Köyleri haritadan silindi, kurtarma ekipleri gitmedi

  • 09:52 20 Şubat 2023
  • Güncel
 
Nişmiye Güler-Dilan Babat
 
MEREŞ - Neredeyse haritadan silinen, hiçbir arama kurtarma ekibinin de ulaşmadığı, kendi imkanlarıyla 36 canını enkazdan çıkaran Ördekdede köylüleri yetkililere tepkisini “Devleti istemiyoruz” sözleriyle dile getiriyor. 
 
Mereş merkezli depremlerde on binlerce insan yaşamını yitirirken, yüz binlercesi de yaralandı. Depremin merkez üssü olan Mereş’in merkezi başta olmak üzere tüm köy, mahalle ve beldelerinde yıkımlar meydana geldi. En az 36 kişinin yaşamını yitirdiği Mereş’in Bazarcix ilçesine bağlı Ördekdede köyünde ise 270 hanelik köyde girilecek tek bir ev dahi kalmamış durumda.
 
Bu denli yıkımın olduğu ve Mereş merkeze yalnızca 44 kilometre uzaklıkta olan köye gidip depremzedelerin sesine kulak verdik.
 
Elektrik direkleri yerlerde
 
Köyün girişinden itibaren yıkıntılar gözle görülecek boyutta. Evler adeta tuzla buz olmuş görüntüsü veriyor. Köyde deprem esnasında yıkılıp yere düşen elektrik direkleri ise hala yerde duruyor. Yurttaşlar, kendi imkanları ile çadırlarına elektrik çekerken, direklerin yerde olması ise yeni bir katliama da zemin sunuyor.  
 
 
Arama kurtarma köye girmedi
 
Yardımların gönüllüler aracılığıyla ulaştığı köyde, arama ve kurtarma çalışmaları ise hiç yapılmamış. Köy halkı kendi imkanları ile yaralı ve ölülerini enkaz altından çıkarmış. Köy halkı Alevi kimliğinden kaynaklı ötekileştirildiklerini ve yalnız bırakıldıklarını belirtiyor.
 
‘Köyümüz haritadan silindi’
Köyde ilk olarak karşılaştığımız ve “Devlet yok” eleştirisine daha önce kızdığını belirten Ördekdede köyü sakinlerinden Yüksel Günal, depremden üç gün sonra devleti yanlarında görmek istediklerini ama göremediklerini belirtiyor. Etrafındaki insanların durumunu görünce insanların kızgınlığına hak verdiğini söyleyen Yüksel, “En başından hijyensiz bıraktılar. 40’a yakın insan öldü burada. Kışın insanlar çok burada kalmıyor, bir bayram olsaydı daha fazla insan ölebilirdi. 300’e yakın hanemizden 3 ev ayakta, diğer hepsi yıkıldı. Köyümüzün, toprağımızın haritadan silindiğini söyleyebiliriz” sözlerini kullanıyor.
 
Enkazın altında kalan yaşam…
 
Ailesine ait binanın enkazını göstererek, “Çocukluğumuz, hayalimiz, gençliğimiz hepsi bu enkazların altında kaldı işte” sözleriyle yıkımın gerçekliğini gözler önüne seren Yüksel, bir an önce evleri yıkılanlara acil ev verilmesi çağrısında bulunurken, gönüllülerin ulaştırdığı yardımlardan kaynaklı gençlikten çok büyük bir umudunun olduğunu da sözlerine ekliyor.
 
60 yıllık emek enkaza döndü
 
 
Köy meydanına doğru yıkımın büyüklüğü de kendisini gösteriyor. Yıkılan bir evin hemen yanında kurulan bir çadır ve dışarıda yakılan ateş etrafında toplanan insanlarla selamlaşmanın ardından duvar dibinde bastonuyla bizi dinleyen Hüsne Elgetir gözümüze çarpıyor. Hüsne teyzeye yöneldiğimizde de o da tüm depremzedeler gibi yaşadığı zorlukları anlatıyor. Hüsne, deprem zamanında hastanede olduklarını söylüyor ve “Evde olsaydık kurtulamazdık ben de yürüyemiyorum, eşim de” diyerek şans eseri kurtulduklarını ifade ediyor. Çadırın çok soğuk olduğunu dile getiren Hüsne, “Bu soğukta çadırdayım kaç yıllık emeğim gitti” sözleriyle de büyük emek vererek inşa ettiği evinin yıkılmasına duyduğu üzüntüyü dile getiriyor.
 
