Soykırımdan özgürlüğe doğru (7)
- 09:01 4 Ağustos 2024
- Dosya
Fermanın tanıklığından hakikat yazıcılığına….
Cîlan Roj
ŞENGAL - DAİŞ’in Şengal’e saldırısında 7 yaşında olan ve yaşananlara tanıklık eden Hêvîdar Şingalî, şimdi bir gazeteci olarak Nûjiyan Erhan’ın izinde Êzidî kadınlar ve Êzidî toplumu 75’inci fermanı yaşamasın diye hakikat mücadelesi veriyor.
Hêvîdar Şingalî, Şengal’de bir gazeteci. Annesinin DAİŞ saldırısını anlatan “Bir süre sonra çetelerin sesi geldi. Etrafa bakıyorlardı. Saklandığımız evin etrafına bakıyorlardı. Kapıyı çaldılar. Yanımızda bir kaç aylık bir bebek de vardı. Ses çıkarmasın diye annesi elini ağzına koydu ve bebeğim ölsün ama biz DAİŞ’in eline geçmeyelim” sözlerini duyduğunda ve tanıklık ettiğinde henüz 7 yaşındaydı.
Hêvîdar’ın küçük yaşta tanık olduğu, 21’inci yüz yılın en büyük saldırısı olan ferman Êzidîlere yönelik 74’üncü ferman olarak tarihe geçti. Hêvîdar, sadece vahşete tanıklık etmedi, DAİŞ’in özgürlük savaşçıları tarafından nasıl yenilgiye uğratıldığına, Êzidîlerin kendilerini nasıl örgütlediğine, özerkliklerini nasıl inşa ettiklerine de tanıklık etti.
Ferman döneminde 7 yaşında olan Hêvîdar şimdi Êzidîlere yönelik farmanı dünyaya duyuran gazeteci Nûjiyan Erhan’ın izinde yürüyor ve kamerası, kalemi ile Êzidî kadınların sesi oluyor. Fermanın 10’uncu yıl dönümünde Hêvîdar JINNEWS’e konuştu.
Hêvîdar’ın ailesi fermandan önce Rebîa’da yaşıyor ancak bazı akrabaları da Digurê köyünde yaşıyordu. Bu yüzden de tüm aile fermanda bir arada olmak için Digurê’ye gidiyor.
Peşmerge DAİŞ ile birlik oldu
Hêvîdar, şu sözlerle Digurê’de gördüklerini dile getirdi: “İlk üç gün Digurê’de kaldık. Daha sonda herkes kaçıyor siz de kaçın diye haber geldi. Biz de Adîkay köyüne gittik ve bir gün burada kaldık. Ertesi gün tekrar Digurê’ye döndük. Bir komşumuz vardı o da DAİŞ ve peşmerge ile birlik oldu. Bize buradan çıkın, bir şey yok dediler. Ancak akşam DAİŞ’e de iki aile var diye haber vermişlerdi. Annem avluya benzin getirdi ve DAİŞ gelirse kendimizi yakarız, onların eline geçmeyiz dedi. Bir süre sonra evimizden çıktık. Digurê’den çıkalım dedik. Ancak DAİŞ Digurê’ye girmişti. Arabalarımızı ve silahlarımızı aldılar. DAİŞ’lilerin bir arabası önümüzdeydi ve peşimizden gelin dediler. Biz de arkalarından gittik. Ancak bir sokağa geldiğimizde onlar bizi görmeden kendimizi bir eve attık. Ancak bir süre sonra çetelerin sesi gelmeye başladı. Etrafa bakıyorlardı. Olduğumuz evin etrafına bakıyorlardı. Ablam çocukları DAİŞ’liler görmesin diye yatakların içine koydu. Yine yanımızda bir bebek vardı birkaç aylıktı. Annesi sesi çıkmasın diye elini ağzına koydu. Bebeğim ölsün ama çetelerin eline geçmeyelim dedi. Elini çocuğunun ağzına koymak ağır bir şey ancak o anne biz DAİŞ’in eline geçmeyelim diye bunu göze aldı. DAİŞ’liler kapıyı çaldı ama kimse açmadı kapıyı. DAİŞ’liler gittikten sonra çıktık ve tekrar evimize döndük.”
