Emek ve Özgürlük İttifakı temsilcileri anlatıyor: Çözüm Üçüncü Yol’da (1)

  • 09:01 15 Eylül 2022
  • Dosya
 
Dilan Babat - Marta Sömek
 
ANKARA/İSTANBUL - “Emek ve Özgürlük İttifakı” temsilcileri, kadın kırımı, ekolojik yıkım ve Kürt sorununa demokratik-barışçıl çözümün ancak “Üçüncü Yol” seçeneği ile getirebileceğini vurgulayarak, herkesi ittifak öncülüğünde ortak mücadelede yer almaya çağırıyor.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 27 Eylül 2021’de açıkladığı 11 maddelik “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı” deklarasyonu kapsamında, sol-sosyalist parti ve demokratik kitle örgütleriyle temaslarda bulunarak talep ve önerileri dinleyip ittifak süreci başlattı. İttifakın, 18 Ocak’ta 8 parti ve yapının temsilcilerinin Ankara’da bir araya gelmesi ile ilk adımı atılmış oldu. Son olarak 25 Ağustos’ta İstanbul’da HDP öncülüğünde bir araya gelen Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Emek Partisi (EMEP), yeni ittifak isimleri “Emek ve Özgürlük İttifakı”nın duyurusunu yaparak halklara yeni bir çözüm olacaklarını ilan etti.
 
Halkların umudu: Üçüncü Yol
 
İttifak temsilcileri, bu buluşma ile uzun zamandır tartışmaları yürütülen “Üçüncü Yol” seçeneğinin hayata geçirileceğini de resmen deklare etmiş oldu. AKP-MHP iktidarının yarattığı enkaz ve yıkımdan çıkış yolu arayan halklar tarafından büyük bir heyecanla karşılanan ittifakın, savaşa, krize, yoksulluğa, kırıma, tecride ve özellikle Kürt sorununa karşı somut çözümler sunacağı vurgulandı.
 
24 Eylül’de yol haritası açıklanacak
 
Bir yıldır büyük uğraşla örülen Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yeni yol haritası, ortak deklarasyon ve siyasal programı, 24 Eylül’de İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan kitlesel halk buluşması ile paylaşılacak.
 
İttifak temsilcileri anlatıyor
 
Halk buluşması için hazırlıklar tüm hızıyla devam ederken, hazırladığımız bu dosya haberimizde Emek ve Özgürlük İttifakı temsilcilerini dinliyoruz.  3 bölümlük dosyanın ilkinde İstanbul’da gerçekleşen toplantıda da yer alan HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Sultan Özcan ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüsü Perihan Koca’nın değerlendirmelerine yer verdik. 
 
Sultan Özcan: Erkek-devlet politikaları gündemimizde
 
HDP MYK üyesi Sultan Özcan ittifak olarak, erkek adalet sistemine karşı bir mücadele ortaklığı gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi. Bu kapsamda Şubat ayından bu yana ittifak içindeki parti ve örgütlerle birlikte ortak çalışmalar yürüttüklerini hatırlatan Sultan,  Emek ve Özgürlük İttifakı’nın temel gündemlerinden birinin de cinsiyet eşitliği ve kadın mücadelesi olduğunu dile getirdi.  Devletin uyguladığı özel savaş politikalarına işaret eden Sultan, şunları kaydetti: “Otoriter rejimlerinin savaşçı siyasetini kendi odağına koyan iktidarların militarizmi de yükselttiği, şiddeti arttırdığını bunun da kadınlara evde, sokakta erkek şiddeti olarak geri döndüğünü biliyoruz. Üniformalı şiddetin de bütün bu savaşçı ve çatışmacı politikalardan güç aldığını biliyoruz. Dolayısıyla kadına yönelik şiddetin psikolojik harp aygıtı olarak çalıştığını, özellikle Kürt kadınlarına yönelik bilinçli, odaklı, hedefli saldırıların bu savaşçı politikalardan kaynaklandığını biliyoruz. Toplumu çökertme planının bir parçası olduğunu, kadın direncini gösteren odakları caydırmayı ve köle pozisyonuna çekmelerini istediklerini biliyoruz. Bu, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın gündeminde olduğu gibi aynı zamanda Kadın Meclisi’mizin de gündeminde. Diğer kadın örgütleriyle, kadın yapılarıyla kadınları toplumsal, siyasal alanın dışına iten, örgütlü direnç noktalarını çökerten, kendilerini bu düzene mâhkum eden politikalara karşı görüşmeye çalışıyoruz.”
 
