Ayşe Acar Başaran: Jin Jiyan azadî sloganı dünyaya yayıldı

  • 12:01 30 Aralık 2022
  • Siyaset
 
AMED - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran bir yıl içerisinde kadınlara dair yaşanan gündemlere dikkat çekerek, bu yıl tüm dünyada, “Jin jiyan azadî” sloganının yükseldiğini söyledi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, gündeme ilişkin Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İrtibat Bürosu’nda basın toplantısı düzenledi. Ayşe, toplantıda yıl boyunca yaşanan kadın gündemlerini ve gelişen direnişi ele aldı.
 
‘Zorluk ve mücadele dolu bir yıl oldu’
 
Geride bırakılan 2022 yılının kadınlar açısından zorluklarla dolu bir yıl olduğunu söyleyen Ayşe, bir taraftan da mücadelenin bir an bile durmadığı bir yıl geçirdiklerini kaydetti. Ayşe, “Ancak sadece Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu değil, dünyanın dört bir tarafında rejimler ve iktidarlar açısından kadınlara, halklara, ezilmişlere saldırarak, zorbalığı ve savaşı derinleştirerek geçirilen bir yıl karşımızda duruyor. Rusya-Ukrayna savaşının başlaması, Ortadoğu'da merkezileşen savaşın bu süreçte daha da derinleştirerek uluslararası güçlerin kendilerini büyütme çabasına tanık olduğumuz bir yıl 2022 yılı” dedi.  
 
‘Jin jiyan azadî’nin yükseldiği bir yıl oldu’
 
Bu yılın en önemli gelişmelerinden birinin Rojhilat’ta Kürt kadınlarının Jîna Emînî katliamından sonra başlattığı direniş olduğunu belirten Ayşe, “İran’ın dört bir yanına ‘Jin jiyan azadî’ sloganıyla yayılan serhildan ve itiraz bugün sadece Rojhilat, İran ve Kürt kadınların dilinde değil, dünyanın her tarafında bu sloganın yükselen bir yıl oldu. Yine Afganistan'da kadınların Taliban rejimine karşı mücadelelerini büyüttüğü bir yıldı. Hindistan’da, ABD’de, Şili’de dünyanın dört bir yanında erkek iktidarlar, rejimlerini kurumsallaştırmaya çalıştıkça kadınların da direnişlerini ve mücadelelerini enternasyonalist bir mücadele haline getirdiği bir yıl oldu. İran’da saç telinde bayraklaşan mücadele ‘Jin jiyan azadî’ sloganıyla vücut buldu. ‘Nan kar azadî’ sloganı ile buluşup Ortadoğu'da krizden çıkmanın sesi, soluğu ve paradigması haline geldi. Bir kez daha Rojhilat’ta ‘jin jiyan azadî’ sloganı atan kadınların şahsında, Rojava’da yeni yaşamı ören kadınlar şahsında mücadele eden bütün kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İtirazımızın, isyanımızın yeniyi inşa edeceği bir yüzyıl olacağı inancıyla selamlarımızı iletiyoruz” sözlerine yer verdi.
 
‘Bu yıl 310 kadın katledildi’
 
Dünyada erkek egemen iktidarların zor ve baskıyla ayakta durmaya çalışırken tabii ki Türkiye ve Kürdistan'da da durumun çok farklı olmadığına değinen Ayşe, Türkiye’de AKP ve MHP savaş bloğunun bu süreçte kadın kazanımlarını her saniye hedef almaya devam ettiğine dikkat çekti. Ayşe, kadınların tek tek yıl içerisinde mücadele, emek ve tırnaklarıyla kazıya kazıya, büyük bedellerle elde ettikleri kazanımların AKP- MHP ittifakı tarafından hedef alındığını ifade etti. Ayşe, “Bu süreç içerisinde bir tek adamın ağzından çıkan sözle İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı ilan edildi. İstanbul Sözleşmesi’nin sadece Türkiye'de değil, dünyada kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+’lara karşı şiddeti önlemeye yönelik kıymetli bir sözleşme iken erkek egemen iktidar sözleşmeden geri çekildiğini ilan ederek kadın düşmanı politikalarını bir kez daha tescillemiş oldu. Kadınlara karşı kışkırttıkları, her gün kadınları hedef gösterdikleri erkeklere de büyük bir cesaret verdiklerini, ‘nasıl olsa öldürsem de birkaç yıl yatarım’ anlayışını toplum içerisinde yerleştirdiklerini biliyoruz. Maalesef tam da bu politikalar nedeniyle bu yıl içerisinde en az 310 kadın, erkek şiddeti sonucunda katledildi. İktidar erkekleri cezasızlıkla ödüllendirmeye devam etti. Şiddete uğrayan kadınlar kolluğa gittiklerinde destek alamadılar. Anadillerinde alamadıkları destek nedeniyle şiddet ortamına geri döndüler. Katledilen kadınları cinsiyetçi dille her defasında suçlu gösterecek biçimde yine iktidar medyası tarafından yaygınlaştırmaya devam ettiler” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınların tereddütleri olmadığı göründü’
 
