Feleknas Uca: Güney halkı Şengal’i asla unutmamalı

  • 09:10 17 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Rojda Aydın
 
HABER MERKEZİ - Güney Kurdistan’daki özel savaş politikalarına dikkat çeken Kürt siyasetçi Feleknas Uca, “Güney halkı Şengal'i asla unutmamalı, DAİŞ'in suçlarını ve Musul pazarlarını unutmamalıdır” diyerek, saldırılara karşı direniş çağrısında bulundu.
 
AKP-MHP iktidarının savaş politikalarını tırmandırdığı yerlerden biri olan Güney Kurdistan Bölgesi son zamanlarda ağır saldırılara maruz kalıyor. Türk askerlerinin Güney köylerine konuşlandırılması sonrası bölgede kimlik kontrolü yapması birçok kesimden tepki topladı. Öte yandan yine Türkiye devletinin eli ve KDP işbirliği ile Güney Kurdistan topraklarına DAİŞ çetelerinin yerleştiriliyor olması halkın nasıl bir tehlikeye atıldığını gözler önüne seriyor. Halkın bu saldırılara karşı protesto ve tepki gösterileri ise devam ediyor.
 
Güney Kurdistan’daki mevcut siyaset ve bu siyasetin bölgeye etkileri üzerine Kürt siyasetçi Feleknas Uca, sorularımızı yanıtladı.
 
"Bu durum insanlardaki şüpheleri daha fazla büyütüyor. Son süreçlerde Türkiye televizyonlarında devletin yetkilileri, yürütülen operasyonlar ve işgaller hakkında açıklamalarda bulundular ve peşmerge güçlerinin lojistik destek sağladığını itiraf ettiler. Özgürlük Hareketi her zaman bu durumdan bahsetti. Kürt halkı da bu durumu dillendirdi."
 
*Türkiye devleti KDP’nin gözetiminde yüzlerce asker, zırhlı araç, tank, top ve mühimmatla Güney Kurdistan'a geçti ve özellikle Dihok'un Amêdiye ilçesine yerleşti. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Bildiğiniz gibi işgal siyaseti bugün başlamış bir şey değil. Kürt halkının tarihinde, Özgürlük Hareketi'nin tarihinde bu saldırıların ilki değil. Son yıllarda Mexmûr, Şengal ve özgür dağlar sürekli saldırılara maruz kaldı ve kimyasal silahlarla hedef alındı. Amaçları sadece Özgürlük Hareketi değil, Kürt halkının kazanımları. Türkiye'nin amacı budur. Kürdistan'ı Kürtlerden arındırmak istiyorlar. Bölgenin demografyasını tamamen değiştirmek, temel hedefleridir. Enerji hattı Besra'dan Türkiye'ye, oradan da Avrupa hattına geçmek üzere Şengal ve Rojava üzerinden geçecek şekilde planlanmaktadır. Amaçları Kürdistan'ı tamamen işgal etmek ve Kürtlerin yaşadığı bölgeleri kendi kontrolüne almaktır. Efrîn'de olduğu gibi, işgal sonrası tüm çeteleri oraya getirdiler ve Efrîn artık Kuzey ve Rojava Suriye'sinin bir şehri değil, Kürtlerin bir şehri değil. Bugün PTT orada açıldı, üniversiteler açıldı. Kaymakam rahatça Efrîn'e gidebiliyor. Eğitim dili Türkçe oldu. Efrîn'i nasıl böyle yaptılarsa, Güney Kürdistan'ı da böyle yapmak istiyorlar.
 
Türkiye’ye nasıl bu kadar yer açabildiler?
 