İktidarın talan politikaları
 
Sultan devamında da iktidarın ekolojiye yönelik kırım politikalarına karşı ittifakın ortaya koyacağı mücadele ve çözüm önerilerini de paylaştı. Özellikle Şırnak başta olmak üzere yaşanan ağaç ve doğa katliamının, ittifakın temel gündemlerinden biri olduğunu belirten Sultan, “İktidar mutlaka bir yeri odak olarak seçip kendi faşizmini kurumsallaştırmak adına açlık, yoksulluk, güvencesizlik, yaşam hakkı, cezaevlerinin ölüm evlerine dönüştürülmesi meselesine dair demokrasisizlik ve adaletsizliğe karşı yükselen sesleri bölmek, parçalamak ve baskılamak istiyor. Bunu ‘terörle mücadele’ adı altında meşrulaştırmaya ve sesini çıkaranları da boğmaya çalışıyor. Bu konsept, medya alanına da hakim olduğu için tek tek ses veren ekoloji hareketlerini, çevre platformlarının sesini de görünmez kılıyor” diyerek iktidarın doğa düşmanı politikalarını ele aldı.
 
Yıkıma karşı ortak ekolojik hat
 
İttifakın bu politikalara karşı önüne koyduğu mücadele hattına işaret eden Sultan, “Doğa ve kadın düşmanı, halklar ile inançlara düşman bu düzenin çarkını durdurmak için doğadan kadına, emekten inançlara kadar demokratik bir geleceği inşa etmek için farklı derelerden akan sesleri ortak bir demokrasi hattına aktarabilmek ve orada birleşik bir hatta dönüştürme sorumluluğumuz ortaya çıkıyor. ‘Terörize’ ettikleri için Şırnak’taki sadece bir ağaç kıyımı değildir. Orada yaşayan canlıların da katledilmesi anlamına geliyor. Çivisi çıkmış talan, rant düzenini değiştirmek üzere seslerini birleştiren, kapalı olan medya alanlarını yan yana getirecek güç birliğine, bir iradeye ve fikir ortaklığına ihtiyaç var. Emek ve Özgürlük İttifakı, HDP- HDK bileşenleri ve aynı zamanda Kurdi İttifak olarak tanımlanan mücadele dinamiklerinin, kadın örgütlerinin ortak demokrasi paydasında seslerini birleştirmesi gerekiyor. ‘Terör’ adı altında iktidarın faşizminin bekasını örgütleme oyunlarını boşa çıkaracak bir atak ve cesarete ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
 
Emek ile özgürlükler mücadelesi kol kola
 
24 Eylül’de açıklayacakları ortak metne de dikkat çeken Sultan, metnin Türkiye toplumuna umut veren, birbirine benzeyen “restorasyoncu” ittifaklara karşı demokratik hattı örecek 3’üncü Yol siyasetini esas alacak, seçimleri ve sonrasını içeren bir çerçeveden oluşacağının altını çizdi. Sultan metnin, sorunları ortaya koyan ve çözüm perspektifi sunan bir içeriği olduğunu dile getirerek, “Emeğin mücadelesi ile özgürlükler mücadelesinin kol kola girdiği, birbirinin ayrılmaz parçaları olduğu gerçeğinden hareketle ismimizi ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ olarak belirledik. Eylül ayının son haftasında coşkulu, temsil kapasitesi yüksek, kadın alanından ekolojik alana, bireylerden inisiyatiflere, demokrasi temsiliyete varıncaya dek, halkın da içinde yer alacağı şekilde metnimizi açıklayacağız” dedi.
 
Bir diğer ittifak temsilcisi TÖP Sözcüsü Perihan Koca da “Üçüncü Yol” olarak görülen ittifakın halklara nasıl bir çözüm ve soluk getireceği, bölgede ve ülkede süren savaşa karşı nasıl bir yol izleyecekleri, Kürt sorununa karşı çözüm yolları ve halkların neden bu ittifakta yer alması gerektiğine ilişkin konuştu. 
 