İnsanlık koridoruna yönlerini verdiler
Abisinin DAİŞ Şengal’e saldırdığı gün gidip özgürlük savaşçılarına katıldığını belirten Hêvîdar, abisinin savaşçıların nasıl olduğunu bilmeleri ve onlara ulaşmaları için kendilerine telefon ettiğini söyledi. Savaşçıların açtığı insanlık koridoruna ulaşmalarına ilişkin de Hêvîdar, şunları anlattı: “Abim, arkadaşlara katılmıştı. Telefonla bizi aradı ve arkadaşların şekillerini, nasıl olduklarını tarif etti ve onlara gidip ulaşmamızı söyledi. Peşmergelirin eline geçmeyelim diye arkadaşların şeklini tarif etti. Çünkü o zaman peşmerge ve DAİŞ bir olmuştu. Daha sonra biz çıktık ancak DAİŞ bir kez daha bizi tuttu. Yakınımızda bir okul vardı. Oraya gitmemizi istediler. Okula yaklaştığımızda yine yönümüzü değiştirdik ve koridor yoluna yönümüzü verdik. DAİŞ o okulda birçok kişiyi toplamıştı. Abim yine bizi aradı ve koridora gitmemizi istedi. Arkadaşların koridoru çetelerden temizlediklerini söyledi. Biz de bunun üzerine arabayla yönümüzü oraya verdik. Oraya ulaştığımızda arkadaşlar bize su ve yiyecek verdi. O yol boyunca yaşları büyük birçok annenin nasıl halsiz kaldığını susuzluktan yaşamını yitirdiğini gördüm. Arkadaşların açtığı koridordan biz Rojava’ya geçtik.”
Rojava ve Kuzey’e…
Hêvîdar ve ailesi Rojava’dan sonra Baacê kampına ardından da Kuzey Kurdistan’a yönünü veriyor. Aile bir yıl burada kaldıktan sonra topraklarına dönmeleri için abisi yine telefon eder. Dedeleri ve neneleri Baacê Kampı’nda olduğu için bir kez daha kampa giderler, buna ilişkin de Hêvîdar şunları anlattı: “Bir yıl Kuzey’de kaldık ve bir yıl sonra arkadaşların yanında olan abim bizi aradı ve Şengal’e topraklarımıza dönmemizi istedi. Bir kez daha Baacê Kampı’na döndük, nenem ve dedem oradaydı. Ancak bir süre sonra birileri bizi KDP’ye şikayet ederek abimin arkadaşlarla olduğunu söyledi. Bunun üzerine kampta kalamadık ve topraklarımıza döndük.”
Aile inşa çalışmalarına katılır
Hêvîdar ve ailesi Şengal’e döndükten sonra PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın düşünceleri ile tanışır ve aile olarak Şengal Özerk Yönetimi’nin inşasına katılır. Fermanda yaşı küçük olduğu için öncelikle kültür ve sanat çalışmalarına katılan Hêvîdar, sonrasına ilişkin de “Bir süre sonra silah kullanımı ve öz savunma için askeri alana geçtim. Saldırı ve fermanlara karşı kendimi ve topraklarımı korumak için küçük de olmama rağmen böyle düşünüyordum” dedi.
Kalemi ve kamerası ile Nûjiyan’ın izinde
Şimdi gazeteci olan Hêvîdar, bir süre sonra toplumun ve özellikle de kadınların yaşadıkları acıları dünyaya duyurmak için Şengal’deki kadın basın çalışmalarına dahil olur. Basın çalışmalarına geçişine ilişkin de Hêvîdar, şunları dile getirdi: “Askeri alandan sonra kendi isteğimle basın alanına geçtim. Basın alanında amacım ve hedefim Şehit Nûjiyan gibi Êzidî kadınların sesi olmaktı. Êzidî toplumu ve Êzidî kadınların fermanda yaşadıklarını tüm dünyaya göstermek istedim. Diğer yandan da fermandan sonra Êzidî kadınlar kendilerini nasıl örgütledi, nasıl öncülük düzeyine ulaştı bunu herkese göstermek istedim. Êzidî kadınların şahsında Êzidî toplumunu ve inancını yok etmek isteyen düşmanlara bunu göstermek istedim. Ben sonuna kadar da Şehit Nûjiyan’ın izinde, hakikatin izinde olacağım.”
‘75’inci fermana izin vermeyeceğiz’
Hêvîdar, fermanın üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatarak, hala daha ferman tehlikesinin geçmediğini belirti ve şunları söyledi: “Fermanı’ın üzerinden 10 yıl geçti. Ancak KDP ve Türk devleti 3 Ağustos fermanını sonuca ulaştırmak istiyor. Bizler de buna karşı Önder Apo’nun felsefesi ile Êzidî kadınlar ve Êzidî toplumunun 75’inci fermanı yaşamalarına izin vermeyeceğiz.”
BİTTİ