‘Kadını eve hapseden ve köleleştiren genelgeyi kabul etmiyoruz’
- 09:03 4 Haziran 2024
- Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - 15 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’na dair konuşan kadınlar, eylem planının kadını değil aileyi öncelediğini ve kadınların eve hapsedilmeye çalışıldığını söyledi.
‘Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’ 15 Mayıs’ta AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu eylem planında ‘esnek ve uzaktan çalışma’ adı altında kadını eve hapsetmek amaçlanırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş yaptığı açıklamada, bunu itiraf edip ‘aileyi’ öncelediklerini söyledi. Eylem planına dair konuşan kadınlar, genelgeyi kabul etmediklerini vurgulayarak sokakta mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.
Genelge ‘aile’ üzerine
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı “kadını köleleştirip eve hapsetme genelgesi” olarak nitelendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İzmir Kadın Meclisleri Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, genelgenin aileye yönelik olduğunu söyledi. Genelgenin valiliklere gönderildiğini ve bunun için de kurulların oluşturulduğunu paylaşan Tülin, “Hedef olarak boşanma, evlilik ve çocuk doğurmayı almışlar. Bu kurulların ilk çalışma yapacağı alanlar, boşanmaların en çok olduğu illere gidip çalışma yapacaklarmış. Bu ülkede kadınlar ölümü göze alarak boşanıyor. Boşanmak istediği için Türkiye’de günde bir kadın da değil, günde üç kadın öldürülüyor. Siz boşanmayı engellemek yerine, kadın cinayetlerinin en çok olduğu illere gidin, kadın cinayetlerinin önünü kesin” şeklinde konuştu.
Amaç kadını hapsetmek
Planda, özellikle evlilik yaşının düşürülmesinin amaçlandığını vurgulayan Tülin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın da “evlilik yardım paketi” olduğunu ve bu paketlerde de yaş sınırlarının olduğunu dile getirdi. Tülin, “Ne kadar erken yaşta evlenirsen, o paketten o kadar yardım alma hakkın o kadar yüksek. Diğer açıdan dedikleri ilk şey ‘en az üç çocuk’. Kadını tamamen köleleştirip eve hapsetme” dedi.
‘Kadınlar uzaktan ve esnek çalışarak o eve hapsolacak’
Planda “aileyi ekonomik anlamda destekleme” adı altında kadınlar için “esnek ve uzaktan çalışmayı” getireceklerini kaydeden Tülin, bunun sonucunda kadınların evde kalıp evdeki işleri de yapacağını ifade etti. Tülin, “Kadın yine uzaktan ve esnek çalışarak o eve hapsolacak. 15 Mayıs’ta bu genelge kamuoyuna duyuruldu ve hemen Resmi Gazete’de yayınlandı, yürürlüğe girdi. Biz kadınlar bunu duyar duymaz sesimizi çıkarttık. Bunun karşısında olduğumuzu söylüyoruz. O kadar samimiyetsizler ki aileyi güçlendirmek diyorlar. Aile dedikleri, kadının hapsolduğu bir aile” diye belirtti.
Kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyor
Eylem planında çalışma yapacak kurulların ihtiyaç duyarsa uluslararası kuruluşlardan, sivil toplum kuruluşlarından görüş alacağını belirttiklerini paylaşan Tülin, “Zaten kadına yönelik şiddeti, kadının iş hayatında var olması gibi sorunları kökten çözen ve yıllarca emek harcanarak hazırlanmış bir uluslararası sözleşmemiz vardı, İstanbul Sözleşmesi. İstanbul Sözleşmesi’nden niye çıkıldı? ‘Kutsal aile’ söylemleri adına çıkıldı. Samimiyetsizlikleri burada” dedi. Sivil toplum örgütlerinden görüş almaktan bahsedildiğini ancak her gün kadın örgütlerine operasyon yapıldığına dikkat çeken Tülin, “Kadın örgütleri her gün sokakta. İstanbul Sözleşmesi sahip çıkıyor, 6284’e sahip çıkıyor. Kimi muhatap almışlar ki bu plan ve projede muhatap alacaklar?” diye sordu.