Perihan Koca: Halkın çıkarlarının sözcülüğünü yapacağız
 
Yaklaşık bir yıl boyunca gerçekleştirdikleri toplantılar ile halkçı ve üçüncü bir seçeneği mümkün kılacak koşulları aralayabilmek ve bu zemini oluşturabilmek açısından yoğun bir mesai yürüttüklerini dile getiren Perihan, yalnızca seçim tartışmasıyla sınırlı olmayan ortak bir mücadelenin inşa sürecini örgütlemeye çalıştıklarını vurguladı. Seçim öncesi, seçim anı, seçim sonrası ve memleketin yeniden kuruluşunu esas alan halkçı bir iktidarı hedef alarak ilerleyen bir süreç izlediklerini kaydeden Perihan, neden böyle bir ittifaka ihtiyaç duyduklarını ise şu sözlerle anlattı: “Halkın içerisinde olmadığı, sermayenin çıkarlarını koruyan iki tane çıkar ittifakı var. 20 yıllık AKP iktidarı dönemine baktığınız zaman sürdürülemez bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ekonominin, devletin, siyasetin krizde olduğu bir süreç var ve inanılmaz bir yıkım, enkazla karşı karşıyayız. Artık bu halk diyor ki, ‘Bu gidişat böyle gitmez’. Bu tepki de sadece durduğumuz yerden hayıflanarak olmayacak. Bu ülkenin sosyalistleri, solcuları, demokratları, emek güçleri var. Ve kendilerine düşen görev ile sorumluluğu bu tarihsel dönemeçte yerine getirmekle yükümlü. Biz de bu sorumluluğa el veriyoruz ve halkın çıkarlarının sözcülüğünü yapacak bir ittifak olarak kendimizi deklare ediyoruz.”
 
‘Yegane seçenek biziz’
 
Halkın en temel ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı bir belirsizlik çağının içerisinde olunduğunu ifade eden Perihan, “İnsanların barınamadığı, geçinemediği, en temel yaşam hakları ve güvencelerini idame ettiremedikleri bir coğrafyanın içerisindeyiz. Bizler, böyle bir ülke koşullarında sarayın kırıntılarıyla yaşamayı hak etmiyoruz. Dolayısıyla insanca ve onurlu bir yaşamı inşa edebilmek için maddi bir güç olmaya ihtiyacımız var. Bu maddi gücün inşasını ancak bir politik özne yapabilir. Halkın arayışı var. Halklar sokakta, bu güçleri ve direnişleri yan yana getirmek lazım. Memleketi yeniden kuracak bir sonuca eriştirmek gerekiyor. Biz bunu yapmadıkça öz yıkımlar oluyor. Buna bir son vermek açısından yegane seçeneğin kendimiz olduğunu bilerek de bu sürece yürüyoruz” sözleri ile halklar için çözüm olacaklarını paylaştı.
 
‘Türkiye savaşın aparatlığını yapıyor’
 
Mevcut çağın aynı zamanda bir savaş çağı olduğunun altını çizen Perihan, “Sadece top ve tüfekle olmayan 3’üncü Dünya Savaşı gerçekliğinin içerisindeyiz. Türkiye aslında savaşın ve emperyal güçlerin aparatlığını yapıyor ve bu hegemonya krizinden de azade değil” diye belirtti. 
 
Türkiye’nin AKP sözcülüğündeki politikasının iflas ettiğine dikkat çeken Perihan, “Ama hamaset üzerinden bu yolu yürümekte de kararlılar. Çünkü savaştan, yıkımdan başka çareleri yok. Çalacak hiçbir kapıları kalmamış durumda. Bu yüzden de yüzlerini faşizme doğru dönmüş ve faşizmin kurumsallaşma hamlelerini hem içeride, hem dışarıda hızlandırmaya çalışıyorlar” yorumunu yaptı.
 
