Tecavüz faillerine ‘ak’lama, Özgür Basın’a ‘yok’lama!

  • 09:05 11 Aralık 2022
  • Medya Kritik
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Bugün basının geldiği nokta bizlere, yaşanan taciz, tecavüz ve şiddete karşı kendine “ak”lamayı görev edinmekten başka bir rol edinmediğini gösteriyor. Diğer yandan da sırf hakikati yazdıkları için gözaltına alınan, işkenceye maruz bırakılan, tutuklanan ve buna karşı cezaevinde dahi haber yazmaya devam eden “Özgür Basın” gerçekliği…
 
20 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin “tek din, tek millet, tek bayrak” politikası süresince taciz, tecavüz ve şiddet oranındaki artış adeta zirveye ulaştı. Failler cezasızlık politikaları ile ödüllendirilirken, örgütlü mücadele yürütenler, gerçekleri halka ulaştıran gazeteciler ise tutuklanarak AKP-MHP iktidarı tarafından “cezalandırılıyor”.
 
İktidarın ‘makbul’ kadın profili
 
Her fırsatta taciz, tecavüz ve şiddeti önlediğini iddia eden iktidarın verdiği “talimatla”, neredeyse her eylemde kadınlar polis şiddeti ve işkenceye maruz bırakılıyor. Kadınların, çocukların, LGBTI+’ların maruz kaldığı şiddeti teşhir eden kadınlar, erkek-devlet-polis tarafından türlü türlü işkence görüyor. Öte yandan seslendiği kürsülerden kadınlara dönük cinsiyetçi küfür ve hakaretlerde bulunarak kadınları ve mücadelelerini her daim hedef gösteren AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, iktidarı boyunca yarattığı “makbul” profil çerçevesinde, kadınları aile kavramı ile tanımlayan, yine kadını doğurganlığa sığdıran ve kaç çocuğunun olacağından saat kaçta evde olacağına dahi “karar verme hakkını” kendinde bulan bir yerde durdu. İktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Akit de, “Feminist dayatma aileyi parçalıyor” manşetiyle cumhurbaşkanını onaylamaktan geri durmadı.
 
Bir gecede feshedilen İstanbul Sözleşmesi düşmanlığı
 
Hukuki anlamda işlemeyen ancak yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi de imzacı olunmasına rağmen cumhurbaşkanını rahatsız eden kadın kazanımlarından biriydi. Bu sebeple de kadınları her türlü şiddete karşı korumak, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacıyla imzalanan ve “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 20 Mart 2021’de cumhurbaşkanının imzasıyla bir gecede feshedildi. Kararın 1 Temmuz 2021’de Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından İstanbul Sözleşmesi resmen yürürlükten kaldırıldı.
 
Kadına değil savaşa bütçe!
 
Ancak bunlar AKP-MHP iktidarı için yeterli değildi elbette. Kadınları ve çocukları korumayan, failleri cesaretlendiren iktidar, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a bir yandan milyon dolarlık araçlar “sunarken”, bütçeyi de elbette ki kadınlara ve çocuklara değil, “Bir mermi kaç para biliyor musunuz” sözleriyle itiraf edildiği üzere savaşa aktarmaya devam etti.
 
‘Bir kereden bir şey olmaz’ pratiği!
 
AKP iktidarı boyunca daima üstü örtülen bir diğer olay ise dini vakıflar, tarikatlar ve “din eğitimi” alan erkeklerin çocuklara yönelik tecavüzleri. Karaman’da Ensar Vakfı ile İmam Hatip Mezunları Derneği’ne ait yurtlarda kalan öğrencilerden 45’ine tecavüz eden fail öğretmen Muharrem Büyüktürk, 2016’da 503 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olayın hemen ardından dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ise “Bir kereden bir şey olmaz” sözleriyle meşrulaştırma girişiminde bulundu.
 
Faillerin ‘ak’lama aracı: Basın
 
Ardından bu olay, basın yoluyla iktidar kanadı tarafından “ak”landı. Dönemin AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk, “Biz inadına Ensar Vakfı’na destek olmaya devam edeceğiz”, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz”, Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Biz Ensar Vakfı’nın insanlığa ve ülkemize hizmet ettiğine şahitlik ediyoruz”, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da, “O kuruluşla ilişkisinin ne düzeyde olduğunu bilmediğimiz bir kişinin, işlediği suç veya suçlardan ötürü topyekun bir camiayı töhmet altında bırakmak doğru değildir” ifadeleriyle Ensar Vakfı ve failleri “ak”lamıştı.
 