Özellikle Güney Kurdistan yönetimi, hedefin Özgürlük Hareketi olmadığını anlamadı. Hedefleri Güney Kurdistan Kürtlerinin kazanımlarıdır. Kendi hatlarına ve etkilerine sokmak istiyorlar. Son günlerde, peşmergenin gözetiminde Türk askerlerinin rahatça geçip, kimlik kontrolleri yaptığını gösteren görüntüler ortaya çıktı. Güney Kurdistan yönetimi, hedefin Özgürlük Hareketi olmadığını anlamış değil. Hedefleri Güney Kürdistan Kürtlerinin kazanımlarıdır. Burayı kendi kontrolleri altına almak, kendi nüfuzları altına almak istiyorlar. İçinde bulunduğumuz son günlerde Türk askerinin KDP'li peşmergeler tarafından korunması tesadüf değil. Onlara yol açıldı. Geçtiğimiz günlerde Kürdistan'ın güney bölgesindeki peşmergelerin bazı noktaları Türk ordusuna teslim ettiğini fotoğraf ve videolarda görüyoruz. Birkaç gün önce ortaya çıkan görüntülerde, Türk askerlerinin şu anda Kürdistan'ın güney bölgesindeki Amêdiye civarında kontrol noktaları açarak kimlik sorgulaması yaptıkları aktarılıyor. Türk devleti, Güney Kürdistan'ı kendi bölgesi gibi görüyor ve rahatça hareket edebiliyor.
 
Bu durum insanlarda şüpheleri daha fazla büyütüyor. Son süreçte Türkiye televizyonlarında devletin yetkilileri, yürütülen operasyonlar ve işgaller hakkında açıklamalarda bulundular ve peşmerge güçlerinin lojistik destek sağladığını itiraf ettiler. Özgürlük Hareketi her zaman bu durumdan bahsetti. Kürt halkı da bu durumu dillendirdi. Ama görmek istemediler. Ama bugün Türk gazeteciler ve siyasetçiler, kendi televizyonlarında bu durumu değerlendiriyor. Güney Kürdistan güçleri bu operasyonda Türk devletine nasıl bu kadar yer verdi?
 
“Kuzey Kurdistan’ın Êlih kentinden İpek Er’i göz önüne getirin. Colemêrg'de yaşananları göz önüne getirin. Şirnex, Silopiya ve Cizîr'i göz önüne getirin.”
 
*Türk askerleri Dihok köylerinde kontrol noktaları kurup, vatandaşların kimliklerini kontrol ediyor. Bu durum AKP ve MHP'nin Kurdistan'daki özel savaş politikalarını hatırlatıyor. Bu özel savaş politikaları Güneydeki kadınları nasıl etkiler? Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Güney Kurdistan büyük bir direnişle inşa edildi. Güney halkı Enfal, Halepçe, Şengal ve çeşitli katliamlarla, büyük bedeller ödeyerek yaşamını inşa etti. Ayrıca, Kuzey Kürdistan'da neler olduğunu unutmamalıyız, Güney Kürdistan da aynıdır. Rojhilat ve Rojava’da Kürt halkı için aynı durumdadır. Türk devletinin amacını biliyoruz. Kuzey Kürdistan'da özel savaş politikaları uygulanıyor. Kürtler tutuklanıyor, siyasi partiler yasaklanıyor, kadın siyasetçiler tutuklanıp cezalandırılıyor, ormanlar yakılıyor, Kürdistan'ın doğası talan ediliyor ve biz bunların hepsini görüyoruz. İpek Er'i unutmadık. Silopiya'yi unutmadık. Askerler ve polisler, üniformalarıyla toplumun içinde gezerek kendilerini kabul ettirmek istiyor. Özel savaş politikalarıyla toplumu yok etmek istiyorlar. Toplumsal ahlaktan uzaklaştıran yoz yöntemlerini halka uyguluyorlar. Bu yüzden hedefin kadınlar ve basın olduğunu biliyoruz.
 