‘Süreç savaş politikalarıyla götürülecek’
 
“Uzun zamandır Kürdistan’a yönelik yıkım politikası içerisindeler” sözleriyle Nisan ayından beridir Federe Kürdistan Bölgesi’nde süren saldırılara işaret eden Perihan, “Hem Rojava, hem Suriye hem de Güney Kürdistan’da özellikle Irak’ta bir savaş süreci yürütüyorlar. Faşizmin kaldıracı olabilecek yegane şeyin savaş politikaları ve halklarla savaş olduğunu biliyoruz. Kürt halkına bir imha, inkar, tekçi zihniyetle bakış ne yazık ki devam ediyor. Bu açıdan AKP-MHP iktidarının tek vadettiği şey de yıkımın, çözümsüzlüğün kendisi. Nisan ayından itibaren yığınakları, savaş sürecini arttırmış durumdalar. Kimyasal silahlarla saldırılardan bahsediliyor, savaşın her türlü pozisyonunun uygulanılmaya çalışıldığı bir durum var. Orada işgalci bir politika sürdürülüyor. 200’den fazla üssün kurulduğu, başka bir bölgeye bir devletin gidip işgalci bir şekilde kendisini oradan tahkim etmeye çalıştığını ifade etmek gerekiyor. Belli ki sınır ötesi operasyonlarla ülkemizdeki halklara, inançlara yönelik çeşitli savaş politikalarıyla bu süreci götürmeye çalışacaklar” değerlendirmesinde bulundu.
 
Halklara savaş ilan eden iktidar gerçekliği
 
Savaşı tek başına sınır ötesi operasyonlarla, tank ve tüfekle değerlendirmemek gerektiğine vurgu yapan Perihan, iktidarın savaş politikalarındaki ısrarına dair şunları dile getirdi: “Savaş memleketimizin her yerinde. Kadınlara da savaş açmış bir iktidar var. İşçi kanı üzerine kurulmuş bir iktidar, sermaye politikası var. Dolayısıyla Kürtlere düşman olduğu, Kürtlerle savaştığı kadar emekçilerle, doğayla, kadınlarla, gençlerle savaşan ve topyekün topluma, halklara karşı bir savaş ilan etmiş olan iktidar gerçekliği var. İktidar hükümdarlık ve saltanatını, savaş politikası üzerinden sürdürmek istiyor. HDP kapatma davası, milletvekillerinin dokunulmazlığının düşürülmesi gündemde tutulmaya devam ediyor. Kayyımlar, tecrit, hapishanelerde özellikle kadınlara ve Kürtlere uygulanan zulüm bu savaş politikalarının bir parçası olarak algılanmalı.”
 
Savaş politikalarının dermanı barış…
 
Yeni bir barış politikasına ihtiyaç olduğuna işaret eden Perihan, “Sınırın içerisinde de dışarısında da, memleketin her yanında iliklerimize kadar savaşı hissettiğimiz bir coğrafyada yaşıyoruz. Bugün halkçı bir seçeneği uygulayacak, inşa edeceksek de ancak bir barış politikasıyla bunu yapabiliriz. Ne Millet ne de Cumhur İttifakı’nın bu savaş politikalarına derman olamayacağı aşikar” diyerek önümüzdeki süreçte demokrasi güçleri ile barış çalıştayı yapmaya hazırlandıklarının bilgisini verdi.
 
Çözümün adresi ‘Üçüncü Yol’
 
Kürt meselesinin demokratik çözümü, barış politikası ve barışın güvence altına alınmasını ancak politik bir hat ile yapabileceklerini söyleyen Perihan, “Bu hattı halkçı ve demokratik bir Türkiye’nin inşası ve mayasıyla yapabiliriz. Bunu da ancak ‘üçüncü seçenek’ yapar. Toplantımızdaki gündemlerimizden bir tanesi de buydu” sözleriyle tek çözümün “Üçüncü Yol” olduğuna dikkat çekti. Perihan son olarak tüm kesimlere şu sözlerle seslendi: “Memleketin yeniden kuruluşu için ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’na tüm sosyalistleri, toplumsal hareketleri ve ‘Bu gidişat böyle gitmez’ diyen herkesi davet ediyoruz. Bu sorumlulukla hareket edeceğiz ve bu memleketi birlikte yeniden kuracağız.”
 
YARIN: Emek ve Özgürlük İttifakı temsilcileri anlatıyor: Yeniyi birlikte inşa edeceğiz