Kadınların “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyerek 25 Kasım’da alanlara, sokaklara, meydanlara çıktığını hatırlatan Ayşe, “Büyük bir ablukayla  karşı karşıya kaldılar. 25 Kasım gibi dünyanın tümünde şiddete karşı uluslararası mücadele günü olan bir günde, kadınlar devletin şiddetiyle yüz yüze kaldı. Kadınların kolları, bacakları kırıldı; gözaltında tacize uğradılar. Ama kadınlar bütün saldırılara rağmen darp edilmelerine rağmen, gözaltına alınmalarına rağmen sokaktan geri çekilmediler. İktidar bu yıl da kadınlarla baş edemediğini görmüş oldu. Kadınların geri adım atmayacağını, atma konusunda hiçbir tereddütleri olmadığını gösterdiler” dedi. 
 
‘Tüm saldırılara karşı kadınlar geri adım atmıyor’
 
Bütün kazanımların saldırı altındayken örgütlü mücadelelerinin hedef haline geldiğine vurgu yapan Ayşe, “Bir tarafından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna dava açıldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın cinayetlerine karşı mücadele eden, devletin yapması gereken kadın cinayetleri istatistiğini toplayıp paylaşan bir dernek. Bu derneğe kapatma davası açıldı. Kürt kadın hareketi TJA’ya sistematik bir biçimde saldırıların gerçekleştirildiğini görüyoruz. Yılın son günlerine doğru TJA aktivistleri, kadın mücadelesi yürüten arkadaşlarımız, erkek egemen, tekçi, militarist, savaş rejimine karşı kadın özgürlükçü perspektifi örme iddiasında olan TJA’lı arkadaşımız yıl sonuna doğru gözaltına alındılar ve 8 arkadaşımız tutuklandı. Bu mesajın sadece gözaltına alınıp tutuklanan arkadaşlarımıza yönelik olmadığını biliyoruz. İktidar bize ‘mücadele etmeyin’ diyor. ‘Yalanlarımıza, oluşturduğumuz algılara boyun eğin’ diyor. ‘Evin içinde erkeğe, dışarıda devlete biat edin, geri adım atın öncülük etmeyin’ diyor. Bu mesajı sadece mücadele eden kadınlara değil, bütün kadınlara veriyor. Ama şunu biliyoruz ki kadın arkadaşlarımız Sebahatlar, Aylalar, Gültanlar, Bedialar ve rehin tutulan hiçbir arkadaşımız bu saldırılara ve gözaltına alma operasyonlarına karşı geri adım atmıyor. Duruşma salonlarında erkek egemen rejimi yargılamaya, karşısında dimdik durmaya devam ediyor” sözlerine yer verdi.  
 
Ayşe, konuşmasının devamında şu konu başlıklarına dikkat çekti:
 
“İktidar kadın mücadelesi yürütenlerin yanı sıra toplumsal öncülük yapan kadın siyasetçileri de bu süreçte hedef almaya devam etti. Bugün Meclisteki kadın temsiliyetini artıran da yerelde kadın temsiliyetini artıran partimizdir. Demokratik siyaset öncülerine yönelik de bu süreç içerisinde hedef alındıklarını net bir biçimde biliyoruz. Bu süreçte Semra Güzel arkadaşımız Suç İşleri Bakanı tarafından, bunu ısrarla söylüyoruz; neredeyse ülkedeki bütün suçlularla fotoğrafı çıkan, bu ülkedeki mafya liderleriyle, bu ülkedeki uyuşturucu baronlarıyla, taciz, tecavüz ve istismar failleri ile fotoğrafları çıkan Suç İşleri Bakanı ve ona bağlı medya kuruluşları tarafından hedef alındı. Bir manipülasyon sonucunda dokunulmazlığı kaldırıldı, gözaltında başı eğilmeye çalışıldı ve geçtiğimiz hafta mecliste AKP-MHP vekillerinin verdikleri oyla Semra Güzel arkadaşımızın vekilliği düşürüldü. Demokratik ülkelerde halkın verdiği yetkiyi halk alır, ama Türkiye’de maalesef halkın verdiği yetkiyi tanımayan faşist iktidar her defasında türlü kumpaslarla halkın iradesini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bununla da yetinmeyip kumpas davalarıyla saldırılarını sürdürüyor. Kobanî Kumpas Davası devam ediyor. Geçtiğimiz hafta en büyük bileşenimiz olan ve Kürt halkının öncülüğünü yapan DBP’ye operasyonlar yapıldı. İçerisinde Eş Genel Başkanımız Keskin Bayındır’ın olduğu onlarca arkadaşımız gözaltına alındı. Keskin Bayındır ve Diyarbakır İl Eşbaşkanımız tutuklandı. 
 
