Tülay Hatimoğulları: Yardım bilerek ve isteyerek engellenmiş
- 09:50 24 Şubat 2023
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - Mereş merkezli yaşanan depremlerde iktidarın yurttaşları ölüme terk ettiğini söyleyen HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları, “Bu toplumun Alevileri olarak hep ötekileştirilip dışlandık ama hiçbir zaman kendimizi hiçe sayılmış hissetmemiştik ama şu anda bütün toplum olarak böyle hissediyoruz. Asla bu devleti affetmeyeceğiz” dedi.
Mereş’in Bazarcix (Pazarcık) ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat günü 7.7 ve 7.6 şiddetinde meydana gelen iki büyük depremde 40 bini aşkın insan enkaz altında yaşamını yitirdi, on binlerce bina yıkıldı. Deprem bölgesine “hava şartlarını” ve “yolların yıkılmasını” bahane ederek geç giden iktidar ve devlet kurumlarına karşı depremzedelerin yarımına koşanlar ise gönüllüler oldu.
Ancak iktidarın gerekçelerine karşın depremin hemen ardından Hatay’a hareket eden ve saatler sonra kente ulaşanlardan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, izlenimlerini ve değerlendirmelerini paylaştı.
‘Karanlığa ve ölüme teslim edilmiş bir kent’
Doğup büyüdüğü şehrin adeta yerle bir olduğunu aktaran Tülay, Hatay’a gecenin karanlığında vardıklarında gördükleri tabloyu “korkunç” olarak değerlendirdi. Tülay, “İzlediğimiz filmlerde bile bu kadar korkuncunu görmemişizdir. Adeta karanlığa teslim edilmiş bir kent vardı ve bu yıkılmış yerlere, enkaza yardım götüren, el uzatan hiç kimse yoktu. İlk başta böyleydi. Oradaki depremzedelerin deyimiyle devlet yoktu ve buharlaşmıştı. Hiçbir yardım eli yoktu, uzanmamıştı. Birçok yerde ifade ettim burada da söylemek istiyorum ana arterlerde, asfaltta ciddi çatlaklar vardı. O çatlaklara dahi müdahale edilmemiş, ‘Burada çatlaklar var arabalarınız düşer, bir trafik kazasına sebep olur’ gibi bir algı dahi yok. Yurttaşların kendisi mandalina sandıklarıyla trafik işaretleri yapmış araçlar çarpmasın diye” şeklinde konuştu.
‘Kamusal destek, devlet ortadan kalkmıştı’
Tülay, bir basın açıklaması için dahi asker ve polisin seferber olduğunu dile getirirken, bu seferberlik halini depremde görmediklerini ekledi. Tülay, “Fakat ben şimdi devlet nezdinde yapılan açıklamalara bakıyorum ‘Biz sabahtan oradaydık.’ diyorlar. Hiçbiri doğru değil. Oradaki bir depremzede ile konuşun ve mikrofon uzatın. Onlar gerçekleri sizlere bu yalınlıkta anlatır. Orada varlardı da biz mi yok diyoruz? İki gün boyunca devlet hiçbir yerde yoktu. Kamusal destek, kurumlar, devlet adeta ortadan kalkmıştı” ifadelerini kullandı.
‘Ekiplerin önlükleri dışında hiçbir şeyi yoktu’
Tülay, bölgeye ancak 24-30 saat sonra yavaş yavaş gelmeye başlayan ekiplerin hazırlıksız oluşuna dikkat çekerken, “Oysa AFAD’ı yere göğe sığdırmıyorlardı. AFAD içi bomboş bir kurum çıktı. İlk gece arama kurtarma ekipleri bölgeye birer ikişer gelmeye başlamıştı, yanlarına gittiğimizde önlükleri dışında ellerinde hiçbir aletleri yoktu” dedi. Gönderilen ekiplerin de susuz bırakıldığını belirten Tülay, şunları söyledi: “Yurtdışından gelen ekipleri, kendileriyle protokolleri olan, uluslararası destek kuruluşlarını da havaalanında bıraktılar. AFAD onları karşılamadı. Belediyenin arama kurtarma ekipleriyle daha sonraki günlerde yaptığımız sohbetlerde bunu gördük. Yardım bilerek ve isteyerek engellenmiş. Ekiplerin arama kurtarma için kullanacağı ekipmanlar Hatay il sınırlarında bekletilmiş. Ama İçişleri Bakanı çıkıp diyor ki ‘yol ve hava şartları’. Milli Savunma Bakanı diyor ki ‘Hatay’da Serinyol'da tugay komutanlığı var, bizim tugay komutanlığımız sahadaydı’, hayır değildi. Tugay komutanlığı Antakya merkeze 22 kilometre, Samandağ merkeze 47 kilometre uzaklıkta. Yol açıktı kapalı değildi ki, isteselerdi gidebilirlerdi ama yoklardı.”