Kuzey Kurdistan’ı gözlerinin önüne getirsinler
 
Direnenler, kendilerini savunanlar hedef alınıyor. Bugün Kuzey Kurdistan’da Kürt kadınları nasıl askeri noktaların hedefindeyse, Dihok'ta da aynı şey olacak. İpek Er’in başına gelenler, yarın Dihok ve Hewlêr’de de gerçekleşebilir. Her işgalde hedef kadınlardır. Türk devleti her zaman kadın bedeni üzerinden siyaset yapıyor. Bu yüzden bu işgale karşı kadınların duruşu daha güçlü olmalı ve kadınlar harekete geçmelidir. Kadınlar bu işgale karşı güçlü bir irade sahibi olmalı ve alanlara çıkmalılar. İpek Er'i göz önüne getirin. Colemêrg’de yaşananları göz önüne getirin. Bunlardan dolayı Güneyli kadınlar ayağa kalkmalıdır, Şırnex, Silopiya ve Cizîr'i göz önüne getirin. Bu şekilde devletin kadınlara karşı zihniyetini ve düşmanlığını Güney'deki kadınlar görmeli ve buna karşı çıkmalıdır. Bu işgale karşı sessiz kalmamalıdırlar. Kadın direnişi ve mücadelesi ile bu işgali sonlandırmalıyız. Eğer Özgürlük Hareketi'nin Güney Kürdistan'dan ayrılması durumunda Güney Kürdistan'ın durumunun çok sakin olacağını düşünme fikri varsa, bu düşünceden vazgeçmelidirler. Herkes Özgürlük Hareketi'nin Güney'den çekilmesi halinde Güney Kürdistan hükümetinin de kalmayacağını bilir. Bu yüzden Güney halkı hesap sormalı ve buna karşı çıkmalıdır.
 
“AKP-MHP hükümetinin Kurdistan tarihinin ve doğasının düşmanı olduğunu bilmeliyiz."
 
*Türkiye devletine ait savaş uçakları son zamanlarda Kürdistan dağlarını yoğun bir şekilde bombalıyor. Bu durum büyük yangınlara sebep oluyor. Bu, Kürdistan doğasına karşı bir yok etme politikasıdır. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
 
Diğer bir ana hedef de Kürdistan doğasının talan edilmesidir. Eğer burada ilerlerlerse, başka yerlerde de ilerleyeceklerdir, bu onların başka bir hedefidir. Heskîf'teki doğa talanını gördük. 12 bin yıllık tarihimizin AKP-MHP hükümeti tarafından nasıl yok edildiğini gördük. Kuzeyde doğa talan ediliyor, ormanlar yakılıyor ve ağaçlar kesilerek bölgenin doğası yok ediliyor. Şimdi Güney'de de aynı şeyi yapmayı planlıyorlar ve kendi yöntemlerine göre yaşıyorlar. Tarihi yok etmeye çalışıyorlar. Varlıkları burada tesadüf değil. Efrîn'in işgali sırasında da ilk olarak kutsal yerler, Ezidî ziyaret yerleri ve tarihi yerler bombalandı, hedef alındı. Şengal'e saldırdıklarında da kutsal yerler hedef alındı. Tüm Kürdistan bölgelerinde aynı yöntemle saldırıyorlar. Önce doğayı hedef alıyorlar ve ardından tarihi yerleri. Lîce'de, Bagok'ta ve diğer birçok yerde ormanlar yakıldı. Cizîre ve Silopiya bölgesindeki ormanlar kesilerek kamyonlarla Türkiye'ye götürülüp satıldı. Tüm bunlar gözümüzün önünde gerçekleşti. Güney Kürdistan'da da ağaçlar kesilip Türkiye'ye götürülüp satılıyor. AKP-MHP hükümetinin Kürdistan tarihinin ve doğasının düşmanı olduğunu bilmeliyiz.
 
“Kürtler bir yanda kendilerini savunurken, diğer yandan DAİŞ çeteleriyle savaşıyor. KDP güçleri ise çetelere izin veriyor. Kobanê'yi kurtarmak için savaşan peşmergeler, şimdi ruhlarını DAİŞ'e satıyor.”
 
*KDP, Güney Kurdistan topraklarında DAİŞ çetelerinin bulunmasını uzun süredir izliyor. Bu durum nasıl engellenebilir? Dünya kamuoyu DAİŞ'in suçlarını biliyor ama sessiz kalıyor. Neden?
 
Hepimiz DAİŞ'in Şengal ve Kobanê'ye saldırdığını biliyoruz, sadece yerel toplum için değil. Rojava için büyük bir tehlikeydi. İnsanlık için büyük bir tehlikeydi. DAİŞ çetelerinin insanlık düşmanı olduğunu biliyoruz. DAİŞ, Şengal'e saldırdığında, Kerkûk'e girdiğinde, Mexmûr çevresini kuşattığında, eğer gerilla savunması olmasaydı, sadece Şengal değil, Kerkük'ten Mexmûr ve Hewlêr’e kadar DAİŞ'in eline geçecekti. Hepimiz gerillanın büyük bir direnişini gördük. Mesud Barzani Mexmûr’da teşekkürlerini sunduğunda, herkes gerillanın büyük bir iş yaptığını biliyordu. Şengal'de de aynı direnişi gördük. Bu büyük tehlike bir kez daha Güney Kürdistan'a geliyor. KDP bunu görmek istemiyor. Eğer yarın DAİŞ Hewlêr'e saldırırsa, Güney halkı bunun KDP eliyle olduğunu bilmelidir. Yön veriyorlar ve DAİŞ'i öne çıkarıyorlar.
 