‘Sonuna kadar mücadelemizi vereceğiz’
İktidarın anayasayı tanımadığını dile getiren Tülin, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bunca yıllık iktidar dönemlerinde bu ülkeyi genelgelerle ya da yargı paketleriyle yönettiler. İşte 9’iuncu yargı paketinde de yine kadınları direkt etkileyen kararlar var, 6284’ün içini boşaltmak gibi. Nasıl ki, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı günde itibaren kadınlar sokaklarda, alanlarda bir adım geri atmıyor, mücadeleden vazgeçmiyor; aileyi güçlendirme, geliştirme adı altında kadını eve hapseden ve köleleştiren genelgeyi de kabul etmiyoruz. Sonuna kadar da mücadelemizi vereceğiz.”
Kadına karşı olan tüm yasalar Meclis’ten geçti
AKP ve MHP’nin iktidar olduğu andan itibaren politikalarında kadına yönelik her türlü maddeyi, yasayı, kanun teklifini meclisten geçirdiğini ifade eden Mor Dayanışma üyesi Didar Gül, bu süreçte İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiğini ve kadını aileye hapseden birçok yasanın hayata geçirildiğini söyledi. Didar, “Esnek çalışmayı en çok kadınlara uygulayarak kadınları eve kapatan ama evde kapandığı süreçte de onun emeğini ucuz emek gücü olarak da sömürdüğü bir biçimi var etmeye çalıştı. Aileyi güçlendirme eylem planı da bunun tamamen bir parçası, özel bir konsept yürütüyorlar bir süredir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bunun başını çekiyor. Hem sosyal politikalarla hem de aile güzellemeleriyle kadınların üzerinde sürekli bir tahakküm kurma, kadınları sürekli bir üretim aracı olarak gördükleri bir sürecin içerisindeyiz” diye belirtti.
Eylem planında kadının adı sadece esnek çalışmada geçiyor
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “bizim önceliğimiz aile” diyerek önceledikleri şeyin kadınlar ve ya çocuklar olmadığını kaydeden Didar, ailenin de devletin yapı taşı olduğunu sözlerine ekledi. Aile kurumunun kadının sömürüldüğü en temel yer olduğunu dile getiren Didar, “Aile aslında şiddetin, emek sömürüsünün ve bir dizi görünmez kılınan şeyin en derinden yaşandığı yer. Dönüp bakıyoruz, hem aile destekleme ve güçlendirme meselesi hem de orta vadeli plan diye çıkardıkları aslında emekçilere, kadınlara, Kürtlere, Alevilere hiçbir şey söylemeyen sadece zengini daha fazla zengin, yoksulu daha fazla yoksul yapmak derdinde olan bir eylem planı çıkardılar. Bu orta vadeli eylem planı içerisinde kadının adı sadece esnek çalışmada geçiyor” diye konuştu.
‘AKP-MHP iktidarı en çok kadın mücadelesinden korkuyor’
Planda, esnek çalışma dışında kadının emeğinin görünür kılınması veya kadının istihdamına dair bir şeyin olmadığına dikkat çeken Didar, tüm bunların birbiriyle bağlantılı bir konsept olduğunu belirtti. Didar, “AKP-MHP iktidarı en çok kadın mücadelesinden korkuyor. Çünkü ne olursa olsun kadınlar sokakta AKP-MHP iktidarının karşısında dikildiler şimdiye kadar. Haklarını, hayatlarını, kazanımlarını, ekendi yaşamlarını savundular. Bundan sonra da savunacaklar. Haliyle bütün bu saldırı konseptinin bir anlamı kadınları korkutmak, sindirmek, pes ettirmek. 8 Martlarda, 25 Kasımlarda daha somut görüyoruz ama onun dışında da herhangi bir kadın cinayetinde herhangi bir sözde kadınların kendi hakları, hayatları için her yeri kullandıkları bir gerçek var” dedi.
‘Mücadele edince kazanıyoruz’
Faşizmin kadınların üzerine geldiği bir süreçte kadın özgürlük hareketinin varlığının kadınlara güç verdiğini vurgulayan Didar şunları söyledi: “Kadın özgürlük mücadelesinin sokaktan beslenen ayağının bugün çok daha fazla anlamlı olduğunu düşünüyorum. Haliyle kadınların kendi örgütlü mücadelesinin de bir anlamı var. O yüzden bugün burada kadın örgütlerine, kadın özgürlük hareketinin bileşenlerinin tamamına, kadınların kendisine direnmekten, mücadele etmekten başka bir şey düşmüyor. Çünkü mücadele edince kazanıyoruz. ‘Hak verilmez, alınır’ diye mücadelenin özel bir sloganı var ve biz bütün haklarımızı sokakta aldık. Bundan sonra da bu mücadelenin karşılığını sokakta alabileceğimizi düşünüyoruz.”