‘Halkın yardımıyla hayatta kaldık’

  • 10:11 19 Şubat 2023
  • Güncel
Şehriban Aslan
 
SEMSÛR - Depremde neredeyse yıkılmayan evin kalmadığı Semsûr’un köylerindeki yurttaşlar, devletten önce halktan yardımların geldiğine ve onlarla hayatta kaldıklarına dikkat çekti.
 
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde Semsûr, ilçe ve köyleri harabeye döndü. Kentte resmi kurumların da aralarında bulunduğu yaklaşık 2 bin bina yıkılırken, ilk belirlemelere göre 8 binden fazla binanın ise ağır hasarlı olduğu tespit edildi. Deprem neredeyse kentin bir bütününü yıkarken, arama kurtarma ekiplerinin geç gelmesi ve bundan kaynaklı enkaz altında binlerce kişinin yaşamını yitirmesine Semsûrlular tepkili.
 
Bu tepkiyi depremin vurduğu ve onlarca kişinin yaşamını yitirdiği Dardağan, Yavuzlar, Karaağaç, Balyan köylerinde görmek mümkün… Kent merkezinden köylere giderken sağlam bir yapının kalmaması depremin tablosunu bir kere daha gözler önüne seriyor. Adım attığımız her yerde halkın ağzından çıkan ilk cümle, “Adıyaman artık acının adıdır, kentimiz yıkıldı buna rağmen devletten gelen tek kişi olmadı” oluyor.
 
‘Kurtulduğumuza sevinemiyoruz’
 
Dardağan, Yavuzlar ve Karaağaç köyüne gittiğimizde köydeki yurttaşlar, ana akım medyadan kimsenin durumlarını sormadığını, kendi hallerine bırakıldığını söylüyor. Yurttaşlar, “Türk medyasından kimse gelmedi. Çektiğimiz bunca acı hiçbir yere duyurulmadı. Yakınlarımızı kaybettik, evlerimizi kaybettik. Artık kurtulduğumuza dahi sevinemiyoruz. Elimizden hiçbir şey gelmiyor. Zaten yeterince çektik yaralarımızı sivil halktan başka saran olmadı. Evet, kurtulduk ama bu gidişle soğuktan öleceğiz. Bize bir çadır dahi verilmiyor” diyerek tepki gösteriyor.  
 
İlaca erişim yok
 
İlk olarak gittiğimiz Dardağan köyünde yaşayan Fatma Filit, deprem olduğu andan itibaren elektriklerin kesildiğini, torunlarının yanında ve hasta olduğunu paylaşıyor. Fatma, torunlarını evden çıkarmakta zorlandığını belirterek, “Dışarısı soğuk ve kar yağıyordu, çocuklarla kaldık ortada. Annem, görümcem ve 30’dan fazla yakınım enkazda kalıp yaşamını yitirdi. Devlet yardımımıza gelmedi. Fakat halktan Adıyaman’a büyük destek geldiğini biliyoruz. Torunlarım hala hasta ve ilaca erişemiyorum. Evimin nasıl yıkıldığını gördünüz. Günlerdir su yok, çadırdayız ve sobayı yakacak odun bulamıyoruz. Durumumuz ortada daha çok konuşmaya gerek yok” diyor.
 
‘Tüm köy aynı çadırda barınmaya çalışıyoruz’
 
Ardından gittiğimiz Karaağaç köyünde ise köylüler gazeteci olduğumuzu öğrenince hemen yıkılan evleri ve orada enkazda yaşamını yitiren 22 yaşındaki gencin ailesini tanıştırıyor bizimle… Tüm acılarına, kayıplarına rağmen misafirperverlik gösteren köylüler bir yandan da köyün yıkılan yerlerini işaret ediyor. Karaağaç köyünde yaşayan Meryem Taner de deprem ve sonrasını şu sözlerle anlatıyor: “Depremin olduğu gün kıyamet koptu sandık. Dışarı çıktığımızda köyde yıkılan evlerin olduğunu gördük. 22 yaşındaki yeğenimi enkazda kaybettik. Yardımımız halkımızdan geldi sağ olsunlar. Fakat evlerimiz yıkıldı, dışarıda kaldık, çadırlara ihtiyacımız var. Köydekiler kendi imkânlarıyla bir çadır yapmış ama neredeyse tüm köy aynı çadırda barınmaya çalışıyoruz. Başımıza onca şey geldi, ölmedik ama soğuktan öleceğiz.”
 
‘Yardıma gelen yoktu’
 
Son olarak Balyan (Yaylakonak) köyüne gitmeden önce diğer köylüler ısrarla oraya da gitmemiz gerektiğini söylüyor. Yıkımın bu derece olduğunu tahmin edememiştik. Dağdan aşağı inmiş ve neredeyse yok olmuş bir köy… Köyün yamacından yukarı çıktığımızda bir köylünün yerle bir olan evden yatak ve yorganları taşıdığını görüyoruz. “Geçmiş olsun” dediğimiz an, “Geçti mi geçmedi mi bilmiyoruz ama köyümüz bitti, ailem yaşamını yitirdi. Mersin’den geldim ama yetişemedim. Köyden 100’ün üzerinde insan kaybettik” diyerek taşımaya devam ediyor eşyalarını. Biraz daha ilerlediğimizde iki kadınla karşılaşıyoruz. Kadınlardan Ayşe Özen, “Ben hala nasıl yaşadığıma şaşırıyorum. Siz de gördünüz buradan sağ çıkmak mümkün görünüyor mu? Zaten kar, yağmur, fırtına bir aradaydı. Ne devlet geldi ne de devletten bir yardım geldi. Kimse gelmediği ve sahip çıkmadığı için çok sayıda genç ve çocuk öldü. Keşke o gençler ve çocuklar yerine ben ölseydim. Ölen insanları, ölen hayvanları ve yıkılan köyümü görünce çok üzülüyorum” sözleriyle yaşadıklarını paylaşıyor.
 
‘Nereye kadar böyle yaşayacağız’
 
Zeynep Çelik de yaşadıkları koşulları şöyle anlatıyor: “Çadırda yaşıyoruz, çadırımızın her tarafı açık. Yıkılan köyün tümü bu çadırda yaşıyor. Eşyalarımızı buranın altında muhafaza etmeye çalışıyoruz. İki çocuğumu da enkazdan zorla çıkardım. Yıkılmayan ama hasarlı olan bir ev var köyde, mecbur kalıp oraya sığındığımız da oluyor. Ölümü göze almışız, ne olacak biz de bilmiyoruz. Önümüzdeki günlerde yine yağmurun, karın yağacağı söyleniyor o zaman ne yapacağız? Nereye kadar böyle yaşayacağız bilmiyoruz.”