Avrupa sessiz. Artık dünya kamuoyu da bölgenin işgal altında olduğunu anladı. Şu anda binlerce DAİŞ’li Helep, Hesekê ve diğer bölgelerdeki cezaevlerinde bulunuyor. Bu durum Kürtlerin sayesinde oldu. Avrupa da bu çetelerin insanlık için büyük bir tehlike olduğunu biliyor. Ama Avrupa bu konuda sessiz kalıyor. Mülteci meselesi nedeniyle sessizliğini koruyor.
 
İnkar etmeye çalıştılar
 
Kürtler bir yanda kendilerini savunurken, diğer yandan DAİŞ çeteleriyle savaşıyor. KDP güçleri ise çetelere izin veriyor. Kobanê'yi kurtarmak için savaşan peşmergeler, şimdi ruhlarını DAİŞ'e satıyor. Duruma böyle bakmak gerekir. Güney hükümetine, tüm Güney Kürdistan örgüt ve partilerine bu zihniyete karşı çıkma çağrısında bulunuyorum. Özgürlük Hareketi, 'KDP lojistik destek sağlıyor' dediğinde, hedef haline getirildi. Ama bugün gerçekleri görüyoruz. Bu gerçek tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Artık gazetecileri de bu gerçeği itiraf ediyor.
 
Bu durumda insanlar şu soruyu sormalı: DAİŞ Kerkûk ve Şengal'den Hewlêr’e doğru geldiğinde, Güney Kürdistan hükümetinin bunda rolü ne kadardı? Amman’da bir anlaşma imzalandı ve Güney hükümeti de bunun içinde denildi. Acaba buna göre Şengal'in satıldığı iddiaları doğru mu? İnsanlar bu durumu izleyip belgeler olduğunu söylediğinde, evet belgeler var. İnkar etmek istediler ama tarih hiçbir şeyi saklamaz ve ortaya çıkar.
 
"Tarih, Türk devleti ile işbirliği yapan ve DAİŞ'i bölgeye getirenlerin hesabını soracaktır. DAİŞ Güney Kürdistan kapılarına dayandığında kimsenin feryat etmemesi gerekir çünkü onları savunacak kimse kalmayacaktır."
 
*DAİŞ’in 3 Ağustos’ta Şengal’de gerçekleştirdiği katliama tanık olduk. DAİŞ saldırdığında peşmerge kaçarken, halkı PKK gerillası savundu. Bu konuda ne söylemek istersiniz ve Güney halkına çağrınız nedir?
 
Şengal, Kobanê ve Rojava'da DAİŞ'in tehlikelerini gördük. Şimdi soykırımın yıl dönümü yaklaşıyor. Ezidî toplumu için DAİŞ’in konuşulması bile, bir kez daha büyük yaraları açıyor. DAİŞ Şengal'e saldırdığında, peşmerge kaçtı ve biz bunu gördük. DAİŞ saldırıları öncesinde peşmerge Ezidîlerin silahlarını topladı ve 'Sizi koruyacağız' dedi, ancak çıkan görüntüler peşmergenin Şengal'den nasıl kaçtığını gösterdi. Gazeteci Berfîn bunu canlı yayınladı ve peşmergenin kaçışını gösterdi. Bu inkar edilemez. Şengal’i savunmak için gelen 12 savaşçının bazıları KDP tarafından tutuklandı. Bu savaşçılar koridoru açıp Ezidîleri kurtarmak için büyük bedeller ödedi. 250 bin Ezidî Şengal Dağı'nda soykırımdan kurtarıldı. Hepimiz bu büyük bedellerin şahidiyiz. Şengal'de yapılan vahşeti gördük. Ezidî kadınların Musul pazarlarında nasıl satıldığını dünya gözleri önünde yaşandı.
 
