın durması için her yere gidiyor, elimizden geleni yapıyoruz” dedi.   Komplodan sonra oğlu da tutuklandı   Komplonun üzerlerindeki etkisini anlatan Besna, “Oğlum İstanbul’a çalışmaya gitti. 1999’da Önderimiz tutuklandıktan sonra Mart 1999’da gerçekleşen mavi çarşı eyleminden oğlumu sorumlu tutarak gözaltına aldılar. 8 gün gözaltında kaldı ve çok ağır işkencelerden geçti. Çivi üzerinde, buz üzerinde, cam üzerinde işkence ettiler. Suçsuz olmalarına rağmen oğlum Abdullah Günay ve Azime Işık, Ergin Atabey, Metin Yamalak tutuklandı. Azize müebbet, diğerleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı” ifadelerini kullandı.   ‘Sadece Kürtlerin değil tüm dünyanın önderi’   Tüm annelerin birleşerek tecridin kaldırılması için mücadele etmesi gerektiğinin altını çizen Besna, Abdullah Öcalan’ın sadece Kürtlerin değil tüm dünyanın önderi olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’ın barış, özgürlük ve eşitlik için mücadele yürüttüğünü kaydeden Besna, “Bizler de Barış Anneleri olarak kan akmasın diye mücadele ediyoruz. Kimsenin çocuğu ölsün istemiyoruz. Savaş istemiyoruz. Ben 28 yıldır mücadele ediyorum. Komplo 25’inci yılına girdi ve bu 25 yılda görmediğimiz şey kalmadı” sözlerine yer verdi.     ‘Annelerin savaşa karşı canlı kalkan olması gerekiyor’   Kürt sorununun çözümsüzlüğündeki ısrar nedeniyle bir oğlu 25 yıldır cezaevinde olan Besna, bir oğlunu ise kaybetti. Gazete dağıtımcılığı yaparken gördüğü baskılar karşısında PKK’ye katılan oğlunun Kandil’e yönelik bombardımanda yaşamını yitirdiğini öğrenen Besta, yıllardır oğlunun cenazesine dahi ulaşamadığını aktardı. Yıllardır yürüttüğü mücadelede önlerinin sürekli devlet tarafından tutulduğunu belirten Besna, baskı, şiddet başta olmak üzere her şeyi gördüklerini, yaşadıklarını ifade etti. Besna, “Ama artık bizim bu savaşı durdurmamız gerekiyor. Türk, Kürt fark etmeksizin tüm annelerin savaşa karşı canlı kalkan olması gerekiyor. Bu savaş artık dursun. İnsanca bir yaşam ve barış istiyoruz” diye belirtti.   ‘O insanlığın, eşitliğin önderidir’   Abdullah Öcalan’ın halklar nezdindeki önemine işaret eden Besna, 2 yılı aşkın süredir kendisinden haber alınamadığını belirtti. “O insanlığın, eşitliğin önderidir” diyen Besna, kendisinden haber alamadıkları için kaygılandıklarını dile getirerek şöyle devam etti: “CPT görüşmeye gitti peki insanlara ne cevap verdi? Bizi merakta bırakmaya devam etti. Önderlik üzerindeki tecrit kalkmadığı sürece çocuklarımız da tehlike altında. Çocuklarımızın bize dönmesi de onun özgürlüğüne bağlı. İnsanlar zulümden kaçıyor. Avrupa’ya gidenler suda boğuluyor. Bizler her şeyi gördük. Ölümü, talanı istemiyoruz. İstediğimiz tek şey kanın durması.”   ‘Herkes korkusuz bir şekilde eylemlere katılıyordu’   Komplonun ilk yılında yaşananları değerlendiren Besna, tüm insanların ayaklandığını ifade etti. Abdullah Öcalan’ın ihanet sonucu tutuklandığını belirten Besna, o süreçte herkesin sokaklarda olduğunu söyledi. Besna, “Dağa çıkan, zindana giren çok sayıda insan vardı. İçerde insan kalmamıştı. Herkes dışardaydı. Kimse evinde oturmuyordu. Herkes eylem halindeydi. Herkes nerde eylem varsa oraya gidiyordu. Herkes korkusuz bir şekilde eylemlere katılıyordu. On binler sokaklarda eylemdeydi. Kalabalıktan eylemlerde birbirimizi kaybediyorduk” dedi.   ‘Yaşanan her şeyin tek sorumlusu devlettir’   Besna, 25 yıldır komploya karşı yapılan eylemlere değinerek, eylemlerin başlangıcına ve günümüzde yapılan eylemleri karşılaştırdı. Besna, “İnsanlar artık eskisi gibi değil. Korkuyla, baskıyla insanları sindirmeye, uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Önderimizle ailesi ve avukatlarının görüşme gerçekleştirmesini, ondan haber almak istiyoruz. Yaşanan her şeyin tek sorumlusu devlettir. Daha ne kadar bu zulmü yaşayacağız? Bizim yüreğimiz yandı, çocuklarımızı kaybettik ama hala barış diyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Komplo devam ettiği sürece savaş da devam edecek’   “Önderliğimizin tutuklanmasının ve tecrit altında tutulmasının sebebi Avrupa’dır” diyen Besna, Avrupa’nın desteğini kesmesi halinde Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılacağını ve bu kadar acının yaşanmayacağını ifade etti. Besna, “Ama menfaatleri için bunu yapıyorlar. Avrupa’nın bu yaklaşımından vazgeçmesi gerekiyor. Her şey para, menfaat, çıkar değildir. Savaşın tek nedeni önderliğin tecrididir. Komplo bir an önce son bulmalı, tecrit kırılmalı. Komplo devam ettiği sürece savaş da devam edecek” sözlerine yer verdi.   ‘Biz zalimin sofrasında kahvaltıysak Barzani de akşam yemeği olacaktır’   Komplonun Kurdistan üzerindeki tüm etkilerine değinen Besna, orman yangınlarından baskılara kadar her politikanın, savaşın komplonun devamı olduğunu söyledi. Dış güçlerin savaşı başlattığı gibi sonlandırabileceğini de sözlerine ekleyen Besna, KDP’nin de komplodaki payına dikkat çekti. KDP’ye tepki gösteren Besna,  son olarak şöyle konuştu: “KDP’nin buna dur demesi gerekiyor. Barzani bu oyunlara gelmemeli. Gün gelecek devran ona da dönecek. Biz zalimin sofrasında kahvaltıysak Barzani de akşam yemeği olacaktır” ifadelerini kullandı.