Deniz Poyraz davası kaçırıldı
 
İktidarın 2022 yılında bunlarla yetinmediğini çok iyi biliyoruz. İktidarın suçları alt altta dizildiğinde buradan Ankara’ya yol olacağı bir yılı yaşadık. İktidar, ‘Kadınlardan, işçilerden, emekçilerden, gençlerden yana siyaset yapmayın böyle yaparsanız sizi hedef alırız’ diyor. Buna direnmeye ve buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu kumpas saldırılarının örneği olarak Deniz Poyraz arkadaşımız İzmir il binamıza giren kişi tarafından katledildi ve duruşması İzmir'de devam ediyordu. Önce duruşma Şakran Cezaevine kaçırıldı, son duruşmasında avukatların, milletvekillerinin, baro başkanlarının TBB Başkanının duruşmayı izlemesi engellendi. Bu dosya halktan kaçırıldı. Biz neden kaçırıldığını çok iyi biliyoruz. Çünkü bu katliamı yapan tek kişi değildi. Bu katliamı yapan sadece tetiği çeken değildi. Bu katliamın arasındakileri ve esas failleri gizlemek için dosya Şakran’a götürülerek halktan, avukatlardan kaçırıldı. Deniz Poyraz yoldaşımızın katliamının esas failleri arkasındaki güç yargılanana kadar mücadelemiz devam edecek. 
 
Paris katliamında esas planlayıcılar açığa çıkarılmalıdır
 
Değerli arkadaşlar, değerli halkımız Türkiye’de, Kürdistan'da bunlar yaşanırken AKP ve MHP iktidarının yarattığı Kürt ve kadın düşmanlığının sonuçlarına yurtdışında da tanık oluyoruz. Önce Nagihan Akarsel arkadaşımız şahsında kadın mücadelesinde yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Nagihan arkadaşımız Süleymaniye'de 11 kurşunla katledildi. Yine geçen hafta Paris'te 3 Kürt Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezinde katledildi. Biz defalarca ifade ettik. Daha önce de Paris’te benzer bir katliam yaşanmıştı. 3 Kürt kadın Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez Avrupa'nın en büyük merkezlerinden biri olan Paris’te 10 yıl önce katledilmişti. Eğer o gün failleri bulunup yargılansaydı, gerçek failleri açığa çıkarılsaydı bugün yaşanan bu katliam gerçekleşmeyecekti. Fransız Hükümetine çağrılarımızı yapmıştık, tekrar ediyoruz. Bunun Kürtlere yönelik bir saldırı olduğunu ifade ediyorsanız sadece tetiği çekenleri değil, esas planlayıcıların da açığa çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz. 
 
Saldırılara karşı en büyük cevabımızı 2023’te vereceğiz
 
Her konuda anında açıklama yapan, bizlerle ilgili her konuda linç eden Türkiye’deki yetkililerden bugüne kadar herhangi bir tepkinin verilmemiş olması da dikkat çekici. Biz bunu Deniz Poyraz’dan da, daha önceki Paris katliamından da biliyoruz. Bu, aslında Türkiye’nin nerede durduğunun göstergesidir. Maalesef Kürtler bu süreçte her yerde özel olarak Kürt kadınları Türkiye, Kürdistan ve dünyanın her yerinde hedef oluyor. Biz mesajı alıyoruz. Bu mesajın karşısında direnerek, mücadele ederek, örgütlülüğümüzü büyüterek bu faşist iktidarı 2023’te göndererek en büyük cevabı vereceğiz. Ne fezlekeler, ne katliamlar, ne rehin almalar bu halkın ve kadınların mücadelesine geri adım attıramayacak. 
 