Eğer DAİŞ bir kez daha bölgede yerleşirse, bu sadece Şengal için değil, Hewlêr, Güney Kürdistan hükümeti ve Güney Kürdistan parlamentosu için de büyük bir tehlike olacaktır. Şengal ve Kobanê'de yaşananlar dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Önlem alınmazsa, soykırımın 10’uncu yıl dönümünde bir soykırım daha yaşanabilir. Bu durum uzak değildir.
 
DAİŞ nasıl kadınların direnişiyle yok olduysa, bugün de kadınların direnişiyle yok olacak. Güney Kürdistan hükümeti ve KDP, yarın DAİŞ kapılarına geldiğinde onları savunacak Kürt kalmayacağını bilmelidir. Çünkü onların izniyle DAİŞ bölgede yerleşiyor. Bu yüzden Güney halkı asla Şengal'i unutmamalıdır. DAİŞ'in suçlarını unutmamalıdır. Musul pazarlarını unutmamalıdır. Kürt halkı tarihini asla unutmaz ve iyi bilir. Tarih, Türk devleti ile işbirliği yapan ve DAİŞ'i bölgeye getirenlerin hesabını soracaktır. DAİŞ Güney Kürdistan kapılarına dayandığında kimsenin feryat etmemesi gerekir çünkü onları savunacak kimse kalmayacaktır.
 
“Silêmanî, Hewlêr, Kerkûk veya Duhok fark etmeksizin herkes ayağa kalkmalıdır. Eğer tüm bölge işgal edilirse ve sadece Hewlêr kalırsa, Kürtler için hiçbir faydası kalmaz."
 
*Güney Kürdistan, Irak, Kürt halkı ve uluslararası kamuoyunun Güney Kürdistan’daki duruma yönelik tepkileri ne düzeydedir ve ne yapılması gerekmektedir?
 
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) büyük bir toplantı düzenledi ve Kürdistan'ın dört parçasından siyasetçiler, siyasi partiler ve herkes katıldı. Görüşlerini dile getirdiler. Şimdiye kadar KNK’nin diplomasi çalışmalarıyla birçok siyasi partiyle toplantılar yapıldı ve Güney’de ortak bir açıklama yapıldı. Bu olumlu bir gelişmedir. Aynı zamanda toplumun ve aydınların işgale karşı harekete geçmesi, işgale karşı çıkması olumlu bir gelişmedir. İşgal siyasetini reddetmek ve büyük bir mücadele vermek Kürt halkı için önemlidir. Kürt halkı bin yıllardır iradesini ve varlığını yok sayan politikalara, Lozan’da ikinci bir Lozan yaratmak isteyen kirli siyasete karşı direnişini büyütmelidir.
 
Bu saldırıların sadece Özgürlük Hareketi'ne karşı olmadığını anlamalıyız. Bu saldırılar tüm Kürt kazanımlarına karşıdır. Bu işgal planları Kürdistan'ın egemenliğine karşıdır. Kürt halkı hesap sormalıdır. Kürt halkı işgale karşı nasıl ayağa kalktıysa, mücadelesine devam edecektir. Mücadele zamanıdır, işgale karşı direniş zamanıdır.
 
Güney halkı bu tehlikeyi ve siyaseti gördü, onları selamlıyorum. Son günlerde herkesin ayağa kalkması ve işgale karşı durması olumlu bir gelişmedir ve Güney Kürdistan halkının ihanet ve işgal siyasetine karşı hoşnutsuzluğunu göstermektedir. Bu olumlu bir gelişmedir. Sadece Amêdiye halkı değil, tüm Güney halkı ayağa kalkmalıdır. Silêmanî, Hewlêr, Kerkûk veya Duhok fark etmeksizin herkes ayağa kalkmalıdır. Eğer tüm bölge işgal edilirse ve sadece Hewlêr kalırsa, Kürtlere hiçbir faydası kalmaz. Bu yüzden Kürt halkı bunu iyi bilmelidir. Kürdistan partileri de bunu iyi bilmeli ve buna göre hareket etmelidir.