‘Ölüme terk edilen insanların isyanları çok büyük’
Kendisinin de bir depremzede olduğunu söyleyen Tülay şu sözleri kullandı: “Devlet bilerek ve isteyerek 11 ilimizi etkileyen depremde bu illeri kaderine terk etti, adeta ölüme terk etti. ‘Hele biraz ölsünler sonra bakarız çaresine’ gibi bir duygu ve düşünce ile davrandı. Toplumun da tepkisi tam da bu noktadadır. Gidin depremzedelere bir dokunun bin ah işitirsiniz. İsyanları çok büyük insanların ve haklılar. Bizim isyanımız çok büyük. Ben de aynı zamanda depremzedeyim. Benim de ailem, mahallem, arkadaşlarım, doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım kent şu an göçük altında ve o insanların neler hissettiğini, duyumsadığını ben yüreğimde hissediyorum, görüyorum, duyuyorum. Biz tabii ki bu toplumun Alevileri olarak, Arap Alevileri olarak hep ötekileştirilip dışlandık ama hiçbir zaman kendimizi bu kadar öteki, bu kadar değersiz, bu kadar hiçe sayılmış ve ölüme bu kadar terk edilmiş, bu kadar can yakıcı şekilde bugüne kadar hissetmemiştik ama şu anda bütün toplum olarak böyle hissediyoruz. Ve asla bu devleti affetmeyeceğiz. Asla timsah gözyaşları akıtan bu iktidarın en ufak bir iyi niyetine inanmayacağız.”
‘Saray rejimi depremin altında kaldı’
Devlet ve kurumlarının tamamının enkaz altında kaldığını ifade eden Tülay, iktidarın derhal istifa etmesi gerektiğini vurguladı. AFAD’ın, Kızılay’ın içinin boşaltıldığının altını çizen Tülay, “Nasıl oraya yandaşlarını yerleştirdiklerini, liyakatsiz, beceriksiz yöneticilerin ellerine teslim ettiklerini biz bu depremde apaçık gördük. Gelen AFAD ekibinin elinde bir tane kazması küreği yok. Niye gönderdiniz bu insanları, çile çeksinler diye mi? Ben burada, birey olarak gelen, gerçekten katkı vermek isteyen her insana da canı gönülden tekrar teşekkür ediyorum” dedi.
‘Geri dönmemek üzere bir yaşam kurmayın’
Depremin yarattığı yıkım itibariyle bir göç yaşandığını ancak bu göçün geçici olduğunu dile getiren Tülay, bölge halkının topraklarını satmaması çağrısı yaptı. Tülay, şunları söyledi: “Orada insanları ölüme terk ederek, bölgeyi insansızlaştırarak, bir demografik yapı değişimine ya da oradaki tarihi kentin dokusunu ortadan kaldırmaya çalışan, bir ticaret alanı gibi görecekleri bir plana asla izin vermeyeceğiz. Biz topraklarımızı çok seviyoruz. Bizler yeniden döneceğiz, o topraklarda hayatlarımızı yeniden inşa edeceğiz. Buradan depremden etkilenen yurttaşlara, bölgelerden göç eden yurttaşlarımıza tekrar seslenmek istiyorum, lütfen topraklarınızı satmayın. Asla geri dönmemek üzerine bir yaşam planı kurmayın, topraklarınızı terk etmeyin. Kamu mutlaka bu yaraların sarılması için bu ihmalkarlığı bir kenara bırakarak, kentin dokusunu bozmadan, yeniden bir toplumsal anlayışla, toplumu merkezine alan bir anlayışla kentin dokusunu yeniden diriltmeyi önemseyen bir anlayışla ve depreme dayanıklı bir şekilde yeniden inşa sürecine girmelidir. Kentleri toplumsal ve kültürel yapıya uygun şekilde yeniden inşa etmeli.”