Ailesinden 8 kişi yaşamını yitirdi
 
Köyde ilerledikçe mağduriyetlerin de değiştiğine bir kez daha şahitlik ediyoruz. Depremde ailesinden 8 kişinin yaşamını yitirdiğini ve evlerinin tamamıyla enkaz altında kaldığını dile getiren Bülent Kuloğlu, devletin mağduriyetinin yanı sıra muhtarın da mağduriyetine maruz kaldıklarını dile getirerek şunları söylüyor: “Başımıza oldu ikinci Tayyip. Gidiyorum muhtar yok, almış yardımları depoya koymuş. Kahvaltılık almak için bekliyorum ama muhtar ortalıkta yok. Birkaç kişiyi köyde görevlendirilsin mağdurları tespit eder yardımları dağıtır. Dışarıya her şeyi sermiş alan almış, almayan yerlerde böyle bir şey olur mu? Yaklaşık 4 aydır muhtarla uğraşıyoruz.  Hazine malları araziler onları dahi köy halkı ekiyor diye kaymakamlığa giderek, ‘köylü birbirini öldürecek’ diyor. Köylünün ekmeğine göz dikmiş. Kendi etrafına saçıyor.”
 
Halkın duyarlılığı…
 
Muhtarın kendilerine, “Yardım dağıtanlar birkaç gün sonra gidecek buralar unutulacak” gerekçesini sunduğunu söyleyen Bülent, “Unutulacak bir şey değil ki buradaki köy yok oldu onlarca can gitti” sözlerini ekliyor. 35 kişinin Ördekdede’den yaşamını yitirdiğini dile getiren Bülent, “Bu nasıl unutulur ama devletimiz unutur. Kendi çabalarımla abimi yengemi enkaz altından çıkardım. Yeğenimi enkazın altında zorla çıkardım, kardeşime 13 saatten sonra ulaşabildim. Burada ambulans yok, arama kurtarma yok, AFAD yok, bir kepçe bulamadık. Bir oksijen tüpü bile yoktu. Benim kardeşim sobadan zehirlenmiş. Şimdi biz ne yapalım, maddi ve manevi destek devletten yok. Halkın duyarlılığı olmasaydı biz şimdi burada açlıktan ölürdük. Söyleyecek söz bulamıyorum” sözleri ile sitemini dile getiriyor.
 
‘Kimliğimizden dolayı ölüme terk edildik’
 
13 gün sonra köye sadece albay, kaymakam ve komutanın geldiğini ve köyün temizliğine dair konuştuğunu yanlarına dahi gelmediği bilgisini de veren Bülent, “Devlete ne söylesek söyleyelim bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor” diyerek tepki gösteriyor. Seçim zamanında kendilerinin devletin gözünde “padişah” olarak görüldüğünü ifade eden Bülent, “Oy zamanı bittiği zaman ben yerdeki böcek gibiyim onun gözünde. Burası Alevi bölgesi diye böyle. Ben Aleviyim, özümü inkar etmiyorum, bizi Alevi olarak burada ölüme terk etti. Ben inşaatçıyım milyonlarca insan öldü kimseyi kandırmasınlar. Cenazeler hala enkaz altında. Bu kadar halka yazık. Bu ülke fay hattı üstünde değil mi? Bizi bile bile ölüme terk ettiler. Neden insanları uyarmadılar” ifadelerini kullanıyor. 
 
Bir ocak söndü
 
Bülent’in ardından Nejla Kuloğlu da “Kaderimize terk edildik” sözleriyle isyan ediyor. Gelini, oğlu ve bir torununun enkaz altında kaldığını dile getiren Nejla,”Kimse bize yardım getirmedi, halk getirdi, duyarlı insanlar getirdi. Tırnaklarımla oğlumu çıkardım. Bu köy kaderine terk edildi. Oğlum, gelinim ve torunum öldü. İki tanesi de yetim kaldı. Buna nasıl dayanılır? Bir ocak söndü. Devleti istemiyorum” sözlerini kullanıyor.
 
Depremzedenin sofrasında bir pay
 
Köydeki son adresimiz ise gönüllüler ile birlikte gittiğimiz depremzede bir ailenin çadırı. Burada mütevazi sofralarından bizlere de bir pay veriyorlar. Sobada yanan ateşin ısıttığı çadırda, depremzede aile Alevi toplumun maruz kaldığı ayrımcılığı dile getiriyor ve kendi toplumlarının kültürü hakkında uzun uzun bilgi veriyor.
 
Birçok köyde aynı çığlık
 
Mereş’in Alevi köylerinden birçoğunda bu çığlığı ve sitemi duymak mümkün. Bundandır ki umutlarını kendilerine ve depremden hemen sonra yaralarını sarmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için kente gelen demokratik sivil toplum örgütlerine ve gönüllülere bağlamış durumdalar.  
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!