Türkiye çocuk istismarında 3’üncü sırada
 
2022 yılı AKP ve MHP ittifakının kara lekesi, çocuk istismarına damga vuran bir yıldı. Hiranur Vakfı’nda yaşananları Türkiye toplumu günlerce tartıştı. Tekrardan bunu ifade etmek istemiyorum ama bunun münferit bir mesele olmadığını çok iyi biliyoruz. Ama bugün açığa çıkmayan, kamuoyunun bilgisi olmayan onlarca örnek olduğunu biliyoruz. Bugün cemaatlerde, tarikatlarda, yurtlarda, okullarda çocuk istismarları gerçekleşiyorsa bu iktidarların bu kesimlere verdiği güç, cezasızlık ve üstünü örtme politikalarıyla bağlantılıdır. Bakın, İnsan Hakları Derneği’nin 2018 raporuna göre Türkiye’de çocuk istismarında 3’üncü sıradayız. Bu korkunç bir veridir. 2022 yılından bugüne 440 bin çocuk istismar sonucunda doğum yapmış. 440 bin çocuk! Bunlar korkunç rakamlar. İşte zamanının Aile Bakanının ‘Bir kereden bir şey olmaz’ söylemi bugün bu tabloyu açığa çıkarandır. Hiranur Vakfı’nda da benzer bir yaklaşımın olduğuna şahitlik ettik. Çocukları ve kadınları korumaktan sorumlu bakan 2 yıl boyunca Hiranur Vakfı’ndaki istismardan haberdar olduğunu çıkıp pişkin bir şekilde açıkladı. Yetmedi, bizi hedef gösterdi. 2 yıl boyunca Bakanlık bundan haberdar. Bu dosyaya müdahil olunmamış; kadınlar mücadele etmezse, toplum meselenin üzerine gitmezse tutuklama olmayacak. 2 yılın sonunda Bakan çıkıp olağan bir durum gibi haberdar olduklarını ifade ediyor, pişkin pişkin muhalefete ve kadınlara saldırmaya devam ediyor. Ensar Vakfındaki istismarların üzerine gidilseydi, bugün Hiranur Vakfı’nda bu tablo açığa çıkmazdı. Aileden sorumlu bakanın kadın ve çocukları koruma iddiası olsaydı, bunları yaşamazdık. 
 
Bir bakan troll gibi cevap veriyor
 
Batman'da 14 yaşındaki bir çocuk kaçırıldı. Bunu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına sorduk. Bakanın verdiği yanıt dehşet verici. Bir bakan, troll gibi cevaplar veriyor parti yetkililerine. Ne diyor Bakan? ‘Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak emniyet ve kolluk birimlerinin yetkilerine sahip değiliz’, diyor. 14 yaşındaki bir çocuk kaçırılmış, yaşam tehlikesi ve istismara uğrama riski var. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı çıkıp bu konuda rahat bir biçimde kendilerinin sorumlu olmadığını ifade ediyor. Yetmiyor, yine Siirt’te benzer biçimde bir kız çocuğunun istismarı kamuoyuna yansıdı. Bununla ilgili herhangi bir tutuklama olmadığını biliyoruz. Yine Bakana sorduk, Bakanın verdiği cevap bu meselenin kendileriyle ilgili olmadığıydı. Buradan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bir kez daha sesleniyoruz: Bakanlığınızın kapsamına giren hiçbir vatandaşı koruyacak yeterlilikte olmadığınızı bir kez daha gösterdiniz. Böyle bir iddianızın olmadığını gösterdiniz. Sizin derdiniz sadece sıcacık koltuklarda oturmak ve iktidarınızı korumaktır. Çocukları istismarla yüz yüze bırakmaktan, kadınları şiddetle yüz yüze bırakmaktan vazgeçin; o koltukları terk edin. Beceremiyorsunuz, başaramıyorsunuz bırakın biz çözelim. Çözme irademiz de var. 
 