Bir takım itiraflar…
 
Yine İYİ Parti Genel Başkan Danışmanı Turhan Çömez geçtiğimiz günlerde, 2006 yılında AKP milletvekili olduğu dönemde İstanbul Bahçelievler Çocuk Yuvası’nda 33 kız çocuğun gece saatlerinde yurttan gece kulüplerine götürülerek tecavüze uğradıklarını ve birçok çocuğun da maruz kaldığı tecavüz nedeniyle hamile kaldığını TELE1’de anlattı. Durumu rapor halinde dönemin Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ya ilettiğini öne süren Turhan Çömez, konunun üzerine gidileceğine yönelik söz verilmesine rağmen ertesi gün kurum müdürünün görevden alınarak yine bir “ak”lama örneğinin yaşandığını aktardı.
 
6 yaşında başlayan tecavüz
 
Son örneklerinden biri de tüm ülkede ses getiren, İstanbul Sancaktepe merkezli İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşında “evlendirdiği” ve o günden bu yana da sistematik şekilde tecavüze uğradığı olay oldu. 6 yaşından bu yana tecavüze maruz bırakılan H.K.G.’nin şikayeti ile ortaya çıkan olay, her seferinde basın aracılığı ile tarikat ve cemaatlerdeki tecavüz olaylarının tüm çabalarına rağmen üstünün örtülemediğini açık bir şekilde ortaya koydu.
 
‘Ak’lama yöntemi: ‘İmam nikahı’ tecavüz değilmiş!
 
Elbette ki yine basın aracılığı ile jet hızıyla tecavüz olayı, failler ve Hiranur Vakfı “ak”lanmaya çalışıldı. Olayın hemen ardından H.K.G’nin kardeşleri TV5'e çıkarak, bilindik fail cümleleri ile H.K.G’nin “psikolojisinin bozuk olduğunu” iddia etti. 6 yaşından beridir babasının “imam nikahı” meşrulaştırması ile “evlilik” adı altında tecavüze maruz bırakılan kadının isminin açıkça programda söylenmesi ve çocukluk fotoğraflarının da yine ailesi tarafından gösterilmesi istismarın başka bir boyutunu gözler önüne seriyor.
 
Üzerini kapatma yarışı
 
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise Halk TV’de katıldığı bir programda olayın üzerini, “Böyle bir şey olmaz. İnancı olan bir insanın da böyle bir suçu işleyeceğine ihtimal vermiyorum. İnsanlar hata yapabilir ama ben ihtimal vermiyorum. İslami yönü olarak bunun kabul edilmesi mümkün değil. İslam’la bağdaşmaz. Aile bundan rahatsızsa bu noktada farklı fikirler varsa özellikle tabii ben sizi tenzih ederek söylüyorum medyada bu çok dikkat çeken bir konu. Ama önyargılarla gidiliyor meselenin üzerine. Ben bu konunun istismara vesile edilmemesi sebebiyle gündemde tutulmamasını arzu ederim. Hem toplum hem aile rahatsız ediyor çünkü” sözleriyle kapatmaya çalıştı.
 
İnanmak isteyene ‘iftira!’
 
Yine H.K.G’nin tecavüzü inkar eden abisi Muhammed Sıddık Gümüşel ve avukatları Engin Kartal, TV5’te bir programa katılarak, basın aracılığıyla tecavüz olayını “canice bir iftira” olarak ele aldı. Tüm bunlar yaşanırken, tecavüze uğrayan kadının yaşadıklarına dair sunduğu belgeler, ses kayıtları ve doktor raporlarına dair tek kelime dahi edilmedi. İlk günden bu yana ise kadının beyanı yerine yalnızca “ak”lama yarışına giren erkekler gündem oldu. Basınla yaratılmak istenen algı da, tecavüzden ziyade kamuoyunu olayın “iftira” olduğuna inandırmaktı.
 
Özgür Basın gerçekliği
 
Bugün basının geldiği nokta bizlere yaşanan taciz, tecavüz ve şiddete karşı kendine “ak”lamayı görev edinmekten başka bir rol edinmediğini gösteriyor. Diğer yandan da sırf hakikati yazdıkları için gözaltına alınan, işkenceye maruz bırakılan, tutuklanan ve buna karşı cezaevinde dahi haber yazmaya devam eden “Özgür Basın” gerçekliği…
 
Gerçekler karanlıkta kalmayacak
 
Şirnex’in Cizîr ilçesinde İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde Asayiş Amiri korumalığı yapan polis Enes Aydemir’in 8 Nisan 2021 tarihinde S.S. adlı kadına tecavüzde bulunduğu haberini yapan ajansımızın Haber Müdürü Safiye Alağaş, tam 6 aydır tutuklu. Son 6 ayda tacizi, tecavüzü, erkek-devlet şiddetini haber yapan, kalemlerini ve kameralarını hakikatten bir kez olsun ayırmayan 25 “Özgür Basın” emekçisi tutuklandı. “Basının” görmezden geldiği, medyanın “yok”lama çektiği Özgür Basın emekçileri, tutuldukları cezaevi dahil, bulundukları her yerde tam da bu gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyecek. Gerçekler karanlıkta kalmayacak…
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!