Yerel yönetimlerde bu iddiamızı gerçekleştirdik
 
2022 yılı yoksulluğun daha da derinleştiği bir yıl oldu. Bu süreç içerisinde erkek siyaset, bütçeyi yine savaşa, ranta ve faize yatırdı. Bu süreç içerisinde kadınlar daha çok yoksullaştı. Kadın işsizliği sadece bu sene içerisinde 10 binden fazla arttı. Her 100 kadından sadece 18’i kayıtlı ve güvenceli çalışıyor, genç kadın işsizliği yüzde 28,3, tarımda çalışan kadınların yüzde 98’i güvencesiz olarak çalışıyor. Buna karşı iktidar toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını politik belgelerin tümünden çıkardı. Kadın erkek fırsat eşitliğini dahi kullanmaktan vazgeçen bir iktidar var. Son bütçede de neredeyse kadın adının geçmediğini gördük. Silaha yatırdıkları parayla kaç sığınma evi açabileceğinizi siz hesaplayın. Savaşa, ranta ayırdıkları bütçe ile toplumda nasıl bir dönüşüm yapacaklarını varın siz hesaplayın. Bu iktidarın bu becerisi olmayabilir ama bizim bu iddiamız var. Yerel yönetimlerde bu iddiamızı gerçekleştirdik. 
 
Dönüşüm ve iddiamızdan vazgeçmiyoruz
 
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmalarını yaptık. Kadınların toplumun her alanında irade sahibi olabileceğini, olduğunu çok da başarılı bir toplumsal dönüşüm yarattığını gördük. Bu nedenle kayyımlar atandı. Biz bu dönüşüm ve iddiamızdan vazgeçmiyoruz. Bizler 2023 yılında, yeni yüzyılda da tam da erkek egemen, milliyetçi, tekçi siyasete karşı kadın özgürlükçü siyaseti kuracağız. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeyi, kadın yoksulluğunu bizler hep beraber kaldıracağız. İstanbul Sözleşmesini tekrar uygulayacağız. Eşbaşkanlık sistemini siyasetin her alanında biz uygulayacağız. Kadın özgürlükçü politikaları merkezimize alacağız. Cinsiyet temelli bütün ayrımcılıkları biz kaldıracağız. Engelli kadınlara asgari ücretten az olmayacak temel yurttaşlık geliri ödeyeceğiz. Tüm sığınma evlerine erişimi sağlayacağız. Engelli kadınlar ve engelli çocuk anneleri için yaşam destek merkezleri açacağız, biz başaracağız. 
 
 Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kırılıncaya kadar nöbetimiz devam edecek
 
Kadınlar bütün bu süreçleri yaşarken savaş ve tecrit politikalarından bağımsız ele alamayız. Ağırlaştırılmış tecrit ile İmralı’da Sayın Öcalan’dan aylardır haber alınamıyor. Bu tecrit politikaları savaşı, yoksulluğu, toplumsal ayrıştırmayı beraberinde getiriyor. Bu nedenle günlerdir milletvekili arkadaşlarımızla beraber Adalet Bakanlığının önünde nöbet tutuyoruz. Eş Genel Başkanlarımız, Parti Sözcümüz, DBP Eş Genel Başkanları bu süreçte Sayın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığına başvurular yaptı. Sonuç alana kadar Adalet Bakanlığının önündeki nöbetimize devam edeceğiz. Çünkü tecridin hepimizin yaşamında etkisi olduğunu, kadınların yaşamına şiddet ve yoksulluk olarak, toplumu ayrıştırma olarak döndüğünü görüyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kırılıncaya kadar nöbetimiz devam edecektir. 
 
2023 kadın düşmanı iktidarı yeneceğimiz yıl olacak
 
 2022 yılının son saatlerindeyiz, 48 saat sonra yeni bir yıla gireceğiz. 2023 Türkiye'de Cumhuriyetin de 2’nci yüzyılı olacak. Bu yüzyılda kadınlara, halklara, Kürtlere kaybettirmeye çalışan bu iktidara karşı kadınlar, Kürtlerin, halkların yüzyılı olacağı yeni bir yaşamı inşa etme hedefinde olacağız. 2022 mücadele ile geçti, 2023 başarı ile sonuçlanacak. Dün Şebnem Korur Fincancı’nın duruşması vardı. Kürdistan Bölgesel Yönetiminde yürütülen savaşta kimyasal kullanıldığı iddiaları ile yaptığı beyanatlar nedeniyle yargılandığı dosyaydı. Orada paylaştığı şiirden kısa bir kesitle konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Önümüzdeki yıla tam da onun ifade ettiği bir yıl olacağı temennisi ile yaklaşıyoruz. Şebnem Korur Fincancı, Melih Cevdet Anday’ın şiirin okuduğu kesiti okuyarak Şebnem Hocaya selamlarımı iletiyorum: 
 
‘O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü’
 
Emin olun ki 2023 yılının bu faşist, tekçi, kadın düşmanı iktidarı yeneceğimiz, başarıya ulaşacağımız bir yıl olacağını temenni ediyoruz. Bütün halkımıza yeni yılda barış ve özgürlük diliyoruz.”